Erdoğan Büyük Filistin Mitingi Düzenliyor!
En Fazla Yapabileceğin Şey Bu Mu?!
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan, Yahudi varlığının Gazze’ye yönelik saldırısını protesto etmek için cumhurbaşkanlığı seçimlerinde kendisine destek veren Cumhur İttifakı parti liderlerinin de katılımıyla 28/10/2023 Cumartesi günü İstanbul’da büyük bir miting düzenledi. Arap ülkelerinin liderleri ile yabancı liderlerin yürüyüşe katılma davetine yanıt vermedikleri görülüyor; oysa kendisini destekleyen gazeteler, onlara daveti ilettiklerini bildirdiler.
Konuşmasında Batı’yı “İsrail’in” arkasında durmak ve onun kibirli davranışlarına sponsor olmakla suçlayarak Gazze’deki katliamın en büyük sorumlusunun Batı olduğunu ifade etti. “İsrail’e”, barışı getirmek için diyalog kapılarını açma çağrısında bulundu, Yahudi sivillere yönelik saldırıları eleştirdi, bunun doğru olmadığını ifade etti ve hayatını kaybeden her sivil için üzüntü duyduğunu dile getirdi! Hain ve aşağılık bir tutum içinde; Ürdün yöneticilerinin, İngilizlerin ve Yahudilerin ajanlarının sözlerini tekrarlayarak, Filistin halkından dişleriyle, tırnaklarıyla, tüm güçleriyle savaşmalarını istedi. Kalplerimiz Gazze için yanıyor dedi ama ordunun rolünden, Gazze’yi kurtarmak ve Filistin’i özgürleştirmek için ordunun harekete geçmesinin gerekliliğinden hiç bahsetmedi! Eylemleriyle çelişen birçok söz söyledi; bu yüzden sanki otoritenin dışındaki bir adammış gibi insanlara ballı sözler sattı!
Erdoğan kendisinin bir devlet başkanı ve otorite sahibi bir kişi olduğunu, tüm yetkilerin elinde olduğunu ve ordunun komutanı olduğunu unutmuş gibi görünüyor; oysa daha iki ay önceki son atamalarda yaptığı gibi ordu komutanlarını atıyor, onları görevden alıyor ve onlara emrediyor; ayrıca ordusu her türlü modern silahla donatılmış olup ordu sayısı 425.000 ve 200.000 de yedek askeri vardır.
Duyguları tahrik eden sözleriyle dikkatleri, dünya ve ahiretin şerefini kazanmak için Gazze halkına yardım edilmesinde ve Filistin’in özgürleştirilmesinde ordunun rolünden uzaklaştırıyor ki böylece tarih onu, Halid, Mutasım, Selahhadin, Kutuz, Fatih, Yavuz Selim ve Abdulhamid gibi ansın. Ancak tarih aşağılık pozisyonları kaydediyor; tıpkı kınamaktan ve gösteri düzenlemekten, Yahudi varlığına yapmayı planladığı ziyaretin iptal edildiğini duyurmaya kadar sanki sadece bir hainin yapacağı bir eylemde kahramanca bir duruşu kaydetmesi gibi! Yahudi varlığı ile ilişkilerini kestiğini ve onu tanımayı geri çektiğini açıklamadı; aksine Filistin’in yaklaşık %80’inin Yahudiler tarafından gasp edilmesini meşrulaştıran adaletsiz iki devletli Amerikan çözümünün uygulanması çağrısında bulunarak bu tanınmayı teyit etti. Nitekim suçlu Netanyahu ile 19 Eylül 2023’te New York’ta bir araya gelmiş ve onunla hiç durmayan ve aralarında 15 milyar Doları bulması beklenen ticari alışverişin yanı sıra enerji, teknoloji, inovasyon, yapay zeka ve siber güvenlik alanlarında ilişkileri güçlendirme sözü vermiştir; Türkiye’nin Yahudi varlığına ihraç ettiği en önemli şey ise demir çelik gibi askeri sanayi için gerekli olan malzemelerdir!
Bölgede, yani Yahudi varlığı için barış ve istikrarın sağlanacağı sözünü verdi. Bu nedenle 25/10/2023 tarihinde, Hamas’ı kontrol etmek ve Yahudi varlığını tanımasını sağlamak amacıyla Filistin için garantör devlet olmayı önerdi; tıpkı Suriye rejiminin barış ve istikrarını sağlamak için garantör bir devlet ve silahlı grupların koruyucusu olarak Rusya ve İran’la birlikte Suriye’de yaptığı gibi. Ayrıca “Mescid-i Aksa Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanların ortak mabedidir” sözüyle büyük bir iftira atarak Yahudi varlığının Mescid-i Aksa üzerindeki hakkının tanınması için ona en büyük hizmetleri sundu!
Erdoğan, 2016’dan bu yana ordusunu Suriye’ye gönderdi, çok sayıda askeri operasyon gerçekleştirdi ve Amerika’nın, laik Türkiye rejiminin benzeri laik Suriye rejimini korumaya yönelik projelerini uygulamak için ordusu hâlâ orada bulunuyor. Dahası silahlı grupları kandırdı, onları Halep ve diğer bölgelerden çıkararak Rusya ve Suriye rejimine teslim etti ve silahlı grupları da İdlib’de topladı; ayrıca Suriye rejimiyle normalleşmeye karşı çıkanları ve özellikle Hizb-ut Tahrir gençleri gibi Raşidi Hilafeti kurmak için çalışanlar olmak üzere rejim devrilinceye kadar devrimin devam etmesi çağrısında bulunanları tutuklama emirlerini uygulaması için Heyet Tahrir eş-Şam gibi silahlı grupları satın aldı ve Rus işgaline karşı meşru müdafaa amacıyla Ukrayna’ya silah ve insansız hava araçları gönderdi. Peki, Filistin için ne yaptı? Miting düzenledi!
Türkiye’nin gayretli Müslüman halkı, Yahudilerin Gazze’ye yönelik saldırısı karşısında adeta öfke patlaması yaşadılar ve hepsi şöyle dediler: Şayet orduları göndermiyorsanız o zaman Filistin’e bizi gönderin sizin adınıza biz savaşalım; ancak bu, Hizb-ut Tahrir’in Türkiye’nin birçok şehrinde yürüttüğü ve Türkiye kamuoyunda etki bırakan kampanyasının ardından gerçekleşti. Erdoğan ise, insanların öfkesini dışa vurmalarını, saldırganlığa karşı yüksek sesle bağırmalarını, böylece onlara görevlerini yaptıklarını, kendisinin ve devletin de görevini yaptığını ve böylece sona erdiğini hissettirmek istiyor! Hatta onun takipçileri başkalarına şunu söylüyor: İşte gördünüz! Hangi lider Erdoğan kadar Filistin için çalışıyor?!
Mitingde bölünmeyi derinleştiren sömürgeci Sykes-Picot anlaşmasının ifrazatı olan Türk ve Filistin bayrakları dışında herhangi bir bayrağın kaldırılmasının yasak olduğunu açıkladı ve projelerini hayata geçirirken de Batı’yı eleştirdi! Böylece Hizb-ut Tahrir’in önderlik ettiği mübarek yürüyüşlerde insanların görmeye alıştığı Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in bayrağının dalgalanması yasaklanmış oldu; zira bu bayrak, gerek onu gerekse Laikleri ve Kemalistleri öfkelendirdi.
Nitekim bu miting, İslam düşmanı ve İngiliz ajanı Mustafa Kemal’in, 03/03/1924 tarihinde Hilafetin yıkılmasına imkan tanıyan suçun işlenmesine hazırlık olduğunu ilan ettiği 29/10/1923 günü cumhuriyetin kuruluşunun meşum yüzüncü yıldönümüne denk geldi; bu yüzden Erdoğan’ın kutsadığı bu kutlamaya hazırlık amacıyla sokakları ve kamusal alanları bu şeytanın resimleriyle ve Türk bayraklarıyla doldurmaya başladılar, Erdoğan Şeytan Mustafa Kemal’in mezarını ziyaret edip önünde diz çöktü, onunla olan ahdini yenileyerek ziyaretçi defterine kabrin sahibine hitaben şunları yazdı: “21 yıllık iktidarlarımız döneminde emanetiniz cumhuriyete hakkıyla sahip çıkmaya çalıştık. Cumhuriyetimizin 2. asrını Türkiye Yüzyılı ile taçlandırmakta kararlıyız!…”
Bir yandan da 31/03/2024 tarihinde yapılacak yerel seçimlerde seçmenin oylarını almak için mitinge öncülük ederek insanların duygularını istismar ediyor; özellikle Ankara ve İstanbul’da kazanmayı hayati bir mesele olarak görüyor.
Türkiye’deki Müslüman halkın Filistin olaylarıyla birlikte kaynaşması ve gaspçı düşmanla savaşmak için gitmeye hazır olmaları, sömürgecinin 100 yıldır yarattığı bölünmeye ve bunu korumak için bir grup ajanını görevlendirmesine rağmen ümmetin vahdetini göstermektedir. Ayrıca Allah’ın izniyle Raşidi Hilafet kurulduğunda İslam beldelerinin birleşmesinin kolay olacağını da göstermektedir; gerçi koltuklarını ve kişisel çıkarlarını kaybetmek istemeyen Batı’nın ajanı rejimlerin koyacağı bazı engeller olacak ama ümmet onları derin bir vadiye fırlatacaktır. Ancak bu ajanlar, Hilafete yardım etmeye, onunla birleşmeye ve sömürgecinin çizdiği yapay sınırları kaldırmaya yönelik hareketlerini engellemeye çalışmak için bugün yaptıkları gibi mitingler ve başka şeyler düzenleyerek insanları kontrol altına almaya çalışacaklardır.
Yürüyüşler, gösteriler ve kitlesel toplantılar düzenlemek, kamuoyu oluşturmanın ve insanların liderliği için çalışmanın bir aracıdır; işte Hizb-ut Tahrir bunu yaptı, insanlar onlarla etkileşime geçti ve orduları harekete geçmeye çağırarak kamuoyunu doğru bir yöne yönlendirmeye çalıştılar. Bunun üzerine Erdoğan, muhlis gençlerin gerçekleştirdiklerini ifsat etmek, kamuoyunu doğru yönden saptırmak, insanları yanıltmak ve duygularını açığa çıkarmak için kendisi de bir miting düzenleyeceğini açıkladı. Ama Gazze savaşı tüm rejimleri ifşa ettiği gibi onu da ifşa etti, insanların artık bilinçleri arttı ve Allah’ın izniyle Raşidi Hilafet kapıda.
Esad Mansur