– 4 –
- Tayyip ve habis olanlar
- Hayvanın yakaladığını yemek
- Yakaladığına besmele çekmek
- Avı mülk edinmek
- Ehl-i kitabın kestiklerini yemek
- Ehl-i kitabın kadınlarıyla evlenmek
- Zina edenlerle evlenmek
- İmanı inkâr etmek
Tayyip ve habis olanlar nelerdir? Hangi hayvanın yakaladığı yenir? Ölü olarak getirirse besmele çekerek yenir mi? Av mülk edinmenin meşru sebeplerinden mi sayılır? Ehl-i kitabın kestikleri yenir mi? Ehl-i kitabın kadınlarıyla evlenmek caiz midir? Onlara kız vermek caiz midir? Zina eden kadınlarla evlenmek haram mıdır? Zina eden erkeklerle iffetli kadını vermek caiz midir? İmanı inkâr etmek ne halde olur?
يَسۡـَٔـــلُوۡنَكَ مَاذَاۤ اُحِلَّ لَهُمۡؕ قُلۡ اُحِلَّ لَـكُمُ الطَّيِّبٰتُۙ وَمَا عَلَّمۡتُمۡ مِّنَ الۡجَـوَارِحِ مُكَلِّبِيۡنَ تُعَلِّمُوۡنَهُنَّ مِمَّا عَلَّمَكُمُ اللّٰهُ فَكُلُوۡا مِمَّاۤ اَمۡسَكۡنَ عَلَيۡكُمۡ وَاذۡكُرُوا اسۡمَ اللّٰهِ عَلَيۡهِ وَاتَّقُوا اللّٰهَ ؕ اِنَّ اللّٰهَ سَرِيۡعُ الۡحِسَابِ. اَلۡيَوۡمَ اُحِلَّ لَـكُمُ الطَّيِّبٰتُ ؕ وَطَعَامُ الَّذِيۡنَ اُوۡتُوۡا الۡكِتٰبَ حِلٌّ لَّـکُمۡ وَطَعَامُكُمۡ حِلٌّ لَّهُمۡ وَالۡمُحۡصَنٰتُ مِنَ الۡمُؤۡمِنٰتِ وَالۡمُحۡصَنٰتُ مِنَ الَّذِيۡنَ اُوۡتُوا الۡـكِتٰبَ مِنۡ قَبۡلِكُمۡ اِذَاۤ اٰتَيۡتُمُوۡهُنَّ اُجُوۡرَهُنَّ مُحۡصِنِيۡنَ غَيۡرَ مُسَافِحِيۡنَ وَلَا مُتَّخِذِىۡۤ اَخۡدَانٍؕ وَمَنۡ يَّكۡفُرۡ بِالۡاِيۡمَانِ فَقَدۡ حَبِطَ عَمَلُهٗ وَهُوَ فِى الۡاٰخِرَةِ مِنَ الۡخٰسِرِيۡنَ
“(Rasulüm!) kendilerine neyin helal kılındığını soruyorlar; deki, size tayyip olanlar helal kılınmıştır. Yine de Allah’ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiğiniz yırtıcı hayvanların sizin için yakaladıklarını yiyin ve üzerine Allah’ın ismini zikredin (besmele çekerek yiyin). Allahtan korkun. Zira Allah (kendisinden korkmayanları) çabukça hesaba çeker. Bugün size tayyip olanlar helal kılınmıştır. Ehl-i kitabın yiyecekleri (kestikleri) size helal, sizin yemeğiniz (kestikleriniz) de onlara helal kılınmıştır. Zina etmeksizin, gizli dost edinmeksizin ve mehirlerini verdiğiniz halde muhsan (hür ve iffetli) mümin kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilen muhsan (hür ve iffetli) kadınlarla evlenmeniz helal kılınmıştır. Kim imanı inkâr ederse ameli boşa gider ve ahirette hüsrana uğrayanlardan olur” (Maide 4-5)
Bu ayet daha önceki ayetlerin devamıdır. Yenmesi helal ve haram kılınan şeyler gösterildi. Kendilerine neyin helal kılındığına cevap geldi. Rasulüm! sana sordukları şeylere cevap verdik. Sana soruyorlar ifadesi cevaptan sonra geldi. Cevap önemliydi, sana sorsalar da sormasalar da neyi yiyip neyi yemeyeceklerini açıklıyoruz. Helal kıldığımız şey tayyiptir. Yani hoş ve temizdir, haram kıldığımız şey habistir, pistir, çirkindir.
Bu ayetin nüzul sebebi, Said bin Cubeyr adlı Tabi’inin rivayetine göre Tay’ kabilesinden Udey bin Hatem ve ve Zeyd bin Elmuhellel Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in yanına gelip şöyle sordular:
“ Biz avcı insanlarıyız; köpeklerle ve bazlarla (Şahinden daha hızlı yırtıcı kuşlar) avlanıyoruz. Zerh kabilesi ve Cuveyrye kabilesinin köpekleri, inekleri, eşekleri, ceylanları ve kertenkeleleri alıp götürüyor, bir kısmına yetişip ölmeden önce keseriz, bir kısmına yetişemeyip öldürülür. Oysa Allah ölüyü haram kıldı. Bize helal olan nedir?” bu soru üzerinde Allah kendi rasulüne bu ayeti indirdi”. (İbin Ebi Hatem)
Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e bir şey hakkında sorulunca Allah ayet indirirdi ya da kendisine ilham ederek Rasulün diliyle cevap verirdi.
Allah kendi Ümmi Nebi ve Rasulü olan Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in helal ve haram kıldıklarının hepsinin Allah tarafından vahyedildiği vurgulamıştır, bu Nebi heva ve hevesten açıklamaz:
وَيُحِلُّ لَهُمُ الطَّيِّبٰتِ وَيُحَرِّمُ عَلَيۡهِمُ الۡخَبٰۤٮِٕثَ
“Bu ümmi Nebi ve Rasul… Onlara tayyip olanları helal kılar ve habis olanları haram kılar” (Araf 157)
Daha önceki ayette Kuran dışında Allah’ın vahyine göre Rasulün neyi helal ve haram kıldığını beyan etmiştik.
Ayette “sizin için yakaladıklarını yiyin”. Yani köpek ve şahin gibi yırtıcı olup ava eğitilmiş hayvan kendi sahibi için yakalarsa yenir. Hatta yakalarken o hayvan veya kuş ölürse de yenir. Çünkü hayvan av olarak yakaladı. Ama hayvan kendisi için yakalayıp ölürse yakaladığı yenmez.
Boğarak yakalarsa yenmez. Ayetten anlaşılan husus eğitilmiş yırtıcı hayvan onu yaralayarak yaklarsa veya öldürürse, kanı akıtıp ölürse besmele çekerek yenir. Çünkü yırtıcının manası yaralayıcıdır. Ama boğarsa ölü hayvanlardan sayılır, yenmez. Av hayvanı avı yakalatmak üzere gönderilince besmele çekilmelidir, niyeti Allah’ın adıyla yakalatmak olunca besmele çekilmiş olur. Unutursa yemek istediği zaman besmele çeker. Allah dışında başkalarının adıyla yakalatırsa onun yenmesi haramdır.
Daha önceki ayette ve En’am suresi 118-121. ayetlerinde Allah için kesilmeyen hayvanın yenmesi haram kılınmıştır. Sadece Allah için kesilen hayvan yenir. Besmele çekmek şart değildir, kalpta Allah için kestiği ve başka şeyi için kesmediği olursa geçerlidir. Zira burada önemli olan niyettir.
Ava için eğitilmiş hayvanların yakaladıkları yenmez. Ama yakalarsa ve ölmeden önce ondan alınırsa kesilip yenir.
Av mülk edinmenin meşru sebeplerinden sayılır. Zira insan parasız, baştan itibaren bir şeyi elde ederse mülk edinmenin sebebi olur. İnsan yakaladığı veya yakalattığı hayvanı satabilir, sermaye sahibi olur, böylece rızkını temin eder. Bu ayet içerik olarak mülk edinmek maksadıyla çalışmayı teşvik etmiş oldu. İnsan Allah’ın yarattığı hayvan, mal ve eşyalardan istifade etmeye çalışmalıdır. İslam bunu teşvik etmiştir.
“Allahtan korkun. Zira Allah (kendisinden korkmayanları) çabukça hesaba çeker”.
Allah kendi hükmünü gösterdikten sonra müminlerin kendi emrine muhalefet etmeleri hususunda uyardı; Kendi azabından korksunlar, onları görüyor ve işitiyor, eğer geçen hükümlere muhalefet ederlerse onları hesaba çekip hızlıca cezalandırır. En ufak ile en büyük Allah’ın emri ve nehyi arasında fark yoktur. Eğer avlanmak ve yemek hususunda o kadar dikkatli olup Kendisinden korkmalarını istediyse O’nun büyük emir ve nehiylerine muhalefet edilirse o’nun cezası daha ağır olur. İmanı güçlü olanlar O’ndan korkarlar ve ermine uyar ve nehiylerinden vazgeçerler. Ancak kâfirler, münafıklar, fasıklar ve facirler hafife alıp aldırış etmezler.
O’nun en büyük emirlerinden birisi Allah’ın indirdikleriyle hükmetmektir. Eğer yöneticiler hükmetmezlerse en büyük haramı işlemiş olurlar. Küfre dahi girmiş olabilirler, iman ettiklerini iddia ederlerse dünyada onlara fasık ve zalim muamelesi yapılır. Onları değiştirmek Müslümanlara düşen en büyük farzdır. Zira bunlar cehennemliklerdir. Onlara karşı susanlar günahkâr olur. Bakara suresi 166-167. ayetleri bu yöneticilere uyanlar ve olanları destekleyenler onların ortağı olup beraber cehenneme girerler.
En büyük nehiylerinden biri Riba(faiz)’dir. Bunu serbest bırakan yönetici, bunlara uyup faizi yiyen, yediren, kâtipleri ve şahitleri hepsi de lanetlidir. Bakara suresi 275- 279. ayetlerde geçtiği gibi bunlar Allahtan hiç korkmayanlardır. Allah ve Rasulü ile savaştadırlar ve akıbetleri cehennemdir.
“Bugün size tayyip olanlar helal kılınmıştır. Ehl-i kitabın yiyecekleri (kestikleri) size helal, sizin yemeğiniz (kestikleriniz) de onlara helal kılınmıştır. Zina etmeksizin, gizli dost edinmeksizin ve mehirlerini verdiğiniz halde hür ve iffetli mümin kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilen hür ve iffetli kadınlarla evlenmeniz helal kılınmıştır”.
Allah’ın helal kıldığı şeyler tayyiptir; temiz ve hoştur. Haram kıldığı şeyler pis ve habistir. İşte Müslümanlar çıkar ve menfaattarını Allah’ın helal kıldıklarına göre ayarlarlar. İnsan temiz ve pis şeyleri tayin etme hakkına sahip değildir. Zira yiyeceklerin illeti yoktur. İnsanın nazırında ne olursa olsun Allah’ın dediği üstündür ve doğrudur.
İnsanlar kendi çıkarlarına ve zevklerine göre hareket ederler. Bunlar da değişkendir, asırdan asra ve mekândan mekâna göre değişir. Fakat Allah’ın hükmü sabittir, değişmez.
Bu ayete göre Ehl-i kitabın kestikleri helaldir yenir, bizim kestiklerimizde onlar için helaldir. ehl-i kitap kâfir olmalarına rağmen bu özel hükümdür, diğer kâfirlerin kestikleri yenmez.
Yine kadınlarıyla müminler evlenebilirler. Ama onlar mümin kadınlarla evlenemezler. Bu da özel hükümdür, diğer kâfir kadınlarla evlenilemez.
Bu ayette veya başka ayetlerde veya hadislerde Mümin kadınların onlarla evlenmesine izin verilmedi. Daha doğrusu yasaklanmıştır. Allah şöyle buyurdu:
فَاِنۡ عَلِمۡتُمُوۡهُنَّ مُؤۡمِنٰتٍ فَلَا تَرۡجِعُوۡهُنَّ اِلَى الۡكُفَّارِ ؕ لَا هُنَّ حِلٌّ لَّهُمۡ وَلَا هُمۡ يَحِلُّوۡنَ لَهُنَّۚ
“ Eğer (hicret eden) kadınların mümin olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere döndürmeyin. Onlar kâfirlere helal olmaz, kâfirler de onlara helal olmaz”. (Mümtehine 10)
Onlar kâfir olmasına rağmen hükümler böyledir, aklen illetlendirilemez. Diğer kâfirlere müşrik denilir kestikleri yenmez ve kadınlarıyla evlenilmez.
“Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem Hacer Mecusilerini İslam’a davet ederek (bir yazı) yazdı (yazdırdı). Kim onlardan Müslüman olursa kabul edin. Kim (İslam’ı) kabul etmezse onlardan cizye alın. Fakat kestiklerini yemeyin ve kadınlarıyla evlenmeyin”. (Abdurrazık, İbni Ebi Şeybe)
Bakara suresi 221. Ayette müşriklerin kadınlarıyla evlenmek yasaklanmıştır:
“Müşrik kadınlar mümin olmadıkça onlarla evlenmeyin”.
Ancak iffetli, zina etmeyen mümin veya ehl-i kitaptan olan kadınlarla evlilik caizdir. İffetli mümin erkek zina eden kadınlarla evlenemez. Nur suresi 3. Ayette müminlere zina edenlerle evlenmek haram kılınmıştır. İffetli mümin erkeklerin iffetsiz, zina eden kadınlarla evlenmesi haram olduğu gibi iffetli mümin kadınların iffetsiz, zina eden erkeklerle evlenmesi de haram oldu.
Ancak zina eden kadın tövbe ederse onunla evlenmek caiz olur. Yine zina eden erkek tövbe ederse ona kadın vermek caiz olur. Zira ayette zina eden erkek veya kadın deyince, bu, bir sıfattır. Bunun manası şöyledir; Bu erkek veya bu kadın zina yapmaya devam ediyorlar demektir. Ayette geçtiği gibi onların sıfatı erkek ise “zani” dir ve kadın ise “zaniye” dir.
Kadını dost edinmek veya rızayla da zina etmek kesinlikle haramdır. Bunun manası bir erkek bir kadınla yaşamak istiyorsa nikâh sözleşmesi yapmak gerekir. Erkek ve kadın nikâh sözleşmesi yapılmadan rızayla olsa da beraber yaşamaları kesinlikle haramdır. Evlendiklerine dair şahitler önünde birbirlerine mutabık söz söyleyecekler ve erkek kadına mehri tayin edecektir.
Mehir hem kadının hakkıdır hem de evlenmenin en bariz işaretidir. Nisa suresinde 4. Ayette geçtiği gibi:
“Kadınlara mehirlerini herhangi bir karşılık olmaksızın seve seve verin. Eğer kadınlarınız gönül rızalarıyla mehrin bir kısmını size vermek isterlerse onu afiyetle yiyin”.
Zina edenler veya dost edinenler mehir vermezler. Fuhuş yapanlar yaptıkları zinaya karşı ücret verirler. Zira o kadın kendi vücudunu paraya karşı satıyor. Kim ona para verirse onunla yatar.
Ama evlenen kadın sözleşmede bir hediye olarak kendisine bir sefer için mehir verilir. Erkek onunla her yattığında para vermesi haramdır, zinaya benzerlik olur. Kadının hakkı da yoktur. Zira evlendiği zaman erkeğe kendisiyle her zaman yatma imkânı verir. Nikâh sözleşmeyi bunu gerektirir. Erkek üzerine kadının nafakasını ve evin geçimini temin etme farzı düşer. Zira nikâhtan asıl maksat neslin devamını sağlamak, erkek ve kadının birbirlerine yardım etmesi ve dayanışmasıdır. Bu şekilde hayatlarında sükûnet ve huzuru temin ederler.
Zina ise çirkin bir yoldur, huzursuzluğu getirir ve derin sorunları meydana getirir. İsra suresi 32. Ayette Allah müminleri zinaya yaklaşmaktan sakındırıyor, zira zinanın çirkin bir şey olduğu, bunun yolu ve akıbetinin de kötü olduğunu beyan etmiştir.
Ayette muhsan kadınla evlenmeye cevaz verdi. Muhsan ise iffetli hür kadındır. Cariyelerle evlenmek mekruhtur. Zira bunlar muhsan değildir, bir mal olarak görülür, nikâh sözleşmesi olmadan onun sahibi istediği zaman onunla yatabilir, Nisa suresinde 25. Ayette geçtiği gibi bir Müslümanın hür kadınla evlenmeye gücü yoksa iffetli cariye ile evlenme ruhsatı verildi. Bu cariyeler evlenince, onun maliki olsun başkaları olsun onlarla yatamaz, iffetli olmalıdır, kendini satan veya dost edinen veya zina eden cariye ile evlenmek haramdır. Velisinin veya sahibinin müsaadesiyle onunla nikâh sözleşmeyi yapar ve mehri de tayin edip verilir.
Allah tayyip olanların helal kıldığını buyurunca yiyecekler ve iffetli kadınlardan söz etmiştir. Zira iffetli kadınlar tayyip olanlardandır, temiz ve hoştur. Zira Nur suresinde 26. Ayette şöyle buyurdu:
“ Habis (pis, iffetsiz) kadınlar habis erkeklere, habis erkekler habis kadınlara layıktır, yakışır. Tayyip (temiz ve iffetli) olan kadınlar tayyip olan erkelere, tayyip olan erkekler tayyip olan kadınlara layıktır, yakışır. Bu tayyip olanlar münafıkların ve iftiracıların ithamlarından uzaktır, onlar için mağfiret ve kıymetli rızk vardır”.
Temiz ve iffetli olanlar birbirine layıktır denilince birbirleriyle evlenebilirler demektir. Habisler ise birbirine layıktır. Temiz ve iffetli erkeğin habis kadınla evlenmesi tasavvur edilemez. Temiz ve iffetli kadın habis bir erkekle yaşamaya dayanamaz. Erkeğin habis olduğunu keşfederse onu terk etmesi evla olandır. Allah’a tevekkül edince ilerde ona tayyip olanı nasip eder. Keza erkek habis kadınla evlendiğini keşfederse ondan ayrılsın ve temiz olan kadını arasın. Bu halde Allah ona yardım eder.
“Kim imanı inkâr ederse ameli boşa gider ve ahirette hüsrana uğrayanlardan olur”
Müminler Allahtan korktuklarından dolayı Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e her şey hakkında soruyordu ve tâbi oluyordu. Gerçek müminler böyledir; Allah’ın hükmünü öğrenince ona uyarlar, Maide suresi 50. ayette geçtiği gibi;
Allah’a yakinen (kesin olarak) iman edenler için O’nun hükmünden daha güzel hüküm yoktur, daha güzel hüküm görmezler.
Hucurat suresi 7. Ayette geçtiği gibi;
Allah müminlerin kalplerine imanı yerleştirdi, sevdirdi ve süslü kıldı, küfür, fısık ve Kendisine isyanını kendilerine nefret ettirdi. Bu nedenle yalnız Allah’ın hükmünü severler. Bunlar râşit olanlardır, doğru yolu bulan ve izleyenlerdir.
Lafta müminim diyenler, kalbi hasta olanlar ve münafıklar ise ya, evet! Allah’ın hükmü en güzeldir ama..! deyip amasını çıkarıp değişik bahanelerle meseleyi başka tarafa çevirip haramı işler ve Allah’ın haklarını çiğnerler. Sonra Allah af edici, bağışlayıcıdır deyip kendi kendini kandırmaya başlarlar. Oysa bahaneleri geçerli değildir, azaptan kurtulmazlar. Bunlar Yahudilere benzerler; Bakara suresi 93. Ayette buyurduğu gibi:
“De ki: Eğer mümin iseniz, imanınız size ne kötü şeyler emrediyor!”
Allah’u Teala onlara; imanınız bu mudur? İmanınız böyle kötü şeyleri yapmayı mı emreder?! Siz böyle mümin olduğunuzu mu zannediyorsunuz?! Diyerek çattı.
Bu onlara benzeyen Müslümanlara da intibak eder. Zira demokratik laik kapitalist sistem bir takım Müslümanları etkiledi, dini ve ayetleri işlerine, çıkarlarına ve zevklerine göre çevirmeye başladılar. Bunlar pratikte imanı inkâr ettiler. Bunlar hüsrana uğrayanlardandır. O hüsrana uğrayan Yahudiler ve Hristiyanlarla birliktedirler. Hatta bunlar müminleri terk edip Yahudileri ve Hristiyanları dost edindiler ve onları mümin olarak saymaya başladılar ve gerçek müminlerden daha fazla severler! Gerçek müminlerden nefret etmeye ve kâfirlerin dedikleri gibi Müminleri aşırı ve terörist olarak saymaya başladılar!
Oysa Maide suresinde 51-52. Ayette Allah kesin şekilde Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyi yasaklamıştır. Onları dost edinenler onlardan sayılıp zalim olur, Allah zalimleri hidayete erdirmez. Ancak kalbi hasta olan münafık kimseler onları değişik bahanelerle dost edinirler. Onlardan korunmak isteriz deyip bir bahane uydururlar. Bu asırda kalbi hasta olanlar aynı şeyi söylerler.
Allah’ın hükmüne bile bile ve değişik bahanelerle muhalefet edenler imanı inkâr etmiş olur. Zira Allah’ın hükmünü hafife alır, kendi heva ve hevesine uyar, çıkarını hedef edinir, Allah’ın rızasını gaye edinmez. Bunlar büyük hüsrandadır, Allah’ın çetin azabına müstahak olurlar.