Ürdün Halkı, Veliaht Prens’in Açıklamaları Karşısında Şok Oldular!
Ürdün rejiminin Veliaht Prensi Hüseyin bin İkinci Abdullah şunları söyledi: Gazze’de “yaşanan trajediyi, tüm dünyanın durduramaması inanılır gibi değil.” Ve şöyle dedi: “Dünyanın bu katliamı durduramaması hepimizi şok etti ve bölgemizdeki halklar uluslararası topluma olan güvenlerini kaybettiler ve haklılar da.”
Ürdün rejiminin Veliaht Prensine deriz ki: Sizin acizmiş gibi davranarak sorumluluğu başkalarına yüklemenizden dolayı Ürdün halkının tamamı şok oldular. Zaten Ürdün halkı size ve rejimize olan güvenlerini uzun zaman önce kaybettiler, size karşı herhangi bir güvenleri kalmadı ve haklılar da!
Babanızla birlikte sizin de başında olduğunuz rejim, devasa bir orduya sahip olduğu halde acizmiş gibi davranarak Gazze halkına ve tüm Filistin halkına yardım etmek için harekete geçmiyor, sonra da dünyadan bu trajediyi durdurmasını talep ediyorsunuz! Sizler orduları harekete geçirmediğiniz, Ürdün’ün asil halkının harekete geçmesine izin vermediğiniz ve onları tutukladığınız halde nasıl olur da başkalarından harekete geçmelerini talep edebilirsiniz?! Bahsetmiş olduğunuz uluslararası toplum kim Allah aşkına?! Yahudi varlığını kuran, onun koruma ve gözetimini sağlayan ve onun tüm hayatta kalma nedenlerini temin eden Amerika ve Batı değil midir?! Dahası Yahudi varlığı, İslam’a ve Müslümanlara karşı savaşmak için Müslüman ülkelerin kalbindeki gelişmiş Batı üslerinden biridir. Nitekim varlığın cumhurbaşkanı Herzog ve başbakanı Netanyahu, varlıklarının “Batılı değerleri savunmaya dayalı olduğunu” açıklamışlardır.
25/05/2024 tarihinde Suudi “El-Arabiya” kanalının ekranı karşısında otururken şöyle bir eklemede bulundunuz: “Bugüne kadar %70’i kadın ve çocuk olmak üzere 35 binden fazla şehit var. Dünyanın hareket etmesi için daha hangi sayıya ulaşılması gerekiyor?” Bunlar garip ve çelişkili sözlerdir; zira o, yabancılardan harekete geçmelerini talep ediyor ama kendisi, rejimi ve onun sorumluları, Gazze halkına yardım etmek için harekete geçmiyorlar! Sadece Yahudi varlığının izniyle havadan bazı yardımlar atıyormuş gibi yapıyor! Aynı zamanda da Yahudi varlığına meyve ve sebze göndermekte ve ihanetin diğer bir yuvası olan Birleşik Arap Emirlikleri’nden gelen ve Yahudi ordusunu finanse etmek için Filistin’e giden kamyonların yolunu açmaktadır.
“Ürdün krizin başından beri diplomatik ve siyasi bir mücadele yürütüyor” demekle yetiniyorsunuz! Peki rejiminiz bu suçlu varlıkla diplomatik ve siyasi ilişkilerini kesmediği halde bu nasıl oluyor ve nasıl sözde bu savaşla mücadele ediyorsunuz?! Zira rejiminiz, Yahudi varlığıyla bağlarını koparmıyor, onu tanımaktan vazgeçmiyor, onu desteklemeye ve onunla normalleşmeye devam ediyor! Oysa rejiminizin yapabileceği en düşük amel, bu suçlu varlıkla tüm bağları kesmektir.
“Kardeşlerimize yardım etmek için elimizden gelen her şeyi yapıyoruz” diyorsunuz! Peki kardeşlerinize yardım etmek için en ufak bir şey yaptınız mı, mesela Yahudi varlığıyla bağınızı koparttınız mı?! Yine “Filistin meselesi bizim meselemizdir” diyorsunuz; Filistin meselesini kendi meselesi olarak gören birisi, Filistin’i gasp eden işgalciyle bağlarını koparır, Filistin’i kurtarmak için ne gerekiyorsa yapar, işgalcinin kendisiyle savaşılması gereken bir düşman olduğunu ilan eder, savaş için hazırlık yapar ve kahraman askerlerin Filistin’e geçebilmesi için ordusunu nehre doğru gönderir.
Başka bir çelişkili söz daha söylüyorsunuz: “Önceliğim ülkenin güvenliğini ve istikrarını sağlamaktır; çünkü ancak güçlü bir Ürdün Filistin davasını savunabilir ve Filistin halkına en büyük desteği verebilir.” Şayet sözlerinize sadık olsaydınız, Filistin halkına destek olması için Ürdün ordusunun harekete geçmesini talep etmeniz gerekmez miydi?!
Yine şöyle diyorsunuz: “Oslo Anlaşması’ndan bu yana Batı Şeria’daki yerleşimcilerin sayısı 200 binden 700 binin üzerine çıktı. Bu bir barış gerçekleştirmez.” Filistin Kurtuluş Örgütü’nün imzaladığı Oslo Anlaşması’nın ve Ürdün rejiminin imzaladığı Wadi Araba Anlaşması’nın, düşman olan karşı taraf tarafından ihlal edildiğini, dolayısıyla her ikisinin de kaldırılıp atılması gerektiğini görmüyor musunuz? Bu iki anlaşma her ne kadar başından beri dışlanmış olsalar da, bu anlaşmalar bir ihanet olup verdikleri sözleri ve anlaşmaları bozmakla ün salmış bu alçak düşmanın gücünü pekiştirmektedir.
Şöyle bir eklemede bulunuyorsunuz: “Bugün hepimiz için önemli olan soru şudur: Normalleşmenin amacı, sadece normalleşmek için midir?” Soruya verdiğiniz cevap, denildiği gibi özrü kabahatinden büyüktür; zira şöyle diyorsunuz: “Suudi Arabistan’ın 2002 yılında başlattığı Arap Barış İnisiyatifi’nden bu yana Ürdün ve Araplar barış çağrısında bulunuyorlar ve Araplarda, tek çözümün “İsrail” ile ilişkiler karşılığında Filistinlilere haklarını vermek ve işgale son vermek olduğu konusunda fikir birliği vardır.” Oysa normalleşmek, Yahudi varlığını korumak, Filistinlilere sadece Batı Şeria ve Gazze’de gördükleri haklarını vermek, 1948 yılında gasp ettikleri de dâhil Yahudilerin gaspını kabul etmek, dolayısıyla bu bölgenin “İsrail’e” ait olduğunu tanımak demektir! Ürdün’deki rejiminiz ve İngiltere’nin Fransa’nın yardımıyla bölgede kurduğu tüm rejimler, ilk dedeniz Hüseyin bin Ali’den bu yana bir İslam Devleti olan Osmanlı Devleti’ne karşı İngiltere ile iş birliği yaparak en büyük ihaneti yapmışlardır. Dolayısıyla siz dedenizden ihaneti ve ajanlığı miras aldınız ve tüm kâfir Batı’nın benimsediği ve Amerika’nın önderlik ettiği İngiliz projesini uygulamak için hırs gösteriyorsunuz. Dikkat edin bu proje, Yahudilerin Filistin’de yoğunlaşması, onların varlıklarının güçlendirilmesi ve Filistin halkının ve tüm Müslümanların, Filistin’in “İsrail” olarak adlandırdığınız toprakların dışında olduğu konusunda aldatılmasıdır. Dolayısıyla sizler Batı Şeria ve Gazze’nin bazı kısımlarını Filistin olarak görüyorsunuz; dolayısıyla da Filistinliler için silahtan-askerden arındırılmış bir otorite kurulduğunda, Yahudi varlığının güvenliği ve otoritesi altında olacak, sonra da burası aldatmak için bir devlet olarak adlandırılacaktır; böylece Filistin’in %80’i Yahudilere terk edilmesinin ardından Filistinliler haklarını almış olacaklardır!
Bizler burada sizin açıklamalarınız hakkında yorum yapmıyoruz ey Veliaht Prensi; zira biz gerek rejimin gerekse sizin kral olarak kalmanızı istemiyoruz. Aksine sizi ve Ürdün rejiminin tutumunu etkileyebileceği düşüncesiyle açıklamaları eleştiriyor ve gerçeği açıklıyoruz, daha doğrusu rejiminizin ifşa olmuş ihanetini ortaya koymak istiyoruz. Zira Yahudi varlığına hiç kimsenin saldırmaması için İngiltere’nin ümmet ile Yahudi varlığı arasına tampon bir bölge kurmasından bu yana rejiminiz ihanete ve ikiyüzlülüğe dayanmaktadır; zira Yahudi varlığına yönelik saldırıya çeşitli adlandırmalar altında ilk rejiminiz karşı koymuştur. Nitekim bunu, füzelerinizin Amerikan ve Avrupa’nın füzeleriyle birlikte, 21/04/2024 tarihinde İran füzeleri ve insansız hava araçlarına karşı koyduğunda gördük. Ayrıca rejiminiz, Yahudi varlığını korumaları için Amerika ve Avrupa ülkelerine askeri üsler kurmalarına izin vermiştir. Yahudi varlığı bir saldırıya uğradığında hemen buna karşı çıkıp bunun Ürdün’ün egemenliğinin ihlali olduğunu söylediğiniz gibi bir kişi kalkıp da düşmana saldırmak için Ürdün’den Filistin’e sızarsa onun tutuklanacağını ya da öldürüleceğini ve yine bunun devletin egemenliğinin ihlali olduğunu söylüyorsunuz. Yine insanlar, Amman’daki Yahudi elçiliğine karşı gösteri yaptıklarında yüzlerce kişiyi tutukladınız; çünkü bu, yasalara ve ülkelerle yapılan anlaşmalara aykırıdır; böylece sizler aldatma ve entrikayı alışkanlık haline getirdiniz ve ikiyüzlülük ve yalanla cevap verdiniz. Tıpkı İngiliz efendilerinizin her zaman yaptığı gibi kral olsanız bile, 1967’de Kudüs ve Mescid-i Aksa dâhil olmak üzere Batı Şeria’yı Yahudilere teslim eden babanız ve dedeniz Kral Hüseyin’in izinden gittiğinize dair açıklamalarınızdan da anlaşıldığı üzere ihanet yoluna devam edeceksiniz ve zaten şimdi de bu yoldasınız.
Kavi ve Aziz olan Allah Subhanehu’dan, Ürdün halkına yıpranmış rejiminizi yıkıp Ürdün’ün, tüm Müslümanları bir araya getirecek ve Müslüman süvarilerin Mescid-i Aksa’yı ve tüm Filistin’i kurtarmak için oradan hareket edeceği İslami Hilafet Devleti’nin irtikaz noktası olması için İslam Nizamını ikame etme imkânı vermesini niyaz ediyoruz.
Esad Mansur