Erdoğan, Yakın Dostu Beşar Esad’a Özlem Duyuyor!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Haziran 2024 günü İstanbul‘da, Cuma namazı sonrasında şöyle bir açıklamada bulundu: “Yani biz Suriye’yle bu ilişkileri geliştirmekte geçmişte nasıl birlikteysek yine aynı şekilde birlikte hareket ederiz…Suriye’nin de iç işlerine karışmak gibi bir derdimiz, bir hedefimiz asla olamaz. Çünkü Suriye halkı bizim kardeş halklar olarak beraber yaşadığımız bir topluluktur.” Ve şöyle dedi: “Nasıl ki biz Suriye’yle ilişkilerimizi çok çok canlı tuttuysak geçmişte, ailece görüşmelere varıncaya kadar biliyorsunuz Sayın Esad’la biz bu görüşmeleri yaptık. Yarın olmaz diye bir şey kesinlikle mümkün değil, yine olur. Suriye’nin iç işlerine karışmak gibi de bir derdimiz asla yok.”
Aklın değeri teraziyle ölçülemez; çünkü o çok büyüktür; nitekim Allah akıl sayesinde insanı şerefli kıldı, onu yarattıklarının çoğundan üstün kıldığı gibi onu teklif mahalli kıldı ve ona, göklerin, yerin ve dağların taşımayı reddettiği emaneti yükledi.
O halde nasıl olur da akıl sahibi bir insan aklını kullanamaz, duyularının onu kontrol etmesine izin verir veya aklını yanlış kullanıp sahip olduğu düşünce zaviyesi de yanlış olur ki böylece talep edilen bilinçten ve meseleleri ayırt etmekten yoksun olur ve böylece de meseleleri doğru bir ölçekte değerlendiremez?
Yaklaşık 400 yıl boyunca Hilafetin merkezi olan kadim bir İslam beldesine başkanlık eden Erdoğan adlı bu adam, zahiri rahmet, batını ise azap olan bir elbise giymiştir. Zira o, ülkesinin içinde bulunduğu durumdan faydalanarak Suriye halkını kandırdı, onların İslami duygularını ve hislerini istismar ederek onları helake sürükledi ve devrimlerinin sırtına zehirli bir hançer sapladı; dahası onlar izleyip dururken düşmanları Rusya, İran ve yandaşları Amerika ile komplo kurdu, onlar itaat ettikleri halde onları bölgelerinden çıkardı, teslim olduklarında da onları toplanma yerinin bir kısmında topladı ve onların başına da, kendilerini rejime teslim etmeleri için Hayet Tahrir Şam adında birini musallat edip dikti.
Tüm bunlara rağmen insanlar, onun kendilerine yönelik tüm komplolarını ve hiç durmak bilmeyen ihanetlerini haklı buldular; eğer meseleyi ona bırakmış olsalardı, insanların onu haklı çıkardıkları kadar o kendisini haklı çıkaramazdı. Oysa onun kendilerine yönelik komplosunu bizzat kendi gözleriyle gördüler. Ama kendilerine, insanı saf ve pazarlanabilir hale getiren duyguların galip gelmesinin şiddeti ve akıllarının, halkına asla yalan söylemeyen Hilafet sancağını taşıyanların liderleri tarafından söylenen ve hâlâ söylenmeye devam eden hak sözü işitmeye kapalı olması nedeniyle ona inanmadılar ve onu yalanladılar, malı ve çocukları sadece hüsranını artıran kişiyi takip ettiler, o da onlara tuzak kurdu, onları saptırdı ve onları boğdu. Böylece Allah’a iman edenler ve bu haldeyken bile onun kendilerine yardım edeceğini düşünenler kendilerine Allah’tan başka bir yardımcı bulamadılar.
Bakın işte bu adam, münafıklar gibi namazdan çıkıp komplosunu sürdürüyor ve kadim dostu Esad ile uzlaşmaya hazır olduğunu söylüyor. Yani onun lisan-ı hali şöyle diyor: Öldürmek, yaralamak, milyonları yerinden etmek, evleri, okulları ve hastaneleri yıkmak, on binlerce kişiyi işkenceyle öldürmek ve kadınlara tecavüz etmek de dâhil olmak üzere ne kadar çok suç işlemiş olursa olsun Allah onu affedecektir! Yani o, insan suretinde bir şeytandır!
Yarın Gazze‘deki savaş durduğunda, ardından Yahudi devletini ziyaret etmeye ve Netanyahu ile görüşmeye hazır olduğunu da söylerse hiç şaşırmayın; zaten oraya gitmesi planlanmıştı ve şayet Aksa Tufanı olmamış olsaydı bu meşum ziyareti gerçekleştirecekti. Ayrıca daha önce Netanyahu’ya saldırıp onu terörist ve haydut olmakla suçladıktan sonra Eylül 2023‘te BM toplantılarının aralarında New York’ta Netanyahu ile uzlaşmış ve Yahudi varlığının Cumhurbaşkanı suçlu Herzog‘u sarayında büyük imparatorlar gibi karşılamıştı; yani Netanyahu hangi cehenneme giderse gitsin onun yerine kim gelirse onu kabul edecektir.
Şayet Hac için Mekke’ye gitmiş olsaydı belki de şeytanı taşlamaktan kaçınır ve onunla uzlaşabilirim, çünkü ben sadece ve sadece çıkarlarımın peşindeyim derdi! Dolayısıyla o ve Müslümanların başındaki diğer yöneticiler, şeytanla birlikte taşlanmayı hak ediyorlar; Allah onları kahretsin, nasıl da döndürülüyorlar; zira onlar, Tiran Beşar Esad ile uzlaştılar, ona kucak açtılar ve Suriye halkını aldattılar… Nitekim onları yüzüstü bıraktıktan sonra şimdi de Erdoğan’ın başkanlığında Gazze halkının katledilmesini ve açlıktan ölmesini izliyorlar, normalleşmeye devam ediyorlar ve Suud rejiminin işaret ettiği ve Beyaz Saray’daki efendilerinin açıkladığı gibi Yahudi varlığıyla daha fazla normalleşmeye hazırlanıyorlar.
Ey insanlar, yeter artık kendinizi kandırdığınız; bu yüzden sapkınlığa düşen, birçoklarını saptıran ve doğru yoldan sapmış olan bir kavmin arzularına uymayın; aklınızı başınıza alın ve ebedi lideriniz Peygamberiniz Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şeriatıyla hükmedin ki Allah size merhamet etsin. Sizleri kurtarmak için çalışan partinize güvenin ki Allah sizi doğru yola iletsin. Zira o, muhlis ideolojik siyasi bir liderlik olduğu gibi Allah’ın izniyle hak üzere olan bir gruptur; biz hiç kimseyi Allah katında temize çıkarmayız.
Esad Mansur