-70-
Ayetlerin birbirlerini neshetmesi:
Neshle ilgili bazı hususlar:
Sünnetin dindeki yeri:
ما ننسخ من آية أو ننسيها نأتي بخير منها أو مثلها ألم تعلم أن الله على كل شيئ قدير
“Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir.” (Bakara 106)
Nesh etmek: İbn’i Abbas’a göre; “değiştirmektir”, Mucahid’e göre; “silmektir”, Mucahid’ten başka bir rivayetle; “ayetin yazısı kalır, fakat hükmü kalkar”, At’a’ya göre nesh etmek; “Kur-andan ne bırakırsak”, Seddi’ye göre; “çekmektir ve kaldırmaktır”, İbn-i Cerir’e göre; “bir ayetin hükmünden başka hükme nakletmektir.”
İbn-i Abbas, Mucahid, At’a, Seddi ve İbn-i Cerir Kur-anın ilk müfessirlerindendir. Tefsir kitaplarında hemen hemen her meselede bunların görüşleri geçer.
Bilinen şudur ki, eskilerin haberleri nesh edilmez. Çünkü onlar birer haber ve eski kavimler hakkında birer bilgilerdir. Bunları nesh etmek gerekmez. Çünkü birer bilgilerdir değişmez. Misal olarak; “filan kavim azap gördü” gibi. Bu bir haberdir. Onu nesh etmeye lüzum yoktur.
Nesh edilebilecek ayetler Şer’i hüküm içeren ayetlerdir. Gerçek budur, ancak hüküm içeren bazı ayetler nesh edilmiştir.
Akideyle ilgili ayetler nesh edilmez. Çünkü akide sabittir, değişmez. Hz. Adem Aleyhisselam’dan Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e kadar aynıdır. Allah’a, meleklere, nebi ve resullere, indirilen kitaplere, ahirete, cennete, cehennem vb. gibi akaid sabittir hiç değişmez. Çünkü bunlar sabit birer gerçeklerdir.
Ancak, hüküm içeren ayetlerin nesh edilebileceğini söyledik. Bunun sebebi, bu hükümler amellerle ilgili olduğundandır. Allah’u Teala, ameller hususunda belli bir hikmete göre helali kaldırır ve onu haram yapar veya haramı kaldırır ve helal yapar veyahut da bir farzı sünnet, bir mubahı farz kılar.
Şer’i hükmün tarifi; “Kulların amelleriyle ilgili (şar’in) şeriatın hitabıdır” şeklindedir. Bu tarif yerinde ve doğru olanıdır.
Ameller hakkında Allah hükmü değiştirebilir. Bazen nedenini açıklar, bazen açıklamaz. Bu noktada tek yetki sahibi Allah’tır. Allah’a inandığımız için bu hususa teslim olmalıyız.
Buna binaen nesh etmenin manası; “bir ayetin hükmünün başka bir ayetin hükmüyle değiştirmek veya kaldırmak veyahut silmektir.” Önceki ayet kalır, fakat hükmü kalkar. Onun yerine gelen ayet yeni bir hüküm bildirir. Şer’i nesh şu şekilde tarif edilmiştir: “Geç gelen şer’i delille hükmü kaldırmaktır.” Bütün âlimler bu tarifi kabul ettiler.
Unutturmak ise, İbn-i Abbas’a göre; “onu değiştirmeyiz bırakırız” şeklinde izah edilir. Unutturmanın Arapçası; “nunsihe” şeklinde telaffuz edilir. Yine bu sözcük “nunessiehe” şeklinde okunur. Bu şekilde okunduğunda manası; tehir etmek, geciktirmek ve başka zamana bırakmak olur.
Eski müfessirlerden Ebu Aliye; “bizde onu geciktiririz” şeklinde tefsir etti. İkinci Raişidi Halife Hz. Ömer Radiyallahu Anh “onu geciktiririz” olarak tefsir etti. Katade adlı müfessir; “Peygambere onu unuttururuz” olarak tefsir etti. Diğer müfessirler; “unutturmak”, “geciktirmek” veya “başka zamana bırakmak” manaları üzerinde durdular.
Saad bin Ebi Vakkas Radiyallahu Anh, tabiinden olan Said bin El Musayyeb adlı âlim; “bu ayeti unutturmak” manasında tefsir edince onu reddetti ve şu ayetleri okudu:
“Sana (Kur’an’ı) okutacağız; artık Allah’ın dilediği hariç, sen hiç unutmayacaksın…” (A’lâ 6-7)
Unut; “bırak” manasında geçer. “Artık bu ayetin hükmünü unut” veya “bırak” demektir. Bu hususta çelişki yoktur. Allah-u Teala şöyle buyurdu:
وإذا بدلنا آية مكان آية والله أعلم بما ينزل قالوا إنما أنت مفتر ولكن أكثر الناس لا يعلمون. قل نزله روح القدس على قلبك بالحق ليثبت الذين آمنوا وهدى وبشرى للمسلمين.
“Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- “Sen ancak bir iftiracısın” derler. Hayır; onların çoğu bilmezler. De ki: Onu, Rûhul Kudüs (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, Müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.” (Nahl 101-102)
İşte, kâfirler ayetleri değiştirme olayını görünce Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e; “sen müfterisin” yani “iftira atıyorsun” dediler. Allah bu kafirlerin cahil olduklarını bildiriyor. Çünkü bunun nedenini bilemezler, Allah’a ve Resulüne inanmazlar. Oysa Allah, müminlere hem bu Kur’an’la sebatlık veriyor (ki; artık onlar sarsılmazlar), hem de müjde veriyor (ki; Kur’an onlara doğru olanı gösteriyor). Kur’an’a bağlılıkları devam ettiği müddetçe de doğru yol üzerinde devam ederler. Buna göre, ayetler değiştirilince müminler değişmezler ve imanları sağlam kalır.
Bundan dolayı, “nesh etmenin” veya “unutturmanın” manası tam vuzuha kavuşur ki bunun manası; önceki ayetin Kur’an’da kalmasıyla beraber başka ayetin inmesi ve yeni hükümler içermesidir. Bu şekilde, ayet Kur’an’dan kalkmaz, kalır. Fakat diğer ayet yeni hükümle gelir. Bundan dolayı önceki ayete; “mensuh” (nesh edilmiş) denilir. Yeni gelen ayete de; nasih (nesheden) denilir.
Usul-u fıkıhta bir kaide olarak “nasih ve mensuh” konusu geçer ve incelenir. Fakat hangi ayetin hangi ayetle nesh edildiğine dair müçtehitler arasında ihtilaf vardır.
Ayetin nüzul sebebi: Kurtubi, tefsirinde bu ayetin münasebetini şöyle aktardı; Kıble Mescidi Aksa’dan Kabe’ye doğru çevrilince Yahudiler Müslümanlara haset ettiler ve İslam’a çatarak şöyle dediler: “Muhammed arkadaşlarına bir şey emrediyor, ondan sonra bundan onları nehyediyor! Bu nedenle bu Kur’an Muhammed’in kafasından çıktı. İşte, Kur’an ayetleri birbiriyle çelişir.” Bunun üzerine Allah nesh etmekle ilgili Bakara suresinde 106. ve Nahl suresinde de 101-102. ayetleri inzal buyurdu.
Allah’u Teala bir ayetin hükmünü kaldırırsa ondan daha (iyi) hüküm içeren veya benzeri bir ayet indirir. Ayette bunu açıkça beyan etmektedir. Ayetler arasında fark yoktur ve de hepsi Allah’ın kelamıdır. Sadece hükümler arasında fark vardır. Allah’u Teala, insanlar için hangisinin daha hayırlı olduğunu en iyi bilendir. Misal olarak; Nisa suresinin 15. ayetinde “zina eden kadınların ölüme kadar evlerinde hapis cezasına çarptırılır” diye açıklıyor. Bu ayetin nesih edileceğine işaret vererek ona şu ifadeyi ekledi “ Veya Allah onlar için “ileride” çıkış yolu gösterir.” Nitekim bu ayet Nur suresinin 2. ayetiyle nesh edilmiştir. Orada zina edenlere yüz kırbaç vurulmasından bahsedilmektedir. İşte bu ayet Nisa suresindeki hükmü nesh etmiştir. Nur suresindeki 2. ayete nasih, Nisa suresinin 15. ayetine de mensuh denir.
Zaten, Allah’u Teala Nisa suresi 15. ayette; “veya Allah onlar için çıkış yolu gösterir” deyince bu ayetin nesh edileceğine dair işaret veriyor. Bu nedenle, Nur suresindeki 2. Ayet nazil olunca Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle seslendi: “Şu ayeti alın, Allah onlar için çıkış yolu gösterdi.”
Başka bir misal; mirasla ilgili ayetler inmeden önce baba-anneye ve akrabalara vasiyet farz idi. Bakara suresinin 180. ayetine baktığımızda bu ayetin Nisa suresinin 11-12. Mirasla ilgili ayetleriyle nesh edilmiştir. Daha önce kişi babasına, annesine ve akrabalarına istediği şekilde malının taksimini yaparak vasiyet ediyordu. Nisa suresindeki mirasla ilgili ayetler ise bunu nesh edip, Allah’u Teala mirastan herkese ne kadar düşeceğini tayin etmiştir. Kesinlikle Allah’ın tayini daha iyidir. Çünkü güzel adalet sahibi Allah’tır. Kişiye kalırsa, birine veya bütün akrabalara zulüm yapabilir. Kimisine az, kimisine de çok verecektir.
-71-
Neshle ilgili bazı hususları burada konumuza eklemek istiyoruz:
1-Ayet ancak başka ayetle nesh edilir. Hadisi şerif ayeti nesh etmez. Mütevatir hadis olsa dahi ayeti nesh edemez. Çünkü ayetlerin sübutu daha kuvvetlidir. Hem senet hem de metin açısından böyledir. Senet rivayetle, metin ise söz ve lafızlarla ilgilidir.
2-Mütevatir hadis, haber-i ahad hadisi nesh eder. Haber-i ahad hadis de başka haber-i ahad hadisi nesh eder. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurmuştur: “Sizi mezarları ziyaret etmekten nehyetmiştim, fakat şimdi bunları ziyaret edin.” Bu hadis haber-i ahaddir. Nesh edilen önceki hadis de haber-i ahaddir. Namazda yüzü Mescidi Aksaya doğru çevirmekle ilgili hadis mütevatirdir. Bu hadis Kabe’ye doğru yüzü çevirmenin farziyetini içeren ayetle (Bakara 144) nesh edildi.
3-Bazen ayet ve hadisler tamamen nesh edilir, yerine başka ayet veya hadis gelmez. Misal: Kurban etlerinin saklanması yasak idi. Daha sonra bu hüküm tamamen kalktı. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’le ayrıca veya gizlice konuşmak için sadaka vermek gerekirdi. (Mücadele suresinin 12. ayetine bakın.) Bundan sonraki ayetle bu hüküm kalktı ve yerine başka hüküm gelmedi. Allah müminleri affettiğini açıkladı.
4-İslam şeriatı kıyamet gününe kadar devam edecektir. Artık onu nesh edecek hiçbir şey gelemez. Çünkü Kur’an’ı Kerimde Hz. Muhammed’in “son peygamber olduğu”, “bütün insanlara” gönderildi. Ve ancak onun getirdiği din kıyamet gününe kadar Allah indinde makbuldür. Allah Celle Celaluhu şöyle buyurdu:
إن الدين عند الله الإسلام
“Şüphesiz ki Allah tarafından kabul edilen din yalnız İslam’dır.” (Al-i İmran 19)
ومن يبتغ غير الاسلام دينا فلن يقبل منه وهو في الأخرة من الخاسرين
“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, bilsin ki kendisinden asla kabul edilmeyecek ve o, ahirette ziyan edenlerden olacaktır.” (Al-i İmran 85)
وأنزلنا إليك الكتاب بالحق مصدقا لما بين يديه من الكتاب ومهيمنا عليه
“Sana kitabı hak ile indirdik, eski kitapları tasdik eder ve O kitaplara egemen olur (O kitapları nesh eder)” (Maide 48)
Bu ayetler İslam dininin diğer bütün dinleri nesh ettiğini bildiriyor. Ayrıca, pratik olarak diğer dinleri ortadan kaldırmak için cihad farz kılınmıştır. Allah’u Teala şöyle buyurdu:
هو الذي ارسل رسوله بالهدى ودين الحق ليظهره على الدين كله ولو كره المشركون
“Müşrikler istemeseler de dinini bütün dinlere üstün kılmak için Peygamberini hidayet ve hak ile gönderen O’dur.” (Saff 9)
وقاتلوهم حتى لا تكون فتنة ويكون الدين لله فإن إنتهوا فلا عدوان على الظالمين
“Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.” (Bakara 193)
وقاتلوا الذين لا يؤمنون بالله ولا باليوم الآخر ولا يحرمون ما حرم الله ورسوله ولا يدينون دين الحق من الذين أوتوا الكتاب حتى يعطوا الجزية عن يد وهم صاغرون
“Allaha ve ahirete inanmayanlarla, Allah’ın ve Resulünün haram kıldıklarını haram kılmayanlarla ve hak dini olan İslam’a inanmayan Ehl-i kitap olan yahudi ve Hristiyanlarla (İslam yönetimine) boyun eğerek güçlerine kadar cizye verinceye kadar savaşın.’’(Tevbe 29)
İşte, cihad ve kıtalin farziyeti diğer dinleri ortadan kaldırmak ve yalnız İslam’ı hâkim kılmak içindir. Bu farz nesh olayını gerçekleştirmek içindir. Zira İslam’da her düşüncenin metodu vardır. Diğer dinlerin İslam’la nesh edilmesi bir düşüncedir. Diğerlerini ortadan kaldırmanın metodu cihad ve kıtaldir.
İslam devleti diğer dinlerin mensuplarına İslamiyet’in doğruluğunu gösterebilmek üzere maddi engelleri kaldırmak için cihadı ilan eder, fethi gerçekleştirir, fetih yoluyla onların Müslümanlarla fikrî tartışma yapmalarına bütün imkânları sağlar, hiç bir kimseyi İslam’a zorla sokmaz. Böylece; daveti fikirle yayar. İslam’ı kâfirler üzerine uygulamanın nedeni ise onlara İslamiyet’i pratik şekilde göstermektir. Nitekim vakıada İslam’ın uygulanmasıyla onun yayılması ve insanların bu dine akın akın girmelerini sağladı. Cihad; fetih ve İslam’ı tatbik etmek, İslam’ı yaymak ve diğer dinleri nesh etmek için pratik yoldur. Nasr suresinde Allah bu gerçeği gösterdi.
Şu var ki; Müslümanlar gerileme döneminde fikren en düşük seviyeye ulaşınca, Osmanlıların son döneminde kâfir batının fikri tesiri altında şu kaideyi çıkarttılar: “Zamanın değişmesiyle ahkâmın değişmesi inkâr edilemez.” (Mecelle m. 39)
Bu madde kısmı bir mesele için konuldu, örf ve adetlerle ilgili yargılardır. Ayrıca bu yargılar ahkâm manasında geçti. Bahsedilen maddenin şerhinde şu misal verildi: Evlerin odaları aynı tarz üzerinde inşa ediliyordu. İnsan bir oda görürse yeterli olurdu, evden vazgeçebilirdi. Fakat odalar türlü türlü inşa edilmeye başlanınca bir odanın görülmesi artık yeterli değil bütün odalar değişti. Böylece, ev üzerine ihtilaf olunca mahkemede böyle hüküm verir. Buna göre; zaman değişince ahkâm değişti dediler.
Bu tür meseleler ahkâmın değişmesiyle ilgili değildir. Vakıaların değişmesiyle ilgilidir. İnsan bir hüküm verecekse önce işin vakıasını inceler. Sonra hükmü vakıanın üzerine indirir. Böyle bir maddenin konmasına ne lüzum vardı?! Maalesef bu madde daha sonra şeriat ahkâmını değiştirmek için kullanmaya başlandı. Sanki zaman şeriatı veya ahkâmı nesh edermişçesine bir kaide oluştu.
Her asırda vakıaların değişmesi nedeniyle içtihad yapılır. Fakat bu içtihadlar eski ahkâmı nesh etmez, yeni ahkâm olur. İşte, bir kısım mesele nedeniyle genel bir kaide konularak şeriat dışında ahkâm uydurulmaya başlandı. Fetvayla gayri İslami ahkâmlar devletin uygulamalarına dâhil edildi. Şu bilinmelidir ki; zaman, mekân, adet, gelenek ve örflerin değişmesiyle ahkâm değişmez ve nesh edilmez. Bunlar için ancak içtihad yapılır. Bunlar incelendikten sonra onlarla ilgili Şer’i hüküm aranır ve üzerlerine uygulanır.
Günümüzde parlamentolarda kanunlar çıkartılıp şeriat kanunları nesh ediliyor. Oysa insanlar Allah’ın şeriatını nesh edemezler. Böyle bir şeye yönelmek küfürdür. Bu işi yapanlar kendilerine kanun koyma ve nesh etme hakkını veriyorlar. Oysa bu hak yalnız Allah’a aittir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem dahi ayetleri nesh edemiyorken nasıl olurda bu insanlar kendilerine böyle bir hak tanıyıp parlamentoda her kanunu değiştirebiliyorlar?!
-72-
Sünnetin dindeki yeri:
1. Mücmel ayetlerin tafsilatlarını gösterir: Misal: Kur’an’da namaz mücmel olarak geçti. Sünnet bunun detaylarını gösterdi. Burada sünnet bir şeyi nesh etmedi, mücmel (detaysız) hükmün detaylarını açıkladı.
2. Genel ayetlere tahsis getirir: Misal: Zina edenlere yüz kırbaç vurulur. Sünnet ise evli olup ta zina edenlere rejim hükmü getirdi. Bu hükme tahsis denilir. İstisna kılmaktadır. Buna nesh denilmez.
3. Mutlak ayetlere kayıt getirir: Misal olarak, hırsızın elini kesmekle ilgili hüküm mutlaktır. Elin nereden kesileceğine dair hükme kayıt veya mukayyet denilir. Hırsızın eli bilekten kesilir diyen hüküm mukayyettir.
4.Kur’an’daki asıl olanlara fer’ (dal) getirir: Misal olarak; Allah-u Teala şöyle buyurdu:وأن تجمعوا بين الأختين “İki kız kardeşle beraber aynı anda evlenip iki hanımı edinmek size haram kılındı.” (Nisa 23) Sünnet Resulullah’ın şu sözüyle buna fer’ getirdi: “Kadın ile halası aynı anda iki zevce edinmek haram olduğu gibi kendisi ile teyzesi aynı anda zevce edinmek haramdır.” (Buhari ve Müslim)
5.Sünnet Kur’an’da hiç aslı geçmeyen yeni bir hüküm getirir: Misal olarak; Resulullah şöyle buyurdu: “Gümrük alanlar cennete girmezler.” (Müslim) Kur’an’da gümrükle ilgili hüküm hiç geçmedi.
6.Sünnet Kur’an’ı tefsir eder: Nitekim Resulullah bazı ayetleri tefsir etti. Tefsir etmenin manası ayette geçen lafızların anlamlarını açıklamaktır. Sahabeler Arapçayı bildikleri için lafızların anlamlarını hemen anlıyorlardı. Bu sebeple Resulullah Kur’an’ı pek tefsir etmiyordu, ancak bir kısım ayetlerin lafızlarının manalarını açıkladı. Yukarıda gösterdiğimiz gibi Resulullah ayetlerin mücmel lafızlarına detay, mutlak lafızlarına kayt, genel lafızlara tahsis ve asıl olan hükümlere fer’leri gösterir. Bazı sahabeler İbni Abbas tefsirle iştigal edip ayetlerin lafızların manalarını açıklıyordu.