Blinken’ın Bölgeye Yönelik Yedinci Ziyareti ve Gazze Hakkındaki Müzakereler!
Bizler, ona olan güvenimiz azalmasa da azim ümmetimizin başına gelenlerin acısını çekiyoruz; zira o, hayırlı bir ümmettir. Peki, Yahudiliğiyle övünen bir bakanın, bizim ümmetin başındaki liderleri yönetmesine ne demeli. Nitekim biz onları haddi aşan liderler olarak görüyoruz. Zira bu liderler, terörizmle, aşırıcılıkla ve antisemitizmle suçlanacaklar diye İslam ile alakaları olduğunu göstermekten bile utanan Ruveybidalardır! Dolayısıyla Amerika’nın liderlik ettiği küresel sistemle birlikte hareket ettiklerini göstermeleri için Amerika onlara, sadece şunları telaffuz etmelerini dikte etmiştir: “Uluslararası kanunun ve uluslararası kararların uygulanmasını talep ediyoruz”, “Uluslararası toplumun ve BM Güvenlik Konseyi‘nin harekete geçmesini talep ediyoruz” ve “Amerika’nın baskı yapmasını talep ediyoruz…” Böylece Amerika’nın emirlerini yerine getiriyorlar ve yasakladığını yapmaktan kaçınıyorlar. Nitekim Amerika onlardan taviz vermelerini istiyor onlar da taviz veriyorlar, onlardan Gazze’deki silahlı örgütlerin temsilcilerine baskı yapmaları istiyor onlar da hemen yerine getiriyorlar. Zira Amerika, Yahudi varlığının çıkarlarını gözetiyor, onu memnun etmek için çalışıyor ve sonsuza dek Batı’nın yeni Haçlı emirliği olarak kalması için ona güvenliğini, desteğini ve korumayı taahhüt ediyor! Varlığın liderleri de bunu biliyorlar ve onlar da biz Batılı değerleri savunuyoruz diyorlar. Yani onlara şımarık çocuk muamelesi yapılıyor. Bu yüzden varlığın liderleri kibir ve gururlarını artırıyor ve Refah’ı işgal etmekle ve Gazze’de öldürdüklerinden on binlerce fazlasını öldürmekle tehdit ediyorlar; dolayısıyla Müslümanların kanına doymuyorlar.
Bakan Blinken, Yahudilerin Gazze’ye yönelik saldırısından bu yana 29/04 ve 01/05/2024 tarihleri arasında Suudi Arabistan’ı da kapsayacak şekilde yedinci turunu gerçekleştirdi ve Suudi Arabistan’ın Veliaht Prensi Bin Selman ile görüştü ve Riyad’da düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu’nda konuştu ve şöyle dedi: “Amerika ve Suudi Arabistan, Suudi Arabistan ile “İsrail” arasında normalleşme anlaşması yapılması yönünde son birkaç aydır kapsamlı çalışmalar yürütüyor; bu ise Washington’un Riyad için ikili savunma ve güvenlik taahhütlerinin yanı sıra iki ülke arasındaki nükleer işbirliği konusunda anlaşmalar yapılmasını içeren bir anlaşmadır… Anlaşmanın ABD-Suudi bileşenler tarafından tamamlanmaya çok yakın olması muhtemeldir.” Ve şöyle ekledi: “Normalleşmeyi ilerletmek için iki şeye ihtiyaç vardır: Gazze’de sükûnet ve Filistin devletine giden güvenilir bir yol.” Bu da Yahudi varlığını kendi taleplerini karşılamaya ikna etmek içindir. Bu, Suudi Arabistan’la normalleşme yoluyla Yahudi varlığının Hamas’la rehine anlaşmasına onay vermesini satın almak istediği anlamına geliyor ve buna da yaklaşmış görünüyor.
03/05/2024‘te Axios sitesi, Amerikalı yetkililerden şunu bildirdi: “Başkan Biden, başkanlık seçimleri öncesinde ana destekçilerinin sert eleştirileri nedeniyle rehineler konusunda anlaşmaya varılmasına ve Gazze’de ateşkes sağlanmasına şahsen katılıyor.” Bu nedenle anlaşmaya varılması yönündeki baskıyı artırmak üzere bir Hamas heyetinin gelişiyle aynı zamana denk gelecek şekilde Dışişleri Bakanını ve ardından da istihbarat direktörü Burns‘ü Kahire‘de devam eden görüşmelere katılması için gönderdi.
Katar heyeti, görüşmelere katılmak için Kahire’ye geldi; zira şu anda Katar‘ın arabuluculuğu vazgeçilmez görünüyor. Bu da Dışişleri Bakanı Abdurrahman Al Sani’nin 17/04/2024’te, “Bazı politikacıların seçim kampanyaları uğruna Katar’ın rolüne hakaret ederek siyasi girişimde bulunmalarını” kınayarak arabuluculuğu durdurmakla tehdit etmesinden sonra gerçekleşti; demokrat bir Amerikan temsilcisinin, Netanyahu’nun, Katar‘ın Hamas‘ı desteklediği ve rehineleri serbest bırakması için yeterince baskı yapmadığı yönündeki eleştirisiyle tutarlı olarak ülkesinin Katar‘la ilişkilerini gözden geçirmesi yönündeki talebine dikkat çekti; Netanyahu’yu eleştirerek şöyle dedi: “Arabulucunun rolü sınırlıdır ve bizzat tarafların kendisinden kaçındığı şeyleri sunamaz.” Zaten 2012’de Katar’dan, Hamas’ın liderliğine kucak açmasını ve Doha’da bir siyasi ofis kurmasını, gerektiğinde bunu Hamas‘a baskı yapmak için kullanmasını isteyen bizzat Amerika’ydı; nitekim bunun, Amerika’nın kendisinden Taliban Hareketi ile birlikte bir rol almasını talep etmesi, bunun üzerine 2023 yılında hareket için bir ofis açması ve bunu da hareketle bir anlaşmaya varmak, sonra da Afganistan’dan geri çekilmek için kullanması gibi olduğu, eski Dışişleri Bakanı Hamed ve mevcut Prensi Temim tarafından ortaya çıkarılmıştır.
Blinken Ürdün’ü de ziyaret etti ve Batı ve Yahudi yanlısı kralıyla görüştü; zira Ürdün, Gazze’ye yardım nakletme istasyonu ve aynı zamanda Yahudi varlığı için bir savunma hattı olarak görülüyor ki bu, İran füzelerine karşı mücadelede teyit edilmiştir. Nitekim onun son durağı Yahudi varlığı oldu, Yahudi varlığının liderleriyle bir araya gelerek onlara Suudi Arabistan’ın normalleşmeyi kabul ettiğini ve bunun bedelinin ise Gazze konusunda anlaşmaya varmak ve Refah’a saldırmamak olduğunu söyledi ve onlardan, “Refah’a girme kararından önce net bir plan sunmaları gerektiğini” talep etti. Zira Amerika, Yahudi varlığının Refah’a girip yeni katliamlar işlemesinin, içeride öğrenci protestoları ve yönetimine yakın olanların eleştirileriyle temsil edilen daha güçlü tepkilere ve uluslararası kamuoyunun ise kendisini katliamlara suç ortaklığı yapmakla suçlamasına yol açmasından korkuyor. Nitekim varlığın Cumhurbaşkanı Herzog ve savaş hükümetiyle yaptığı görüşmede şunları söyledi: “Şu ana kadar anlaşmaya varılamamasının sorumlusu Hamas’tır ve ateşkes için şu anda ileri sürülen çok iyi teklifi kabul etmesi gerekiyor.” Böylece Gazze’deki savaşın durmasına yönelik anlaşmayı kabul etmesi için Yahudi varlığını razı etmek istiyor.
Bunun nedeni ise başkanlık seçimlerinin yaklaşması, Demokrat Parti’nin çok sayıda taraftar kaybetmesi ve özellikle rakip Cumhuriyetçi partinin bu kartı kullanması nedeniyle Yahudilerin ve onların destekçilerinin oylarına ihtiyaç duymasıdır; zira birçok Amerikalı, Ortadoğu’daki ana üsleri olması ve İslam’a ve Müslümanlara düşman olmasından dolayı Yahudi varlığını dini nedenlerden dolayı destekliyor; dolayısıyla başkanlık seçimlerini ve bölgedeki çıkarlarını etkilemediği sürece Gazze’de on binlerce Müslümanın öldürülmesinin Amerika açısından bir zararı olmadığı bilinmektedir. Zira Irak ve Afganistan’da milyonlarca insanı öldürüp yaraladı ve ajanı Beşar Esad’ı korumak için Suriye halkını öldürmeleri amacıyla rejimin, İran ve yandaşlarının ve Rusya’nın elini serbest bırakarak Suriye’de de aynı şeyin olmasına izin verdi. Bazı politikacıların bazı dönüşümleri dikkate alması, onlardan bazılarının onun istifa etmesini açıklaması, bir grup Amerikalı gencin Yahudi varlığına karşı olması ve onun suçlarına tahammül edememesi, varlığın liderlerini endişelendirdi; çünkü böyle bir şey ilk kez meydana geliyordu.
Mısır, Gazze’ye komşu olması, Gazze halkının geçiminin yanı sıra giriş çıkışlarını kontrol etmesi ve Yahudi varlığını hoşnut etmek için onlar üzerindeki kontrolünü sıkılaştırması nedeniyle etkili bir role sahiptir; çünkü Mısır, Amerika’nın gözetiminde Yahudi varlığı ile bir barış anlaşması imzalamıştır. Bu yüzden Yahudi varlığı, Mısır’ı etkisiz hale getirmek ve ondan gelebilecek potansiyel tehditleri önlemek için bu anlaşmanın devam etmesi konusuna oldukça hırs göstermektedir. Bu şekilde Hamas ve Yahudi varlığı üzerinde etkili bir rol oynayabilir. Bu nedenle Mısırlı arabulucu, Katar’ın katılımı ve Amerika’nın gözetiminde iki taraf arasında aktif bir rol oynuyor ve Gazze halkının kendi halkı olduğunu, onlara yardım etmesi gerektiğini, gaspçı Yahudilerin düşmanları olduğunu ve onlara karşı savaş ilan edilmesi gerektiğini hesaba katmıyor.
Böylece Amerikan başkanının doğrudan müdahalesinin ardından bir anlaşmaya varılması için bu taraflar arasındaki nihai görüşmeler 04/05/2024 günü Kahire’de başladı; zira Amerikan başkanı, bunun zemininin hazırlanması için Dışişleri Bakanını gönderdiği gibi bununla ilgilenmesi için de istihbarat şefini gönderdi ve tüm ağırlığını bu işin tamamlanmasına verdi; çünkü Gazze’deki durumun bu şekilde devam etmesi ve Yahudilerin Refah’ı işgal etme tehditleri Amerikan başkanının başkanlık kaderini etkiliyor ki bu yüzden sanki bu kez anlaşmaya varılacakmış gibi görünüyor. Maalesef Hamas taviz vermeye ve iki devletli çözümü kabul etmeye hazırdır ve bu, tüm bu fedakârlıklardan sonra büyük bir felakettir. Ancak bu bizim cesaretimizi kırmamalı, aksine Nübüvvet Minhacı üzere Hilafeti kurmaktan başka bir çözümün olmadığına dair güvenimizi artırmalıdır.
Esad Mansur