Soru Cevap
Soru:
Namaz ve zekât önceki şeriatlarda yokmuydu?
Enam Suresi 90. ayet sende onların yoluna uy diye çevrilemez mi?
Hidayet doğru yol değil mi?
Cevap:
Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
[اُولٰٓٮِٕكَ الَّذِيۡنَ هَدَى اللّٰهُ فَبِهُدٰٮهُمُ اقۡتَدِهۡ ؕ قُلْ لَّاۤ اَسۡــَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ اَجۡرًا ؕ اِنۡ هُوَ اِلَّا ذِكۡرٰى لِلۡعٰلَمِيۡنَ]
“İşte onlar Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Onların hidayetlerine uy. Deki ben buna karşılık hiç ücret istemiyorum. Ancak bu, âlemlere bir hatırlatmadır.”[Enam Suresi 90]
Bu ayet hidayet ve küfürden söz etmektedir. Bütün nebilerin akidesi birdir. Hepsi aynı hidayettedirler. Hidayetin tersi dalalettir. Hidayet Türkçeye doğru yol olarak çevrilmişse de bu İslâmi bir mefhumdur, onun manası imandır. Allah Resulüne eski nebilerin tabi oldukları hidayete tabi ol diye hitap ederken aynı imana sahip ol denmektedir.
Ayrıca bu ayette şeriat konusuna hiç değinmedi. Zira burada şeriat söz konusu değildi. Hem ayetin nassı hem de nüzulün zamanı bunu göstermektedir. Bu ayet Enam Suresi’nde Mekke’de indirildi, orada şeriat tartışılmıyordu, akide tartışılıyordu ve insanlar imana çağrılıyordu.
Mekke ahalisi olan Kureyş kabilesi İbrahim Aleyhi’s Selamve oğlu İsmail Aleyhi’s Selam’a inanıyorlardı. Kendileri o nesilden geldiklerini biliyorlardı. Bu nedenle Enam Suresi’nin 74. ayetinden itibaren onlar ve imanları anlatıldı. İman ve akide üzerinde İbrahim Aleyhi’s Selam’ın babası Azer ve kavmi ile olan tartışma sahnesini gösterildi. Ondan sonra Allahu Teâlâ birtakım nebilerin isimlerini saydı ve onları hidayete erdirdiğini vurguladı. Ondan sonra şöyle buyurdu:
[وَوَهَبۡنَا لَهٗۤ اِسۡحٰقَ وَيَعۡقُوۡبَؕ كُلًّا هَدَيۡنَا ۚ وَنُوۡحًا هَدَيۡنَا مِنۡ قَبۡلُ وَمِنۡ ذُرِّيَّتِهٖ دَاوٗدَ وَسُلَيۡمٰنَ وَاَيُّوۡبَ وَيُوۡسُفَ وَمُوۡسٰى وَ هٰرُوۡنَؕ وَكَذٰلِكَ نَجۡزِى الۡمُحۡسِنِيۡنَۙ وَزَكَرِيَّا وَيَحۡيٰى وَعِيۡسٰى وَاِلۡيَاسَؕ كُلٌّ مِّنَ الصّٰلِحِيۡنَۙ وَاِسۡمٰعِيۡلَ وَالۡيَسَعَ وَيُوۡنُسَ وَلُوۡطًا ؕ وَكُلًّا فَضَّلۡنَا عَلَى الۡعٰلَمِيۡنَۙ وَمِنۡ اٰبَآٮِٕهِمۡ وَذُرِّيّٰتِهِمۡ وَاِخۡوَانِهِمۡۚ وَاجۡتَبَيۡنٰهُمۡ وَهَدَيۡنٰهُمۡ اِلٰى صِرَاطٍ مُّسۡتَقِيۡمٍ ذٰ لِكَ هُدَى اللّٰهِ يَهۡدِىۡ بِهٖ مَنۡ يَّشَآءُ مِنۡ عِبَادِهٖؕ وَلَوۡ اَشۡرَكُوۡا لَحَبِطَ عَنۡهُمۡ مَّا كَانُوۡا يَعۡمَلُوۡنَ اُولٰٓٮِٕكَ الَّذِيۡنَ اٰتَيۡنٰهُمُ الۡـكِتٰبَ وَالۡحُكۡمَ وَالنُّبُوَّةَ ؕ فَاِنۡ يَّكۡفُرۡ بِهَا هٰٓؤُلَۤاءِ فَقَدۡ وَكَّلۡنَا بِهَا قَوۡمًا لَّيۡسُوۡا بِهَا بِكٰفِرِيۡنَ]
“Ona(İbrahim’e) İshak ve Yakup’u armağan ettik, hepsini hidayete erdirdik, daha önce Nuh’u, onun (İbrahim’in) zürriyesinden Davut, Süleyman, Eyyüb, Yusuf, Musa ve Harun’u da hidayete erdirdik. Biz böylece muhsin olan kimseleri ödüllendiririz. Zekeriya, Yahya, İsa ve İlyas’ı (hidayete erdirdik). Hepsi salih kimselerdi. İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut’u (hidayete erdirdik).Hepsini âlemlere üstün kıldık. Onların atalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden bazılarını seçtik ve sırat-ı müstakime (dosdoğru yola) hidayete erdirdik. İşte bu, Allah’ın hidayetidir, O, bununla kullarından dilediğini hidayete erdirir. Eğer onlar Allah’a ortak koşsaydılar amelleri boşa giderdi. Onlar ki, o nebiler, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdik. Eğer bunlar ona kâfir olurlarsa onların yerine kâfir olmayacak insanlara devrederiz.”[Enam Suresi 84-89]
Ondan sonra 90. ayette şöyle buyurdu:
[اُولٰٓٮِٕكَ الَّذِيۡنَ هَدَى اللّٰهُ فَبِهُدٰٮهُمُ اقۡتَدِهۡ ؕ قُلْ لَّاۤ اَسۡــَٔلُكُمۡ عَلَيۡهِ اَجۡرًا ؕ اِنۡ هُوَ اِلَّا ذِكۡرٰى لِلۡعٰلَمِيۡنَ]
“İşte onlar Allah’ın hidayet ettiği kimselerdir. Onların hidayetlerine uy. Deki ben buna karşılık hiç ücret istemiyorum. Ancak bu, âlemlere bir hatırlatmadır.”[Enam Suresi 90]
Muhammad SallAllahu Aleyhi ve Sellemo nebilerin hidayetini izlemiştir. Zira bütün nebilerin hidayeti birdir, aynı akide, aynı inançtır. Şeriat ise bu ayette söz konusu değildir.
Ancak şeriat konusu, devlet kurulduktan sonra Medine’de indirildi. Zira ahkâm ayetlerinin çoğu İslâm Devleti kurulduktan sonra nazil oldu. Zira şeriatın tatbiki başladı, orada Yahudilerle ve Hristiyanlarla daha ziyade şeriat üzerinde tartışma başladı. Onlar Resulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e muhakeme olunmak istedikleri zaman onların şeriatlarıyla değil İslâm şeriatıyla hükmetmesi emredildi. Zira bununla her nebinin ayrı şeriata sahip oldukları gösterildi. Yahudilerin ve Hristiyanların şeriatları ayrı olmasına rağmen Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem onların aralarında onların şeriatlarına göre değil İslâm şeriatına göre hükmetmelidir. Allahu Teâlâ şöyle buyurdu:
[وَاَنۡزَلۡنَاۤ اِلَيۡكَ الۡكِتٰبَ بِالۡحَـقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيۡهِ مِنَ الۡكِتٰبِ وَمُهَيۡمِنًا عَلَيۡهِ فَاحۡكُمۡ بَيۡنَهُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعۡ اَهۡوَآءَهُمۡ عَمَّا جَآءَكَ مِنَ الۡحَـقِّؕ لِكُلٍّ جَعَلۡنَا مِنۡكُمۡ شِرۡعَةً وَّمِنۡهَاجًا ؕ وَلَوۡ شَآءَ اللّٰهُ لَجَـعَلَـكُمۡ اُمَّةً وَّاحِدَةً وَّلٰـكِنۡ لِّيَبۡلُوَكُمۡ فِىۡ مَاۤ اٰتٰٮكُمۡ فَاسۡتَبِقُوا الۡخَـيۡـرٰتِؕ اِلَى اللّٰهِ مَرۡجِعُكُمۡ جَمِيۡعًا فَيُنَبِّئُكُمۡ بِمَا كُنۡتُمۡ فِيۡهِ تَخۡتَلِفُوۡنَۙ]
“Daha önceki kitapları tasdik eden ve onlara egemen olan kitabı (Kur’an’ı) sana indirdik. Bu nedenle, Allah’ın indirdikleriyle onların arasında hükmet ve sana gelen hakkı bırakıp onların heva ve heveslerine uyma. Her biriniz (her resul) için bir şeriat ve bir metot kıldık. Allah isteseydi hepinizi bir ümmet yapardı. Fakat size verdiği (şeriat ve metotla) imtihan etmek istedi. Bu hâlde hayırlı işleri yapmada yarışın. Hepiniz Allah’a döneceksiniz ve o zamanda ihtilaf ettiğiniz hususların doğrularını gösterecektir.”[Maide Suresi 48]
Kuran’ın diğer kitaplara egemen olması, o kitaplardaki hükümleri nesheder, kaldırır, yeni hükümler getirir demektir. Yahudiler ve Hristiyanlar arasında hükmettiğin zaman ancak Allah’ın sana indirdiğiyle, Kur’an’la hükmet.
Namaz ve zekât önceki şeriatlarda yokmuydu? Sorusuna gelince, elbette vardır diyebiliriz, ayetler buna işaret ediyor:
Allahu Teâlâ İsrail oğullarına hitap ederken şöyle buyurdu:
[وَلَقَدۡ اَخَذَ اللّٰهُ مِيۡثَاقَ بَنِىۡۤ اِسۡرآءِيۡلَۚ وَبَعَثۡنَا مِنۡهُمُ اثۡنَىۡ عَشَرَ نَقِيۡبًا ؕ وَقَالَ اللّٰهُ اِنِّىۡ مَعَكُمۡؕ لَٮِٕنۡ اَقَمۡتُمُ الصَّلٰوةَ وَاٰتَيۡتُمُ الزَّكٰوةَ وَاٰمَنۡتُمۡ بِرُسُلِىۡ وَعَزَّرۡتُمُوۡهُمۡ وَاَقۡرَضۡتُمُ اللّٰهَ قَرۡضًا حَسَنًا لَّاُكَفِّرَنَّ عَنۡكُمۡ سَيِّاٰتِكُمۡ وَلَاُدۡخِلَـنَّكُمۡ جَنّٰتٍ تَجۡرِىۡ مِنۡ تَحۡتِهَا الۡاَنۡهٰرُۚ فَمَنۡ كَفَرَ بَعۡدَ ذٰ لِكَ مِنۡكُمۡ فَقَدۡ ضَلَّ سَوَآءَ السَّبِيۡلِ]
“İsrail oğullarının misakını (söz) aldık, kendilerinden kendilerine on iki nakip (önder) gönderdik. Allah şöyle dedi: Ben sizle beraberim, fakat şu şartlarla: Eğer namaz kılarsanız, zekât verirseniz, resullerime inanırsanız, onlara saygı ve destek verirseniz, bir de Allah için borç verirseniz, andolsun ki sizin günahlarınızı bağışlayacağım, altından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Bundan sonra sizden kim kâfir olursa doğru yoldan sapmış olur.”[Maide Suresi 12]
Allahu Teâlâ, İsa Aleyhi’s Selam’a namaz ve zekâtla ilgili verdiği emrinde şöyle buyurdu:
[وَّجَعَلَنِىۡ مُبٰـرَكًا اَيۡنَ مَا كُنۡتُ وَاَوۡصٰنِىۡ بِالصَّلٰوةِ وَالزَّكٰوةِ مَا دُمۡتُ حَيًّا ۖ]
“(İsa şöyle dedi)ben nerede olursam olayım Allah beni mübarek kıldı, canlı olduğum müddetçe bana namaz kılmak ve zekât vermekle tavsiye etti, emir verdi.” [Meryem Suresi 31]
Fakat onların namazı nasıldı, kaç rekât, kaç vakit, abdest var mıdır, şartları, rükünleri, sıhhat şartları nedir vs. Kur’an açıklamadı. Zekâtın miktarı, nisabı, hangi maldan alınır, hangisinden alınmaz vs. Kur’an’da açıklanmadı.
Sonuç olarak bütün nebilerin akideleri birdir, fakat şeriatları farklıdır, Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e indirilen şeriat bütün eski şeriatları neshetmiştir. Onlardan sorulmayacağız. Ayrıca ehl-i kitap da akidesi ve şeriatıyla İslâm’a uymalıdır. Birçok ayet bunu vurgulamıştır.
Esad Mansur