Rusya-Çin İle Amerikan İlişkileri Arasında Olan Şey!
Amerika’nın Rusya ve Çin’e olan düşmanlığı onları o kadar yakınlaştırdı ki neredeyse müttefik oldular ve tüm sorunlarını çözüyorlar ve Batı’ya karşı mücadelede Şanghay ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti) örgütlerine kendi adlarına liderlik etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla ikisi (Rusya-Çin) aralarındaki ilişkileri güçlendirmeye ve aralarında koordinasyonu sağlamak amacıyla cumhurbaşkanı ve bakanlar düzeyinde ziyaret alışverişini yoğunlaştırmaya çalışıyorlar. Nitekim Çin Devlet Başkanı Şi, 21/03/2023’te Rusya’ya yaptığı ziyarette, Rusya Başkanı Putin’in görüşünü onayladığını şu sözlerle ifade etti: “Çünkü biz en büyük iki komşu gücüz ve her düzeyde stratejik ortağız.” Yine 20/12/2023 tarihinde Rusya Başbakanı Mişustin ile yaptığı görüşmede de aynı şeyi tekrarladı ve şunları söyledi: “Çin ile Rusya arasındaki ilişkilerin sürdürülmesi, her iki tarafın da halklarının temel çıkarlarına dayalı olarak yaptığı stratejik bir tercihtir… Bu yüzden üst düzey siyasi ilişkilerinin olumlu etkilerinin sürekli artırılması ve ekonomi, ticaret, enerji ve iletişim alanları ve diğer sektörlerdeki iş birliklerinin derinleştirilmesi gerekiyor.” Yani Amerika’nın onlara yönelik düşmanlığı, ikisi arasındaki ilişkileri daha da güçlendirdi. Nitekim bu ilişki, Rusya’nın Şubat 2022’den bu yana doğu Ukrayna’yı işgal etmesinin ardından güçlendi ve Çin’i Tayvan’ı işgal edip ilhak etmeye teşvik etti.
Vzglyad Gazetesi’nin 12/04/2024 tarihinde yayınladığı gibi Rus Lavrov ve Çinli Wang Yi dışişleri bakanlarının yaptıkları toplantıda bunu şu şekilde vurguladılar: “İkili, ekonomi ve güvenlik alanlarında alternatif uluslararası kurumların inşa edilmesi konusunu ele aldılar ve Batı’nın kendilerine yönelik yaptırımlarıyla mücadele etmek için Şanghay ve BRICS örgütlerinin mekanizmalarını kullanma konusunda anlaştılar.” Ayrıca ikili, “Aynı yönelimdeki diğer ülkelerin katılımıyla Avrasya güvenliği konusunda bir diyalog başlatmaya” karar verdiler. Lavrov, “İki ülke arasındaki ilişkilerin benzeri görülmemiş bir seviyeye ulaştığını ve aralarındaki diyaloğun saygı ve karşılıklı güven ilkelerine dayandığını” söylerken Çinli mevkidaşı ise, Amerika’nın üzerinde çalıştığı ve Avrupa’yı peşinden sürüklediği “çifte çatışma kavramına karşı çifte direniş fikrini” ortaya attı ve kendilerinin, yani Rusya ve Çin’in çok kutuplu bir dünya inşa etmeye çalıştıklarını ve bunun da Amerika’yı rahatsız ettiğini söyledi.
Açıklama ve davranışlarından, stratejik ortaklıklarının Amerikan öncülüğündeki Batı saldırısı karşısında savunma amaçlı olduğu ve ittifak noktasına ulaşmadığı, dolayısıyla bu ortaklık Rusya’nın ihtiyaç duyduğu seviyenin altında kaldığı ve bu nedenle Çin’in, Ukrayna’yı işgalinde Rusya’ya destek vermediği gözlemleniyor. Çünkü Çin, Batı ile karşı karşıya gelmekten korkuyor ve Rusya’nın maruz kaldığı gibi kendisinin de sert yaptırımlara maruz kalmasından ve ticari kazanımlarını kaybetmekten korkuyor. Zira Çin, düşüncesini buna odaklamıştır; dış ve ticari ilişkilerdeki ilkesinden vazgeçmiştir. Dolayısıyla ikisi (Rusya ve Çin), doğrudan Batı’ya karşı Avrupa, Japonya ve Orta Doğu ile birlikte bulundukları Avrasya bölgesindeki varlıklarını ve nüfuz alanlarını savunuyorlar; zira burası, dünyanın en önemli, en tehlikeli ve en büyük bölgelerinden biridir.
Ancak stratejik savunma ortaklıkları tamamen askeri değildir! Zira Çin, Rusya ile yakın bir askeri ilişki geliştirmek ve Rusya’ya askeri sanayisini geliştirmek için gerekli silah ve teknolojiyi, özellikle de elektronik çipleri sağlamak konusunda fazla ileri gitmedi. Aksine bunun en öne çıkan yönü ekonomik yönüdür; zira altyapı ile petrol ve gaz sektörlerinde dev projelerin hayata geçirilmesi için aralarında anlaşmalar imzalandı ve aralarında kendi para birimleri üzerinden gerçekleşen ticaret alışverişi Rusya’nın Batı yaptırımlarının etkilerinden kurtulmasına yardımcı oldu ve bu alışverişin tutarı 200 milyar Dolara ulaştı. Rusya’nın kaybolmasına izin vermediği bir Rus nüfuz alanı olarak kabul edilen Orta Asya bölgesinde aralarındaki ekonomik rekabetin varlığı ve aynı şekilde temkinli bir siyasi yön gözlemleniyor; zira Çin, uluslararası alanda söz sahibi olabilmek için Amerika ile iyi siyasi ilişkileri korumak adına fazla ileri gitmemeye çalışıyor ve Amerika da ortak tatbikatlar şeklinde ortaya çıkan sınırlı askeri yönün yanı sıra tamamen Rusya’nın yanında yer almaması için onu buna ikna etmeye çalışıyor.
Çin, Rusya‘nın Batı‘yla olan sorunlarına karışmak ve onunla karşı karşıya gelmek istemiyor, dolayısıyla onunla iyi ilişkiler sürdürmeye çalışıyor. Bu nedenle Amerika, 15/11/2023‘te San Francisco‘da başkanları Şi ve Biden arasında yapılan zirvede Çin ile “üst düzey askeri görüşmeleri eşitlik ve saygı temelinde sürdürme” konusunda anlaştı ve Çin‘in askeri ilerlemesinin boyutunu görebilmek için bunda ısrar etti. “Yapay zeka konusunda ikili hükümet görüşmeleri yapılması” konusunda anlaştılar. Şi Biden’e şunları söyledi: “Çin, Amerika’yı geçmeye ya da onu ortadan kaldırmaya çalışmıyor; Amerika da Çin’i bastırmaya ya da kontrol altına almaya çalışmamalıdır.” Oysa 2022 yılında Amerika, Çin’in üstünlüğüne karşı koymaya ve Hint-Pasifik bölgesinde ona meydan okumaya öncelik veren bir ulusal güvenlik stratejisini duyurmuştu. Dolayısıyla Amerika, Çin nüfuzunu kuşatmak ve oradaki nüfuzunu güçlendirmek için bu bölgede ittifaklar kurmuştur.
Amerika, bu iki ülkeyle kendi bölgesel alanlarında rekabet etmekte olup kendi bölgesi bile olsa hiçbir ülkenin hiçbir bölgede nüfuz hakkına sahip olduğunu düşünmüyor ve tüm dünyada ve her bölgedeki nüfuz hakkının kendi tekelinde olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla Amerika, kendini dünyanın lideri olarak görüyor ve sanki hisselerin çoğunluğu kendi elinde olan bir anonim şirket ve hisselerin çoğunluğuna sahip olup bir şirketi yönetiyormuş gibi her şeyi denetlemek istiyor ve her alanda herkese kendi hegemonyasını ve politikalarını dayatıyor. Yani dünyanın birinci ülkesi tahtına çöreklenmiş olup kendisiyle rekabet eden veya kendisini yerinden etmeye çalışan büyük bir ülkenin varlığını kabul etmiyor! Dolayısıyla bu gerçeğin farkına varılması gerekiyor; çünkü Amerika’nın Müslüman ülkelerine yönelik politikası bu olup orada derin bir düşünceye, sahih bir iradeye ve ona teslim olup fedakârlık yapmaya hazır olmayanlar vardır.
Amerika, Çin ile ne kadar anlaşma yaparsa yapsın, Şi‘nin Biden‘e şikâyet ettiği ve Amerika‘nın Çin‘i kontrol altına almak için çalışmamasını istediği gibi aynı zamanda Çin’in güçlerini baltalamaya ve genişlemesini sınırlamaya çalışıyor; çünkü o, yani Amerika, Sovyetler Birliği ile olduğu gibi kendisine bir rakip istemiyor; zira onunla birtakım anlaşmalar yapmış, onu devirmek için çeşitli yollarla güçlerini baltalamaya çalışmıştır ki bu da, 1991‘deki düşüşünde etkili bir faktör olmuştur. Aynı şekilde Atlantik’teki müttefikleriyle, özellikle de Avrupa Birliği’yle birlikte çalışmaktadır. Şu anda Çin ile yaptığı da budur; zira Çin’in bir parçası olan Tayvan’la ilgili anlaşma yapıp Tayvan’ın gücünü güçlendirerek ve Çin’e ilhakını engelleyerek onu zayıflatmaya çalışıyor. Bu nedenle ABD Temsilciler Meclisi, 20/04/2024’te Çin’e karşı denizaltı geliştirmeyle ilgili Tayvan’a 8 milyar Dolar değerinde yeni bir askeri yardım planını oylamıştır. Ayrıca Çin’in elektronik çip üretme yeteneklerini baltalamaya çalışıyor; zira modern makinelerin ihracatına kısıtlamalar getirerek Çin’i bu alanda ilerlemekten mahrum edip onu 8 yıl geride bırakmıştır. Ayrıca Hindistan’ı ona karşı kışkırtıyor ve Japonya’nın Çin’e karşı savunma stratejisini değiştirmesine izin veriyor.
Amerika açısından anlaşmalar, bir başkasını kontrol altına almanın bir yolu olup çıkarları için gerekli gördüğünde ya onu hızla veto eder ya da etrafını sarmalar; dolayısıyla Amerika, hiçbir ahit ve anlaşma tanımaz. Yani Amerika, Rusya, Çin ve Avrupa, kendi aralarında çatışan şer güçlerdir. Bu yüzden dünyanın iyi bir devlete ihtiyacı vardır; bu ise dünyayı bu kâfir ülkelerin şerlerinden kurtaracak olan İslam Devleti’dir.
Esad Mansur