Filistin Davasına İhanette Erdoğan ve Müslümanların Başındaki Yöneticiler Aynıdır!
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan 12/07/2021 tarihinde, Yahudi varlığının başkanı Isaac Hertzog ile telefonda görüşerek, Yahudi varlığının başkanı olarak seçilmesinden dolayı onu tebrik etti. Düşman varlığın başkanına dostluk ve iş birliği mesajı gönderdi ve “Ortadoğu’da güvenlik ve istikrarın sağlanması için Türkiye ile “İsrail” arasındaki ilişkilerin önemini” vurguladı. Erdoğan, gâsıp Yahudi varlığının başkanıyla yaptığı görüşmenin haberini Twitter hesabından yayınladı. Sanki Yahudi varlığına ve onun arkasındaki Amerika ve Batı’ya olan bağlılığının boyutunu kanıtlamak ve onların onayını almak istiyormuş gibi şöyle dedi: “Bugün “İsrail” Devlet Başkanı Isaac Hertzog ile telefonda görüştüm ve ikili ilişkiler ve bölgesel meseleleri ele aldık. İki ülke arasında birçok alanda üst düzeyde iş birliği potansiyeli olduğunu vurguladık. Aramızdaki farklı bakış açılarına rağmen, “İsrail” ile diyaloğun ve temasların sürdürülmesine büyük önem veriyor ve Filistin “İsrail” çatışmasında olumlu adımlar atılması durumunda bunun olacağına inanıyoruz. Dolayısıyla bu, ilişkilerimizin olumlu yönde ilerlemesine yardımcı olacaktır.” Ayrıca “Yahudilerin Filistin’in yaklaşık %80’lik bir alanını gasp etmesini onaylayan Amerika‘nın “iki devletli çözümün uygulanması” çağrısında da bulundu.”
Böylece Erdoğan, Yahudilerin hiçbir hakkının olmadığı İslami bir belde olduğuna dair İslam’ın hükmünü unutarak Yahudi varlığının Filistin’i gasp etmesini tanıdığını, bu varlığa destek verdiğini, onu güçlendirdiğini ve onunla ilişkilerini pekiştirdiğini teyit ediyor. Nitekim başta Türkiye yöneticileri olmak üzere bölge yöneticilerini bu varlığın koruyucusu olarak diken İngiltere ve Amerika’nın başını çektiği sömürgeci ülkelerin komplolarıyla Filistin’i gasp ettiler. Dolayısıyla onun, bunların pisliklerinden kurtulması gerekir. Nitekim Halife II. Abdülhamid Rahimehullah, kendisine milyonlarca altın lira ve Osmanlı Devleti’nin tüm borçlarının ödenmesini teklif etmelerine rağmen Yahudilere onun bir karışını dahi vermemiştir.
Şimdi Erdoğan’dan bir hayır uman güçlü duyguya sahip olanlara soruyor ve onlardan akıllarını başlarına almalarını, nefislerini gerçek olmayan şeylerle süslememelerini ve hainleri kahramanlar olarak ilan etmemelerini talep ediyoruz. Yoksa kendilerini aldatmış, duygu ve düşüncelerini yalan şeylerle doldurmuş ve bu kahramanlarının Filistin’i kendileri için özgürleştireceğinden ve tüm ümmeti kurtaracağından emin olarak uyurlar! O halde soruyoruz: Bu sözlerde, Erdoğan’ın kendilerini ve diğer saf insanlara yönelik ihanet ve aldatması hususunda bir şüphe var mıdır? Mübarek toprakları gasp eden Yahudi varlığı ile olan sözlü ve fiili ilişkilerin önemini daha önce söylemiş olduğu şu sözleriyle teyit etmedi mi: “Türkiye “İsrail” ilişkileri hayatidir.” Yani kaçınılmazdır. O zaman, o bir hain değil midir? Yani sanki bu, Türkiye’nin varlığı veya yokluğuyla ilgiliymiş gibi! Türkiye’nin varlığını Yahudi varlığına bağlıyor! Ya da bu ikisi ve diğerleri, sömürgeci İngilizlerin, ajanı Mustafa Kemal aracılığıyla yıktığı Hilafet’in kalıntıları üzerine kurduğu yapay varlıklar oldukları için midir? Nitekim şanlı ve parlak şeriatı düşürmüş, İslam’ın yönetimini kaldırmış, Laikliği ilan ederek dini devletten ve siyasetten ayırmış, Cumhuriyeti ilan ederek egemenlik hakkını halka vermiş, Demokrasiyi uygulamış, 1923’teki Lozan Antlaşması uyarınca Filistin’den ve Osmanlı Devleti’ne bağlı diğer İslam beldelerinden vazgeçmiş ve buraları İngilizlere ve diğer sömürgeci ülkelere terk etmiştir. Ayrıca Yahudi varlığını tanıyan ilk ülkelerden biri Türkiye rejimi olmuştur.
Erdoğan yirmi yıldır Türkiye’yi yönetiyor ve bu tanımadan hiç vazgeçmedi. Aksine Yahudi varlığı ile ilişkilerini sürdürdü ve güçlendirdi. Dahası 2008 yılında onunla Suriye rejimi arasında barış anlaşması yapılması için arabuluculuk yaptığından dolayı onun vaftiz babası gibi çalıştı. Ama o ve Suriye rejimi, Yahudilerin 2009 yılında Gazze’ye yönelik saldırısının ardından müzakerelere devam edemediler.
Yahudi varlığı, 2010 yılında Gazze’ye yardım etmek için giden Mavi Marmara gemisindeki On Türk’ü öldürdü. Ama Erdoğan onların intikamını almadı. Dahası onların şehit olarak kabul edilmesini bile reddetti. Ayrıca Yahudilerin Mescid-i Aksa ve Gazze’ye yönelik yaptığı son saldırılarında Erdoğan, Yahudilerle iş birliği yapan ve onların varlıklarını tanıyan Müslümanların başlarındaki diğer yöneticiler gibi kınama açıklamalarından öteye geçmedi. O halde duygu sahibi olanlara diyoruz ki; Erdoğan’ın açıklamaları ve eylemleri, herkesin nefret ettiği BAE yöneticileri Zayed oğullarının açıklamaları ve eylemlerinden farklı mı? Katil Sisi’nin açıklamalarından ve eylemlerinden farklı mı?! Nitekim Erdoğan, 2013 darbesini ve Rabia Meydanı katliamlarını kınamasının ve onunla ilişkilerini dondurmasının ardından tükürdüğünü yalayarak hala Müslümanlara idam cezası vererek ellerinden onların kanları aktığı halde onunla ilişkilerini geliştirmek için çalışmaya başlamadı mı?! Ya da onun sözleri ve eylemleri, ihanetlerinde ısrar eden ve kimsenin kendilerini eleştirmesine izin vermeyen Ürdün, Bahreyn ve Fas krallarından farklı mı? Veya ülkeyi birkaç dirhem ya da çarpık bir koltuk karşılığında satan Sudan yöneticilerinden farklı mı?! Peki Erdoğan’ın açıklamaları ve eylemleri, bu dışlanmış yöneticiler gibi Yahudi varlığının güvenliği ve bekasına yönelik hırsını teyit etmiyor mu?! O halde neden onları kaldırıp atarak nefret ettiğiniz halde Erdoğan’ı seviyor ve ona yakınlaşıyorsunuz? Size ne oluyor, nasıl hüküm veriyorsunuz?!
Erdoğan Türkiye’de, İslam ve Müslümanlar hakkında köklü ve iğrenç değişiklikler yapan kurucusu Mustafa Kemal’den daha uzun bir zaman yönetimde kaldı. Dolayısıyla şayet Erdoğan sahih köklü değişiklikler yapmak istemiş olsaydı bunu yapabilirdi. Özellikle de 15/07/2016’daki başarısız darbe girişiminden sonra. Nitekim insanlar, sabaha kadar camilerde tekbir ve tehlil getirerek, dua ederek ve namaz kılarak darbecilere karşı sokaklara dökülerek darbeyi başarısız kıldılar. Hatta İslami duyguların güçlendiğini görünce bundan korktu ve hakikati yok etmek istedi. Zira demokrasi yürüyüşleri ve Kemalist Cumhuriyet Halk Partisi’ni de demokrasi yürüyüşlerine katılma çağrısında bulundu, bunu Demokrasinin bir zaferi olarak kabul etti ve öldürülenleri Demokrasi şehidi olarak nitelendirdi! Hiç küfür için şehit olunur mu Allah aşkına?! Zira bu, sadece Allah’ın kelamını yüceltmek için öldürenleri ifade etmek amacıyla kullanılan İslami bir terimdir!
Erdoğan ile birlikte yanlış yola sapanları, gafletlerinden uyanmaya ve akıllarını başlarına almaya davet ediyoruz. Zira Allah, düşünmeye çağırmış, bunu farz kılmış, duyguların fikirlerle bağlantılı olmasını emretmiş, yüzlerce ayette akıl sahiplerine hitap etmiş, fiillere ve eşyalara emrettiği ve yasakladığıyla hüküm verilmesini zorunlu kılmış, ister taş ister insan figürü olsun Allah’ın dışında ilahlaştırılan putların yıkılmasını emretmiştir. Geçmişte Abdunnâsır’da ve şimdilerde Erdoğan’da olduğu gibi. Dolayısıyla onun sözü söz ve eylemi de eylem olarak kabul edilir ve bu hususta tartışma yoktur.
وَهٰذَا صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَق۪يماًۜ قَدْ فَصَّلْنَا الْاٰيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ“Bu (din), Rabbinin dosdoğru yoludur. Biz, öğüt alacak bir kavim için ayetleri ayrıntılı olarak açıkladık.” [En’âm-126]
Esad Mansur