-120-

Allah’ın indirdiğini gizleyenlerin hali:

Allah’ın indirdiği ayetleri niye gizliyorlar? Her asırda bunu yapmak üzere ne tür üslup değiştirip kullanıyorlar?

إِنَّ الَّذِينَ يَكْتُمُونَ مَا أَنزَلَ اللَّهُ مِنْ الْكِتَابِ وَيَشْتَرُونَ بِهِ ثَمَنًا قَلِيلا أُوْلَئِكَ مَا يَأْكُلُونَ فِي بُطُونِهِمْ إِلَّا النَّارَ ولا يُكَلِّمُهُمْ اللَّهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ وَلا يُزَكِّيهِمْ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ (174)أُوْلَئِكَ الَّذِينَ اشْتَرَوْا الضَّلالَةَ بِالْهُدَى وَالْعَذَابَ بِالْمَغْفِرَةِفَمَا أَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِ(175)ذَلِكَ بِأَنَّ اللَّهَ نَزَّلَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ وَإِنَّ الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِي الْكِتَابِ لَفِي شِقَاقٍ بَعِيدٍ(176)

“Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile satanlar var ya, işte onların yiyip de karınlarına dol­durdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyamet günü Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de on­ları temize çıkarır. Orada onlar için can yakıcı bir azap vardır.

Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, mağfirete bedel olarak da azabı satın almış kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar daya­nıklıdırlar!

O azabın sebebi, Allah’ın, ki­tabı hak olarak indirmiş olmasıdır. (Buna rağmen farklı yorum yapıp) kitapta ayrılığa düşenler, elbette derin bir anlaşmazlığın içine düş­müşlerdir.” (Bakara 174,175,176)

Bu ayetlerin münasebeti (nüzul sebebi), Yahudilerin kitaplarında Allah’ın indirdiği gerçekleri gizlemeleri ve buna karşı para ve değerli eşyalar almalarıdır. Onlar Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in gerçeğini bildikleri halde haset ederek ve liderliği severek bunu gizlediler. Müşrik Araplardan buna karşı hediyeler ve değerli eşyalar aldılar. Müşrik Arapların dini ve putlarını övdüler ve Muhammed’in dininden daha üstün olarak gösterdiler. Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in İsrailoğulları’ndan gelmediği için kendilerinin üstün olduklarını ve in­sanların önderleri olarak kendilerini görüyorlardı. Bu nedenle, Müşrik Araplar onlara başvuruyorlardı. İşte Yahudiler bu liderlik mevkiini kaybet­mek istemiyorlardı. Putperestliği Al­lah’ın dini olan İslam’dan daha üstün gösterdiler. Oysa Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in gerçeği kitaplarında yazılıydı. Az parayla bunu gizlediler. Böylece Yahudiler az parayla Kitap’ta geçen gerçekleri gizlediler. Allah-u Teâla, kı­yamet günü onların ancak karınları dolusu ateş yiyecekleri bildirdi. Aynı anda onları hiç tezkiye etmeyecektir. Onları hiç temize çıkartmayacaktır. Bunun manası; onlar hakkında af çı­kartmayacaktır. Daha doğrusu onlar için pek elem ve acılı azap hazırladı.

Zira Yahudiler bu hareketle hida­yeti satıp yerine dalaleti satın aldılar. Yine mağfireti satıp yerine azabı satın aldılar. Bunlar ne hidayet ne de mağ­firet istiyorlar. Dünya malını istiyorlar. Bu nedenle, dinlerini tahrif ettiler ve bir kısmını gösterdiler ve başka kısmını gizlediler. Bir takım haramları helal kıl­dılar. Örneğin; önce İsrailoğulları’ndan olmayanlarla faizi helal kıldılar. Ondan sonra, kendileri arasında faizi serbest kıldılar. Birçok haram, önce İsrailoğulları dışında olanlarla mubah kılındı. Ondan sonra aralarında bu ha­ram işlenmeye başladı. Allah-u Teâla bunlarla alay ederek şöyle dedi:

ذٰ لِكَ بِاَنَّهُمۡ قَالُوۡا لَنۡ تَمَسَّنَا النَّارُ اِلَّاۤ اَيَّامًا مَّعۡدُوۡدٰتٍ‌ وَغَرَّهُمۡ فِىۡ دِيۡنِهِمۡ مَّا كَانُوۡا يَفۡتَرُوۡنَ‏

“Onların bu tutumları: Bize ateş, sadece sayılı günlerde doku­nacaktır, demelerinin bir sonucu­dur. Onların vaktiyle uydurdukları şeyler de dinleri hakkında kendile­rini yanıltmıştır.” (Al-i İmran 24)

Bu zihniyete sahip olunca kolayca yalan söyleyecekler, hakkı gizleyecekler ve her sinsi ve pis işi yapacaklar.

Allah-u Teâla, İsrailoğulları hak­kında bu haberi aktarırken bizi uyarı­yor. Onlar gibi olmayın! Çünkü usulde haber ifadesi talep ifadesidir. Ayrıca şeri kaide şöyledir: “önemli olan münasebet (nüzul sebebi) değil, önemli olan lafzın umumluğudur”.

Eğer Al­lahu Teâla bir haber aktarırsa bizden bir talep istiyor demektir. Bu birinci noktadır. İkinci nokta ise; bu ayetin ifadesi geneldir. Öyleyse İsrailoğulları’nı kapsadığı gibi Müslümanları da kapsıyor. Üçüncü nokta ise; eskilerin kıssaları bizim için ibrettir, ondan ders almalıyız.

Yusuf süresinde Yusuf kıssasını anlattıktan sonra son ayetinde bu gerçeği göstermiştir. Allah şöyle buyurdu:

لَـقَدۡ كَانَ فِىۡ قَصَصِهِمۡ عِبۡرَةٌ لِّاُولِى الۡاَلۡبَابِ‌ؕ مَا كَانَ حَدِيۡثًا يُّفۡتَـرٰى وَلٰـكِنۡ تَصۡدِيۡقَ الَّذِىۡ بَيۡنَ يَدَيۡهِ وَتَفۡصِيۡلَ كُلِّ شَىۡءٍ وَّهُدًى وَّرَحۡمَةً لِّـقَوۡمٍ يُّؤۡمِنُوۡنَ‏

“ Muhakkak ki onların kıssalarında akıl sahipleri için ibretler vardır. Kur’an uydurabilecek bir söz değildir, fakat o kendinden öncekiler için bir tasdik, onaydır, her şey için detaylı açıklama iman eden toplum için bir rahmet ve bir hidayettir” (Yusuf 111)

Ayrıca ayette direk İsrailoğullarından söz etmedi, bu ayetin münasebetleriyle ilgili rivayetlerden öğrendiler. Ayette “Allah’ın indirdiği kitaptan bir şeyi gizleyip onu az bir paha ile satanlar” genel ifadeylegeçti, bunun manası herkesi kapsıyor; Yahudileri, Hristiyanları ve Müslümanları da. Ayrıca “Allah’ın indirdiği kitap” Allah’ın indirdiği her kitap; Tevrat, İncil, Zebur ve Kur’an’ı kapsıyor.

 Öyleyse, Müslümanlar ve özellikle âlimler eğer Kuran’dan bir şey gizler­lerse İsrailoğulları gibi olurlar. Karınla­rına ateş yerler, Allah onlarla kıyamet günü konuşmaz, onları tezkiye etmez ve acılı azaba uğratacaktır.

Allahu Teâla, eskilerin kıssalarını boşuna anlatmıyor, sadece bir hikâye veya roman göstermiyor. Bu kıssalarla bizi uyarıyor. Aynı şeyi yapmamak için­dir. Yoksa aynı duruma düşeriz. Çünkü bu halde onlardan daha üstün olamayız. Ancak imanla, Salih amelle, cihatla, takvayla, marufu emretmek, münkeri nehyetmek, zalime karşı gel­mek, Allah’ın davetini yüklemek ve Al­lah’ın indirdiğini tam şekilde uygula­makla en üstün oluruz.

Allah Kitab’ı hakla indirince buna inanmıyanlar, bu azaba müstahak ol­dular. Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in gönderili­şiyle herkes sorumlu oldu. Zira Allah-u Teâla; “Çünkü bu Kitabı hakla in­dirdik.” ayeti bu konuyu içerir.

Eğer inanmazsa, Kitabı uygulamazsa ve açıklamazsa herkes azaba uğrayabilir.

İsrailoğulları bu Kitabı/Kur’an’ı duyunca O’nun hakkında aralarında derin ihtilaf hasıl oldu. Çünkü Kur’an’ın hak olduğunu bildiler. Fakat mesele buna inanmaktır. Haset ettiler ve lider­liği isteyip bilerek Kur’an’ı reddettiler ve onunla savaştılar. Onlardan akıllı ve insaflı olanlar Müslüman oldular. Böylece arala­rında derin ihtilaf oldu; ya küfürde de­vam edecekler ya da hakkı kabul ede­ceklerdi.

Kuran’da İsrailoğulları’ndan söz ederken birçok ayette ‘onlardan bir kısmı inandı, fakat çoğu inanmadı’ diye gösterdi;

أَلَمْ يَأْنِ لِلَّذِينَ آمَنُوا أَنْ تَخْشَعَ قُلُوبُهُمْ لِذِكْرِ اللَّهِ وَمَا نَزَلَ مِنْ الْحَقِّ ولا يَكُونُوا كَالَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ مِنْ قَبْلُ فَطَالَ عَلَيْهِمْ الأمَدُ فَقَسَتْ قُلُوبُهُمْ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْفَاسِقُونَ

“İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce ken­dilerine kitap verilenler gibi olma­sınlar. Onların üzerinden uzun za­man geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.” (Hadid 16)

وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا وَإِبْرَاهِيمَ وَجَعَلْنَا فِي ذُرِّيَّتِهِمَا النُّبُوَّةَ وَالْكِتَابَ فَمِنْهُمْ مُهْتَدٍ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ (26)ثُمَّ قَفَّيْنَا عَلَى آثَارِهِمْ بِرُسُلِنَا وَقَفَّيْنَا بِعِيسَى ابْنِ مَرْيَمَ وَآتَيْنَاهُ الْإِنجِيلَ وَجَعَلْنَا فِي قُلُوبِ الَّذِينَ اتَّبَعُوهُ رَأْفَةً وَرَحْمَةً وَرَهْبَانِيَّةً ابْتَدَعُوهَا مَا كَتَبْنَاهَا عَلَيْهِمْ إِلَّا ابْتِغَاءَ رِضْوَانِ اللَّهِ فَمَا رَعَوْهَا حَقَّ رِعَايَتِهَا فَآتَيْنَا الَّذِينَ آمَنُوا مِنْهُمْ أَجْرَهُمْ وَكَثِيرٌ مِنْهُمْ فَاسِقُونَ

“Andolsun ki biz, Nuh’u ve İb­rahim’i gönderdik, peygamberliği de kitabı da onların soyuna verdik. Onlardan (insanlardan) kimi doğru yoldadır; içlerinden birçoğu da yoldan çıkmışlardır.

Sonra bunların izinden art arda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa’yı da arkaların­dan gönderdik, ona İncil’i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yaz­madık. Fakat kendileri Allah rıza­sını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâ­fatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.” (Hadid 26-27)

كُنْتُمْ خَيْرَ أُمَّةٍ أُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَأْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنْ الْمُنكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَلَوْ آمَنَ أَهْلُ الْكِتَابِ لَكَانَ خَيْرًا لَهُمْ مِنْهُمْ الْمُؤْمِنُونَ وَأَكْثَرُهُمْ الْفَاسِقُونَ

“Siz, insanların iyiliği için or­taya çıkarılmış en hayırlı ümmetsi­niz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah’a inanırsınız. Ehl-i kitap da inansaydı, elbet bu, kendileri için çok iyi olurdu. (Gerçi) içlerinde iman edenler var; (fakat) çoğu yoldan çıkmışlardır.”(Al-i İmran 110)

وَأَنْ احْكُمْ بَيْنَهُمْ بِمَا أَنزَلَ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَهُمْ وَاحْذَرْهُمْ أَنْ يَفْتِنُوكَ عَنْ بَعْضِ مَا أَنزَلَ اللَّهُ إِلَيْكَ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمْ أَنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُصِيبَهُمْ بِبَعْضِ ذُنُوبِهِمْ وَإِنَّ كَثِيرًا مِنْ النَّاسِ لَفَاسِقُونَ

“(Sana şu talimatı verdik): Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet ve onların arzularına uyma. Allah’ın sana indirdiği hü­kümlerin bir kısmından seni sap­tırmamalarına dikkat et. Eğer (hü­kümden) yüz çevirirlerse bil ki (bununla) Allah ancak, günahları­nın bir kısmını onların başına bela etmek ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkmışlardır.”(Maide 49)

وَلَوْ كَانُوا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالنَّبِيِّ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مَا اتَّخَذُوهُمْ أَوْلِيَاءَ وَلَكِنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ فَاسِقُونَ

“Eğer onlar Allah’a, Peygam­ber’e ve ona indirilene iman etmiş olsalardı onları (müşrikleri) dost edinmezlerdi; fakat onların çoğu yoldan çıkmışlardır.”(Maide 81)

Onlar hakkında birkaç ayet geç­miştir. Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e ayet in­dikçe kâfirlikleri ve azgınlıkları artı­yordu.

وَقَالَتْ الْيَهُودُ يَدُ اللَّهِ مَغْلُولَةٌ غُلَّتْ أَيْدِيهِمْ وَلُعِنُوا بِمَا قَالُوا بَلْ يَدَاهُ مَبْسُوطَتَانِ يُنفِقُ كَيْفَ يَشَاءُ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا وَأَلْقَيْنَا بَيْنَهُمْ الْعَدَاوَةَ وَالْبَغْضَاءَ إِلَى يَوْمِ الْقِيَامَةِ كُلَّمَا أَوْقَدُوا نَارًا لِلْحَرْبِ أَطْفَأَهَا اللَّهُ وَيَسْعَوْنَ فِي الْأَرْضِ فَسَادًا وَاللَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُفْسِدِينَ

“Yahudiler, Allah’ın eli bağlıdır (sıkıdır), dediler. Hay dedikleri yüzünden elleri bağlanası ve lânet olasılar! Bilakis, Allah’ın elleri açıktır, dilediği gibi verir. Andolsun ki sana Rabbinden indirilen, onlar­dan çoğunun azgınlığını ve küfrünü arttırır. Aralarına, kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin soktuk. Ne zaman savaş için bir ateş (fitneyi) yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşar­lar; Allah ise bozguncuları sevmez.”(Maide 64)

قُلْ يَا أَهْلَ الْكِتَابِ لَسْتُمْ عَلَى شَيْءٍ حَتَّى تُقِيمُوا التَّوْرَاةَ وَالْإِنجِيلَ وَمَا أُنزِلَ إِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَيَزِيدَنَّ كَثِيرًا مِنْهُمْ مَا أُنزِلَ إِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَ طُغْيَانًا وَكُفْرًا فَلَا تَأْسَ عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ

“Ey Kitap ehli! Siz, Tevrat’ı, İn­cil’i ve Rabbinizden size indirileni hakkıyla uygulamadıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsiniz­dir” de. Rabbinden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgın­lığını elbette artıracaktır. Kâfirler topluluğuna üzülme.”(Maide 68)

(Bakara 109)’da Ehli Kitap ve özellikle Yahudiler, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e haset ettikleri için müminleri imanlarından çevirmek için çalıştıklarını gösteriyor. Bugün Yahudiler ve Hıristi­yanlar belki tarihte ilk defa Müslümanlara karşı birleşip demokrasi adı altında büyük savaş açtılar. Müslümanları dinlerinden çevirmek için bü­yük savaş ve mücadele yürütmekte­dirler. Çünkü bu asırda Yahudiler ve Hıristiyanların tümü kapitalizmin temeli olan laikliğe inandılar. Artık dinleri ha­yatta hiçbir rol oynamaz. Oysa Müslümanlar, hala dinlerine bağlılık gösteri­yorlar. Onları dinlerinden çevirmek için demokrasiye çağırıyorlar, daha doğ­rusu onlara demokrasiyi zorla kabul ettirmek istiyorlar. Demokrasinin ma­nası; halkın hâkimiyetidir. İnsanların hürriyetidir. O zaman halk hürdür, dine boyun eğmez. Yunanlı filozof Aflaton kendi halkının çıkarttığı demokrasi hakkında konuşurken demokrat kimseyi şöyle tanıttı: Demokrat kimse hiç bir dine veya bir kanuna uymayan ve iradesini serbestçe kullanan kimsedir.

Bazen Müslümanlara demokrasiyi yutturmak için onun seçim olduğunu söylerler. Bu nedenle bir Çoğu Müslüman yanılıp bu söze kanar. Oysa seçim bir üsluptur, demokrasinin manası değildir. Bu sebeple Yahudiler ve Hıristiyanlar Müslümanları birer demokrat haline getirmeye çalışıyorlar. Demokrat olunca dini hayattan ayırır, kısaca laik olurlar. Böylece müminleri dinlerinden çevirirler. İslam’daki seçim yalnız şeriatı uygulayacak Halifeyi seçmek ve İslam akidesi açısından onu muhasebe edecek ve ona doğru görüş gösterecek ümmetin vekillerini seçmek için vardır.

Bazen ayetlere yanlış mana ve tevil yaparak Allah’ın indirdiğini gizlemeye çalışıyorlar. Bu manalar veya teviller hiç ayete uygun olmazken bunu çıkarlar karşısında yaparlar, zalim yöneticilerin hesabına yaparlar.

Bazen maslahat, çıkar ve zaruret iddiasını göstererek muhkem ayetleri bile bir şekilde gizliyorlar. Riba, faizi kesin delaletle yasaklayan ayetleri, ceza ve hududu uygulamakla ilgili ayetler, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyi kesin delaletle farz kılan ayetler gibidir. Sadece akait, ibadet ve ahlakla ilgili ayetleri gösterilmektedir. Sanki İslam sadece bunlardan ibarettir bir yanıltı yapılmaktadır.

Kur’an’daki ayetleri gizlemek üzere yeni bir üslup geliştirdiler; sadece Kur’an’ı güzel şekilde okumak veya ezberlemeyi veyahut çok hatim yapmayı teşvik etmektir. Devletler televizyonlarında ve camilerde ve her alanda bunun üzerine duruyorlar, ayetleri anlamaya ve uygulamaya hiç davet yoktur. En fazla kişi hafız olsun güzel sesle ve tecvitle okusun veya çok hatim yapsın. Bunlar güzel olmasına rağmen asıl olan Kuranı anlayıp uygulama hakikatini örtmeyi amaçlıyorlar. Bir hakikati başka hakikatle örtmek veya Önemli bir hakikati başka cüzi bir hakikatle örtmek babındandır. Ayrıca Kuranı açıklayan Sünnete karşı savaş açmaktır. 1921’de ölen Yahudi asıllı oryantalist Goldziher bu savaşı açanlardan biridir. Batı devletlerin güdümünde Hristiyan oryantalistlerle beraber bütün Yahudi oryantalistler bu savaşa katıldılar. Ve en son Müslüman asıllı kişileri saflarına alabildiler, hatta kendilerine Kurancı adı vermeye başladılar. Bunların sünneti ve Resule tabi olma ayetlerini başka tarafa büküyorlar ve saptırıyorlar. Bu şekilde Kurana karşı savaş ve Allah’ın ayetlerini gizleme konusu değişik üsluplarla sürdürülmektedir. Nitekim bu dini yok edinceye kadar savaşlarını durdurmayacaklar. Bu nedenle Allah Müslümanların bunlara karşı cihadı ve mücadeleyi durdurmamalarını buyurmakta olduğu gibi bunu sürdürmelerini kesin ifadelerle talep etmiştir.