-143-
Kafirlere ve İsyankarlara Allah’ın tehdidi:
Allah’ın ve meleklerin bulutların gölgeleri arasından çıkıp gelmesinin manası nedir?
Bu tehdit kime yöneliktir?
Allah’ın cezası niçin gelir ve kimi kapsar?
Müslümanlar arasında kötülükler yayılırsa başlarına ne gelir?
هَلْ يَنظُرُونَ إِلَّا أَنْ يَأْتِيَهُمْ اللَّهُ فِي ظُلَلٍ مِنْ الْغَمَامِ وَالْمَلَائِكَةُ وَقُضِيَ الْأَمْرُ وَإِلَى اللَّهِ تُرْجَعُ الْأُمُورُ
“Yoksa Allah’ın ve meleklerin bulutların gölgeleri arasından çıkıp gelmesini mi bekliyorlar? O zaman emir yerine getirilmiş olur. Nitekim bütün emirler ve işlerin yürütülmesi Allah’a aittir.”(Bakara 210)
Allah’u Teâla bu ayette kâfirleri ve kendisine isyan edenleri şiddetlice tehdit ediyor. Her an başlarına şiddetli azap indirebilir. Mecazı manada Allah’ın gelmesinden onun azabının gelmesi kastedilmektedir. Bu kâfirler ve isyankârlar bunu mu bekliyorlar? Melekler Allah’ın itaatkâr askerleridir, Allah’ın emrini hemen infaz ederler. Bulutlar üzerine gelmesi bir dehşet manzarasını göstermektedir. Sanki meleklerden oluşan çok ve korkulu bir ordu gökten bulutların gölgesinden çıkıp üzerlerine inecekler ve onları yok edecekler.
Misal olarak eşcinsellik yapan Lut kavmine azap indirmek üzere melekler peygamber Lut Aleyhisselam’ın yanına gelip haber verdiler ve müminlerle beraber bunların arasından ayrılıp uzaklaşmasını istediler, ondan sonra azabı isyankârların üzerine indirdiler, yerin dibine ve suyun içine onları batırdılar.
Azap hem dünyada hem de ahirette olacaktır. Ondan dolayı başka yere kaçamazlar, Allah onları her taraftan kuşatıyor. Biraz akıllarını çalıştırsınlar hakikati idrak etsinler. Zira bu ayet soru şeklinde geçerken düşündürüyor ve korkutuyor.
İşte Akıllarıyla inanmıyorlar ve gördükleri mucizeler inanmak için yeterli gelmiyor mu? Öyleyse, dünyada azabın gelmesini beklesinler, hem de kıyamet gününü beklesinler, o zaman Allah’ın karşısına çıkacaklar ve Melekler saf saf dizilince ne yapabilecekler, artık iş bitti, emir yerine getirildi ve onlara bir fırsat kalmadı denmek istiyor.
Allah’a isyan eden Müslümanlar da en yakın zamanda tövbe etmeliler. Çünkü onlara her an ölüm gelebilir. Yoksa isyancı olarak ölüp bu şekilde Allah’a karşı gelmek mi istiyorlar? Müslümanlar isyan edince başlarına bela ve musibetler de gelir, Allah’ın dinine döndürmelerini ister.
Allah-u teala şöyle buyurdu:
ظَهَرَ الۡفَسَادُ فِى الۡبَرِّ وَالۡبَحۡرِ بِمَا كَسَبَتۡ اَيۡدِى النَّاسِ لِيُذِيۡقَهُمۡ بَعۡضَ الَّذِىۡ عَمِلُوۡا لَعَلَّهُمۡ يَرۡجِعُوۡنَ
“İnsanların kendi elleriyle işledikleri (günahlardan) dolayı karada ve denizde fesat ve bozgunculuk yayıldı! Allah (kendi dinine) dönüş yapsınlar diye işlediklerinin bir kısmının cezasını tattıracaktır”. (Rum 41)
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
” خمس إذا ابتليتم بهن وأعوذ بالله أن تدركوه، لم تظهر الفاحشة في قوم قط حتى يعلنوا بها إلا فشا فيهم الطاعون والأوجاع التي لم تكن مضت في أسلافهم الذين مضوا. ولم ينقصوا المكيال والميزان إلا أخذوا بالسنين وشدة المؤنة وجور السلطان عليهم، ولم يمنعوا زكاة أموالهم إلا منعوا القطر من السماء، ولولا البائم لم يمطروا. ولم ينقضوا عهد الله وعهد رسوله إلا سلط الله عليهم عدوا من غيرهم فأخذوا بعض ما في أيديهم، وما لم تحكم أئمتهم بكتاب الله ويتخيروا ما أنزل الله إلا جعل بأسهم بينهم” (ابن ماجه والحاكم)
“ Beş şey vardır ki onlarla müptela olduğunuzda (aranızda yayıldığında), o şeylere erişmenizden Allaha sığınırım, onlar şunlardır:
- Bir kavmin içinde zina, fuhuş ortaya çıkıp, o insanlar bu suçu açıkça işlediğinde (serbest bırakılırsa ve ceza verilmese); mutlaka veba salgını ve daha önceki kavimlerde vuku bulmamış başka acılı hastalıklar yayılır.
- Ölçü ve tartıyı eksik yaparlarsa (satışta haksızlık yaparlarsa); mutlaka kıtlık, geçim sıkıntısı ve başlarındaki hükümdarların zulmüyle cezalandırılır.
- Mallarının zekâtını vermekten kaçınırlarsa mutlaka yağmurdan mahrum bırakılır, hayvanalar olmasaydı onlara hiç yağmur yağdırılmıyacaktır.
- Allah’ın ahdini ve Resulünün ahdini bozarlarsa (imanın gereğince Allah’ın ve Resulünün emirlerine uymayıp, Kuran ve Sünneti terk ederlerse) Allah kendilerinden olmayan bir düşmanı kendilerine musallat kılar ve düşman kendi ellerindekilerden (servet ve mallarının) bir kısmını alır.
- Onların hükümdarları Allah’ın kitabıyla hükmetmezse ve indirdiği hükümlerden işlerine uygulamak üzere seçmedikçe Allah onların hesabını aralarında görür (aralarında değişik fitneler çıkar; birbirine düşüp kavga ederler, birbirlerini kırıp parçalarlar)” (İbni Maceh ve El-Hakim)
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu:
إذا ظهر الزنا والربا في قرية فقد أحلوا بأنفسهم عذاب الله” (الحاكم والطبراني )
“ Bir beldede zina ve riba (faiz) yayılırsa (serbest olursa ve ceza verilmezse) kendilerine Allah’ın azabının gelmesini helal kılmış oldular (hak etmiş olurlar)” (El-Hakim ve Tabaranı)
Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem Allah’ın vahyiyle bildiğini aktarırken ümmetinin bu kötülüklerin yayılmasını ve serbest olmasını engellemesini istedi, engellemezler ise işte böyle cezalar çekecekler.
İşte kâfirler Hilafeti ilga edince her türlü kötülüğü serbest bıraktılar, kanunlaştırdılar. Müslümanlar yaklaşık olarak 100 senedir bu cezayı çekiyorlar. Eğer Hilafeti tekrar kurmaya çalışmazlarsa bu belalar devam edecek ve Allah’la karşılaştıkları gün hesap verip cezalandırılacaklar.
Buna göre o karşılaşma gününden Müslümanlar da korksunlar, Allah’a isyan etmekten vazgeçsinler, Şeytan’ın adımlarını izlemesinler ve Allah’ın dinine tam girsinler, bir kenarında durmasınlar veya bir kısmını uygulayıp bir kısmını ihmal etmesinler. Sırf ibadet yapmaları onları dünya ve ahiret azabından kurtarmaz. Dinin tümünü uygulayacaklar, fert, aile, devlet, toplum ve devletlerarası ilişkilerde İslam’ın bütün hükümlerini yürürlüğe koyacaklar, ancak bu şekilde kurtulurlar, dünya ve ahirette mutlu olurlar.
Zira Müminler İslam’a tam şekilde girmeye çağrıldıktan ve Şeytan’ın adımlarını izlemekten uyarıldıktan sonra bu ayet ağır bir tehditle geldi. Mesele ciddidir, basite alınmasın. Nitekim dinin bir kısmına inanmak ve bir kısmına inanmamakla ilgili ayetler geçmiştir. Bunu yapanların kâfir olup cehennemliklerden oldukları açıklandı. Bu arada, müminlerinin bir kısmını uygulayıp bir kısmını terk etmeleri sert şekilde uyarılıyor ve tehdit ediliyor.
Allah-u Teala şöyle buyurdu:
اَفَتُؤۡمِنُوۡنَ بِبَعۡضِ الۡكِتٰبِ وَتَكۡفُرُوۡنَ بِبَعۡضٍۚ فَمَا جَزَآءُ مَنۡ يَّفۡعَلُ ذٰلِكَ مِنۡکُمۡ اِلَّا خِزۡىٌ فِى الۡحَيٰوةِ الدُّنۡيَا ۚ وَيَوۡمَ الۡقِيٰمَةِ يُرَدُّوۡنَ اِلٰٓى اَشَدِّ الۡعَذَابِؕ وَمَا اللّٰهُ بِغَافِلٍ عَمَّا تَعۡمَلُوۡنَ اُولٰٓٮِٕكَ الَّذِيۡنَ اشۡتَرَوُا الۡحَيٰوةَ الدُّنۡيَا بِالۡاٰخِرَةِ فَلَا يُخَفَّفُ عَنۡهُمُ الۡعَذَابُ وَلَا هُمۡ يُنۡصَرُوۡنَ
Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını örtüp inkâr mı ediyorsunuz? Sizden öyle davrananların cezası dünya hayatında ancak rezil olmak; kıyamet gününde ise en şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil değildir. İşte onlar, ahirete karşılık dünya hayatını satın alan kimselerdir. Bu yüzden ne azapları hafifletilecek ne de kendilerine yardım edilecektir.” (Bakara 84-85-86)
İbadet ahkâmı, yönetim ve siyaset ahkâmı gibi, ahlakla ilgili ahkâm Ekonomi ahkâmı gibidir, arasında hiç bir fark yoktur. Allah bizden hepsini soracaktır, çünkü hepsi Allah’ın emirleridir. Öyle ya nasıl Allah’ın emirleri arasında ayrım yapılır ki?! Ayrım yapanlar cezasını çeksinler.