– 22 –

Allah’a ve Ahirete iman etmek

Salih amel yapmak

Misak almak

Nebileri yalanlamak

Onları öldürmek,

Geleceği görmemek,

Fitnenin gelmesi

اِنَّ الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَالَّذِيۡنَ هَادُوۡا وَالصَّابِـُٔـوۡنَ وَالنَّصٰرٰى مَنۡ اٰمَنَ بِاللّٰهِ وَالۡيَوۡمِ الۡاٰخِرِ وَعَمِلَ صَالِحًـا فَلَا خَوۡفٌ عَلَيۡهِمۡ وَلَا هُمۡ يَحۡزَنُوۡنَ‏ ﴿۶۹﴾  لَقَدۡ اَخَذۡنَا مِيۡثَاقَ بَنِىۡۤ اِسۡرَآءِيۡلَ وَاَرۡسَلۡنَاۤ اِلَيۡهِمۡ رُسُلًا ؕ كُلَّمَا جَآءَهُمۡ رَسُوۡلٌ ۢ بِمَا لَا تَهۡوٰٓى اَنۡفُسُهُمۙۡ فَرِيۡقًا كَذَّبُوۡا وَفَرِيۡقًا يَّقۡتُلُوۡنَ ﴿۷۰﴾  وَحَسِبُوۡۤا اَلَّا تَكُوۡنَ فِتۡنَةٌ فَعَمُوۡا وَصَمُّوۡا ثُمَّ تَابَ اللّٰهُ عَلَيۡهِمۡ ثُمَّ عَمُوۡا وَصَمُّوۡا كَثِيۡرٌ مِّنۡهُمۡ‌ؕ وَاللّٰهُ بَصِيۡرٌۢ بِمَا يَعۡمَلُوۡنَ‏ ﴿۷۱﴾

“İman edenler, Yahudiler, Sabiiler ve Hristiyanlar; kim onlardan Allah’a ve ahirete iman ederse ve salih amel yaparsa, onlara hiç korku yoktur, onlar üzülmezler” (69)

“ Şüphesiz ki İsrail oğullarından misak aldık ve onlara bir takım Resul ve nebiler gönderdik; kendi heva ve heveslerine göre bir Resul (Rabbinden) bir şey getirirse bu Resullerin bir kısmını yalanladılar bir  kısmını da öldürdüler” (70)

“Böyle yaparken bir fitne olmayacağını (kendilerine bir azap gelmeyeceğini) zannettiler, bu nedenle kör ve sağır oldular. Ondan sonra Allah onları affetti. Fakat bundan sonra onların çoğu kör ve sağır oldu. Allah yaptıklarını tam görüyor” (71)

Maide suresi 69. Ayet gibi benzer bir ayet Bakara suresi 62. Ayette geçti.

“Şüphesiz iman edenler; Yahudiler, Hristiyanlar ve sâbiîler; Allah’a ve ahiret gününe hakkıyla inanıp salih amel işleyenler için Rableri katında mükâfatlar vardır. Onlar için herhangi bir korku yoktur. Onlar üzüntü çekmeyeceklerdir.” (Bakara 62)

Bu ayeti tefsir ederken yazdığımızı aktarıyoruz ve bazı ilaveler ekliyoruz:

Burada iman eden Müslümanlardan bahsediliyor. Ayrıca zikredilen Sabii gurubunun ne olduğuna dair ihtilaf vardır. Hıristiyan-Mecusi karışımı, yıldızlara tapan, Yahudi-Mecusi karışımı veya hiçbir dine sahip olmayanlardır diyenler vardır. Kısaca, bunlar kâfir bir guruptur. Fakat Yahudiler veya Hıristiyanlar, mümin olurlarsa ve salih amel işlerlerse, Allah (cc) tarafından kabul edilirler ve ödüllendirilirler. Bu ayette, Allah’u Teala imanın bir kısmını onlara gösterdi: Bu ise, Kendisine ve kıyamet gününe imandır. Ama diğer kısımlara inanmak önemli değil demek değildir veya bu iki konuyla yetinilir demek de değildir. Sadece ayetin siyakı bunu bu şekilde gösterdi.

“Müminler ancak Allah’a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.” (Hucurat 15)

“Müminler, ancak Allah’a ve Resulüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar, o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. (Resulüm!) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah’a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah’tan bağışlanma dile; Allah mağfiret edicidir, merhametlidir.” (Nur 62)

“Fakat içlerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler, sana indirilene ve senden önce indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya; işte onlara pek yakında büyük mükâfat vereceğiz.” (Nisa 162)

“Müminler ancak, Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğunda imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.” (Enfal 2)

“Öyle ise Allah’a ve ümmî Peygamber olan Resulüne (ki o, Allah’a ve onun sözlerine inanır) iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” (Araf 158)

“Eğer onlar (Yahudiler, Hristiyanlar ve diğerleri) sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir.” (Bakara 137)

“Onun için Allah’a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nura (Kur’an’a) inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.” (Teğabün 8)

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve Peygamberine inanın…” (Hadid 28)

“Yine onlar (İman edenler), Rablerinin davetine icabet ederler ve namazı kılarlar.” (Şura 38)

Buna benzer birçok ayet vardır. Ayetlerin siyaklarına ve münasebetlerine göre konular gösteriliyor. Yoksa sadece bir kısmını yaparlarsa cennete gireceklerdir anlamı çıkmaz. Hayır, hepsine inanacaklar ve yapacaklardır. Yalnız Allah’a (cc) ve kıyamet gününe inanıp, Resul Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e Meleklere, Kur’an veya peygamber Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e inanmazlarsa cennete mi girecekler?! Hayır! Cennete giremezler. Böylesi kişiler kâfirdir. Hatta bir ayeti inkâr ederse kâfir olur ve asla cennetlik olamaz. Onun için ecri yoktur. Allah’a (cc) ve Resulüne Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e isyan edenler ebediyen cehennemde kalırlar (Cin 23) Resul Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in hükmünü kabul etmeyenler mümin olamazlar (Nisa 65). Bir çok ayette “Ehli kitap kâfirdir” denilerek, kâfirlikleri pekiştiriliyor (Ali İmran suresi 70, 98,110), (Nisa suresi 57, 59,65), (Beyyine suresi 1,4,6), (Tövbe suresi 31), (Maide suresi 17)

İşte, tefsirini göstermeye çalıştığımız (Bakara suresi 62) ve benzeri (Maide suresi 69)’da geçen ayette, akidenin bir kısmı gösteriliyor, imanın tamamı gerçekleşmezse insan mümin olamaz. Bu ayette:

“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab’a ve daha önce indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah’ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gününü inkâr ederse tam manasıyla sapıtmıştır” (Nisa 136)

Allah (cc) iman ettik diyenlere hitap ederek “Eğer iman etmişseniz bunlara iman edin, bunları reddederseniz kâfir olursunuz” demektedir. Kitabın ve peygamberlerin bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr edenlerinde kâfir olduklarını beyan ediyor. (Nisa suresi 150-151)

Bir konu hakkında hüküm göstermek isteyen, o konu hakkında geçen bütün ayetlere bakmalıdır. Yoksa bir ayete bakıp diğer ayetlere göz yumarsa, gerçeği öğrenemediği gibi sapabilir ve başkalarını da saptırabilir. Sonra ortaya yanlış bir anlayış çıkar ki; Yahudiler ve Hıristiyanlar mümindirler ve cennetliktirler! Kanaatine varılır. Oysa birçok ayette bunlar lanetlendi, kötülendi ve bunların cehennemlik oldukları gösterildi. Hatta İslam’a girince veya İslam hâkimiyetine boyun eğinceye kadar onlarla savaşmayı Allah (cc) Müslümanlara emretti. (Tevbe 30)

Bu asırda, dini tahrif edenler, laik ve demokrat kimseler, dinler arası diyalog yapanlar, kâfir güçlerin baskısı altında kalıp onları memnun ettirmeye çalışanlar, aşırılık töhmetinden İslam’ı kurtarmaya çalışanlar bu iki ayeti, (Bakara 62) ve (Maide 69), ters bir şekilde açıklayıp kâfirleri mümin yapmaya çalışırlar. Böylece Yahudileri ve Hristiyanları mümin saydılar. Diğer ayetleri inkâr etmiş olurlar.

Abdullah bin Selam ve gurubu gibi bazı Yahudi ve Hıristiyanlar İslam’a girince onlar övüldü. Allah (cc), onlar hakkında bu ve benzeri ayetleri inzal buyurdu. Artık Yahudilikten ve Hıristiyanlıktan çıktılar ve mümin oldular. Ayette, “Kim bunlardan mümin olursa ve salih amel yaparsa…” yani, daha önce mümin değillerdi. Hatta müminim diyen kimse, Allah’a (cc) ve kıyamet gününe inanmazsa ve salih amel yapmazsa cehennemlik olur.

İşte, ayetler birbirini tefsir ediyor. Hadisi şerifte Kur’an’ı tefsir ediyor. Hadisler, Ehli kitabın kâfir olduklarını ve cehennemlik olduklarını açıklıyor. İsrail oğullarıyla ilgili Bakara suresinde geçen ayetleri işledik. Bunların kâfir, lanetli ve cehennemlik olduklarını açıkladı. Müslümanları ve diğer insanları, İslam’dan uzaklaştırmak için çalıştıklarını bir takım ayetlerde gösterdi (Bakara suresi 109) ve (A-li İmran suresi 100). İleriki ayetlerde Ehli kitabı diğer kâfirleri İslam’a çağırmalıyız diye emir edildiğimizi göreceğiz.

Kâfirlerle diyalog kuranlar, sadece bu ayete dayanarak hüküm vermesinler. Diğer ayetlere de baksınlar. Misal olarak; Tevbe süresinin 30. ayeti, Yahudiler ve Hıristiyanlar dâhil olmak üzere bütün kâfirlerle savaşmamızı Allah (cc) emrediyor. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Yahudilerle, Hıristiyanlarla ve müşriklerle savaştı. Devletinin tek metodu cihad idi. Cihad işleri sürerken de onları en güzel bir şekilde İslam’a davet ederiz. İcabet ederlerse bizim gibi olurlar. Kabul etmezlerse İslam hükmüne boyun eğinceye, cizye verinceye kadar onlarla savaşırız.

Ayette “Salih amel yaparsa” ifadesi geçti. Birçok ayette açıklandığı gibi salih amel yapmak Allah’ın emirlerine uymak ve nehiylerinden vazgeçmektir. O’nun Rasulü Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem bunları beyan etti ve uyguladı. Bu şekilde Allah ve Resulüne kim iman etmişse mümin olup bunları uygulamaya çalışır.  

“onlara hiç korku yoktur, onlar üzülmezler” ifadesi ise, bu müminlere korku yoktur, azaba uğramaz ve cehenneme atılmazlar manasındadır. Bu nedenle hiç üzülmezler. Birçok ayette açıklandığı gibi onlar cennetliklerdir.

İşte bu ayetten sonra geçen ayetler Yahudilerin kâfir olduklarını pekiştirir:

“Şüphesiz ki İsrail oğullarından misak aldık ve onlara bir takım Resul ve nebiler gönderdik; kendi heva ve heveslerine göre bir Resul (Rabbinden) bir şey getirirse bu Resullerin bir kısmı yalanladılar bir kısmını da öldürdüler” (70)

Birçok ayette Allah’ın İsrail oğullarından aldığı misaktan söz edildi. Bakara suresi; 63, 83, 93, Al-I İmran suresi; 81 ve 187, Nisa suresi; 154, 155, Maide suresi; 14. Misaklarını hep bozduklarını beyan etti. Allah’a verdikleri sözü bozup yerine getirmediler. Bozmak için veya misaka uymamak için bahane ve yeni şartlar çıkarmaya çalışırlar. Nisa suresi 153-155 ayetleri tefsirinde şunu yazdık: Yine İsrail oğulları misakları bozdukları gibi Allah’ın ayetlerini inkâr ettiler. İster Musa ve İsa’ya indirilen ayetler olsun isterse de Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e indirilen ayetler olsun. Kendi heva ve heveslerine denk gelmeyen ayetleri inkâr ettiler veya manasını değiştirdiler, asıl manayı bozdukları gibi ayetleri inkâr etmiş oldular. Zira ayetler sadece sözler değil belli manaları taşıyan sözlerdir. Eğer ters bir mana verilirse veya tevil edilirse ayetleri inkâr etmiş olunur. Zira Allah buna birçok ayette işaret ederek kelimelerle oynadıkları ve başka manaya çevirdiklerini teşhir etti. Nisa suresi 46. Ayeti tefsir ederken beyan ettik. Maide suresi 13 ve 41. ayetlerde benzeri beyan edildi. Bakara suresi 79. Ayette açıklandığı gibi kelimeleri değiştirerek veyahut yeni kelimeler ekleyerek kitabı değiştirirler. Bu şekilde Allah’ın ayetlerini inkâr etmiş olurlar.

Bu asırda da Yahudi varlığı aynı şeyi yapıyor, değişik bahaneler veya yeni şartlar koşarak sürekli verdiği sözü ve yaptıkları anlaşmaları bozarlar. Allah’a verdikleri sözü bozmuşlarsa insanlara verdikleri sözü bozmayacaklar mı?! Nitekim hep bozuyorlar.

Allah İsrail oğullarından aldığı misaka uymaları için bir takım Resul ve nebiler gönderdi. Heva ve heveslerine, isteklerine göre bir şey getirmezse yalanlıyorlardı, öldürebilecekleri nebileri de öldürüyorlardı. Bu nedenle Allah onları nebi katili olarak vasıfladı: Bakara suresi 61, Al-i İmran suresi 112, 181 ve Nisa suresi 155.

“Böyle yaparken bir fitne olmayacağını (kendilerine bir azap gelmeyeceğini) zannettiler, bu nedenle kör ve sağır oldular. Ondan sonra Allah onları affetti. Fakat bundan sonra onların çoğu kör ve sağır oldu. Allah yaptıklarını tam görüyor” (71)

Yahudiler sözleri bozarken, nebileri yalanlarken veya öldürürken bir fitne olmayacağını zannettiler. Burada fitnenin manası azaptır. Enfal suresi 25. Ayette Allah müminleri bir fitneden sakındırdı. Onları bir azaptan sakındırdı. Yalnız kendilerinden zalim olanlara dokunmayacaktır, zalimlere karşı susarlarsa hepsine dokunacaktır. Bunun karinesi Ayetin sonunda beyan edilen, Allah’ın şiddetli azaba sahip olmasıdır.

Zira bir önceki 24. ayette Allah’a, Resulüne ve kendilerine hayat verecek şeye icabet etmelerini talep etti. Allah’ın ve Resulünün emirlerine uymalarını istedi. Uymazlarsa sadece uymayan zalimlere değil bunlara susanlara veya tabi olanlara da dokunacaktır. Bu asırdaki gibi birçok Müslüman zalim yöneticiye, küfrü uygulayan yöneticiye tabi olur veya susar. Bu nedenle onların başlarına hep musibet üstüne musibet gelir.

İsrail oğulları nebileri tekzip ettiler ve öldürdüler. Zannettikler ki azaba uğramayacaklar; bu nedenle kör ve sağır oldular. Bu mecazı manadır. Hakikati ve geleceği görmez ve düşünmez oldular. Ne kadar uyarıldılarsa da ve her sefer affedildilerse de tövbe etmezler, tekrar aynı veya benzer şeyi yaparlar. Çoğu kör ve sağır oldu. Oysa Allah yaptıklarını görüyordu. Sonunda zilleti yüzlerine damgaladı, 2000 seneden fazla zelil ve alçaltılmış şekilde yaşadılar. Fakat Al-I İmran suresi 112 ayette geçtiği gibi Allah’ın ipi, yardımı onlara yetişirse kurtulurlar. Artık Allah onlara yardım etmez. Veya insanların ipi, yardımıyla kurtulurlar. Şimdiki gibi sömürgeci kâfir güçler onları Müslümanlara karşı kullanmak üzere onlara devlet kurdurdular ve yardım ederler. Fakat İsra suresi 4-8 ayetlerde geçtiği gibi ve sahih Hadis-i şerifte geçtiği gibi onların Filistin’de ve bölgede yaptıkları zulümlerinden ve taşkınlıklarından dolayı Allah Müslümanların elleriyle onları cezalandıracaktır. Zira her zalim er geç ceza görür. Ahiretteki ceza ise daha ağırdır.