Soru Cevap
Sakal hakkında şeri hüküm nedir?
Okutulmuş sakal kesmek caiz midir?
Müslümanlar neyle meşgul olmalıdır?
Soru:
Sakal okutmak yada okunmuş sakalı kesmenin tıraş olmanın hükmü nedir?
Cevap:
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellemşöyle buyurdu:
[خَالِفُوا الْمُشْرِكِينَ وَفِّرُوا اللِّحَى وَأَحْفُوا الشَّوَارِبَ]
“Müşriklere muhalefet edin, sakalı bırakın ve bıyıkları hafedin. (kesin veya kısaltın manasını taşır)”[Buhari ve Müslim]
Bu hususta hadis kitaplarında değişik rivayetler geçti; bazı rivayetlerde “Mecusilere muhalefet edin.” diğerlerinde “Yahudilere ve Hristiyanlara muhalefet edin.” şeklinde.
Usûl-ü fıkıhta emir bir taleptir, bir istektir. Bu talebin kesin olup olmadığı ancak karine (bağlantı, açıklayıcı ifade) ile anlaşılır. Karine aynı delilde de geçebilir başka delilde de geçebilir.
Müşrikler, Mecusiler, Yahudiler veya Hristiyanlar gibi insanlar İslâm’ı hak dini olarak kabul etmedikleri için kâfir sayıldılar. Kâfirlere dinî ve fikrî hususların tümünde, benzemek caiz değildir. Çünkü “muhalefet edin” emrinin kesin karinesi bir başka delilde şöyle geçti. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:
[مَنْ تَشَبَّهَ بِقَوْمٍ فَهُوَ مِنْهُمْ]
“Kim bir kavme benzerse onlardan olur.”[Bezzar]
Bu bir karinedir ve İslâm dışında başka din ve fikirlere sahip olanlara benzemek insanı onlardan yapar. Onlardan olmak ya dinlerine girmek şeklinde olur yada onların inançlarına ve fikirlerine inanarak benzemektir. O zaman kişi kâfir olur, ya da yaptıklarını beğenerek benzerse bu hâlde de kişi günahkâr olur. Onların sakalını kesmelerini beğenerek kendi sakalını keserse kişi haram işlemiş olur, onlar bu şekilde sakal bırakıyorlar diyerek onlara benzer sakal bırakırsa da haram işlemiş olur. Sakalı Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in bir emri var diyerek bırakmak gerekir. Bu hâlde kişi şer’î hükmü uygulamış olur ve sevap elde eder.
Şu varki, akidevi, dinî veya fikrî hususlara dayalı bir hususta benzeme söz konusu olursa onların akideleri, dinleri ve fikirleri küfürdür, buna dayalı her davranış İslâm’a aykırı olur. Bunlarla ilgili değilse sırf ilmî, medeni (kültür dışında), sanayi, zirai vs. hususlarda benzeme söz konusu değildir. İlim, teknik, sanayi ve bunlara benzer hususları kâfirlerden alabiliriz. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem buna müsaade etmiştir.
Sakalı bırakın veya uzatın, bıyıkları kesin veya kısaltın manalarında geçen lafızlar birer emir, talep ve istek olur. Bunun karinesi Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şu sözünde bunun sünnet olduğunu gösteriyor:
[عشرة من الفطرة قص الشارب وإعفاء اللحية والسواك واستنشاق الماء وقص الأظافر وغسل البراجم ونتف الإبط وحلق العانة وانتقاص الماء والمضمضة]
“On şey fıtrattandır: Bunlar bıyıkları kesmek, sakal bırakmak, misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak boğumları ve pisliğin toplandığı her yeri temizlemek, koltuk altı kıllarını gidermek, mahrem yerleri tıraş etmek, istinca yapmak, mazmaza (ağızı çalkalamak)tır.”[Müslim]
Bu hadis sakal bırakmanın sünnet olduğunu gösterir. Zira misvak kullanmak, buruna su çekmek, tırnakları kesmek, parmak boğumları ve pisliğin toplandığı yerleri temizlemek, koltuk altı kıllarını gidermek, mahrem yerleri tıraş etmek, istinca yapmak, mazmaza (ağızı çalkalamak) ile beraber aktarıldı, bunların birer sünnet olduklarına dair başka hadisler vardır. Bunların fıtrattan olduklarını söylemek sünnet oldukları manasını taşır.
Sakalı bırakmamakla ilgili azapla tehdit geçmedi, bu nedenle bırakmayana ceza yoktur, diğer sayılan şeyler gibi cezaları yoktur.
Sakal üzerine okumakla ilgili delil yoktur. Sakal bırakmak hadiste geçen diğer hususlar gibi bir sünnettir. Farz veya vacip olduklarına dair bir karine yoktur.
Sürekli bu mesele üzerinde durup farzları hem de büyük farzları bırakmak veya ihmal etmek hiç doğru değildir. Zalimlere karşı çıkmak, farzların tacı olan İslâm Devleti Hilâfet’i kurmaya ve devlette şeriatı uygulamaya çağırmak, marufu emretmek ve münkeri nehyetmek, laik demokratik rejimi yıkıp yerine İslâmi sistemi tesis etmek gibi farzlar üzerinde daha ziyade durmak gerekir. Nitekim Müslüman memleketlerinde mevcut rejimlerden dolayı her haram mubah oldu, zina, eşcinsellik, riba/faiz, kumar, içki ve sair haramlar serbest oldu. Müslümanların mücadelesi bunlar üzerinde yoğunlaşmalıdır. Müslümanlar aynı zamanda sünnetleri yerine getirmeye çalışırlar. Güzel örnek olan Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in çalışması İslâm’ı yaymak, farzları uygulamak ve zalimlere karşı mücadele etmek üzerine yoğunlaşmıştı.
Allah Subhânehû şer’î hükümleri eda etmede öncelik meselesine pek önem verdi. Hangi amelin önce yapılması gerektiğini gösterdi. Hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram’ı tamir etmeyi cihada tercih edenlere şöyle sert cevap verirken bunu gösterdi, şöyle buyurdu:
[اَجَعَلۡتُمۡ سِقَايَةَ الۡحَـآجِّ وَعِمَارَةَ الۡمَسۡجِدِ الۡحَـرَامِ كَمَنۡ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ وَجَاهَدَ فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ ؕ لَا يَسۡتَوٗنَ عِنۡدَ اللّٰهِ ؕ وَ اللّٰهُ لَا يَهۡدِى الۡقَوۡمَ الظّٰلِمِيۡنَۘ اَلَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَ هَاجَرُوۡا وَجَاهَدُوۡا فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ بِاَمۡوَالِهِمۡ وَاَنۡفُسِهِمۡۙ اَعۡظَمُ دَرَجَةً عِنۡدَ اللّٰهِؕ وَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡفَآٮِٕزُوۡنَ يُبَشِّرُهُمۡ رَبُّهُمۡ بِرَحۡمَةٍ مِّنۡهُ وَرِضۡوَانٍ وَّجَنّٰتٍ لَّهُمۡ فِيۡهَا نَعِيۡمٌ مُّقِيۡمٌ خٰلِدِيۡنَ فِيۡهَاۤ اَبَدًا ؕ اِنَّ اللّٰهَ عِنۡدَهٗۤ اَجۡرٌ عَظِيۡمٌ]
“Hacılara su verme ve Mescid-i Haram’ın imar ve bakım işini Allah’a ve ahirete gününe inanıp Allah uğrunda cihad eden kimseyle bir mi tutuyorsunuz? Bunlar Allah indinde bir değiller. Allah zalimleri hidayete erdirmez. İman eden, hicret eden, Allah uğrunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah indinde dereceleri pek büyüktür. Kazananlar bunlardır. Rableri onları rahmeti, hoşnutluğu ve cennetleriyle müjdeliyor, onlar için orada daimî nimetler vardır. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Kuşkusuz en büyük ödül Allah indinde olandır.”[Tevbe 19-22]
[وَمَا لَكُمْ اَلَّا تُنْفِقُوا ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ وَلِلّٰهِ م۪يرَاثُ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِۜ لَا يَسْتَو۪ي مِنْكُمْ مَنْ اَنْفَقَ مِنْ قَبْلِ الْفَتْحِ وَقَاتَلَۜ اُو۬لٰٓئِكَ اَعْظَمُ دَرَجَةً مِنَ الَّذ۪ينَ اَنْفَقُوا مِنْ بَعْدُ وَقَاتَلُواۜ وَكُلاًّ وَعَدَ اللّٰهُ الْحُسْنٰىۜ وَاللّٰهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَب۪يرٌ۟]
“Göklerin ve yerin tamamı zaten Allah’a kalacak olduğu hâlde ne diye hâlâ Allah uğrunda harcama yapmıyorsunuz? İçinizden fetihten önce harcayan ve savaşanlar ötekilerle bir değildir. Onların derecesi daha sonra harcayan ve savaşanlardan üstündür. Bununla birlikte Allah her birine en güzel olanı vadetmiştir. Allah yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.” [Hadid 10]
Ve buna benzer ayetlerde Allah Subhânehû değerlerinin derecelerini göstermiştir.
Müslüman hangi amel daha önce yapılmalı ve kimin amelinin daha üstün olduğunu düşünerek hareket etmelidir.
Bu nedenle, İslâm davetini taşımak, Allah uğrunda cihad etmek, zalimlerle mücadele etmek, şeriatı uygulayacak ve bütün münkerleri ortadan kaldıracak Hilâfet Devleti’ni kurmak için mücadele etmek diğer amellerden üstündür, bunun mücadelesini yapanlar daha üstündür. Cennette de dereceleri daha yüksektir.
Esad Mansur