Haberlere Kısa Bir Bakış


Trump, Ahmed eş-Şera’ ile Görüştü ve Amerika’nın Şartlarını Kabul Etmesinden Dolayı Övgüde Bulundu

13 Mayıs 2025’te Suudi Arabistan’a varışının ardından yaptığı konuşmada ABD Başkanı Trump, daha önce Suriye üzerindeki yaptırımları hafifletebileceğini ve Türk mevkidaşı Erdoğan’ın bu konuyu kendisiyle görüşmesini istediğini belirtmesinin ardından, Suriye’ye yönelik tüm yaptırımları kaldıracağını ilan etti. Trump şunları söyledi: “Bu konuda birçok kişi bana soru sordu, çünkü onlara uygulanan yaptırımların şekli, onlara yeni bir başlangıç yapma fırsatı tanımıyor. Bu yüzden onlara nasıl yardım edebileceğimizi görmek istiyoruz.”

Bunun ardından Trump, Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın daveti ve katılımıyla, Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şera’ ile 33 dakikalık bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmeye, Cumhurbaşkanı Erdoğan da telefonla katılarak Ahmed eş-Şera’ya “Trump’ın şartlarını kabul etmen gerekiyor” dedi. Bu nedenle Trump, sonrasında Ahmed eş-Şera’yı övgüyle anarak, “Şera ile görüşmelerimiz çok iyi geçti” dedi ve onu “çekici, güçlü yapılı, harika ve sağlam geçmişe sahip bir genç” olarak tanımladı. Trump, Riyad’dan ziyaretinin ikinci durağı olan Doha’ya hareket ederken başkanlık uçağında gazetecilere şöyle konuştu: “Ona (Ahmed eş-Şera’ya) işlerin rayına oturmasının ardından İbrahim Anlaşmasına katılmanızı umuyorum dedim, o da evet dedi. Ama önlerinde hâlâ çok iş var.”

Beyaz Saray sözcüsü Caroline Leavitt yaptığı açıklamada, “Türk Cumhurbaşkanı, Suudi Arabistan ile birlikte çalışarak Suriye’de barış ve refahı teşvik etme sözü verdi” dedi. Ayrıca Başkan Trump’ın Suriye Cumhurbaşkanı’na beş talep ilettiğini belirtti:

  1. İsrail ile normalleşmeyi öngören İbrahim Anlaşmasını imzalamak,
  2. Tüm yabancı savaşçıların Suriye’den ayrılmalarını sağlamak,
  3. Bazı Filistinli silahlı hareketlerin unsurlarını sınır dışı etmek,
  4. Amerika’ya IŞİD’in yeniden ortaya çıkmasını önlemede yardımcı olmak,
  5. Kuzeydoğu Suriye’deki IŞİD mensuplarının tutulduğu ceza merkezlerinin sorumluluğunu üstlenmek.

Trump ile görüşmesinden önce Ahmed eş-Şera, Suriye ile Amerika arasındaki ilişkiyi güçlendirmek için çeşitli fikirler sundu. Bunlar arasında Şam’da Trump’ın adını taşıyan bir gökdelen inşa edilmesi de vardı. Ayrıca Yahudi varlığı ile bir açılım gerçekleştirmeye ve Amerika’nın Suriye’deki petrol ve doğalgaz rezervlerine ulaşmasına açık olduğunu belirtti.

İşte Müslümanların yöneticileri böyle… Onlar yaratılmışların en şerlileridir. Nifakta ustalaşmış, hainlik yapmaya ve düşmana taviz vermeye alışkınlardır. Düşmanın tüm şartlarını kabul etmekte tereddüt etmez, izzeti onlarda ararlar.
“Münafıklara acı bir azabın kendilerini beklediğini müjdele! Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost edinen kimselerdir. İzzeti onların yanında mı arıyorlar? Oysa izzetin tamamı Allah’a aittir.” (Nisa 138–139)

Trump, Ticareti ve Yatırımı Bahane Ederek Ümmetin Servetlerini Yağmalıyor

ABD Başkanı Trump, Suudiler hakkında şunları söyledi: “Amerika Birleşik Devletleri’nde yaklaşık 600 milyar dolarlık yatırım yapacaklar; bunun yaklaşık 142 milyar doları savunma sanayii alımlarına ayrılmış durumda.” Trump, bu anlaşmayı “tarihi bir anlaşma” olarak nitelendirdi.

Trump’ın Katar ziyareti sırasında El Cezire, 14 Mayıs 2025’te Katar’ın, Trump’ın ülkeye yaptığı ziyaret çerçevesinde Katar Hava Yolları adına Boeing firmasıyla şimdiye kadarki en büyük uçak anlaşmasını imzaladığını bildirdi. Beyaz Saray, anlaşmanın toplam 210 uçağı kapsadığını ve 96 milyar dolar değerinde olduğunu açıkladı. Bu, Trump’ın anlaşmanın 200 milyar dolar değerinde olduğunu söylemesini düzeltir nitelikteydi. Görünüşe göre Trump, motor anlaşmalarını da bu rakama eklemişti. Zira Katar Hava Yolları, Boeing ile yaptığı anlaşmalarda uçak motorlarını da kapsayan ek sözleşmeler imzalamıştı ve ayrıca General Electric Havacılık şirketinden de motor satın almıştı. Trump, bu anlaşmanın şirket tarihindeki en büyük anlaşma olduğunu söyledi. Katar merkezli El Cezire kanalı ayrıca Katar’da 800’den fazla Amerikan şirketinin yatırım yaptığını, bunlardan 120’sinin yüzde 100 Amerikan sermayesiyle faaliyet gösterdiğini aktardı.

ABD Başkanı Trump’ın, 15 Mayıs 2025’te Birleşik Arap Emirlikleri’ne varışında, bu ülkeyle yaptığı anlaşmaları resmen imzalayacağını ilan etmesi bekleniyor. Bu anlaşmalar, 21 Mart 2025’te BAE Ulusal Güvenlik Danışmanı ve Abu Dabi Emiri Yardımcısı Tahnun bin Zayid tarafından Beyaz Saray’da Trump’la birlikte imzalanmıştı. Anlaşma 10 yıl içinde toplam 1,4 trilyon dolar değerinde yatırımı kapsıyor.

Böylece ümmetin servetleri, Amerikan sömürgeciliğinin çıkarları için boşa harcanıyor. Ardından Suriye, Mısır, Sudan ve diğer Arap ve İslam ülkeleri, Amerika’dan yardım dilenmeye başlıyor. Bu ülkeler —ister Amerika’ya yatırım yapsınlar, isterse ondan dilensinler— onun kontrolü ve küstahlığı altında tutuluyor. Amerika ise bu durumu, Yahudi varlığının güvenliğini sağlamak, bölgedeki Amerikan çıkarlarını korumak ve İslam’ı yeniden hâkim kılmak için çalışanlarla –sözde “terörle mücadele” bahanesiyle– savaşmak gibi şartlarını dayatmak için kullanıyor.

PKK, Kendini Feshettiğini ve Silahlı Mücadeleden Vazgeçtiğini Açıkladı

12 Mayıs 2025’te PKK, kendini feshettiğini ve Türkiye’ye karşı başlattığı silahlı mücadeleden vazgeçtiğini ilan etti. 1984 yılında başlayan bu silahlı mücadele, yaklaşık 40 yıl içinde 40 binden fazla insanın hayatına mal oldu.

Partiye yakın olan Fırat Ajansı, bu açıklamayı taşıdığı haberinde, bu adımın, “barış ve demokratik toplum” çağrısı çerçevesinde atıldığını ve bu çağrının “önder Apo” (Abdullah Öcalan) tarafından 27 Şubat 2025’te yapıldığını belirtti. Habere göre PKK, 5–7 Mayıs tarihleri arasında 12. Kongresi’ni gerçekleştirdi. Yayınlanan bildiride, “partinin tarihi görevini tamamladığı ve Kürt meselesini demokratik siyaset yoluyla çözüm noktasına ulaştırdığı” ifade edildi. Açıklamada, “PKK’nın örgütsel yapısını feshetme, silahlı mücadele yöntemine son verme ve PKK adına yürütülen faaliyetleri sona erdirme kararının alındığı” bildirildi. Ayrıca bu sürecin uygulanmasının Abdullah Öcalan tarafından yürütüleceği vurgulandı.

Bildiri ayrıca partiye uygulanan baskılara da değinerek şöyle dedi: “Savaşın sürdüğü, hava ve kara saldırılarının devam ettiği, Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP – Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin iktidar partisi) bölgelerimize yönelik kuşatmasının sürdüğü zor şartlara rağmen kongremiz huzur içinde gerçekleşti.”

Görünüşe göre İngiltere’nin ajanlarının etkili olduğu PKK, bu baskılara karşı koyamayacak hale geldi. Zira Amerika, Türkiye ve Irak hükümeti, Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne PKK’ya olan desteğini kesmesi yönünde baskı uyguluyordu. Bu nedenle bölgesel yönetim, PKK’ya yönelik saldırılarını artırdı ve kuşatmayı sıkılaştırdı. Aynı şekilde Amerika’ya bağlı olan SDG (Suriye Demokratik Güçleri) üzerinde de PKK unsurlarını Suriye’den çıkarmaları ve bu partiyle ilişkileri kesmeleri için baskı uygulandı. Abdullah Öcalan’ın çağrısının, PKK’nın bazı önemli kanatları üzerinde etkili olduğu görülüyor. Bu da, İngiltere’ye bağlı olan parti liderliği üzerindeki baskıyı artırdı ve bu liderliği, bu kongreyi düzenlemeye ve bu kararı almaya mecbur bıraktı.

Öte yandan, bu partinin çağrısı da, Türkiye rejiminin çağrısı gibi, İslam’ın haram kıldığı bir milliyetçilik çağrısıdır. Oysa İslam; Arapları, Türkleri, Kürtleri, Farsları ve diğer tüm Müslümanları tek bir ümmet olarak birleştirmeye ve onları bir halifenin yönetiminde İslam ile yönetmeye çağırır.

Bangladeş Geçici Hükümeti, Avami Birliği Partisi’ni Yasakladığını Duyurdu

Bangladeş’te geçici hükümet, 12 Mayıs 2025 tarihinde, eski başbakan ve şu anda Hindistan’da ikamet eden firari lideri Hasina’nın başında bulunduğu Avami Birliği Partisi’ni ve ona bağlı tüm faaliyetleri ile örgütleri, terörle mücadele yasası çerçevesinde yasakladığını ilan etti. Hükümet, yasağın gerekçesi olarak partinin insanlığa karşı suçlar işlemesini gösterdi ve yasağın, parti liderlerinin yargılanması tamamlanana kadar yürürlükte kalacağını duyurdu. Aynı zamanda, Seçim Komisyonu da partinin kaydını iptal etti ve seçimlere katılmasını yasakladı.

Görünüşe göre Amerika’nın adamı olan geçici hükümet başkanı Muhammed Yunus, İngiltere’nin adamı olan ve Avami Birliği’ne bağlı kişileri tasfiye etmek için harekete geçti. Bu parti, İngiltere’nin desteği ve Hindistan’ın (o dönemde İngiltere yanlısı Hindistan Kongre Partisi hükümeti döneminde) doğrudan müdahalesiyle, Bangladeş’in —o zamanki adıyla Doğu Pakistan’ın— Batı Pakistan’dan ayrılmasına yol açan ihaneti işlemişti.

Başbakan Hasina, 5 Ağustos 2024’te ülkede patlak veren geniş çaplı öğrenci protestoları sonrasında ülkeden kaçtı. Bu protestolar özellikle, kamu sektöründe belirli gruplara %56 oranında kontenjan ayıran “kota sistemi”ne karşı yapılmıştı. Hasina ve çevresi, bu sistemi akrabalarını ve yandaşlarını işe almak, muhalifleri ise dışlamak için suistimal etmişti. Bu kontenjanlardan faydalanan gruplar arasında, 1971’de İngiltere’nin ve Hindistan’daki ajanlarının desteğiyle Doğu Pakistan (Bangladeş) ile Batı Pakistan arasında gerçekleşen ayrılık savaşına katılanlar ve onların çocukları da vardı.

Hasina hükümeti, 2009 yılında Hizb-ut Tahrir’i yasaklamıştı. Ancak bu yasağın geçersiz olduğu kabul edilmelidir; zira Hasina hükümeti bu yasağı zalimce ve keyfi şekilde uygulamış ve tüm ülke genelinde baskıcı ve İslam’a aykırı uygulamalara imza atmıştı. Bu nedenle, yeni hükümetin, bu dürüst partiye (Hizb-ut Tahrir’e) adaletle muamele etmesi, faaliyetlerini serbestçe yürütmesine izin vermesi, ümmeti ayağa kaldırma ve nübüvvet metodu üzere Raşidi Hilafeti kurma çabasına destek olması gerekir.

 Esad Mansur