-152-

İçki ve kumarın haram olması ile faydaları arasında mukayese, dünya ve ahiretin işlerini düşünmek, yetimlere bakmak:

İçki ve Kumar yasaklanırken ölçü nedir? Yasaklanmada tedricilik var mıdır? Fayda ve zarar ölçüsü ne zaman kullanılır? Düşünme neyi kapsıyor ve ne açıdan olur? Yetimlerin meselesi nasıl çözüldü?

يَسْأَلُونَكَ عَنْ الْخَمْرِ وَالْمَيْسِرِ قُلْ فِيهِمَا إِثْمٌ كَبِيرٌ وَمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَإِثْمُهُمَا أَكْبَرُ مِنْ نَفْعِهِمَا وَيَسْأَلُونَكَ مَاذَا يُنفِقُونَ قُلْ الْعَفْوَ كَذَلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ الْآيَاتِلَعَلَّكُمْ تَتَفَكَّرُونَ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَيَسْأَلُونَكَ عَنْ الْيَتَامَى قُلْ إِصْلَاحٌ لَهُمْ خَيْرٌ وَإِنْ تُخَالِطُوهُمْ فَإِخْوَانُكُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ الْمُفْسِدَ مِنْ الْمُصْلِحِ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَأَعْنَتَكُمْ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ

“İçki ve kumar hakkında sana soruyorlar, de ki, Onlarda büyük günah vardır ve insanlar için menfaatte vardır, fakat günahları menfaatlerinden daha büyüktür.  Ne harcayacaklarını da sana soruyorlar, de ki, sizde ki fazla olanları harcayın.  Böylece, Allah size ayetleri açıklıyor, umulur ki düşünesiniz. Hem dünyayı hem ahireti düşünesiniz.  Yetimler hakkında sana soruyorlar, de ki, onlara iyilik ve ıslah yapın.  O, onlar için daha hayırlı iştir.  Eğer onlarla karışıp iç içe olursanız (iyidir), çünkü onlar dinde sizin kardeşlerinizdir.  Nitekim Allah fesat yapan ve ıslah edenleri bilmektedir.  Allah isteseydi sizi zor ve sıkıntılı duruma düşürürdü. Şüphesiz ki, Allah izzet ve hikmet sahibidir.” (Bakara 219-220)

İçki ve kumar hakkında Müslümanlar Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e soruyorlardı. İbni Hanbel’in rivayetine göre Hz. Ömer Radiyallahu Anh içkinin hakkında Allah’tan kesin hüküm istedi.  Bunun akabinde Allah Celle Celaluhu bu ayeti indirdi. Bu ayet cevap verirken içki ve kumarda büyük günahın var olduğunu açıklıyor ve ek olarak şöyle diyor: Onlarda insanlar için faydalar var, ama bu faydalar asıl değildir. Asıl olan bunların günahlarıdır.

Buna göre şer-i ahkâmda fayda ve zarar söz konusu değildir. İçki ve kumardan insan çok kazanç elde ediyor, fayda ve menfaat şer-i bir illet veya sebep olsaydı, menfaatleri var zararı da var derdi. Fakat kıyaslama günahlarla olur. Bu asırda fayda veya maslahat olduğunda günahı mubah sayanlara cevap veriliyor. İçki daha haram kılınmadan önce Müslümanlar ondan rahatsız idiler. Aynı zamanda bunun günahının faydasından daha büyük olduğu gösteriliyor. Nasıl ki bir şey haram kılındıktan sonra batı zihniyetinden etkilenen menfaatçi zihniyete sahip olan Müslümanlar faydası nedeniyle günahı mubah kılıyorlar? Buna örneklerinden biri de riba/faizdir. Bunun faydası olabilir ancak Allah Celle Celaluhu onu kesin şekilde yasakladı. Hatta müşrik Araplar dediler ki; faiz alışveriş gibidir, neden haram olsun? Kur’an-ı Kerim buna açık şekilde cevap verdi: Allah alış-verişi helal faizi haram kıldı. Bundan başka söze ihtiyaç yoktur. Ve Allah Celle Celaluhu bundan vazgeçmeyenleri acı bir azapla tehdit etti.

Buna binaen, herhangi bir şey faydalı veya zararlı olarak değerlendirilmez. Önce ‘haram mıdır helal midir’ diye sorulur. Eğer helal ise Müslüman bu helalin kendisine ne kadar faydalı veya zararlı olduğunu sorabilir. Örneğin; ‘buğday, arpa, mısır gibi hububat ticareti yapsam ne kadar faydalı olur’ diye kendi kendine ve başkalarına sorabilir. Dört kadınla evlenmek mubahtır, ama bu ne kadar faydalı veya zararlı olabilir? İstanbul’da veya Şam’da ikamet etmem hangisi daha iyi veya faydalı olabilir veya zararlı olabilir gibi mubah olan alanda Müslüman fayda veya zarar tercihi yapabilir. Nitekim Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:

” المؤمن القوي خير وأحب إلى الله من المؤمن الضعيف، وفي كل خير. احرص على ما ينفعك واستعن بالله ولا تعجز، وإن أصابك شيء فلا تقل لو أني فعلت كان كذا وكذا، ولكن قل قدر الله وما شاء الله فعل، فإن لو تفتح عمل الشيطان”.

“Kuvvetli Mümin zayıf Müminden daha hayırlı ve Allah indinde daha sevgilidir. Sana fayda sağlayan şeye bak, Allah’tan yardım dile ve hiç acizlik gösterme. Sana kötülük dokunursa keşke böyle yapsaydım şöyle veya böyle olurdu deme, ancak Allah takdir etti ve ne güzel yaptı de, çünkü keşke sözcüğü şeytanın amelini açar.” (Müslim) 

Bu hadis mubah şeyler ve işler için söylendi. Kuvvetli müminin manası şahsiyeti, iradesi ve dayanıklılığı kuvvetlidir; Allahtan yardım diler ve başkası karşısında hiç acizlik göstermez. Kendisine bir zarar dokununca ‘keşke öyle yapsaydım şöyle yapmasaydım’ demez. Geleceği düşünür ve tedbir alır. Zayıf mümin bunun tersidir. Şahsiyeti ve iradesi zayıf, zarara karşı dayanıklılığı zayıf olup acizlik gösterir ve kendisine zarar dokununca ‘keşke bunu yapmasaydım şunu yapsaydım’ deyip pişmanlık ve hüzün içerisinde boğulur. Müslüman ibadet ve ahlak dışında mübahlık dairesindeki olan hususların faydaları ve zararlarını düşünür. Yukarıda gösterdiğimiz misal gibidir. Ama ibadetin faydasını ve zararını düşünmez. Namaz, oruç, hacc veya zekâtın faydası şudur veya budur diye sorulmaz. Evet, ibadetler yapıldıktan sonra vakıada faydalar görülebilir. Bazılarına zarar da olabilir. Mesela; bazıları için oruç çok zararlıdır, bu nedenle oruçtan muaf tutulurlar. Zekât veren kimse dünyada malından verdiği için zarar görür, fakir kimseler faydalanırlar. Cihad bazı kimseler için zararlı olur, fakat ümmetin geneli için vakıada onun neticesi çok faydalıdır. Düşmanı korkutarak İslam diyarından uzaklaştırır, fetihler gerçekleştirilir, İslam’ın yayılmasını sağlar, ganimetler getirir vb. Nitekim Kur’an-ı Kerim cihadı farz kılarken savaştan nefret ettiğimizi açıkladı, bu nefret ettiğiniz şey sizin için daha hayırlı olabilir denmiştir. (Bakara 216. ayete bakın)

Ahlakın faydası ve zararı da düşünülmez, velev ki vakıada bunun faydası gerçekleşsin. Doğru söylediğinde bazen faydası olur bazen zararı. Ama bu düşünülmez, sadece doğru söylemenin farz olduğu ve yalan söylemenin haram olduğu düşünülür.

Ayette الْخَمْرِ /hamr/ içki manasındadır, dilde manası, onun Arapçası ise kapatmaktır, örtmektir. İçki aklı kapattığı için hamr adı aldı.  Bu nedenle aklı kapatan, sarhoşluk yapan her madde içki olur. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu: ” كُلُّ مُسْكِرٍ خَمْرٌ” “ Her sarhoşluk yapan madde hamr / içkidir” (Müslim, Tirmizi, Nesai, İbni Maceh, İbni Hanbel)

Şöyle de buyurdu:

” ما أسكر كثيره فقليله حرام”

“ Çokça içildiği zaman sarhoşluk yapan şeyin azı da haram olur” (Nesai, İbni Hanbel, İbni Hibban)

Herhangi bir şey sarhoşluk niteliği taşıyorsa haram olur ve onunla her işlem de haram olur. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:

” فقد لعن رسول الله صلى الله عليه وسلم الخمرة، ولعن معها عشرة: بائعها ومبتاعها والمشتراة له وعاصرها والمعصورة له وساقيها وشاربها وحاملها والمحمولة له وآكل ثمنها” (الترمذي)

“Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem içkiyi lanetledi ve onunla birlikte on şeyi lanetledi: onu satan, kendi hesabına satılan, kendisine satın alınan, onu yapan, yaptıran, içiren, içen, taşıyan, kendisine taşıtılan ve fiyatını yiyen kimseleri lanetledi” (Tirmizi, İbni Hanbel, Ebu Davut, İbni Maceh)

Bilimsel olarak içkinin oluşumu etil alkoldür veya etinol denilir. Bir madde etil alkol içeriyorsa içki olur. Onun kullanılması caiz değildir. Kolonya ve bazı kokular veya bazı temizleyici maddeler etinol alkolden oluşmuştur. Zira etinol hala bu maddelerde mevcuttur. Özelliğini kaybederse, etinol alkol özelliğini kaybederse sarhoşluk yapmayan alkol çeşidine dönüşürse artık içki sayılmaz. Zira sadece etinol sarhoşluk yapar, metinol gibi diğer alkol çeşitleri zehir olur. 

İçkiyi içen kimsenin cezası ya 40 celde ya da 80 celde vurulur. 50 veya 60 veyahut 90 celde vurulmaz. Zira Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bu şekilde gösterdi ve uyguladı. Sahih Rivayette şöyle geçti:

“ Resulullah içki içene kırk ve seksen celde vurdu” (Ebu Davut)

Bunu uygulayan ancak İslam Hilafet devletidir, her hangi bir kişi uygulayamaz. Zira İslam’daki cezalar hem caydırıcı hem ahiret azabından kurtarıcıdır. Halife tarafından biri ceza alırsa ahirette ceza görmez. 

Âlimler, içki ve kumarın bu ayetle kesin şekilde yasaklanmadığını söylüyorlar. Fakat yasaklamaya dair işaret ve sinyaller gösterdi. İçki ve kumarı kesin şekilde yasaklamak için durumu hazırladı. ‘Faydalar vardır’ demesi ve rivayetlere göre bu ayetten sonra Müslümanların içki içmeye devam etmeleri, ayetten içki ve kumar için kesin yasak olmadığı anlaşılır. Ondan sonra kesin şekilde yasaklayan ayet geldi. Allah şöyle buyurdu:

يٰۤاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اِنَّمَا الۡخَمۡرُ وَالۡمَيۡسِرُ وَالۡاَنۡصَابُ وَالۡاَزۡلَامُ رِجۡسٌ مِّنۡ عَمَلِ الشَّيۡطٰنِ فَاجۡتَنِبُوۡهُ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُوۡنَ‏ ﴿۹۰﴾  اِنَّمَا يُرِيۡدُ الشَّيۡطٰنُ اَنۡ يُّوۡقِعَ بَيۡنَكُمُ الۡعَدَاوَةَ وَالۡبَغۡضَآءَ فِى الۡخَمۡرِ وَالۡمَيۡسِرِ وَيَصُدَّكُمۡ عَنۡ ذِكۡرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِ‌ ۚ فَهَلۡ اَنۡـتُمۡ مُّنۡتَهُوۡنَ‏ ﴿۹۱﴾ 

“ Ey İman edenler! Şüphesiz ki içki, kumar, heykeller,  fal okları şeytan işidir, pis şeylerdir. Bunlardan kaçınınki felaha kavuşasınız. Muhakkak ki şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık bunlardan vazgeçmiş oldunuz mu?” (Maide 90-91)

Buradan yola çıkarak tedrici şekilde, içki ve kumarın yasaklandığı söylenemez. Ancak bunları yasaklamak için durumları hazırlandı. Bu asırda İslam’ı tekrar uygulamak için ‘tedriciliğe gidilsin’ demek yanlıştır. Buna göre ‘küfür hükümetlerine, yönetimlerine ve parlamentolarına katılınabilir’ demek caiz değildir. Hem de küfür sistemleri buna müsaade etmez, tersine İslam’ı uygulamak isteyenleri kendilerine uydururlar. Türkiye, Tunus, Ürdün, Sudan ve Mısır’da İslam’ı tedricilikle uygulamak isteyenlerin durumlarına şahit olduk. Hepsini kendilerine, küfür sistemine uyduruldular ve hizmet ettirildiler.

 Nitekim Müslümanların örneği olan Resul Sallallahu Aleyhi Ve Sellem küfür sistemlerine katılmayı kesin şekilde reddetmiştir. Zira Mekke’de Kureyş bu teklifte bulundu; Kureyş’in sisteminin başına geçip onu kral yapmayı teklif ettiler. Resulullah  Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Medine’de İslam devletini kurabildi; önce İslam yönetimini tesis etti, sonra hükmü bilinmeyen konular için durumu hazırladı. İçki ve kumar İslam yönetimi varken mubah idi. Yine bu yönetim gölgesinde bilahare yasaklandı. Buna dayalı olarak önce İslam yönetimini tesis edip, şeriatın tüm ahkâmını tam bir şekilde ve herkesi kapsayacak şekilde uygulamaya geçilir. Misal olarak; Hilafet devletini kurunca bankalar işini bitirmek için az bir zaman geçebilir. Hesaplar yapılacak, herkesin ana sermayesi kendisine verilecek, bankaların İslam fikir ve ahkâmına göre nasıl çalışacağı konusunda hazırlanan fikir ve planları uygulamak için kısa bir zaman geçebilir. Fakat ilk günden itibaren faizli bankaların işleri durdurulur. Yine örneğin para; şimdiki para altın ve gümüşe dayalı değildir, altın ve gümüşe dayalı para çıkarılıncaya kadar kısa bir müddet için kâğıttan para kullanılabilir.  Bundan dolayı hilafeti kurmak için çalışma yapılırken, fikir, planlar ve üsluplar çizilmeli ve ümmet şimdiden buna hazırlanmalıdır. Böylece devlet kurulur kurulmaz hemen, aksatmadan ve süratle uygulama gerçekleşir.

Ayetin devamında, Müslümanlar neyi harcayacaklarını sordular. Onlara ihtiyaçtan fazlasının harcanacağı cevabı verildi. Müslümanın kendisinin ve ailesinin masraflarından fazlasını harcamaya teşvik vardır. Bu harcama; fakirler, cihad, İslam daveti ve buna benzer hayır yollarda yapılır. Haram şey için harcamak haramdır. Nitekim mal ve para Müslümanın elinde Allah’ın verdiği emanettir. Ancak Allah’ın emrine göre harcanmalıdır. Bazı âlimler bu ayetten sonra zekât ahkâmının nazil olduğunu söylediler. Müslümanların malından ancak yüzde iki buçuk çıkarılır. Bunu dışında sadakalar vardır. Devlet, fakirler, cihad, tabi afetler ve kendi memurları için bütçesinde para yetmiyorsa zenginlerden para toplar. Bunu da Müslümanların fazla paralarından ve mallarından sabit ahkâmla çıkartılan harcama yaparlar.

Bu ayetlerle Allah Celle Celaluhu bize doğruyu ve hidayeti gösteriyor. Buna göre dünya ve ahireti düşünebiliriz. Allah Celle Celaluhu hem dünya işlerini hem de ahiret işlerini bu ayetlerin ışığında düşünmemizi istiyor. Allah Celle Celaluhu’nun ayetlerinin dünya ve ahiretle alakalı olduğu kesin şekilde anlaşılır. Bu laik zihniyetlere susturucu bir cevaptır. İslam dininin yalnız ahiret işleriyle ilgilenmediği kısacası dünya işleriyle de ilgilendiği açıkça ortaya çıkar. Buna göre İslam’ın ruhani ve siyasi bir ideoloji olduğu ispatlanır. İslam dünyanın bütün konularına ilişkin ahkâm gösterdi, hiçbir tarafı ihmal etmedi ve birbirlerine bağlayıp akidesine dayandırdı ve ahirete de bağladı. Müslüman dünya işlerini şeriatın ahkâmına göre yürütürken ahireti düşünüyor, daha doğrusu ahiret için yapıyor. Çünkü dünya hayatı geçici ahiret hayatı ise bakidir. Fakat Allah’ın ayetlerine uydukça ikisini de kazanır. Zira Allah şöyle buyurdu:

وَابۡتَغِ فِيۡمَاۤ اٰتٰٮكَ اللّٰهُ الدَّارَ الۡاٰخِرَةَ‌ وَلَا تَنۡسَ نَصِيۡبَكَ مِنَ الدُّنۡيَا‌ وَاَحۡسِنۡ كَمَاۤ اَحۡسَنَ اللّٰهُ اِلَيۡكَ‌ وَلَا تَبۡغِ الۡـفَسَادَ فِى الۡاَرۡضِ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الۡمُفۡسِدِيۡنَ

“Allah sana ne verdiğiyse ahireti hedef edin. Dünyadan payını da unutma. Allah sana nasıl iyilik ettiyse ona iyilik et. Yeryüzünde fesat ve bozgunculuk yapma. Şüphesiz ki Allah bozguncuları hiç sevmez” (Kasas 77)

Allah insana ne imkân ve mal verimişse Allah’ın rızasını gaye edinip kullanacaktır. Ahiretteki ebedi hayata yatırım yapmalıdır. Onun uğrunda harcasın, aynı anda dünyadan payını alsın. Fakat insanın asıl hedefi dünya olmasın, dünyaya düşkün olmasın. Allah kendisine vermediği zaman halini düşünsün perişan olacaktı, öyleyse Allaha teşekkür ederek versin, bütün emirlerini yerine getirsin ve nehiylerinden uzak dursun. Bu şekilde Allaha iyilik yapmış ve fesattan uzak durmuş olur. Nitekim Allah’ın emir ve nehiylerini gözetmeyenler nankör, fesatçı ve bozguncu insanlardır. Çünkü hava ve heveslerine göre hareket ederler ve çıkarlarını düşünürler.

Öte yandan bu ayet İslam’ın düşünmeye ehemmiyet verdiğini gösterir. Müslüman yalnız ahireti değil dünyayı da düşünmeli, onu nasıl ilerletip geliştireceğini de hesap etmelidir. Doğru Kalkınma İslam akidesi açısından düşünmekle gerçekleşir ve toplum salih olur. İslam toplumunda yaşayan herkese değer verilir ve onun sorunu çözülür. Bu nedenle bu ayetlerde içki ve kumar gibi kötü şeylerden nehyetti, menfaat ölçüsünü kötüleyip reddetti, Allah uğrunda harcamaya davet etti, ahireti ve dünyayı düşünmeye çağırdı, toplumun bir sorunu olan yetimlerle ilgili sağlam bir çözüm gösterdi. Onların mallarına dokunmak, haklarını çiğnemek ve horlamayı yasakladı, akıl baliğ oluncaya kadar onlara bakılacaktır. Toplumda kardeşliğin gerçekleşmesini vurguladı, zira müminler kardeş olduklarından dolayı yetimlere kardeş gözüyle bakılmasını hatırlattı.  

Bu nedenle Müslümanlar o kadar titizlik gösteriyorlardı ki yetimin yiyeceğini kendi yiyeceklerinden ayırıyorlardı, onların haklarından bir şeyin alınmasından çekiyorlardı. Yetimlerin yiyeceği bozulsa bile ellerini ona uzatmıyorlardı.  Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e bu durum şikâyet edilince Allah Celle Celaluhu bu ayeti indirdi. Artık yemeklerini sizin yemeklerinize karıştırabilirsiniz, sakınca yoktur, zira onlar sizin din kardeşlerinizdir. Aynı zamanda bu yetimlerin yararına yapın, onların işlerini ıslah edin, düzeltin. Daha öncede yetimlerin mallarını haksızca yiyenlerin ancak karınlarında ateş yiyeceklerine dair ayet nazil olmuştu. (Nisa 10) Yine başka bir ayette yetimlerin parasına hiç dokunmayın ancak güzel bir şekilde yaklaşabilirsiniz diye buyrulmuştur. (İsra 34)   Bu nedenle Müslümanlar bu konuda çok hassas davrandılar. Ondan sonra tefsirini yaptığımız ayet nazil oldu. Allah Celle Celaluhu bu nedenle Müslümanları sıkmak istemediğini gösterdi. Ancak yetimlerin işinin güzel yapılması istenmektedir. Nitekim Allah Celle Celaluhu düzgün şekilde işleri yapan ıslahatçı ile işi bozan ve yetimin parasını heder eden ifsatçı kimseyi elbette bilir. Bazı insanlar yetimlerin işlerine ve mallarına büyük titizlik ve ihtimam gösterirler. Bunun hayrını ve faydalarını düşünüyorlar. Bunlar ıslahatçı olarak adlandırıldı. Yetimlere zulmeden, malını heder eden, onların işlerini ihmal eden ve ihmale uğratan kimseler müfsit, fesatçı kimselerdir. Onlar için acılı azap vardır. Allah Celle Celaluhu izzetli ve hikmet sahibidir. Buna dayalı olarak yetim işleri ve yetim malına benzer konularda tayin edilen kimseler aynı şekilde hareket edeceklerdir. Misal olarak; cami parasından sorumlu kimse cami parasına, davet parasından ve devlet parasından soru olan kimse davet ve devlet parasına titizlik gösterecektir. Cami parasını veya devletin veya teşkilatın parasını ve devletin herhangi bir dairesinin parasını heder etmeyecek, ondan hiçbir şey yemeyecek, boşuna harcamayacak ve bunun hayrı ve yararını hep düşünecektir. Sadece masrafını alacak, eğer maaşla tayin edilirse maaşından bir kuruş bile fazla alamayacaktır. Yoksa böylesi kişiler Allah Celle Celaluhu’nun azabını dünyada ve ahirette beklesinler. Zira Allah Celle Celaluhu güçlüdür ve her şeyi kontrol edendir. Daha ziyade bundan korkulmalı, takvalı olunmalı ki Allah Celle Celaluhu böylesi kişileri dünyada saadet ahirette de cennetle ödüllendirsin.