– 16 –
Allah’ın ayetlerini inkâr edenler ve onlarla alay edenler,
Bu asırda geçerli olmadığını iddia edenler,
Onlara karşı nasıl bir tutum takınılmalı?
Tartışma sırasında nasıl hareket edilmeli?
İyi işler yapmayı unutmada şeytanın rolü nedir?
Unutturmasından kurtulmanın yolu nedir?
Dinlerini oyun ve eğlence haline getirenler kimlerdir?
Bu sınıfa giren demokratların durumu nedir?
Ahirette fidye vermeye, yardımcı veya şefaatçi bulmaya çalışmaları ne anlama gelir?
وَاِذَا رَاَيۡتَ الَّذِيۡنَ يَخُوۡضُوۡنَ فِىۡۤ اٰيٰتِنَا فَاَعۡرِضۡ عَنۡهُمۡ حَتّٰى يَخُوۡضُوۡا فِىۡ حَدِيۡثٍ غَيۡرِهٖ ؕ وَاِمَّا يُنۡسِيَنَّكَ الشَّيۡطٰنُ فَلَا تَقۡعُدۡ بَعۡدَ الذِّكۡرٰى مَعَ الۡقَوۡمِ الظّٰلِمِيۡنَ ﴿۶۸﴾ وَمَا عَلَى الَّذِيۡنَ يَتَّقُوۡنَ مِنۡ حِسَابِهِمۡ مِّنۡ شَىۡءٍ وَّلٰـكِنۡ ذِكۡرٰى لَعَلَّهُمۡ يَتَّقُوۡنَ ﴿۶۹﴾ وَذَرِ الَّذِيۡنَ اتَّخَذُوۡا دِيۡنَهُمۡ لَعِبًا وَّلَهۡوًا وَّغَرَّتۡهُمُ الۡحَيٰوةُ الدُّنۡيَا وَذَكِّرۡ بِهٖۤ اَنۡ تُبۡسَلَ نَفۡسٌ ۢ بِمَا كَسَبَتۡۖ لَـيۡسَ لَهَا مِنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ وَلِىٌّ وَّلَا شَفِيۡعٌ ۚ وَاِنۡ تَعۡدِلۡ كُلَّ عَدۡلٍ لَّا يُؤۡخَذۡ مِنۡهَا ؕ اُولٰٓٮِٕكَ الَّذِيۡنَ اُبۡسِلُوۡا بِمَا كَسَبُوۡا ۚ لَهُمۡ شَرَابٌ مِّنۡ حَمِيۡمٍ وَّعَذَابٌ اَ لِيۡمٌۢ بِمَا كَانُوۡا يَكۡفُرُوۡنَ ﴿۷۰﴾
“Bizim ayetlerimiz hakkında alaylı tartışmalara dalanları gördüğünde, başka bir konuya geçinceye kadar onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturacak olursa, hatırladıktan sonra zalimlerle birlikte oturma.” (68)
“Takva sahiplerinin onların hesabından hiçbir sorumluluğu yoktur. Ancak hatırlatmak gerekir ki belki sakınırlar.” (69)
“Dünya hayatına aldanıp dinlerini oyun ve eğlence haline getirenleri bırak. Ancak, bununla (Kur’an’la) uyar ki, bir kimse işlediği ameller sebebiyle helake sürüklenmesin ve kurtulsun. Allah dışında ne bir yardımcı ne de bir şefaatçi bulabilecektir. Ne kadar fidye vermeye çalışsa da kabul edilmeyecektir. İşte bunlar, işledikleri (kötü) ameller sebebiyle helake sürüklenen kimselerdir. Kâfirliklerinden dolayı onlara kızgın bir içecek ve acı bir azap vardır.” (70)
“Bizim ayetlerimiz hakkında alaylı tartışmalara dalanları gördüğünde, başka bir konuşmaya geçinceye kadar onlardan yüz çevir.”
Eğer anlamak istemiyor ve yalnızca Allah’ın ayetleriyle alay ediyorlarsa, onlarla oturma ve tartışma. Çünkü böyle kimselerle tartışmak faydasızdır ve bir sonuç getirmez. Bir insan meseleyi ciddiye almayıp sadece konuşmak için tartışıyorsa, onunla tartışmak boş bir uğraştır. Ancak gerçekten anlamak isteyenlerle tartışılır; alay edenlere karşı ise sert bir tutum takınılmalıdır.
“Eğer şeytan sana unutturacak olursa, hatırladıktan sonra zalimlerle birlikte oturma.”
Eğer bir Müslüman bu hükmü unutup böyle kimselerle oturur veya tartışmaya devam ederse, hatırladığı anda hemen:
رَبَّنَا لاَ تُؤَاخِذْنَا إِن نَّسِينَا أَوْ أَخْطَأْنَا
“Rabbimiz! Eğer unutur veya hata yaparsak, bizi hesaba çekme.”
Bu ayeti okuyarak tartışmayı sonlandırmalı ve ortamdan ayrılmalıdır. Allah Resulü’ne yapılan bir hitap, istisna olmadıkça tüm Müslümanlara da hitap eder. Bu nedenle her Müslüman, bu tutumu benimsemelidir.
“Eğer şeytan sana unutturacak olursa, hatırladıktan sonra zalimlerle birlikte oturma.”
Bazen insan unutur ve bu tür kimselerle oturur veya tartışmaya devam eder. Ancak bunun yanlış olduğunu hatırladığı anda hemen oradan ayrılmalıdır. Çünkü şeytan, insanın iyi şeyleri yapmasını unutturur; onu sürekli şaşırtmaya ve kötü işler yapmaya sürüklemeye çalışır.
Eğer bir insan iyi bir şeyi unutursa, hemen Allah’a sığınmalıdır. Şeytandan Allah’a birkaç kez sığınıp, hatırlamak için dua ederse, Allah ona yardım eder ve onun izniyle doğruyu hatırlayıp iyi işler yapmaya yönelir.
Bir Müslüman her zaman Allah’a bağlı kalmalıdır. Özellikle başkalarıyla tartışırken hakkı söylemek, doğru şekilde davranmak, güzel bir üslup kullanmak ve karşı tarafı ikna etmek için sürekli içinden Allah’a dua etmelidir.
Zalimler Kimdir?
Allah’ın ayetlerini inkâr edenler, onlarla alay edenler veya bu asırda geçersiz sayanlar, gerçekte zalim kimselerdir. Bunlar ya açıkça kâfir ya da gizli kâfir olup Müslüman numarası yapan münafıklardır.
Mümin asla Allah’ın ayetlerini inkâr etmez ve onlarla alay etmez; aksine, hemen kabul edip uygulamaya başlar ve her zaman, her asırda geçerli olduğunu savunur. Bu nedenle bir Müslüman, bu kimseleri ikna etmek amacıyla tartışmaya oturduğunda dikkatli olmalıdır. Eğer karşı taraf ciddi olarak tartışmak istemiyorsa, onların yanından ayrılmalıdır. Böylece onlara karşı bir protesto da gerçekleştirmiş olur.
Aynı zamanda, Nisâ Suresi 63. ayette belirtildiği gibi, kendilerini etkileyebilecek derin bir söz söyleyerek yanlarından kalkmalıdır:
اُولٰٓٮِٕكَ الَّذِيۡنَ يَعۡلَمُ اللّٰهُ مَا فِىۡ قُلُوۡبِهِمۡ فَاَعۡرِضۡ عَنۡهُمۡ وَعِظۡهُمۡ وَقُلْ لَّهُمۡ فِىۡۤ اَنۡفُسِهِمۡ قَوۡلًاۢ بَلِيۡغًا
“İşte bunlar, Allah’ın kalplerinde ne olduğunu bildiği kimselerdir. Bu nedenle onlardan yüz çevir, onlara öğüt ver ve kendilerini etkileyecek derin bir söz söyle.”
Bu ayetin tefsir ederken şunları yazmıştık;
“Burada, nasihat vermenin ve etkileyici derin söz söylemenin önemi belirtilmektedir. Onların imanlarını harekete geçirmek, iman ettiklerinin ne anlama geldiğini ve bu hâlde kalırlarsa akıbetlerinin kötü olacağını anlatmak gerekir. Allah’ın azabından korkutmak ve dikkatlerini çekmesi gereken önemli hususları dile getirmek önemlidir.
Burada derin düşünce ve derin söz söylemenin önemi de vurgulanmaktadır. İnsan yüzeysel olmamalı, derin bir fikre sahip olmalı ve derin fikirler içeren sözler söylemelidir. Çünkü derin fikir insanı etkiler, düşündürür ve değiştirir.
Ayrıca, bu kimselerden uzak durmak gerekir. Onlarla beraber olmak, onları savunmak veya desteklemek caiz değildir. Onlardan yüz çevir! Onlara öğüt ver ve bu tutumlarından vazgeçmeleri için nasihat et.
Onları Allah’ın azabıyla korkutup şöyle denilmelidir:
“Hangi bahaneyi öne sürerseniz sürün, Allah bunu asla kabul etmez! Çünkü Allah, bu münafıklıktan vazgeçmenizi istiyor. Allah ve Resulü’nün hükmünü uygulamanızı kesin şekilde emrediyor. Eğer bu hâlde devam ederseniz, hem dünyada rezil olacak hem de ahirette Cehennem’in en aşağı tabakasında yer alacaksınız.” İşte bu şekilde onlara etkili sözler söylemek gerekir.
Onlara karşı kullanılacak en güçlü silahlardan biri, onlardan yüz çevirmek ve onları terk etmektir. Bunun anlamı şunlardır:
- Onlardan uzak durmak,
- Onlarla beraber olmamak,
- Onları desteklememek,
- Partilerine katılmamak,
- Onlara oy vermemektir.
Bunun ardından ise, onlara karşı mücadele edilmelidir. Onların fikirleri, siyasetleri ve tutumları ifşa edilerek çürütülmelidir. Zira Allah birçok ayette onları ifşa etmekte, teşhir etmekte, onlara çatmakta ve onları ağır bir azapla tehdit etmektedir.
Allah’ın Ayetleriyle Alay Edenlere Karşı Tutum
Bu konuya Nisâ Suresi 140. ayet de ışık tutmaktadır:
وَقَدۡ نَزَّلَ عَلَيۡكُمۡ فِى الۡـكِتٰبِ اَنۡ اِذَا سَمِعۡتُمۡ اٰيٰتِ اللّٰهِ يُكۡفَرُ بِهَا وَيُسۡتَهۡزَاُ بِهَا فَلَا تَقۡعُدُوۡا مَعَهُمۡ حَتّٰى يَخُوۡضُوۡا فِىۡ حَدِيۡثٍ غَيۡرِهٖۤ ۖ اِنَّكُمۡ اِذًا مِّثۡلُهُمۡؕ اِنَّ اللّٰهَ جَامِعُ الۡمُنٰفِقِيۡنَ وَالۡكٰفِرِيۡنَ فِىۡ جَهَـنَّمَ جَمِيۡعَاۨ ۙ
“Allah size Kitap’ta şu hükmü indirdi: ‘Allah’ın ayetlerinin inkâr edildiğini ve alay konusu yapıldığını işittiğinizde, başka bir konuya geçmedikçe onlarla beraber oturmayın. Yoksa siz de onlar gibi olursunuz! Şüphesiz ki Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.”
Eğer biri Allah’ın ayetlerini veya hükümlerini alaya alırsa ya da reddederse, veya “Meclisin aldığı kanunları kabul ederiz” diyerek Allah’ın hükmünü yok sayarsa, dinden çıkmış olur.
Bu kimse ya kâfir ya da gizli bir kâfir olup münafık konumundadır.
Bu nedenle, onlarla asla siyasi veya fikri bir çalışma yapılamaz, onlara hiçbir şekilde destek verilmez.
Onların partilerine veya fikir hareketlerine katılan, onlara destek veren kimse, İslami çalışmayı terk etmiş olur ve küfür adına çalışmaya katılmış olur. Böylece onlardan biri hâline gelir.
İşte, demokrasi, laiklik veya sosyalizm gibi küfür fikirlerine davet edenlere katılanlar, onları destekleyenler büyük bir günaha girer ve onlarla beraber cehenneme girme tehlikesiyle karşı karşıya kalır.
Buhârî’nin sahih rivayetlerine göre Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslümanlardan görünüp cehenneme davet eden şerli kimselerden sakındırmıştır.
Huzeyfe bin Elyeman (r.a) Rasulullah’a şöyle sordu:
“Bu hayırdan (İslam yönetiminden) sonra bir şer var mı?”
Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle cevap verdi:
” نعم، دعاة على أبواب جهنم، من أجابهم إليها قذفوه فيها”
“Evet, cehennem kapılarında bekleyen davetçiler olacaktır. Kim onlara uyarsa, onu cehennemin içine atarlar.”
Huzeyfe onların sıfatlarını sorunca Rasulullah şöyle buyurdu:
” هم من جلدتنا ويتكلمون بألسنتنا”
“Onlar derilerimizdendir ve dillerimizle konuşurlar.” (Yani, onlar bizim halkımızdan olup Müslümanların dillerini konuşurlar ve kendilerini Müslüman sayarlar.)
Huzeyfe, “Onlara yetişsem bana ne emredersin?” diye sorunca Rasulullah şu cevabı verdi:
” تلزم جماعة المسلمين وإمامهم”
“Müslümanların cemaatine ve imamına bağlan.”
Huzeyfe, “Müslümanların cemaati ve imamı yoksa ne yapayım?” diye sorunca Rasulullah şu cevabı verdi:
“فاعتزل تلك الفرق كلها ولو أن تعض بأصل شجرة حتى يدركك الموت وأنت على ذلك”
“Bütün bu fırkalardan (cehenneme davet edenlerden ve partilerden) uzak dur. Velev ki bir ağacın kökünü ısırarak yaşasan bile, ölüm sana yetişinceye kadar bu hal üzere kal.”
Laiklik, demokrasi ve sosyalizm gibi İslam dışı fikirlere davet edenler, insanları cehenneme çağırır ve onlara uyanları cehenneme sürüklerler. Müslüman, onlardan uzak durmalı; yalnızca Müslümanların imamı olan halifeye ve İslam’a çağıran cemaatlere bağlanmalıdır. Eğer böyle bir imam ve cemaat yoksa, İslam dışına çağıran gruplardan, partilerden ve kişilerden kesinlikle uzak durmalıdır. Onlardan uzak durmak o kadar önemlidir ki, bir Müslüman kendisine ölüm gelinceye kadar bir ağacın kökünü ısırsa bile onlara uymaktan kaçınmalıdır. Aynı zamanda, İslam’a ve hilafete çağıran hiziplere katılmalı veya en azından onları desteklemelidir.
“Takva sahiplerinin üzerine onların hesaplarından herhangi bir şey yoktur. Ancak hatırlatma vardır, umulur ki sakınırlar.”
Kâfirler ve münafıklar dinlemese ve tutumlarından vazgeçmese bile, takva sahipleri onlardan uzak durur ve onlara bir hatırlatma yaparsa, üzerlerinde bir sorumluluk kalmaz. Çünkü onlar görevlerini yerine getirmiş olurlar. Umulur ki, Allah’ın azabından sakınıp tutumlarından vazgeçer, Allah’ın ayetlerine inanıp uyarlar ve daveti kabul ederler. Böylece, onları hatırlatarak cehennem azabından kurtarmaya çalışmış olurlar.
Böylece daveti taşıyan bir Müslüman, insanlara Allah’ın ayetlerini sürekli hatırlatmalı ve onları O’nun azabından sakındırmalıdır. Onları bulundukları yanlış hâl üzere bırakmamalıdır. Çünkü bu ve benzeri birçok ayete göre daveti taşımak Müslümanlar üzerine bir farzdır.
“Dünya hayatıyla aldanıp dinlerini oyun ve eğlence haline getirenleri bırak.”
Ahireti düşünmeyip dünya hayatına aldanan kimseler, dinlerini oyun ve eğlence haline getirirler. Çünkü sadece eğlenmek isterler ve dünyayı bir oyun ve eğlence yeri olarak görürler.
Allah’ın ayetlerini inkâr ederek ve alaya alarak dinlerinden uzak duran kimseler, edindikleri küfür dinlerini bir oyun ve eğlence hâline getirirler. Dinlerine, istedikleri gibi değişiklikler yaparlar; müziği, dansı, eğlenceyi dinlerine eklerler. İstedikleri şeyi helal veya haram kılarlar. Kendi çıkarlarına ve heva-heveslerine göre hareket ederler.
Müşrik Araplar, Yahudiler, Hristiyanlar ve diğer küfür dinlerine mensup olanlar bu şekilde davranırlar. Kendi hahamlarını ve rahiplerini, din adamları olarak rab edinirler.
Oysa Allah’ın dini sabittir, O’nun ayetleri de sabittir; hiç kimse bunları değiştiremez ve bunların manalarıyla oynayamaz:
وَاتۡلُ مَاۤ اُوۡحِىَ اِلَيۡكَ مِنۡ كِتَابِ رَبِّكَ ؕ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمٰتِهٖ ۚ وَلَنۡ تَجِدَ مِنۡ دُوۡنِهٖ مُلۡتَحَدًا
“Rabbinin Kitabından sana ne vahyedildiyse onu (onlara) oku. O’nun sözlerini, ayetlerini değiştirebilecek kimse yoktur. O’nun dışında bir sığınak da bulamazsın.” (Kehf 27)
İslam’da din adamı diye bir zümre yoktur. Her Müslüman, dininden sorumludur ve dini anlamaya ve uygulamaya çalışmalıdır. Dinin kaynağı Kuran’dır. Ancak bununla uyar ki, bir kimse işlediği amellerinden dolayı helake sürüklenmesin. Kuran, sünnete tabi olmayı emretmiştir. Sünnet, Kuran’ın detaylarını açıklar ve yeni hükümler gösterir. Sünnet, Allah’ın gayri metlu vahyidir. İcma-i sahabe ise sünnetten bir parçadır. Şer’i kıyas ise Kuran ve sünnete göre yapılır.
Eğer buna tabi olmazlarsa, kıyamet gününde herkesin önünde kötü amelleriye teşhir edilip helake sürüklenip cehenneme atılacaklardır.
Ayetlerde geçenاُبۡسِلُوۡا (urbsilû) Arapça kelimesi, helake sürüklendi, teşhir edildi, hapsedildi ve rehin alındı anlamlarında geçer. Bu şekilde bu anlamlar, durumla uyum sağlar. Kıyamet gününde teşhir edilecek, helake sürüklenecek, cehennemde rehine alınıp hapsedileceklerdir. Ne kadar fidye ödemeye kalkışsalar da asla kurtulamazlar.
İşte o zaman, Allah dışında bir yardımcı ya da şefaatçi bulamayacaklardır. Ne kadar fidye vermeye çalışsalar da onlardan kabul edilmez.
اِنَّ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا لَوۡ اَنَّ لَهُمۡ مَّا فِى الۡاَرۡضِ جَمِيۡعًا وَّمِثۡلَهٗ مَعَهٗ لِيَـفۡتَدُوۡا بِهٖ مِنۡ عَذَابِ يَوۡمِ الۡقِيٰمَةِ مَا تُقُبِّلَ مِنۡهُمۡۚ وَلَهُمۡ عَذَابٌ اَلِيۡمٌ
“Şüphesiz, kâfir olanlar, kıyamet gününün azabından kurtulmak için dünyada ne varsa ve mislini de fidye olarak vermek isteseler de onlardan asla kabul edilmez. Onlara pek elim azap vardır.” (Maide, 36)
Allah ise onlara yardım etmez ve azaptan kurtarmaz. Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem, onlara şefaatçi olmaz; ancak günah işleyen müminlere, Allah’ın izniyle şefaatçi olacaktır.
İşte bunlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ettikçe veya geçersiz saydıkça kötü ameller işlemeye başlarlar. İşledikleri amellerden dolayı helake sürüklenen kimselerdir.
Bu asırda bazı kâfirler, “Kuran mazide, geçmişte kaldı; bu asırda ayetler uygulanmaz, geçersizdir; çünkü demokrasi vardır, halk kendi kanunlarını çıkarır” derler. Oysa demokrasi, İslam’dan yüzlerce yıl önce, Yunanlılar’dan çıkmıştı. Onlar kendi kanunlarını çıkarmaya başladılar. Zira dinlerini oyun ve eğlenceye dönüştürmüşlerdi; çok sayıda ilaha inanmışlar, her şey için bir ilah kılmışlardı ve bu ilahların çatışmasını edebiyatlarına yansıtmışlardı.
İşte bu asırdaki demokratlar, geriye dönüp kendilerini çağdaş saydılar; oysa Yunanlılar gibi zır cahil bir durumdalar. Çıkar, heva ve heveslerini ilah edinmişlerdir ve buna göre kanunlar çıkarırlar. Kendi din adamları aracılığıyla dinlerini buna göre yorumlar ve çevirirler. Böylece dinlerini oyun ve eğlenceye dönüştürürler. Kâfirliklerinden dolayı, kıyamet gününde cehennemde onlara kızgın bir içecek ve acılı bir azap vardır.
Birçok ayette azabın çeşitleri gösterilmiştir; insanlar korkup Allah’ın dinine sarılmalıdır.