-49-
Bir Bakara (inek) kesmekle ilgili verilen emir:

وإذ قال موسى لقومه إن الله يأمركم أن تذبحوا بقرة، قالوا أتتخذنا هزوا قال أعوذ بالله أن أكون من الجاهلين.
“Musa, kavmine: Allah bir inek kesmenizi emrediyor, demişti de: Bizimle alay mı ediyorsun? Demişlerdi. O da: Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım, demişti.” (Bakara 67)

Allah bizi uyarmak ve aynı hataya düşmemek için İsrailoğulları’ndan misaller veriyor. Çünkü bütün insanlar tabii yaratılış itibarı ile birdir. Her insan aynı özelliklere sahiptir. Aynı içgüdüler ve uzvi ihtiyaçlarla donatılmıştır. Bu nedenle aynı arzu ve hedefler edinirler. Onları değiştiren ve doğru yola sokan ancak doğru inançları ve buna dayalı olan doğru mefhumlardır. Yoksa Araplar ile İsrailoğulları, Türkler ile Ruslar, Zenciler ile İngilizler ve diğer insanlar arasında hiçbir fark yoktur. Ancak onları birbirinden ayıran akideleri ve akideden kaynaklanan mefhumlardır. Ve doğru yola ileten de doğru akideden fışkıran doğru mefhumlardır.
Kabil ve Habil Adem Aleyhisselam’ın ilk çocuklarıdır. İkisi de aynı baba ve aynı annedendirler. Biri kötü diğeri iyidir. İnsanlar hep böyledir. Bu nedenle, insanlar falan ırktan oldukları için iyidir ve ya üstündürler demek şeriata, akla ve de gerçeğe aykırıdır.

Allah’u Teala burada İsrailoğulları’nın düştükleri bir hatayı gösteriyor. Onlara peygamber olarak gönderilen Musa Aleyhisselam kendilerine bir ineği kesmelerini Allah’ın emri olarak bildiriyor. Onların imanları tam yakîni olsaydı Musa Aleyhisselam’ın Rabin’den getirdiği emir hakkında tereddüt etmezlerdi. Onlar; “bizimle alay etmek mi istiyorsun” dediler. Halbuki peygamberler kesinlikle Allah’ın emirleriyle oynamaz, şaka yapmaz. “Size Allah şöyle veya böyle emrediyor” diyerek daha sonra insanlar o emri yerine getirmeye kalkışınca, peygamberler; “durun ben şaka yapıyorum” gibi gayri ciddi bir şey asla yapmazlar. Zira böylesi halde onun tebliğine karşı şüphe ve şek girer. İnsanlar bu emirlere karşı ciddi olmazlar ve uygulamazlar. Bu sebeple Allah’u Teala’nın bütün emir ve nehiylerini o denli titizlik ve ciddiyetle insanlara tebliğ etmek zorunludur.
Bunlara uymayanlar sanki bu emirler ve nehiyler ciddi ve kati değilmiş gibi duyarsız kalıp, uygulamıyorlar. Namaz kılmayan birine neden namaz kılmıyorsun dediğiniz de, der ki; “tembelim veya daha erken, yaşlanınca kılarız veyahut Allah bizi affetsin kusurluyuz” derler. Birine; “neden içki içiyorsun bu Allah’ın nehyettiklerindendir, haram bir şeydir” dediğinizde derki; “bir kere alıştım, bırakamıyorum ve sonra bırakacağım” iddiasında bulunur. Böyle kişiler sanki Allah’ın emir ve nehiylerini ciddiye almıyorlar. “Allah’ın hükmünü uygulamak için İslam devletini kurmak farzdır niye bunun için çalışmıyorsunuz” dersen cevaben; “zalim yöneticiler, laik rejimler, cani yöneticiler, diktatörler, bizi hapse atar veya öldürür” derler. Bunlara; “zalimler, laik kimseler, caniler ve diktatörlerden mi korkuyorsunuz, Allah’tan korkmanız gerekir, onları yok etmeye Allah Celle Celaluhu elbette kadirdir, Allah ecelinizi takdir etmediği müddetçe onlar sizi öldüremezler, Allah takdir etmezse size zarar veremezler” dediğinizde korkak insanlar değişik tevillerle karşınıza çıkar. Bunlar sanki Allah’ın emri pek önemli değil de, zalim, cani, laik rejimler ve diktatörlerin nehyi (yasağı) daha önemliymiş gibi onlara ciddiyetle sadakat gösterirler. Yine onların anlayışına göre Allah’ın azabı hafif, zalimlerin azabı daha büyüktür. Böylesi insanların imanı ve kavrayışları çok zayıftır.

Musa Aleyhisselam İsrailoğulları’na dedi ki; “Allah’a sığınırım, nasıl sizinle alay ederim?” Alay etmek ve Allah’ın emirleriyle şaka yapmak veya bu emirleri ciddiye almamak cahillerin işidir. Böyle olmaktan Allah’a sığınırız. Bu bize bir uyarıdır. Allah’ın emri tereddütsüz kabul edilir ve uygulanır. Bu nedenle Nisa suresi 65. Ayette Allah Celle Celaluhu direkt bize hitap ediyor ki; Resulün verdiği hüküm yani Allah’ın hükmünü hüküm olarak kabul etmezsek, aramızda çıkan ihtilaflarda o hükmü uygulamazsak ve hükme tereddütsüz, sıkıntı duymadan tam teslimiyet göstermezsek mümin olamayacağımızı bildiriyor. Yine Allah o ayette kendine yemin ederek işin ciddiyetini beyan ediyor.

Tefsirini yaptığımız bu sure kendi adını bu olayda başrol oynayan Bakara (inekt) dan almıitır. Bu olay basit değildir. Nitekim Allah-u Teala İsrailoğulları’nın önemli kötü sıfatlarını bu hadisede özetledi:

1. Peygamberi hemen dinlemez ve ona tam güvenmezler. Çünkü bizimle alay mı ediyorsun ya Musa dediler.

2. Yapmamak için bahane arıyorlar, hep ineğin sıfatlarını soruyorlar ve sonra diyecekler öyle ineği bulamadık.

3. Çok fuzuli ve gereksiz soru sormak onların kötü adetlerindendir. Gerçeği saklarlar; öldürülen kimsenin katilini sakladılar.

4. Mucizeleri görmelerine rağmen hala isyanlarını devam ettirirler nankör ve katı kalpli kalırlar.

Allah Müslümanlara bu insanların kötü sıfatlarını sergilerken onların bu sıfatlara sahip olmalarından sakındırmaktadır.