Millet-i İbrahim nedir?
İbrahi’in Milletine mensup olanlar kimlerdir?
Hangi millet galip gelecektir?

-94-
Yahudi ve Hristiyanların Hz. İbrahim’in Tevhid dinini inkar etmeleri:

وَقَالُواْ كُونُواْ هُودًا أَوْ نَصَارَى تَهْتَدُواْ قُلْ بَلْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
“Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanlara; Yahudi ya da Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, Hanîf olan İbrahim’in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi.” (Bakara 135)
Bu ayetin nüzul sebebi: Abdullah bin Sorya adlı bir Yahudi Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e; “Hidayet bizim dinimizdir, öyleyse bize tabi ol ya Muhammed.” dedi. Bir başka Hıristiyan da; “Hidayet Hıristiyanlıkta, bize tabi ol ya Muhammed.” dedi. (İbn-i İshak İbn-i Abbas’tan rivayet etmiştir.)
Burada Allah celle celalehu milletin ne olduğunu ve İbrahim milletinin ne olduğunu da tarif etti: Milletin manası bir dine mensup olamktır. Kehf suresi 20. Ayette imanlarıyla kavimlerinden kaçıp kehf (mağara) de saklanan mümin gençleri, (ehl-i kehf) Allah onları kafir kavimlerine mağlup olmalarından sakındırıyor, sebatlığa ve mücadeleyi sürdürmeye çağırdı. Şöyle buyurdu:
اِنَّهُمۡ اِنۡ يَّظۡهَرُوۡا عَلَيۡكُمۡ يَرۡجُمُوۡكُمۡ اَوۡ يُعِيۡدُوۡكُمۡ فِىۡ مِلَّتِهِمۡ وَلَنۡ تُفۡلِحُوۡۤا اِذًا اَبَدًا
“ Onlar size galip gelirlerse ya size taşlayıp öldürürler ya da sizi kendi milletlerine döndürürler, o halde ebediyen felaha kavuşamasınız” (Kehf 20)
Bu nedenle küfür milleti birdir, İslam milleti birdir denildi. Kâfirler Müslümanlara galip gelirlerse ya onları ezerler ya da onları kendi küfür milletlerine sokmaya çalışırlar. Kâfirlerin dinleri, kültürleri ve sistemleri onların milletini teşkil eder.
İbrahim’in milleti ise tevhit akidesine dayalı din ve bundan fışkıran sistem ve fikirlere inananlardır.
O zaman Türk milleti veya Arap milleti veyahut Kürt milleti denilmez. İslam akidesine ve ondan fışkıran sisteme inanan Türk, Arap, Kürt ve diğer müslüman halkarın tümü tek millete mesupturlar, İbrahim Aleyhisselam ‘ın milletine ve Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem ‘in milletine mesupturlar. Hepsi kardeştirler. Onlara İslam milleti de denilir. Bunların diyarı (ülkesi) tektir; İslamla yönetildikçe ve kendi elleriyle emniyeti korudukça Dar-ul İslam denilir. Bunun tersi olan millete küfür milleti ve bunun tersi diyara Dar-ul Küfür denilir.

Yahudiler ve Hıristiyanların İbrahim Aleyhisselam’a inandıkları ve onun dinine tabi olduklarını iddia ettikleri için Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem onların tekliflerine; “İbrahim’in dinine tabi olun” diye cevap verdi. İbrahim Aleyhisselam tek ilah olan Allah’a inanıyordu, müşrik değildi, Allah’a hiçbir kimseyi ortak koşmadı. Halbuki onlar bunu biliyorlardı. Çünkü Allah’a ortak koştukları insanlar veya peygamberler, İbrahim Aleyhisselam’dan sonra gelmişlerdi. Yahudiler Üzeyr’i, Hıristiyanlar İsa’yı ortak koşmuşlardı. Allahu Teala şöyle buyurdu:
وَقَالَتِ الْيَهُودُ عُزَيْرٌ ابْنُ اللّهِ وَقَالَتْ النَّصَارَى الْمَسِيحُ ابْنُ اللّهِ ذَلِكَ قَوْلُهُم بِأَفْوَاهِهِمْ يُضَاهِؤُونَ قَوْلَ الَّذِينَ كَفَرُواْ مِن قَبْلُ قَاتَلَهُمُ اللّهُ أَنَّى يُؤْفَكُونَ
“Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, dediler. Hıristiyanlar da, Mesîh (İsa) Allah’ın oğludur, dediler. Bu, onların ağızlarıyla geveledikleri sözlerdir. (Sözlerini) daha önce kafir olmuş kimselerin sözlerine benzetiyorlar. Allah onları kahretsin! Nasıl da (haktan bâtıla) döndürülüyorlar!” (Tevbe 30)
İbrahim Aleyhisselam’ın Allah’la bir ortak kılması mümkün değildir. Çünkü İbrahim Aleyhisselam bunlardan (Uzeyr ve İsa’dan) öncedir. Böyle olmasına rağmen yüce Allah kendisine eş koşulmasından münezzehtir. Hiçbir zaman böylesi bir şeye muhtaç değildir. Haşa! eğer böyle bir şey olsaydı Allah Celle Celaluhu onları öldürmez yaşatırdı.
Burada Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Allah Celle Celaluhu’dan gelen güzel bir cevapla onları düşündürecek ve susturacak bir cevap veriyor.
Müminlerin kâfirlerle tartışırken böylesi susturucu ve düşündürücü cevaplar vermeleri gerekir. Yoksa kâfirleri razı etmeye çalışan aklı kıt, kalbi hasta olanlar gibi değil. Müminler asla; “Dinlerarası diyalog gibi Vatikan’ın oyununa gelip hepimiz müminiz, kardeşiz ve ortak olalım” demezler. Onlar şu ayeti kerimede geçenleri tekrar ederler:
قُولُواْ آمَنَّا بِاللّهِ وَمَآ أُنزِلَ إِلَيْنَا وَمَا أُنزِلَ إِلَى إِبْرَاهِيمَ وَإِسْمَاعِيلَ وَإِسْحَقَ وَيَعْقُوبَ وَالأسْبَاطِ وَمَا أُوتِيَ مُوسَى وَعِيسَى وَمَا أُوتِيَ النَّبِيُّونَ مِن رَّبِّهِمْ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّنْهُمْ وَنَحْنُ لَهُ مُسْلِمُونَ
“Biz, Allah’a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya’kub ve esbâta (torunlara) indirilene, Musa ve İsa’ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah’a teslim olduk, Müslüman olduk” deyin.” (Bakara 136)
Müminler, kâfir olan Yahudi ve Hıristiyanlara; “inandığımıza gerçek inanın, biz tek olan Allah Celle Celaluhu’ya inandık, bize indirilene inandık” demelidirler.
Yahudi ve Hıristiyanlar hiçbir zaman Kur’an’a inanmazlar. Kur’an’a inanmayanlar kesinlikle kâfir olurlar. Onlar tek olan Allah Celle Celaluhu’ya inanmıyorlar, şirk koşuyorlar. Biz İbrahim’e, İsmail’e, İshak’a, Esbat’a inanırız. Esbat; Yakup Aleyhisselam torunlarından olan nebilere verilen addır. Bunların 12 kişidir. Araf suresinde İsrailoğulları’nın 12 kabileye bölündüğüne işaret ediliyor. Allahu Teala şöyle buyurdu:
وَقَطَّعْنَاهُمُ اثْنَتَيْ عَشْرَةَ أَسْبَاطًا أُمَمًا وَأَوْحَيْنَا إِلَى مُوسَى إِذِ اسْتَسْقَاهُ قَوْمُهُ أَنِ اضْرِب بِّعَصَاكَ الْحَجَرَ فَانبَجَسَتْ مِنْهُ اثْنَتَا عَشْرَةَ عَيْنًا قَدْ عَلِمَ كُلُّ أُنَاسٍ مَّشْرَبَهُمْ وَظَلَّلْنَا عَلَيْهِمُ الْغَمَامَ وَأَنزَلْنَا عَلَيْهِمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَى كُلُواْ مِن طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَمَا ظَلَمُونَا وَلَكِن كَانُواْ أَنفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
“Biz İsrailoğulları’nı oymaklar halinde oniki esbata ayırdık. Bunlar birer insan grupları oldular. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa’ya, “Asânı taşa vur!” diye vahyettik. Derhal ondan oniki pınar fışkırdı. Her insan grubu içeceği yeri öğrendi. Sonra üzerlerine bulutla gölge yaptık, onlara kudret helvası ve bıldırcın eti indirdik. (Onlara dedik ki:) “Size verdiğimiz rızkların temizlerinden yeyin.” Ama onlar (emirlerimizi dinlememekle) bize değil kendilerine zulmediyorlardı.” (Araf 160)
İsrailoğulları bu 12 toruna mensupturlar, buna göre kabilelere ayrıldılar, bunlara Allah’ın tevhit dini indirildi. İsrailoğulları’ndan kendilerine indirilene inanmaları istenmiştir. Yakup’a, Musa’ya, İsa’ya ve diğer peygamberlere verilen ve indirilenlerin hepsine inanıyoruz. Bunların arasında hiçbir fark gözetmiyoruz. Oysa Yahudi ve Hıristiyanlar bunların tümüne inanmıyorlar. Örneğin; Yahudiler, İsa’ya ve kendisine verilen kitaba (İncil’e) inanmıyorlar. Yahudiler ve Hıristiyanlar, peygamberler arasında fark gözetiyorlar. Bunlar kitaplarının bir kısmına inanıp bir kısmını inkar ettiler. Allah’a teslim olmadılar, böylece Müslümanlıktan uzak kaldılar. İbrahim Aleyhisselam ise ilk Müslüman’dı. Çünkü o Allah’a tam bir şekilde teslim oldu.

Zira İslam akidesine kesin şekilde inanıp tam teslimiyet gösteren kimselere Müslüman adını ilk veren İbrahim Aleyhisselam’dır. Allah şöyle buyurdu:
يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا ارۡكَعُوۡا وَاسۡجُدُوۡا وَ اعۡبُدُوۡا رَبَّكُمۡ وَافۡعَلُوۡا الۡخَيۡرَ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُوۡنَ وَجَاهِدُوۡا فِى اللّٰهِ حَقَّ جِهَادِهٖ‌ؕ هُوَ اجۡتَبٰٮكُمۡ وَمَا جَعَلَ عَلَيۡكُمۡ فِى الدِّيۡنِ مِنۡ حَرَجٍ‌ؕ مِلَّةَ اَبِيۡكُمۡ اِبۡرٰهِيۡمَ‌ؕ هُوَ سَمّٰٮكُمُ الۡمُسۡلِمِيۡنَۙ مِنۡ قَبۡلُ وَفِىۡ هٰذَا لِيَكُوۡنَ الرَّسُوۡلُ شَهِيۡدًا عَلَيۡكُمۡ وَتَكُوۡنُوۡا شُهَدَآءَ عَلَى النَّاسِ‌ ‌ۖ فَاَقِيۡمُوا الصَّلٰوةَ وَاٰتُوا الزَّكٰوةَ وَاعۡتَصِمُوۡا بِاللّٰهِؕ هُوَ مَوۡلٰٮكُمۡ‌ۚ فَنِعۡمَ الۡمَوۡلٰى وَنِعۡمَ النَّصِيۡرُ
“Ey iman edenler! Rüku edin, secde edin, rabbinize kulluk edin ve hayrı yapınki (İslama davet edin) felaha kavuşasınız. Allah’ın uğrunda da hakkıyla cihad edin, o sizi (İnsanlara İslamı tebliğ etmek üzere hayırlı ümmet olarak) seçti, dinde size bir sıkıntı getirmedi (İslam ahkamını herkesin gücüne göre kolayca uygulanabilir hale getirdi). İbrahim milleti sizlersiniz. Sizi daha önce Müslümanlar olarak adlandıran odur (İbrahim). Bu şekilde Resul size (İslamı tebliğ ettiğine dair) şahitlik yapsın, siz de insanlara (İsalmı tebliği ettiğineze dair) şahitlik yapasınız. O halde namazı ikame edin, zekatı verin, Allaha bağlanıp sığının. Mevlanız (dostunuz ve yardımcınız) O’dur. O ne güzel mevla ve ne güzel yardımcıdır” (Hac 77- 78)
İşte İbrahim’in milleti yalnız müslümanlardır. Onlar onun tevhid akidesine inandılar, Allahın dinini uyguladılar ve onu tebliğ etmek üzere cihat ettiler. Hala bu dine bağlıdırlar, hiç değiştirmediler, onun devletini kurmakla onu tekrar hakim kılmaya ve bütün insanlara tebliğ etmeye yönelik onlardan çok samimi kişiler çıktı, İslama dayalı siyasi kitleler kurdular, hiç taviz göstermeden sebatlı olarak Resulün metodu üzerinde devam etmekteler. Bu devleti kuruca tekrar bu ümmet insanlara tebliğ görevini üstlenecak ve kıyamet gününde insanlara tebliğ ettiğine dair şahitlik yapacaktır. Zira yardımcısı ve dostunun Allah olduğuna inanan kimse hiç mağlup olmaz, yenilmez ve zillete uğramaz. Daha doğrusu galip ve zafer sahibi olanlar, bu ayeti uygulayan samimi ihlaslı müslümanlar olacaktır.
Yahudiler ve hıristiyanalar sırf İbrahimle övünmeye çalışırlar, fakat getirdiği akideyi bozdular, şirke düitüler, asıl görevi hiç yapmadılar. Tevhit akidesini taşımadılar, daha doğrusu tevhit akidesine inanan Müslümanlara karşı savaş açtılar. İşte sadece müslümanalar İbrahim’in miletine mesupturlar, gerçek manada bu görevi üstlendiler ve cihat ettiler.

Allahu Teala Müslümanlara diyor ki; “Yahudi ve Hıristiyanlara Müslüman olduk deyin.” Çünkü Müslümanlar olarak Allah’a, bütün peygamberlere ve kendilerine indirilenlere inandık. Eğer onlar da inandıklarımıza inanırlarsa hidayette olurlar. Allah Celle Celaluhu şöyle buyuruyor:
فَإِنْ آمَنُواْ بِمِثْلِ مَا آمَنتُم بِهِ فَقَدِ اهْتَدَواْ وَّإِن تَوَلَّوْاْ فَإِنَّمَا هُمْ فِي شِقَاقٍ فَسَيَكْفِيكَهُمُ اللّهُ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
“Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa hidayeti, doğru yolu bulmuş olurlar; bundan yüz çevirirlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.” (Bakara 137)
Bu ayet, Yahudi ve Hıristiyanlara bir cevap olarak geldi. Onlar; “Yahudi veya Hıristiyan olun ki; hidayet bulasınız” demişlerdi. Bunun üzerine onlarla münakaşa ettikten ve delil gösterdikten sonra onları imana çağırdı. İmana geldikleri takdirde hidayeti bulmuş olurlar, aksi takdirde küfre düşmüş olurlar. Burada ayrıca imanın ne olduğu da izah edilmektedir: Tek olan Allah’ı, peygamberi ve diğer peygamberlere indirilen kitapları tasdiktir.
Onlar taassup içerisinde körü körüne Müslümanları, Yahudiliğe ve Hıristiyanlığa çağırdılar. Kendilerine doğru gösterilip münakaşa edildiği halde bu amelde bulundular. Bunun karşılığı olarak ta Müslümanlar münakaşa ettikten sonra imanın ne olduğunu izah ederek onları imana davet etiler. Böylece hidayet bulacaklarını onlara ulaştırdılar. İşte İslam’a davette işlenecek metot budur.
Kafirler bundan yüz çevirirlerse hidayeti kabul etmemiş olurlar. Onlar böylece çekişme ve savaşı kabullenmişlerdir. Bu noktadan sonra onların Allah’a, Resulüne ve müminlere karşı savaş açtıkları kesinlik kazanır. Tarih boyunca kafirlerin İslam’a karşı sürekli savaş açtıkları malumdur. Bugün de aynı işle meşguldürler. Hıristiyanlar ve Yahudiler ta ki; Müslümanları imanlarından döndürmek için bu savaşlarını sürdüreceklerdir. Fakat Allah Celle Celaluhu Resulüne diyor ki; “Seni koruyacağız ve onlara galip getireceğiz.”
Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in sebatlığı gibi Müslümanlar iman ve şeriat üzerinde sebatlık gösterirlerse, Allah o kafirlerin hilesinden Müslümanları koruyacak ve onlara galip getirecektir. Eğer Müslümanlar, Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi hidayetten yüz çevirirlerse, imanı, şeriatı ve bunun hakimiyetini ihmal edecek olurlarsa, Allah Müslümanları galip getirmez. Onlar süreli mağlup olurlar.
Allah her şeyi işitiyor ve görüyor. İnsanlar kendi kendilerini aldatmasınlar ve zannetmesinler ki; Allah ilgilenmez ve bakmaz. Mutlaka bir gün azap gelip çatar.