Suriye ve Irak’ın Kuzeyindeki Türk Askeri Harekâtının Arkasında Ne Var?
Türkiye, 20/11/2022 tarihinden itibaren Suriye ve Irak’ın kuzeyindeki bölücü Kürt örgütlerinin mevzilerine hava saldırıları düzenlemeye başlamasının ardından Suriye’ye yönelik de kara harekâtı tehdidinde bulunmaya başladı. Zira Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Türkiye, güney sınırlarımız boyunca kurmakta olduğumuz 30 km’lik güvenlik şeridini tamamlamak için zamanı geldiğinde bir kara saldırısı başlatmayı planlıyor.” Türkiye’nin bununla ilgili açıklamaları ve hazırlıkları ABD Savunma Bakanı Austin’in Türk mevkidaşı Akar’ı aramasına kadar devam etti. Nitekim ABD Savunma Bakanlığı şunları söyledi: “Savunma Bakanı Austin, yaptığı telefon görüşmesinde Türk mevkidaşına Suriye’de yeni bir Türk askerî harekâtına şiddetle karşı çıktığını bildirdi, ülkedeki durumun tırmanmasından duyduğu kaygıyı dile getirdi ve gerilimi azaltma çağrısında bulundu.” Bu arada Akar da şunları vurguladı: “Türkiye ve ABD iki önemli müttefiktir. Amerikan mevkidaşına milletimizin ve sınırlarımızın güvenliğini sağlamak üzere Birleşmiş Milletler Antlaşması’nın 51. Maddesinden doğan meşru müdafaa haklarımız kapsamında terörle mücadele operasyonları yaptıklarını bildirdi.” (AA 30/11/2022). Bu görüşmenin ardından Türk tehditleri azaldı veya ortadan kalktı. Zira Akar şöyle dedi: “Türk kuvvetleri, şimdiye kadar olduğu gibi yeri ve zamanı geldiğinde gerekeni yapacaktır.” (AA 02/12/2022)
Türkiye Yahudi varlığına yönelik sınırsız desteğiyle birlikte Irak, Afganistan, Suriye, Somali ve Filistin’de Müslümanlara karşı uzun süredir savaşlar yürüten, milyonlarca Müslümanı öldüren ve yerlerinden eden ve ülkelerini yok eden büyük sömürgeci devlet Amerika’nın müttefiki olduğunu teyit ediyor. Dolayısıyla Amerika’nın onayı olmadan Suriye’de askeri bir operasyon başlatamaz. ABD Savunma Bakanı’nın açıklamaları, Türkiye’nin ABD çıkarlarıyla çelişen veya onun onaylamadığı herhangi bir dış operasyonda bulunma hakkı olmadığı için Türk dış politikasına doğrudan bir müdahale olarak kabul edilir ve bu da Türkiye’nin Amerika’nın yörüngesinde ilerlediğinin bir teyididir.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu şunları söyledi: “Bölgeyi teröristlerden temizlemek için operasyonlarımıza devam etmemiz gerekiyor… Ama aynı zamanda biz istihbarat düzeyinde Suriye rejimiyle de temas halindeyiz. Çünkü bu terör örgütünün ülkeyi bölmek gibi bir amacı var. Bu, Suriye’ye de etki ediyor.” (02/12/2022). Dolayısıyla Erdoğan, terör tehditlerini durdurmak ve bölücü Kürt örgütlerinin Suriye’yi bölmesini ve Türkiye’yi tehdit eden ayrılıkçı bir yapı kurmasını engellemek bahanesiyle tiran Beşar Esad’la görüşecek! Zaten onunla görüşmek istediğini defalarca dile getirdi.
Rusya, bu toplantının yapılmasını koordine ediyor. Zira Rusya’nın Suriye özel elçisi Alexander Lavrentyev şunları söyledi: “Rusya, Beşar Esad ile Erdoğan arasında bir görüşme ayarlamak için çalışıyor.” (Novosti 02/12/2022) Türkiye Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da şunları vurguladı: “İstihbarat servisleri arasındaki görüşmeler devam ediyor ve iki Cumhurbaşkanının görüşmesine dair bir tarih verilmedi.” İsmi açıklanmayan bir Türk yetkili de şunları söyledi: “İki Cumhurbaşkanının çok da uzak olmayan bir gelecekte bir araya gelmesi mümkündür.” (Reuters 02/12/2022).
Türkiye, sınırlarındaki tehlikeyi ortadan kaldırmak ve PKK unsurlarının Suriye’den dışarı sızmasını önlemek için Kürt hareketlerinin kontrol ettiği bölgelerde Suriye rejiminin kontrolünü güvence altına almak istiyor. Bu yüzden onların Kuzey Irak’tan dışarı sızmalarına karşı savaşıyor ve enfeksiyonun Türkiye’ye sıçramaması için Suriye’de bir Kürt varlığının kurulması tehlikesini uzaklaştırıyor. Böylece Türkiye, kendisini PKK unsurlarının saldırılarından korumak için onların bölgelerini rejime teslim etmeye zorluyor. Nitekim Suriye Demokratik Güçleri (SDG) lideri Mazlum Abdi şunları söyledi: “Kuzey Suriye’yi Türk saldırılarından korumak Suriye ordusunun görevidir ve Türk saldırılarına karşı koymak için Suriye ordusuyla koordinasyon kurmayı sabırsızlıkla bekliyoruz.” (North Press 26/11/2022). Ayrıca Türkiye, Suriyeli mültecilerin güvenli bölgelere dönüşünü güvence altına almak istiyor.
Bütün bunlar Erdoğan’ın, yaklaşmakta olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanması için onun lehine puanlar kazanmasını sağlayacaktır. Zira sınırları güvence altına alıyor, bölücü Kürt tehditlerinin tehlikesini ortadan kaldırıyor ve Suriyelileri sınır dışı ediyor. Nitekim muhalefet partileri de oy toplamak için bu meseleyi istismar ettiler ve seçimleri kazanmaları durumunda Suriyelilerin sınır dışı edilmesini programlarına dâhil ettiler. Böylece Erdoğan, onların ayaklarının altındaki halıyı çekmiş oldu. Ancak Suriyelileri koruyacağı ve ülkelerinde onlar için güvenli bölgeler sağlayacağı şeklinde insanları aldatıyor. Dolayısıyla Erdoğan, devrimcileri Halep’ten çıkararak, onları bölgelerinden çıkarıp rejime teslim edecek şekilde gerilimi azaltma anlaşmaları yaparak, onları İdlib bölgesine sıkıştırarak ve devrimcilerin rejime ve Rus üssüne saldırı düzenlemesini engellemek ve yolları açmak için 2018 ve 2020’de iki Soçi anlaşması imzalayarak insanları aldatmasının ardından şimdi de Suriye halkına ve devrimlerine yönelik ihanetini örtbas etmeye çalışıyor. Bu yüzden rejimin, Rusya’nın, İran’ın ve destekçilerinin kullandığı öldürücü silahlar, Erdoğan’ın Suriye halkına ve devrimcilere yönelik kullandığı ihanet, sinsilik ve aldatma silahları kadar öldürücü değildir. Böylece Amerika’nın, başında ajanı tiran Beşar Esad’ın olduğu Suriye rejimini koruma arzusunu gerçekleştirmiş ve onun devrilmesini ve ümmetin Hilafet projesini gerçekleşmesini engellemiştir. Oysa Hilafet projesi, Suriye halkının ve devrimcilerin talebi olup İslam ümmetinin duygularını alevlendirmiş ve Hilafet’in geri dönüşüne dair umutlarını yeşertmiştir.
Türkiye, Kuzey Irak’a kara harekâtı başlatma tehdidinde bulunmamış ve Pençe-Kilit Harekâtı adı altında geçen Nisan ayından bu yana buradaki hava saldırılarını sürdürüyordu. Ama şimdi buradaki saldırılarını yoğunlaştırdı ve buna, İstanbul’da İstiklal caddesinde yoldan geçen insanları hedef alan cani bombalamanın ardından aynı isim altında kuzey Suriye’deki hava saldırılarını ekledi. Bu nedenle harekâtın odak noktası Suriye oldu.
Erdoğan Türkiye’sinin, Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü harekâtın hedefleri aşağıdaki noktalarda özetlenebilir:
a- Amerika’nın, Suriye’deki sonuçlarından kurtulmanın, oradan çekilmenin ve siyasi çözümünün uygulanmasını kolaylaştırmanın bir başlangıcı olarak kendisine bağlı Suriye rejimi ile normalleşme talebinin yerine getirilmesi.
b- Laik Suriye rejimini pekiştirmek, ona meşruiyet kazandırmak ve onun suçlarını unutturmak için ümmetin Hilafeti kurma projesine darbe indiren Amerika ve Batı’nın talebinin yerine getirilmesi.
c- Dera’da olduğu gibi mültecileri Suriye’deki bölgelere geri göndermek ve Rusya’nın garantileriyle gelecekte rejime teslim edilmesi için zemin hazırlamak yoluyla Suriye rejiminin otoritesini güçlendirmek.
d- Milyonlarca Suriyeliyi oy kazanmak için bir kart olarak kullanan Türk muhalefetinin önüne geçmek için onların Türkiye’den sınır dışı edilmesi.
e- Gücünü göstermek ve onlarla ilgili ihmalkarlık göstermemek için bölücü Kürt gruplara sert bir darbe indirmek. Zira bu ona, popülerlik kazandıracaktır.
f- Kürt grupların tehlikelerini ve ayrılıkçı tehditlerini azaltmak için onların kontrol ettiği bölgelerde Suriye rejiminin kontrolünü güvence altına almak.
g- Yaklaşan Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde başarıyı garantilemek için oy devşirmek.
Erdoğan, Suriye ve Filistin halkı ile kendisine güvenen diğer Müslümanlara komplo kurarak ayıplarını ifşa etmiştir. Zira Yahudi varlığı ve bölgedeki diğer suçlu rejimlerle uzlaşarak onları hayal kırıklığına uğratmış ve kandırmıştır. Umulur ki bu, Müslümanların samimi bir şekilde Hilafete davet edenlere yardım etmeleri için bir vesile olur.
Esad Mansur