Hz. İbrahim’in milleti nedir? Müslüman olmak ne demek?

-92-
Hz. İbrahim’in milleti:

وَمَن يَرْغَبُ عَن مِّلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلاَّ مَن سَفِهَ نَفْسَهُ وَلَقَدِ اصْطَفَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا وَإِنَّهُ فِي الآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
“İbrahim’in milletinden sefihlerden (kendini bil¬mezlerden) başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir.” (Bakara 130)
İbrahim’in milleti onun dinidir. Millet sözcüğü; ümmet manasında da kullanılır. Osmanlılar döneminde bu kelime Türkçeye din ve ümmet manasında geçti. Şimdi ise; halk için kullanıyorlar. Oysa bütün Müslümanlar tek millettir. Çünkü hepsi aynı dine mensupturlar. Bu ise İbrahim’in ve Hz. Muhammed’in dinine mensup olmaktır.
Bu nedenle; “küfür milleti birdir” denildi. Çünkü hepsi küfürde birleşiyorlar. Buna mukabil İslam milleti tektir. Çünkü hepsi aynı dine mensuptur. Bu nedenle Halife II. Abdulhamid, Yahudiler kendilerine Filistin’i, Osmanlı devletinin borçlarını ödemek karşılığında verilmesi teklifini sununca Halife şu ifadeleri kullandı: “Filistin benim mülküm değil benim milletimin mülküdür. Ondan size bir karış dahi vermem…. Hilafet devleti parçalanırsa onu parasız alacaksınız.” Buna göre Osmanlıcada millet sözcüğü ümmet manasında kullanılmıştır. Türk halkı ise İslam milletinden bir parçadır.
Şimdiki yöneticiler ise birkaç kuruş karşılığında İslam milletini Amerika’ya ve diğer kâfir güçlere satıyorlar.
İbrahim milleti ise İslam milletidir. Çünkü bizi Müslüman olarak adlandıran İbrahim Aleyhisselam’dır. Allahu Teala şöyle buyurdu:
وَجَاهِدُوا فِي اللَّهِ حَقَّ جِهَادِهِ هُوَ اجْتَبَاكُمْ وَمَا جَعَلَ عَلَيْكُمْ فِي الدِّينِ مِنْ حَرَجٍ مِّلَّةَ أَبِيكُمْ إِبْرَاهِيمَ هُوَ سَمَّاكُمُ الْمُسْلِمينَ مِن قَبْلُ وَفِي هَذَا لِيَكُونَ الرَّسُولُ شَهِيدًا عَلَيْكُمْ وَتَكُونُوا شُهَدَاء عَلَى النَّاسِ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَاعْتَصِمُوا بِاللَّهِ هُوَ مَوْلَاكُمْ فَنِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ
“Allah uğrunda, hakkını vererek cihad edin. O, sizi seçkin kıldı; din hususunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi; siz ba-banız İbrahim’in milletine mensupsunuz. Peygamberin size şahit olması, sizin de insanlara şahit olmanız için O, gerek daha önce (gelmiş kitaplarda), gerekse bunda (Kur’an’da) size “Müslümanlar” adını verdi. Öyle ise namazı kılın; zekâtı verin ve Allah’a sımsıkı sarılın. O, sizin mevlânızdır. Ne güzel mevladır, ne güzel yardımcıdır!” (Hac 78)
Ayette sefih kelimesi geçti. İbrahim’in milletinden yüz çeviren sefihten başkası değildir. Bu dinden yüz çeviren sefihtir. Bunun manası, aklı kıt veya beyinsiz, kendini bilmeyen ve düşük insandır.
Allah’u Teala, İbrahim’i bir peygamber olarak seçti. İbrahim Aleyhisselam’ın şahsiyetini incelediğimiz zaman şunu görürüz; onun yüksek meziyetlere sahip olduğunu görürüz. Pek akıllı, hikmetli, sakin, sinirli olmayan ve ahmaklıktan çok uzaktır. Derin ve aydın düşünüyordu. Nefsiyeti üstün idi, haramdan, kötülükten ve her çirkin amelden uzaktı. İntikamcı değildi, bâtıla karşı keskin tutum alırken, hakka tam sarılırdı. İnsanlara şefkat gösterirdi, rahmetli, affedici, cömert, cesur, samimi, irade ve azimete sahipti. Bu sıfatları birçok ayette sıralanmaktadır. Allah onu, bu sıfatlarla övdü. Bunun için de onu seçti.
Bu sıfatlar kesbidir. Bunun manası; insan kendi iradesiyle, inancıyla ve kavrayışla kendisinde oluşturabilir, dünyada üstün olur. Eğer peygamber olmazsa dava adamı olur, devlet adamı olur ve büyük lider olur. Çünkü her üstün meziyetli kişinin peygamber olması gerekmez. Bu sebeple Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Hz. Ömer’in üstün sıfatlarını hissedince ona şöyle dedi: “Benden sonra bir peygamber olacak olsaydı Ömer olurdu.” (Tabarani)
Ömer peygamber olmadı. Çünkü Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’den sonra peygamber yoktur. Ama Ömer büyük lider, devlet adamı ve büyük halife oldu.
Bu asırda üstün meziyetlere sahip kişiler yetişiyor, bunlar daveti yükleniyor, mücadele ediyor ve ölüme kadar sebatlık gösteriyorlar. Canlarını ve mallarını İslam devletinin kurulması uğrunda feda ediyor-lar. Eziyet ve meşakkat çekiyorlar fakat yine de dayanıyorlar. Bunlar peygamber olmamalarına rağmen dünyada peygamberler gibi mücadele ediyorlar ve ahirette peygamberlerle beraber, Hz. İbrahim ve Hz. Muhammed’le beraber olurlar. Allahu Teala şöyle buyurdu:
وَمَن يُطِعِ اللّهَ وَالرَّسُولَ فَأُوْلَئِكَ مَعَ الَّذِينَ أَنْعَمَ اللّهُ عَلَيْهِم مِّنَ النَّبِيِّينَ وَالصِّدِّيقِينَ وَالشُّهَدَاء وَالصَّالِحِينَ وَحَسُنَ أُولَئِكَ رَفِيقًا
“Kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse işte onlar, Allah’ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehitler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (Nisa 69)
Allah’a ve Resulüne, Kur’an’a ve Sünnete uymaktır, bunlarda ne geçerse uygulamaktır. Ölüme kadar bunlara göre yaşamak ve onları yaşatmak için mücadele eden peygamber, sadık kimse, şehit ve salih olanlarla beraber olur. Çünkü onlara bezemiştir. Allahu Teala şöyle buyurdu:

Müslüman olmak ne demek?

إِذْ قَالَ لَهُ رَبُّهُ أَسْلِمْ قَالَ أَسْلَمْتُ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ
“Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti.” (Bakara 131)
Müslüman olmak; Allah’a teslim olmak demektir. Allah İbrahim’in kendisine teslim olmasını istedi. İbrahim hemen Rabbine teslim oldu. Tereddüt etmeden Allah’a boyun eğdi. İslam adı buradan kaynaklandı. Allah’a teslim olmaktır. İnsan Müslüman’ım deyince Allah’a tam teslim olacaktır. Eğer kişi Allah’ın bir emrini kabul edip diğer emirlerini reddederse tam teslim olmuş olmaz. Zira, İbrahim Aleyhisselam alemlerin Rabbine “teslim” oldum dedi. Çünkü Allah yalnız İbrahim’in veya insanların Rabbi değil, bütün mahlukatın Rabbidir. Böylece Allah daha fazla yüceltiliyor. Allah; “alemlerin Rabbine teslim ol, ey İbrahim” demedi. İbrahim kendisi Allah’ın azametini idrak ettiği için hemen; “Ey alemlerin Rabbi sana teslim oldum” diyerek böylece Allah’a daha ziyadeyle ve istekle boyun eğdiğini gösterdi. Çünkü Allah kendisine boyun bükülmeye en layıktır.

Allahı rab olarak kabul etmeninin manası, onu teşri edici kabul edip, hâkimiyet ve egemenliğin ona ait olduğunu kabul etmektir. Hâkimiyet yalnız onundur. Allah Tevbe suresi 31. Ayette İbrahim milletinden sapan Yahudi ve Hıristiyanların kendi hahamlarını ve rahiplerini birer rab edindiklerinden dolayı onları lanetledi.
Udey bin Hatim adlı kişi kendi boynunda altından bir haç takıyordu. Resulullah (sav) Tevbe suresinin 31. Ayetini okurken yanına geldim. Bana dediki senin boynundaki bu haçı at. Udey: biz hahamlarımıza ve rahiplerimize(alimlerimize) tapmadık?! Resulullah ona dediki: Onlar helali haram ve haramı helal kılmıyorlar mıydı? Udey: evet dedi. Resulullah onlara tapmak budur dedi”. (İbni Hanbel ve Tirmiz)
Allahı rab kabul edip ona teslim olmak demokrasiyi reddetmek demektir. Demokraside halkın hâkimiyeti vardır, milletvekilleri yasa, koyucudurlar, kendilerini birer rab olarak gösterirler. Onlardan kim bunu Allah’ın hükümlerini reddederek yaparsa hahamlar ve rahipler gibi olurlar. Kim Allah’ın hükümlerine inanıyorsa mecliste, parlamentoda çıkarılan hükümlerine inanmıyarak evet kullanıyorsa veya susuyorsa zalim ve fasık olur. Bir kişi milletvekili olacaksa sadece Allahın hükmünü gösterecek ve diğerlerine benimsettirmeye çalaşaktır. Mecliste İslam hükümlerini sunacak ve oradaki milletvekillerinin bu hükümleri benimsemlerini istiyecektir, laikliğe (dini hayattan ayırma esasına) dayalı kanunları reddedecek ve yalnız Allahın hükümleri üzerinde ısrarlı olacaktır. Zira gerçek müslüman yalnız Allahın hükmüne teslim olan kişidir”.
Bu nedenle İbrahim Aleyhisselam çocuklarına ve torunlarına bunları tavsiye etti. Ayette şöyle dediği geçti: