Soru:

Cihat hakkında çeşitli kitaplar ve makaleler okuduktan sonra, konuyla ilgili şu sorulara cevap bulmak istiyorum:
Cihat nedir ve neleri içerir?

Bir Müslüman hangi amellerde bulunmalı ki cihat etmiş olsun?

Örneğin, bir fabrikanın ihtiyaç üzere tencere ve tava yerine mermi üretmesi cihadın bir parçası mıdır?

Halifesiz cihat olur mu?

Cevap:

Şeri manada cihad Allah uğrunda kıtal yapmak, savaşmaktır. İster direk silahla savaşmak olsun veya savaş için mal vermek, fikir anlatıp teşvik etmek, cihad edenlerin sayısının çok olduğunu göstermek için cihad edenlerle beraber bulmak ve benzeri işlerdir. Niyet ve hedef sırf Allah’ın sözünü yükseltmektir. Allah’ın dinini hâkim kılmaktır.

Allah-u teala şöyle buyurdu:

وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّى لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ لِلَّهِ فَإِنْ انتَهَوْا فَلَا عُدْوَانَ إِلَّا عَلَى الظَّالِمِينَ

“Bir fitne kalmayıncaya ve yal­nız Allah’ın dini hâkim oluncaya kadar savaşın.  Eğer onlar (küfür, şirk ve haksızca saldırılardan) vazgeçerlerse ancak zalimlere sal­dırı gerçekleşir” (Bakara 193)

Bu ayeti tefsir ederken şöyle dedik:

“Zira din hâkim olmayınca fitne devam eder. Bu asırda din hâkim ol­madığı için Müslümanlar her gün yeni bir fitneyle karşı karşıya kalıyorlar, di­yarlarını kaybediyorlar ve kâfirler tarafın­dan işgal ediliyor. Diyarlarında fuhuş yayılıyor, her tür günah yapılıyor, okullarda çocuklar bozuluyor, laik öğ­renim ve eğitimle kâfirleştirilmeye çalı­şılıyor, servetleri çalınıp fakir bırakılı­yor ve bunun akabinde Hıristiyan mis­yonerler tarafından fakirliği istismar edilip Hıristiyanlaştırılıyor, İslam’a da­vet edenler hapse atılıyor, Kuran’ı ve İslam’ı öğreten okullar kapatılıyor, saha yalnız küfür akımlarına serbest bırakılıyor ve Müslümanların bu sahaya girmeleri yasaklanıyor vb. fitneler saymakla bitmez. Bundan dolayı, Allah’ın dini olan İslam hâkim olunca bütün fitneler bi­ter, Müslümanlar ve diğer insanlar ra­hat ve huzurlu olurlar.  Bunun yolu, ci­hattır.  Ayet bu gerçeği belirtiyor. Zira fitneyi izale etmek ve dini hâkim kılmak savaşın sebepleri olarak gösterildi. Dini hâkim kılmak ve fitneyi kaldırmaktır.”

Sahih hadiste şöyle geçti:

“سُئِلَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ عَنْ الرَّجُلِ يُقَاتِلُ شَجَاعَةً وَيُقَاتِلُ حَمِيَّةً وَيُقَاتِلُ رِيَاءً أَيُّ ذَلِكَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَقَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَنْ قَاتَلَ لِتَكُونَ كَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا فَهُوَ فِي سَبِيلِ اللَّه”.

“Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e: bir adam cesaret için savaşır! bir adam, hamiyet ve asabiyet (milliyetçilik, vatancılık, grupçuluk) için savaşır! bir dam da riyakarlık, gösteriş için savaşır! Bunlardan hangisi Allah yolunda savaşmış olur? diye sorulunca şöyle buyurdu: Her kim Allah’ın sözünün en üstün olması (İslâm’ın yeryüzüne hâkim ve otorite sahibi olması) için savaşırsa o kimse Allah yolunda savaşmış olur”. (Buhari 120, 2599; Müslim, 3525)

İşte cihad edenin niyeti sırf Allah için olmalıdır, yoksa sevap kazanmaz ve şehit sayılmaz. Zira Allah ve Rasulü bunun cennetliklerden olduğuna şahitlik yaptıklarından dolayı şehit adı taşıdı. Ayetler ve hadisler beyan etmiştir.

Allah şöyle de buyurdu:

قَاتِلُوا الَّذِيۡنَ لَا يُؤۡمِنُوۡنَ بِاللّٰهِ وَلَا بِالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ وَلَا يُحَرِّمُوۡنَ مَا حَرَّمَ اللّٰهُ وَرَسُوۡلُهٗ وَلَا يَدِيۡنُوۡنَ دِيۡنَ الۡحَـقِّ مِنَ الَّذِيۡنَ اُوۡتُوا الۡـكِتٰبَ حَتّٰى يُعۡطُوا الۡجِزۡيَةَ عَنۡ يَّدٍ وَّهُمۡ صٰغِرُوۡنَ

“Allah’a ve ahirete inanmayan, Allah’ın ve Resulünün haram kıldıklarını haram kılmayanlar ve hak dini (İslam’ı) din olarak edinmeyen Ehl-i kitapla (İslam devletine) boyun eğinceye ve güçlerine göre cizye verinceye kadar savaşın” (Tevbe 29)

Şöyle de buyurdu:

اَلَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَ هَاجَرُوۡا وَجَاهَدُوۡا فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ بِاَمۡوَالِهِمۡ وَاَنۡفُسِهِمۡۙ اَعۡظَمُ دَرَجَةً عِنۡدَ اللّٰهِ‌ؕ وَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡفَآٮِٕزُوۡنَ‏  يُبَشِّرُهُمۡ رَبُّهُمۡ بِرَحۡمَةٍ مِّنۡهُ وَرِضۡوَانٍ وَّجَنّٰتٍ لَّهُمۡ فِيۡهَا نَعِيۡمٌ مُّقِيۡمٌ ۙ‏ ﴿۲۱﴾  خٰلِدِيۡنَ فِيۡهَاۤ اَبَدًا‌ ؕ اِنَّ اللّٰهَ عِنۡدَهٗۤ اَجۡرٌ عَظِيۡمٌ‏   

“ İman edip hicret eden, Allah uğrunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenler Allah indinde daha üstün dereceye sahip kimselerdir. Kazananlar onlardır. Rableri kendi tarafından bir rahmet, bir rıza ve daimi nimetlere sahip olan cennetlerle müjdeler. Orada ebediyen kalıcı olacaklar. Şüphesiz ki Allah katında büyük ecir, karşılık vardır”. (Tevbe 20-22)

Şöyle de buyurdu:

فَلۡيُقَاتِلۡ فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ الَّذِيۡنَ يَشۡرُوۡنَ الۡحَيٰوةَ الدُّنۡيَا بِالۡاٰخِرَةِ‌ ؕ وَمَنۡ يُّقَاتِلۡ فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ فَيُقۡتَلۡ اَوۡ يَغۡلِبۡ فَسَوۡفَ نُـؤۡتِيۡهِ اَجۡرًا عَظِيۡمًا‏ وَمَا لَـكُمۡ لَا تُقَاتِلُوۡنَ فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ وَالۡمُسۡتَضۡعَفِيۡنَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَآءِ وَالۡوِلۡدَانِ الَّذِيۡنَ يَقُوۡلُوۡنَ رَبَّنَاۤ اَخۡرِجۡنَا مِنۡ هٰذِهِ الۡـقَرۡيَةِ الظَّالِمِ اَهۡلُهَا‌ ۚ وَاجۡعَلْ لَّـنَا مِنۡ لَّدُنۡكَ وَلِيًّا ۙ وَّاجۡعَلْ لَّـنَا مِنۡ لَّدُنۡكَ نَصِيۡرًا ؕ‏  اَلَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا يُقَاتِلُوۡنَ فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ‌‌ ۚ وَالَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا يُقَاتِلُوۡنَ فِىۡ سَبِيۡلِ الطَّاغُوۡتِ فَقَاتِلُوۡۤا اَوۡلِيَآءَ الشَّيۡطٰنِ‌ۚ اِنَّ كَيۡدَ الشَّيۡطٰنِ كَانَ ضَعِيۡفًا

“O halde, dünya hayatını ahiret karşılığında satanlar Allah uğrunda kıtal yapsınlar (savaşsınlar). Kim Allah uğrunda kıtal yaparsa (savaşırsa) da öldürülür veya galip gelirse biz ona büyük sevap (mükâfat) vereceğiz. Size ne oldu da Allah uğrunda ve “Rabbimiz, bizi ehli (yöneticileri) zalim olan bu beldeden çıkar, bize senin tarafından bir veli (sahip) gönder, bize katından bir yardımcı yolla!” diyen mustazaf (zaafa uğratılan çaresiz) erkek, kadın ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz? İman edenler Allah uğrunda kıtal yaparlar (savaşırlar). Kâfirler ise tağut uğrunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın. Şüphe yok ki şeytanın hilesi, tuzağı daima zayıftır”. (Nisa  74-76)

Bu ayetin nüzul sebebiİ Mekke’de mustazaf, zaafa uğratılan ve ezilen Müslümanları kurtarmaya yönelik cihada bir çağrıdır. İbni Abbas şöyle dedi: (Mekke’de) Ben ve annemle beraber mustazaflardan idim” (Buhari)

Bu çağrı üzerinde Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem’in liderliğinde İslam devleti Müslümanlardan bir güç oluşturarak Mekke’deki Müslümanları kurtarmak ve oradaki küfür sisteminde mücessem olan zulmü kaldırıp hak ve adaletli Allah’ın hâkimiyetini sağlamak için oraya doğru yürüdü ve bu hedefleri gerçekleştirdi.   

Bu hak ve adaletli devlet 1342 hicri sene sürdükten sonra M. 1924’te İstanbul’da kâfirler onu yıktılar, yerine zulüm ve küfür olan demokratik laik sistemi getirdiler. Bundan sonra Müslümanlar her yerde küfür sisteminin zulmü altında inlemeye ve ezilmeye başladılar. En büyük zulüm ve zillet onlara küfür kanunları uygulamaktır, İslam’ı yaşamaktan ve uygulamaktan menetmektir. Onları kurtarmak güç sahibi olan Müslümanlara farzdır. Bunlar ancak kendi dinlerine dayalı bir devletin başında olurlarsa yapabilirler. Zira cihadı ilan edecek ve her yerde Müslümanları kurtarma operasyonu başlatacaktır. Bu nedenle İslam sistemini uygulayacak devleti kurmak çok elzem ve büyük bir farz oldu. Aynı zamanda Müslümanların kendi memleketlerindeki zulmü kaldırmak hem de kâfirlerin işgal ettikleri memleketleri zulümden kurtarmayı hedef edinecektir. Doğu Türkistan, Myanmar/ Burma, Filistin, Keşmir, Filipinler, Kırım, Kafkaslar’da ve dünyanın birçok yerinde Müslümanlar kâfirlerin zulmünü ve işkencesini çekiyorlar. Onlar da Allah’tan yardım diliyorlar ve bir yardımcı göndermesini haykırıp yalvarıyorlar.

Şu anda Filistin’de ve özellikle Gazze’de zalim kâfirler erkeklerden önce çocuk ve kadınları katlediyorlar. Bunları korumak ve kurtarmak için cihad farzdır. Orduları harekete geçirmek farzdır. Ama Yahudileri ve Amerika’yı dost edinen demokratik ve laik yöneticiler ve sistemler bunu reddediyor. Bu zalim yöneticileri ve sistemlerini düşürmek için Müslümanlar mücadele ederlerse cihad etmiş olurlar. Zira mücadeleleri direk Müslümanlara karşı yürütülen savaşla ilgilidir.  

Bu zalim ve küfrü uygulayan yöneticilere karşı mücadele sözle, siyasi ve fikri mücadele ile olur. Buna fikri ve siyasi cihad denilir.

 Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

 «سَيِّدُ الشُّهَدَاءِ حَمْزَةُ بْنُ عَبْدِ الْمُطَّلِبِ، وَرَجُلٌ قَالَ إِلَى إِمَامٍ جَائِرٍ فَأَمَرَهُ وَنَهَاهُ فَقَتَلَهُ» رواه الحاكم في المستدرك وإسناده صحيح.

“Şehitlerin efendisi Hamza bin Abdulmuttalip ve zalim yöneticiye karşı çıkıp ona marufu emredip münkeri nehyederek öldürülen kimsedir” (El hakim Müstedrek hadis kitabında rivayet etti, senedi sahihtir)

Şöyle de buyurdu:

“أفضل الجهاد كلمة حق تقال عند سلطان جائر” (أبو داود، الترمذي)

“Cihadın en üstünü zalim yönetici karşısında hak sözü söylemektir” (Ebu Davut, Tirmizi)

Küfür sistemini uygulayan veya İslam’ın adaletini uygulamayan yöneticiye karşı çıkmak en üstün cihad sayıldı. Çünkü İslam hâkimiyetini sağlamaya ve korumaya yönelik büyük bir iştir.

Dünyada İslam hakimiyetini sağlamaya yönelik kafirlere karşı fiili savaşı başlatabilmek ve kafirlerin zulmü altında ezilen Müslümanlara yardım edebilmek ve Filistin gibi işgal edilen İslam topraklarını kurtarmak için cihadı ilan eden Hilafet devletini kurmak çok gerekli oldu. Zira İslam dünyasındaki halen mevcut olan yöneticiler cihadı ve Filistin halkına yardım etmek üzere orduları harekete geçirmiyorlar. Tersini yapıyorlar, oradaki katleden gaddar Yahudi varlığı ile ilişkiyi devam ettiriyorlar. “Bir vacibi yerine getirmek için ne gerekirse vaciptir” şer’i kaidesine binaen Hilafeti kurmak ve bu hain yöneticileri düşürmek vaciptir, farzdır. Bunun için mücadele edenlerin sevabı bil fiil silahla mücahit olanların sevabı kadardır.

  • Halifesiz cihat olur mu?

Cevap:

Ayetler ve hadisler cihadı yalnız Halifenin bulunmasına bağlamadı. Allah’ın sözünü yükseltmek için bir savaş varsa cihad sayılır. Allah için Müslümanların dinlerini, canlarını, ırzlarını, diyarlarını ve mallarını korumak ve savunmak üzere savaşmak ta cihat sayılır.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:  

” والجهاد ماض منذ بعثني الله إلى أن يقاتل آخر أمتي الدجال، لا يبطله جور جائر ولا عدل عادل”

“ Allah beni (Rasul ve nebi olarak) gönderdiği günden ümmetimin sonu Deccal’le savaştıkları güne kadar cihad geçerlidir. Zulmüyle zalim (yönetici) ve adaletiyle adil olan (yönetici) onu (cihadı) iptal edemez” (İbni Hanbel)

  • Bir Müslüman hangi amellerde bulunmalı ki cihat etmiş olsun?

Örneğin, bir fabrikanın ihtiyaç üzere tencere ve tava yerine mermi üretmesi cihadın bir parçası mıdır?

Cevap:

Müslüman başlatılan kıtal ve savaşla ilgili herhangi bir iş yaparsa cihada katılmış sayılır.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:  

” جاهدوا المشركين بأموالكم وأيديكم وألسنتكم”

“ Mallarınızla, ellerinizle ve dillerinizle müşriklerle cihad edin” (Nesai)

Eğer bu savaş için fabrika mermi veya herhangi bir silah üretirse sahibi cihad etmiş olur. Başka fabrikalarda da savaşla ilgili bir şey üretirse cihad etmiş olur. Müslümanları savaşa katılmayı ve desteklemeyi teşvik eden makale yazan, hutbe okuyan, herhangi bir araçla yayın yapan veya video yayan da cihada katılmış olur. Cihada katılanlar ve çağıranların kalabalıklarını çoğaltmaya çalışanlar cihada katılmış olur. Cihada çağıran yürüyüşlere katılan cihada katılmış olur. Ama cihada çağırmıyorsa veya düşmanla barışa çağırıyorsa veyahut İslam’a aykırı fikir ve slogan atılıyorsa veyahut ta İslam sancakları dışında milliyetçi sancak ve bayraklar taşınırsa katılmak caiz değildir, cihattan sayılmaz.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:   

” من كثّر سواد قوم فهو منهم، ومن رضي عمل قوم كان شريكا لما عمله” (أبو يعلى)

“ Kim bir kavmin (bir grup insanların) kalabalığını çoğaltırsa onlardan olur. Kim bir kavmin ameline rıza gösterirse onların ortağı olur” (Ebu Yala)

Esad Mansur