– 16 –

Eski şeriat ve metotların neshedilmesi,

Ümmetlerin tarifi ve farklılığı,

Bir kısım hükümleri uygulamakta taviz göstermek,

Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin cezası

İnsanların arzularına tabi olmasının tehlikesi,

Çoğunluğun hükmünün batıl olması

Hayırlı işlerde yarış yapılması,

Yegâne güzel hükmün Allah’ın hükmünün olması,

Allah’ın hükmünün tersi cahiliye hükmü

Yakini ve yüzeysel iman

وَاَنۡزَلۡنَاۤ اِلَيۡكَ الۡكِتٰبَ بِالۡحَـقِّ مُصَدِّقًا لِّمَا بَيۡنَ يَدَيۡهِ مِنَ الۡكِتٰبِ وَمُهَيۡمِنًا عَلَيۡهِ‌ فَاحۡكُمۡ بَيۡنَهُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعۡ اَهۡوَآءَهُمۡ عَمَّا جَآءَكَ مِنَ الۡحَـقِّ‌ؕ لِكُلٍّ جَعَلۡنَا مِنۡكُمۡ شِرۡعَةً وَّمِنۡهَاجًا ‌ؕ وَلَوۡ شَآءَ اللّٰهُ لَجَـعَلَـكُمۡ اُمَّةً وَّاحِدَةً وَّلٰـكِنۡ لِّيَبۡلُوَكُمۡ فِىۡ مَاۤ اٰتٰٮكُمۡ فَاسۡتَبِقُوا الۡخَـيۡـرٰتِ‌ؕ اِلَى اللّٰهِ مَرۡجِعُكُمۡ جَمِيۡعًا فَيُنَبِّئُكُمۡ بِمَا كُنۡتُمۡ فِيۡهِ تَخۡتَلِفُوۡنَۙ‏ ﴿۴۸﴾  وَاَنِ احۡكُمۡ بَيۡنَهُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ وَلَا تَتَّبِعۡ اَهۡوَآءَهُمۡ وَاحۡذَرۡهُمۡ اَنۡ يَّفۡتِنُوۡكَ عَنۡۢ بَعۡضِ مَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ اِلَيۡكَ‌ؕ فَاِنۡ تَوَلَّوۡا فَاعۡلَمۡ اَنَّمَا يُرِيۡدُ اللّٰهُ اَنۡ يُّصِيۡبَهُمۡ بِبَـعۡضِ ذُنُوۡبِهِمۡ‌ؕ وَاِنَّ كَثِيۡرًا مِّنَ النَّاسِ لَفٰسِقُوۡنَ‏ ﴿۴۹﴾  اَفَحُكۡمَ الۡجَـاهِلِيَّةِ يَـبۡغُوۡنَ‌ؕ وَمَنۡ اَحۡسَنُ مِنَ اللّٰهِ حُكۡمًا لِّـقَوۡمٍ يُّوۡقِنُوۡنَ﴿۵۰﴾ 

“ Sana, bu Kitabı hakla indirdik, daha önce indirilen kitapları tasdik eder ve onlara egemen olur. Öyleyse onların arasında Allah’ın indirdikleriyle hükmet, hakkı terk edip onların heva ve heveslerine uyma. Sizden her biriniz (Resul) için bir şeriat ve bir metot kıldık. Allah isteseydi hepinizi tek ümmet yapardı. Fakat size verdiği (şeriat ve metot) ile denemek ister. Öyleyse hayırlı işleri yapmada birbirinizle yarışın. Nihayet, dönüşünüz Allah’ın yanınadır. Üzerinde ihtilaf ettiğiniz konularda size haber verecektir” (48)

(tekrar emrediyoruz) Onların arasında Allah’ın indirdikleriyle hükmet, hakkı terk edip onların heva ve heveslerine uyma. Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın. Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları bir musibete uğratmak istiyor. Muhakkak ki insanların çoğu fasıktır” (49)

“Yoksa onlar cahiliye hükmü mü istiyorlar?! Yakinen, kesin olarak, iman etmiş kavim (insanlar) için Allah’ın hükmünden daha güzel hüküm mü var?!” (50)

Bu ayetlerde şu konular ve hakikatler beyan edilmektedir:

  1. Kuran daha önce indirilen kitapları tasdik eder,

Kuran daha önce Allah’ın indirdiği kitaplar ve sayfaları tasdik eder, bunların Allah tarafından indirildiğini açıklayıp doğrular. Tevrat, İncil, Zebur, İbrahim’in sayfaları ve diğer Rasul ve nebilere vahyettiği hakkında bilgi verdi. Bütün detayları açıklamamışsa da birer örnekler gösterdi. Kitaplarda geçen veya nebilerin kavimlerine emrettikleri şeylerin önemli noktaları izah edildi. Onların dönemlerinde halklarının yaptıkları kötülükler gösterilir. Lut kavmi en pis iş olan eşcinsellik, Medyen kavmi terazide eşitlik yapılmaması, Mısır’da Firavun döneminde sihirbazlığın yayılması, insanların köle gibi çalıştırılması ve ezilmesi vs.

  • Kuran’ın diğer kitaplara egemen olmasının manası onların ahkâmını kaldırmasıdır. Bunu pekiştiren “onlara egemen olur” ifadesinden hemen sonra “onların arasında Allah’ın indirdikleriyle hükmet” emrinin geçmesidir. Öyleyse eski şeriatlarla hüküm edilmez. Kuran eski kitapların var olduğunu doğrular, fakat bu kitaplarla amel edilmez. Misal olarak, Ali-İmran suresi 50. Ayette geçtiği gibi

“İncil Tevrat’ı tasdik eder ve Tevrat’ın bir kısım hükümlerini nesheder”. Ama Kuran Tevrat, İncil ve sair kitapları nesheder. Bunlara inananların Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e iman etmeleri ve tâbi olmalarını ve yalnız İslam şeriatına uymakla emredildiler. Araf suresi 157. Ayette açık ve net şekilde beyan edilmiştir. Birçok ayette de vurgulanmıştır. Hatta Tevbe suresi 29. Ayette cizye verinceye kadar onlarla savaşmaya emredildiler. Bu şekilde İslam şeriatı eski şeriatları kaldırmıştır ve yalnız bu şeriatla hüküm edilir.  

  • Yalnız Allah’ın indirdikleriyle hükmedilir:

Daha önceki ayetlerde Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyenlerin kâfir, zalim ve fasık oldukları bildirilmiştir. Bu ayetler hem eski din sahipleri hem de Müslümanları kapsamıştır. Bundan sonra eski şeriatların neshedildiği ve yalnız Kuran’la amel edildiği bildirilmiştir. Öyleyse sadece Kuran’la hükmedilmelidir. “onların arasında Allah’ın indirdikleriyle hükmet”. Ayetin nüzul sebebinde Yahudiler kastedildi: “Onların heva ve heveslerine uyma ve Allah’ın indirdikleriyle hükmet”. Çünkü Maide suresi 42. Ayette “Eğer sana gelirlerse onlar arasında hükmet veya yüz çevir” diye Resule muhayyerlik verilmiştir. Zira onlar İslam devletinin otoritesi altında yaşamıyorlardı. Onlar başka yerlerde yaşıyorlardı; Hayber, Nadir oğulları ve Kureyza oğullarıdır.  Fakat bu ayette muhayyerlik kaldırılıp gelirlerse muhakkak onlar arasında Resul hüküm verecektir. Sebebi nüzul Yahudiler ise de ayet kapsamlıdır, bütün insanlar arasında Allah’ın indirdikleri ile hükmetmek elzemdir. Nitekim İslam şeriatı bütün şeriatları kaldırmıştır. Müslümanlar arasında İslam’la hükmetmek bab-ı evladır. Ayrıca iman bunu gerektirir ve direk yüzlerce ayet şeriatı uygulamak için Müslümanlara kesin şekilde hitap eder: Cihad edin, hırsızın elini kesin, zina edeni kırbaçlayın, katili öldürün, faizi yemeyin, namazı kılın, zekatı verin, oruç tutun…vs, bütün bu hükümlerin uygulanmasını emreden, kontrol eden ve uymayanlara ceza veren İslam devletinin ilk başkanı Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’den sonra Halifelerdir.

Yöneticilerin Allah’ın indirdikleriyle hükmetmesi farzdır, hükmetmezlerse indirilip cezalandırılırlar. Eğer inanmadıkları için uygulamamışlarsa kelleri vurulur. Eğer inandıkları halde uygulamamışlarsa ağır hapis cezasına çarptırılırlar. Hilafet devletinde Mezalim mahkemesi onları yargılar. Eğer bu yöneticiler baş kaldırırlarsa onlarla ümmet savaşır. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: 

«إِنَّهُ يُسْتَعْمَلُ عَلَيْكُمْ أُمَرَاءُ فَتَعْرِفُونَ وَتُنْكِرُونَ فَمَنْ كَرِهَ فَقَدْ بَرِئَ وَمَنْ أَنْكَرَ فَقَدْ سَلِمَ وَلَكِنْ مَنْ رَضِيَ وَتَابَعَ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ أَلَا نُقَاتِلُهُمْ قَالَ لَا مَا صَلَّوْا». صحيح مسلم

“ Öyle (münkeri işleyen) yöneticiler olacak ki,  (onların yaptıkları münkeri) (sizden bu münkeri) tanıyan olacak ve inkâr eden çıkacaktır, kim (bunun münker olduğunu) tanırsa ber’i olur, kim (bu mükeri) reddederse kurtulur. Fakat kim buna rıza gösterirse ve tabi olursa müstesnadır (ber’i veya kurtulan değildir). (Sahabeler) dediler ki: onlarla (münkeri işleyen yöneticilerle) savaşalım mı? Resulullah: hayır, ancak salatı ikame etmedikleri (İslam’ı uygulamadıkları) haldedir”. (Müslim).

Salat Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeye dair bir kinayedir. Zira eğer yöneticiler Allah’ın indirdikleriyle hükmederken kötülük veya haksızlık yaparlarsa sözle onlara karşı çıkılır, muhasebe edilir ve düzeltilmeye çalışılır. Onların amellerinden nefret gösterirlerse suçsuz olur, onları reddedip düzeltmeye çalışanlar kurtuluşa ererler. Fakat onlara rıza gösterip uyanlar onlarla beraber cehennemde azap görürler. Fakat bu yöneticiler küfür ahkâmıyla yönetmeye başlarlarsa haramları serbest bırakırlarsa onlarla silahla savaşılır. Mezalim Mahkemesi kararına uyarlarsa buna gerek kalmaz, onları yönetimden indirip cezalandırır. Eğer Hilafet devleti yoksa bu devleti kurmak için kılıçla değil fikri ve siyasi mücadele yapılmalıdır. Ümmetin gücüyle ve nusretiyle küfür sistemi kaldırılır ve yöneticileri aşağıya indirip cezalandırılır.

  • Her Resulün ayrı şeriat ve metodu vardır:

Bu ayette Allah her Resule ayrı şeriat ve metot vahyetmiştir. Müslümanlar sadece Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şeriatını uygulamalı ve metodunu izlemelidir. Bununla ilgili ayetler çoktur ve muhkemdir. Örnekler şöyledir: Nisa Suresi 61. Ayette “Allah’ın indirdiğinden ve Resulün hükmünden yüz çevirenler münafıktır”. Nisa Suresi 80 “Resule itaat eden Allah’a itaat etmiş olur”. Tövbe suresi 29. Ayette “Allah’a ve ahiret gününe inanmayanlarla, Allah’ın ve Resul’ünün haram kıldıklarını haram kılmayanlarla ve hak din olan İslâm’ı din olarak kabul etmeyen kendilerine kitap verilenlerle savaşın” diye emreder. Bunun manası sadece İslam şeriatı geçerlidir, bunun dışındakiler geçersizdir. İslam’ı hâkim kılmak için savaşılmalıdır. Ahzab Suresi 21. ayette “Sizin için, Allah’ın (rızasını) ve ahireti isteyenler ve Allah’ı çokça anmaya çalışanlar için Allah’ın Resul’ünde güzel bir örnek vardır”. Necim suresi 1-4. Ayette; Resul sapmaz, şaşmaz, kendisine vahyedilir. Haşr suresi 7. Ayet: Resulün getirdiğine uymak ve nehiylerinden vazgeçmekle Müslümanlar emredildi. Nahl suresi 44. “Resul Kuran’ı beyan eder” bunun manası: Genel hükümlere tahsis, mutlak hükümlere kayıt, mücmel hükümlere tafsilat ve asıl hükümlere feri hüküm getirir, yeni hükümler de gösterir. Bu şekilde Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in sünneti Allah’ın vahyettiği şeydir, indirdiklerini açıklar. Ona uymak şarttır. Bundan dolayı Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şeriatı ve metodu Kuran ve sünnette açıklanmıştır. Sadece buna uyulur, bunu terk edip eski şeriatlara veya başka sistemlere uymak, Allaha isyan ve İslam itikatlarına apaçık muhalefettir. Daha doğrusu daha önce kendilerine kitap verilenler İslam şeriatına ve metoduna tabi olmalıdır, yoksa diğerleri ile savaşıldığı gibi onlarla da savaşılır.

  • Ümmetlerin farklığıdır:

Allah isteseydi Âdem a.s’dan Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e kadar tek şeriat ve tek metod kılardı. Bu şekilde bütün insanlar tek ümmet olurdu. Fakat farklı şeriat ve metot olunca farklı ümmetler olur. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in ümmeti ise onun şeriatına ve metoduna tabi olmalıdır. Bu ayette ümmetlerin farklılığı şeriat ve metotla belirlenir. Öyleyse İslam ümmeti; İslam akidesine inanmakla birlikte Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in şeriatına ve metoduna tabi olan kimselerden oluşur.      

  • Müminlerin hayırlı işlerde yarışması:

Allah’ın indirdiği bütün kitaplarda akide ve gönderdiği bütün peygamberlerin akidesi birdir. İslam akidesidir. Şirksiz Allah’a iman etmek ve kulluk etmek, Muhammed’in resullüğüne iman etmek ve tabi olmak, daha önceki Resul ve nebilere, kendilerine verilen kitaplara da iman etmek, kıyamet günü, haşır ve neşir, hesap, cennet, cehennem, ahiretle ilgili her hususa iman etmek, meleklere ve Kuranda sair akaide iman etmektir. İman edenler hayırlı işler olan Allah’ın emirlerini uygulamaya koşarlar, kim daha önce ve daha fazla ve daha güzel amel yapar diye yarışırlar. Çünkü Allah’ın rızasını kazanmada, diğerlerden önce cennete girmek ve orada daha üstün dereceye tırmanmak için birbirlerini geçmeye çalışırlar. Al-i İmran suresi 133, Hadid suresi 21, Tövbe suresi 100, Müminun suresi 61,  Vakıa suresi 10 ve Mutaffifin suresi 26. Ayetlerde cennete girmek için koşanlar ve yarışanları över.

İnsanlar dünyayı kazanmaya koşar ve birbirleriyle yarışırlar. İslam Müminlerin dünyayı kazanmaya çalışmalarını yasaklamadı, fakat ahireti kazanmaya çalışmalarını emretti, daha ziyade birbirlerini geçmek için çalışmalarını emretmiştir.  

Hadid suresi 28. Ayette açıklandığı gibi eğer ehl-i Kitap’tan mümin olanlar Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e inanırlarsa, şeriatına ve metoduna tabi olurlarsa iki kat sevap alırlar. Eski imanlarının sevabını aldıkları gibi Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e ve getirdiğine inandıkları için bir sevap alırlar. Onlar tevhit akidesinde kalıp İslam’a girerlerse iki kat sevap alırlar. Fakat şirk koşmuşlarsa, sonra İslam’a girerlerse iki kat sevap almazlar. Sadece İslam’a girişleri için bir kat sevap alırlar. Tabiki İslam’a girdikten sonra herhangi bir Müslüman gibi daha fazla salih amel, hayırlı iş yaparlarsa sevapları artar ve katlanır.   

  • İnsanların arzularına tabi olunmaz:

Din insanların heva ve heveslerine göre indirilmedi. İnsanları denemek için indirildi. Kim tabi olur kim tabi olmaz diye. İnsanlar Allah’a kulluk etmek için yaratılmışlar. Allah’ın emrine uymak bir ibadettir. Zira ayette “Fakat size verdiği (şeriat ve metot) ile denemek ister” ifadesi geçti. Bunun neticesi ya cennet ya cehennemdir. Eski kavimler şeriatlarına uyup uymadıklarından denendi. Misal olarak, Musa’nın şeriatında İsrail oğullarına Cumartesi günü çalışmak yasaklanmıştır. Bunu bozanlar cezalandırıldı. Bununla denendiler. İslam şeriatında böyle bir hüküm yoktur, Müslüman her gün çalışır, sadece namaz vaktinde işi durdurur, ibadetini bitirdikten sonra işe döner. Namaz kılmayanlara ağır ceza verilir. Fakat Musa’nın şeriatı neshedildiği gibi bu yasaklık kalmadı, herkes İslam’a uyacaktır. İslam devletinde yaşayan Yahudilerden memurlar daireye ve öğrenciler okula giderler. Hıristiyanlar da onlardan memur varsa Pazar günü daireye giderler ve öğrenciler okula giderler.

Eğer insanların heva ve heveslerine uyulacaksa dinin ve Resullerin gelişine gerek kalmaz. Küfür olan demokrasideki gibi insanlar kendi arzularına göre kanun çıkarırlar. Arzuları değişken olduğu için sürekli kanunlarını değiştirirler. Fakat din Allah’ın emridir, sabittir, değişmez. İnsanlar ve arzuları ona uydurulur, zorlanır. Bu nedenle Allah insanların arzularına uymaktan nehyettiği gibi Allah’ın emrine uyma ve onu uygula emri geldi.   

  • Onun bir kısım hükümleri bile terk edilmez, taviz gösterilmez:

 “Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni saptırmalarından sakın”. Bunun manası şeriatın bütün hükümleriyle hükmetmek farzdır. Bir hüküm dahi terk edilmez; bu ayette taviz göstermek yasaklanmaktadır. Eğer biri İslam’ı peyderpey getireceğim diye iddia edip küfür yönetimine katılırsa büyük haram işlemiş ve büyük taviz göstermiş olur. Çünkü Müslüman yönetime geçince İslam’dan bir hüküm dahi ihmal edemez. Allah nusret ehliyle kendi Resulüne iktidar verince bu ayeti indirdi. Bundan dolayı Mekke’deyken Kureyş onu iktidara getirmeyi arzu ettiler, fakat kendilerine ait küfür sistemlerine uymasını istediler. İsra suresi 73-74. Ayetlerde Allah onu bundan nehyetti ve ona sebatlık verdi.

  • Onunla hükmetmeyenlerin cezası başlarına musibet gelmesidir.

“Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları bir musibete uğratmak istiyor”. Müslümanlar Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen yöneticileri seçerlerse ceza olarak başlarına musibet arkasına musibet gelir. Ahirette cezaları vardır. Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek üzere Hilafet devleti kurmaya çalışanlar ise Allah indinde makbuldür, cennetliktir. Nihayet sabrettikleri ve mücadele ettiklerine mukabil er geç onlara nusreti sağlayıp imkân ve devlet verir. Başlarına gelen musibet ceza değil kefarettir, buna rağmen mutluluğu hissederler, huzur içindedirler.   

  1. Çoğunluk meselesi: Allah

“Muhakkak ki insanların çoğu fasıktır” diye bildirmiştir. Çünkü arzularına, heva ve heveslerine uymak isterler. Heva ve heveslerini ilah edinirler (Furkan 43 ve Casiye 23). Allah’ın emirlerine uyanlar ve onun nehiylerinden vazgeçenler, takva sahipleri ise azınlıktır. Yusuf suresi 103. Ayette “iman etmeleri için ne kadar özen göstersen de insanların çoğu mümin olmazlar” diye buyurmuştur. Maide 100. ayette beyan edildiği gibi “Pislerin çok olması insanı kandırır, bu çokluk seni kandırmasın, bunlar temiz olanlarla eşit olamaz. Ey akıl sahipleri Allah’tan korkun, takva sahibi olun ki felaha kavuşasınız: Allah’ın rızasını ve cennetini kazanasınız”. Enam suresi 116. Ayet “İnsanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna tabi olurlar ve hem tahmin ederler”. Akideleri kesin değildir, zanni şeylere inanıp şaşkınlık içinde kalırlar. Oysa akide kesin delille ve kesin delaletle alınır. Allah’ın yolundan saparlar ve diğerlerini saptırırlar, arzularına, heva ve heveslerine uyarlar, sadece çıkarlarını düşünürler. Bu nedenle hak ve doğruluk çoğunlukla tanınmaz ve bundan alınmaz. Kuran ve sünnetle tanınır ve sadece bundan alınır, ancak bu iki kaynakla hükmedilir. Bundan dolayı çoğunluğa dayalı demokrasi batıldır.

  1. Allah’ın hükmü dışında bütün hükümler cahiliyedir:

Eğer Allah’ın hükmünü istemiyorlarsa hükmü istiyorlar? Ayet buna direk cevap veriyor: “cahiliye hükmünü mü istiyorlar?”. Allah’ın hükmü dışında her hüküm cahiliyedir diye cevap vermiştir. Nisa suresi 60-61. Ayette Allah’ın hükmü dışındaki hükümler tağututr, aşırı sapıklık, şeytanın hükmüdür diye beyan edildi. Müminim diye iddia eden münafıklar Allah’ın hükmünden yüz çevirir, tağut olan beşeri hükme uyarlar.

  1. “Allah’ın hükmünün yegâne güzel hüküm olması”:

Nasıl böyle olmayacak? Aklen insanları, içgüdülerini ve uzvi ihtiyaçlarını yaratan Allah’tan daha güzel hüküm ve fikir ortaya atan olabilir mi?! İnsanın sorunlarını ve bunların çözümlerini O’ndan kim daha iyi bilebilir? “ yaratan ile yaratamayan bir olur mu? Düşünmez misiniz?” (Nahıl 17)

Eğer bir makina icat edilirse onu icat eden kimse onun programını koyar ve bir sorunu olursa nasıl tamir edileceği yolu gösterir, fikir verir! Hem de insan kompleks bir varlıktır! Eğer her yönden ve birbirini tutan doğru çözümler gösterilmezse zıtlık, çelişki, kargaşa ve ters neticeler doğar. Bir taraftan düzeltmeye çalışılırken öbür taraftan bozulur! Küfür sistemleri böyledir. İslam öbür taraftan bozulmasın diye meseleyi bütün taraflarını ele alıp kapsamlı ve güzel çözüm gösterir.

  1. Yakinen iman edenler Allah’ın hükmü dışında bir hüküm kabul etmez:

Allah’a kesin delillerle iman edenlerin, O’nun indirdiği şeriatın doğruluğu hakkında hiçbir şüpheleri, sıkıntıları ve tereddütleri olamaz. İman bunu gerektirir. Rabbine ant olsun ki aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem kılıp, senin verdiğin hükme içlerinde hiçbir sıkıntı duymadan tam teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar” (Nisa 65) “Allah ve Resulü emir, hüküm verirse erkek olsun kadın olsun mümin için başka seçenek yoktur. Allah ve Resulünün emir ve hükümlerine kim isyan ederse apaçık sapıklığa düşmüş olur” (Ahzap 36) “Müminler ancak o kimseler ki, Allah’a ve Resulüne iman etmiş olanlardır. Bundan sonra imanlarında en küçük şüpheye düşmediler, mallarıyla ve canlarıyla savaştılar. İşte sadık kimseler bunlardır” (Hucuret 15). Sadık imana sahip olanlar Allah ve Resulünün dediklerine, emirleri ve nehiylerine şüphesiz inanırlar ve uyarlar. Bunlar yakinen iman etmiş oldular. Allah’ın indirdikleri dışındaki hükmü daha güzel görmezler ve kabul etmezler, yoksa imanlarında şüpheler vardır. Münafıklar gibi olup değişik bahaneler uydururlar. Bu nedenle sadık kimseler Allah’ın indirdikleriyle hükmetmek, İslam sistemini uygulamak ve bunun şekli olan Hilafet devletini kurmaya çalışırlar. Asla küfür sistemini ve kurucularını sevmezler, bu sistemi uygulayanları seçmezler, bundan daha ziyade bunlara karşı çıkıp hak sözü söylerler. Bu durumda Allah’ı ve Rasulünü sevdiklerini göstermiş olur.

  1. “Kıyamet gününde Allah insanların bütün ihtilaf ettikleri hususta hüküm verecektir”:

Dünyada Allah’ın indirdiği dini ve şeriatı haktır, bunda ihtilaf yoktur. Kuran ve sahih sünnet ölçüdür. Ama insanların çoğu bu hususta ihtilafa düşerler. Kâfirler dinleri üzerinde ısrarlı kalıp haklı olduklarını zannederler. Oysa hak bellidir, fakat kabul etmek istemezler. Hatta Allah’ın diniyle savaşırlar ve Müslümanları ezmeye başlarlar. Ahirette bütün âlemler önünde Allah bunu direk bildirecektir. Yegâne hak olan İslam’dır. Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e indirdiği dindir. Ayetin başlangıcında “Sana, bu Kitabı hakla indirdik”diye beyan etti ve buna benzer birçok ayette bunu pekiştirdi. Dünyada insanların hakka uymak için fırsatı vardır, fakat kıymet gününde bu fırsat yoktur, ne kadar bizi dünyaya döndür, iman edelim ve salih amel yapalım derlerse onlardan kabul edilmez. Allah direk bunlara hitap edip bildirecek ve herkesi buna göre yargılayacaktır. Buna uyanları cennetle ödüllendirecektir, Uymayanlara azap verecektir. Kâfirler ise ebediyen cehennemde kalacaktır.