İslami Gruplar! Daha Kaç Defa Aynı Delikten Sokulacaklar?!
Medya organları, 19/03/2021 tarihinde “Ankara’nın Kahire ile yakınlaşma girişimlerini gündeme getiren ve ilişkilerde yeni bir sayfa açan son açıklamalarının ardından Türkiye yetkililerinin, Müslüman Kardeşlere İstanbul’daki uydu kanallarında Mısır’ı eleştirmeyi bırakmaları talimatları verdiklerini aktararak Türkiye’nin talimatlara uymaları için grup liderleriyle anlaşmalar yaptığını, yayını kalıcı olarak kapatmaya ve sınır dışı etmeye varabilecek cezalarla tehdit ettiğini” eklediler. “Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkan Vekili İbrahim Munir, cemaatin Mısır rejimiyle her türlü diyalog teklifini kabul etmeye hazır olduğunu vurguladı.”
Türkiye rejimi, Amerika ve Batı’ya bağlı Laik bir rejimdir. İslam’a ve özellikle Hilafet’e davet edenlerle savaşıyor ve Hizb-ut Tahrir’in birçok gencine 15 yıla varan hapis cezaları veriyor. Dolayısıyla tavizler vermedikçe, kendi kontrolü altına almadıkça ve kendi amaçları için kullanmadıkça İslam’ı hakkıyla savunan hiç kimseye kucak açmayacaktır. Bundan dolayı Amerikan yanlısı Sisi rejimine muhalif olan bu grupların kontrol altında olması ve istedikleri zaman kendisine karşı çıkmayı bırakması için Müslüman Kardeşlere ve Amerika ile koordineli olan diğer muhalif gruplara kucak açmaktadır.
İktidara gelmeden önce onları çarpıtmak için Müslüman Kardeşlere kucak açmış ve Erdoğan, devrimden ve Mübarek’in düşmesinin ardından Eylül 2011 yılında Mısır’ı ziyareti sırasında bunu açık bir şekilde itiraf etmiştir. Zira “Mısır’da Laikliğin uygulanması” çağrısında bulunmuş, yalan ve iftirayla “bunun İslam’a aykırı olmadığını” iddia etmiş ve şöyle demiştir: “Müslüman Kardeşler Mürşidi itiraz ettiğinde ona kendisini ikna edeceğimi söyledim ve ikna ettim.” Ama Müslüman Kardeşler iktidara geldiğinde İslam’ı uygulamadılar ve Amerika ve Erdoğan’ın istediği gibi, Laik demokratik temeli etkilemeyen basit değişikliklerle eski rejimi, onun adamlarını ve anayasayı korudular. Nitekim 2013 yılında Amerika’nın, uygulanmayan ancak insanlara sanki uygulanmış da başarısız olmuş gibi gösterdiği siyasal İslam’ı başarısız göstermek için pişirdiği darbenin ardından Türkiye rejimi, kendi kisvesi altından çıkmasınlar, hesaplarını gözden geçirmesinler, hatalarını saymasınlar ve değişimde doğru yola geri dönmesinler diye onlara kucak açmıştır. Böylece aslında kendilerine karşı kurulmuş bir komplo olan Erdoğan’ın bu yardımına aldanmışlardır. Böylece doğruya geri dönemediler. Şimdi de Türkiye rejimi Sisi rejimiyle uzlaşınca onunla uzlaşmaya hazırlandılar! Aynen Müslüman Kardeşler Rehberlik Konseyi Başkan Vekili İbrahim Munir’in cemaatin, Erdoğan’ın kendilerine öğrettiği pragmatizmi takip ederek, yani çıkarlarını gerçekleştirmek için vakıayla uğraşıp ideoloji ve akideden uzaklaşarak kendilerini katleden, öldüren ve yerlerinden eden Mısır rejimiyle her türlü diyalog teklifini kabul etmeye hazır olduğunu vurgulaması gibi. Dolayısıyla onlar, bir ders çıkarmadıkları gibi ideolojiye sımsıkı sarılmadıkları sürece de bunu öğrenemeyeceklerdir. Bu yüzden Allah’ın zaferi gelinceye kadar ne olursa olsun ideolojiden kıl kadar sapmamalıdırlar. Çünkü Allah’ın zaferi kesinlikle gelecektir. Zira bu, Allah’ın dini üzerinde sebat gösterenlere yönelik sadık bir vaadidir.
Bunun aynısı Suriyeli Müslüman Kardeşler için de olmuştur. Zira Türkiye rejimi, onlara da kucak açmıştır. Böylece onlar, Amerika’ya bağlı Laik koalisyona katılmışlar, ideolojiden taviz vermişler, 05/03/2013 tarihinde “Sözleşme ve Tüzük” belgesini yayınlamışlar ve “medeni bir anayasaya dayalı sivil, Demokratik, çoğulcu ve müzakereci bir devlete, insan haklarına ve genel özgürlüklerine bağlı kalan ve egemenliğin halka ait olduğu Cumhuriyetçi bir yönetim sistemine ve dini ve yönelimi ne olursa olsun en yüksek mevkilere ulaşma hakkına sahip vatandaşlık ve eşitlik devletine olan” bağlılıklarını beyan etmişlerdir. Böylece, Laik Batı sistemini tamamen kucakladılar ve onu “modern insan düşüncesinin en üst seviyesi” olarak kabul ettiler! Nitekim Allahu Teala’nın şu kavlini unuttular:
أَفَحُكْمَ الْجَاهِلِيَّةِ يَبْغُونَ وَمَنْ أَحْسَنُ مِنَ اللّهِ حُكْمًا لِّقَوْمٍ يُوقِنُونَ
“Onlar hâlâ cahiliye hükmünü mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah’tan daha güzel olan kimdir?” [Maide-50]
Dolayısıyla Laik Türkiye rejimiyle birlikte çıkılmaz bir bataklığa saplandılar.
Türkiye rejimi, Filistin’deki Hamas hareketiyle de aynı şekilde yapmıştır. Zira onları 2006 seçimlerine girmeye ve hain Oslo Anlaşması’nın ifrazatı olarak gördükleri otoriteyi kabul etmeye ikna etmiştir. Nitekim eski Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Hamas’ı buna ikna ettiğini itiraf etti. Katar Emiri Temim, 2017 yılında emirliğine uygulanan abluka sonrasında Amerika’nın Katar ve diğer ülkelerden Hamas’ı seçimlere girmesi ve Filistin Yönetimi’ni tanıması için ikna etmesini istediğini itiraf etmişti. Ayrıca Suudi Arabistan ve Mısır’ın, Katar’ın teröristlere ev sahipliği yaptığı suçlamasına cevap olarak Katar’ın onları barındırdığı ve desteklediğinde aşırılık yanlılarını ılımlılaştırmak için çalıştığını itiraf etmişti.
Katar, Amerika’nın kendisiyle müzakere etme emirlerine dayalı olarak 2013 yılında Doha’da Taliban için bir ofis açmış ve bu da 2020’de Amerika ile bir anlaşma ile sonuçlanmıştır. Ayrıca Taliban, Amerika’nın, hareketi desteklemeleri ve 1996 yılında iktidara getirmeleri talimatını verdiği Pakistan ve Suudi Arabistan ile ilişkilendirildiğinde de ders almamıştı. Sonra Amerika, 2001 yılında Afganistan’ı işgal ettikten sonra onu devirdiğinde ondan vazgeçmiştir. Taliban sömürgecilere direnmeye başvurduğunda Amerika, Katar’a rolü verinceye kadar onunla müzakere etmeye ikna etmek için Suudi Arabistan ve Pakistan’ı bir kez daha ayaklar altına almıştır. Şimdi Taliban ile görüşmek istediğinde bu rolü Türkiye’ye vermektedir. Nitekim aynı şey Pakistan ile bağlantılı olan, ardından Amerika’nın direktiflerine göre onu terk eden ve sonra da Amerika’nın desteklediği Afgan rejimine katılmak üzere geri dönen Hikmetyar hareketinde de yaşanmıştır.
Aynı şekilde Suudi Arabistan ve Türkiye ile bağlantılı olan Suriye’deki silahlı grupları, İdlib’e yığılıncaya kadar kurtarılmış bölgeleri Rusya ve rejime teslim ettirmiş, düşüncelerinden ve hedeflerinden vazgeçmelerini sağlamış ve onları intihara sürüklemiştir.
Bu ajan rejimlerden herhangi birine ve onların sömürgeci efendilerine boyun eğen her hareket, siyasi olarak intihar etmiş demektir. Zira iradeleri, kendilerini siyasi amaçları için destekleyen bu destekçiyle bağlantılı hale gelmiştir. Nitekim bu rejimler İslam’ı uygulamadıkları gibi İslam’ın yönetime geri dönüşüyle savaşan sömürgeci ülkelerdir. Dolayısıyla kendisi için bir araç haline getirmedikçe ve amaçlarından ve ilkelerinden taviz vermelerini sağlamadıkça İslami bir grubu desteklemesi ve kucaklaması akıl işi midir?!
Akıllı bir kişi, başkasının sokulduğu delikten sokulmaz. Peki aynı delikten defalarca sokulanlara ne diyeceğiz?! Bu gruplar, Erdoğan ve diğer yöneticiler hakkındaki gerçeği ve onlara güvenmenin tehlikesini hala anlamadılar mı?! Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmaktadır: لَا يُلْدَغُ الْمُؤْمِنُ مِنْ جُحْرٍ وَاحِدٍ مَرَّتَيْنِ “Mümin, bir (yılanın) deliğinden iki defa sokulmaz (aldatılmaz).” Dolayısıyla bu, müminlerin ajan ve yabancı ülkelerin deliğine sokulmalarını yasaklamaktadır. Zira bu şekilde onlara boyun eğecekler, tavizler verecekler ve ideolojiden vazgeçeceklerdir. Nitekim onların en güzel örneği ve metodu, 13 asır boyunca en büyük devleti kurmayı başaran doğru ve başarılı bir metottur. Böylece Allah’ın izniyle bir kez daha Nübüvvet Metodu üzere Raşidi Hilafet kurulacaktır.
Esad Mansur