– 27 –

Şeytanın işleri:

  • Heykel ve fal okları
  • İçki ve kumar

Bunların pis olmasının manası

Yasaklamasının maksatları

Yasaklanmadan ölenlerin durumu

Hikmet ile illet arasındaki fark

Allaha ve Resule itaatin manası

İslam’ın kapalı sözlerle tebliğ edilmesinin yasaklığı

يٰۤاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اِنَّمَا الۡخَمۡرُ وَالۡمَيۡسِرُ وَالۡاَنۡصَابُ وَالۡاَزۡلَامُ رِجۡسٌ مِّنۡ عَمَلِ الشَّيۡطٰنِ فَاجۡتَنِبُوۡهُ لَعَلَّكُمۡ تُفۡلِحُوۡنَ‏ ﴿۹۰﴾  اِنَّمَا يُرِيۡدُ الشَّيۡطٰنُ اَنۡ يُّوۡقِعَ بَيۡنَكُمُ الۡعَدَاوَةَ وَالۡبَغۡضَآءَ فِى الۡخَمۡرِ وَالۡمَيۡسِرِ وَيَصُدَّكُمۡ عَنۡ ذِكۡرِ اللّٰهِ وَعَنِ الصَّلٰوةِ‌ ۚ فَهَلۡ اَنۡـتُمۡ مُّنۡتَهُوۡنَ‏ ﴿۹۱﴾  وَاَطِيۡعُوا اللّٰهَ وَاَطِيۡعُوا الرَّسُوۡلَ وَاحۡذَرُوۡا‌ ۚ فَاِنۡ تَوَلَّيۡتُمۡ فَاعۡلَمُوۡۤا اَنَّمَا عَلٰى رَسُوۡلِنَا الۡبَلٰغُ الۡمُبِيۡنُ‏ ﴿۹۲﴾  لَـيۡسَ عَلَى الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا وَعَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ جُنَاحٌ فِيۡمَا طَعِمُوۡۤا اِذَا مَا اتَّقَوا وَّاٰمَنُوۡا وَعَمِلُوا الصّٰلِحٰتِ ثُمَّ اتَّقَوا وَّاٰمَنُوۡا ثُمَّ اتَّقَوا وَّاَحۡسَنُوۡا‌ ؕ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الۡمُحۡسِنِيۡنَ‏ ﴿۹۳﴾ 

“Ey iman edenler! Muhakkak ki içki, kumar, dikili taş, heykeller ve fal okları pistir, şeytanın işlerindendir. Öyleyse bunlardan uzak durun ki felaha kavuşabilesiniz (90)

Muhakkak ki şeytan içki ve kumarla aranızda düşmanlık ve buğuzun vukuunu ister. Yine de Allah’ın zikrinden ve namazdan sizi alıkoymak ister. Buna rağmen bunlardan vazgeçmiyor musunuz? (91)

Allah’a itaat edin, Resule de itaat edin ve sakının. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Resulümüze düşen görev apaçık tebliğ etmektir. (92)

İman edip salih amel yapanlar için, eğer gerçek iman edip salih amel yapar ve takva sahibi olurlarsa, ondan sonra da takva sahibi olurlarsa ve iman ederlerse, yine de takva sahibi olup iyilik yaparlarsa yedikleri şeyler yüzünden bir vebal yoktur. Zira Allah ihsan sahiplerini sever (93)

Daha önce Maide suresi 3. ayetini tefsir ederken dikili taş ve heykellere değindik. Heykeller önünde kesilen hayvanların yenmesi haram kılınırken aynı zamanda fal oklarıyla kısmet aramak haram kılınmıştır.

Maide suresi 90. ayette ise heykeller ve fal okları içkiyle ve kumarla beraber toplanıp haram kılınmıştır. Çünkü bunların pis ve şeytanın işinden olduğu açıklanmıştır. Bunlardan uzak durun ifadesiyle haramlığı pekiştirilmiştir. Yine bunlardan uzak durursanız felaha kavuşursunuz ifadesiyle de pekiştirildi. Böylece bunların haram olması hakkında hiçbir şüphe kalmadı. Karineler üst üste gelip haramlığı pekiştirdi.

İçki ve kumarın da şirk sembollerinden sayılan heykeller ve fal oklarıyla birlikte haramlığı gösterildi. İçki ve kumarda putlar ve fal okları kadar pistir.

İçki dışında buradaki pislik manevidir, maddi değildir. Bunlara dokunursan ellerini yıkamak gerekmez. İdrar, içki, irin ve kan gibi maddeler maddi olarak pistir, necistir. Eller, elbise ve yerin onlardan su ile temizlenmesi gerekir.

Heykeller, oklar, kumardan kazanılan para gibi şeyler manevi olarak pistir. Onlara dokunursan yıkanmak gerekmez. Tevbe suresi 28. Ayette “muhakkak ki müşrikler necistir” ifadesi geçti. Buradaki manevi pisliktir. Onlara dokunursan ellerini yıkamak gerekmez. İşte kâfirlerin pisliği manevidir. Allah’ı, Kitabını ve Resulünü inkâr ettikleri, Kitabında geçen bazı ayetleri ve sünneti reddettiklerinden dolayı necis, pis oldular.

İnsan olsun hayvan olsun bir canlının heykelini yapmak veya herhangi bir yere dikmek haramdır. Ayrıca bir kişiyi yüceltmek için heykelini yapmak veya dikmek kat kat haramdır. Çünkü bu ayet bunu yasaklıyor. Heykeller diğer haramlar gibi pistir, şeytanın amelindendir, ondan uzak durmakla ilgili emir vardır, ondan uzak durulursa müminler felaha kavuşurlar. Yani; cehennemden kurtulup cennete girerler. Başarıyla imtihanı geçmiş olurlar. Zira dilde felahın manası başarmaktır. Şeri ıstılahta ise cenneti kazanmaktır.

Bu ayetle heykeller haram kılındığından onlarla ilgili her şeyde haram demektir. Bunları yapmak veya dikmek veyahut da yüceltmek hepsi haram amellerdir.

Ayrıca Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem insan olsun hayvan olsun heykelini yapmayı veya dikmeyi yasaklamıştır.

“Evde adam heykelinin bulunmasından dolayı melek Cebrail a.s eve girmemiştir. Bu heykelin başını kesmeyi emretmiştir, ağaç şekline dönüştürdü”. (İbni Hanbel)

Yine Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bir seriye başında Ali’yi gönderince ona şöyle dedi:

 “Hiçbir heykeli yıkmadan bırakma, hiçbir (elle çizilmiş) resmi silmeden bırakma, yükselmiş bir mezarı yer seviyesine getirmeden bırakma” (Müslim)

 “Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem kanın fiyatını ve köpeğin fiyatını almayı ve fuhuş parasını nehyetti. Faizi yiyen ve yediren, dövme yapan ve yaptıran ve (elle çizilmiş) resim yapanları lanetledi” (Buhari)

 Heykel yapmak elle resim çizmek işinden daha büyük haramdır, daha lanetli bir iştir.

(Kıyamet günü) elle resim çizen ve heykel yapanlara şöyle denilecektir: yaptığınıza ruh verin, veremiyorlar, böylece azap görecekler” (Buhari)

 Ayrıca müşrikler Allah’a yaklaşmak için heykel dikerlerdi. Hubel, lat, uzza gibi isimli dikili taş ve heykeller dikerlerdi. Eski kavimler de kendi liderleri ve değerli adamları için heykeller diktiler, ondan sonra onlara tapmaya başladılar.

Bu asırda İslam sistemini ve Hilafeti kaldıran ve yerine küfür olan laikliği getiren Mustafa Kemal’i yücelterek onun için heykeller diktiler, bu ise en büyük haramdandır. Ayrıca onu yüceltip önünde eğilip rükû ederler. Tam bir ibadet yaparlar. Hatta bazı insanları ona tapmaya alıştırmak maksadıyla onun önünde çocukları secde ettirmeye başladılar.

Maide suresi 3. Ayeti tefsir ederken “Fal oklarıyla kısmet aramanız haram kılınmıştır” ifadesini tefsir ettiğimizde şunu söyledik:

“Müşrik Araplar işe gitmeden Kâbe’nin içine “yap” veya “yapma” yazılı ok atıyorlardı. Ok “yap” çıkarsa yapacağı işi yapıyordu. “Yapma” çıkarsa yapacağı işten vazgeçiyordu. Bu ise fısktır, haramdır.

Kısmet aramak maksadıyla fala veya burçlara bakmak haramdır. Nitekim müşrik Farisiler gibi kâfir insanlar yıldızların insanların kısmetlerini etkilediğine inanıyorlardı, bu şekilde burçlara bakma işini çıkardılar.

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

” من أتى عرافا فسأله عن شيء فصدقه لم تقبل له صلاة أربعين يوما”

“Kim bir falcı yanına gelip bir şey hakkında sorarsa ve ona inanırsa onun 40 gün namazı kabul edilmez” (Müslim)

Bunun manası burçlara veya falcılara inanmanın haramlığı o kadar büyüktür ki 40 günlük namazının sevabını yok eder.

Bu asırda bazı gazete, magazin ve televizyonlar insanları burçlarla aldatmaya çalışıyorlar. Herkesin kısmetini, şansını ve karşılaşacağı şeyleri yalan yanlış anlatırlar. Bunlara bakmak bile doğru değildir. Zira bazı insanları etkiliyor. Hepsi fısktır.

Müslüman istihare namazı kılıp dua eder, bu ise sünnettir. Bundan sonra kendisi için hayrı ve kolaylığı dileyerek hareket eder. Yapacağı işi düşünür, haram mı helal mıdır? Helal ise yapar, haram ise ondan uzak durur. Fakat hedefi tayin eder, planı çizer, gerekli üslup ve vesileleri edinir, hedefini gerçekleştirmek için sonuna kadar çaba sarf eder. Böylece ciddi bir kimse olur. İslam bunu emreder. Sadece namaz ve dua ile yetinmek ciddiyetsizlik ve acizliktir”. 

Allah Maide suresi 3. Ayeti heykeller önünde veya adına kesilen hayvanların yenmesini ve fala bakmayı yasakladı, fısk olarak niteledi.

Bunlarla beraber içki ve kumarı kesin olarak yasakladı. Hem de içki ve kumarın başka tehlikesi da vardır; “Muhakkak ki şeytan içki ve kumarla aranızda düşmanlık ve buğuzun vukuunu ister. Yine Allah’ın zikrinden ve namazdan sizi alıkoymak ister”.

İçki ve kumar bunun için yasaklanmadı, çünkü heykel yapmak ve dikmek ve fal okları kadar haram olduğundan dolayıdır, pistir, şeytanın işindendir, fasıklıktır. Bu kadardır! Bundan dolayı bunlardan uzak durun ki cenneti kazanasınız. Bunlar illetsiz birer hükümlerdir. Teşriin sebebi neden haram kılındığı açıklanmadı.

Fakat içki ve kumardan şu neticeler doğabilir: içki içenler veya kumar oynayanlar arasında kavga çıkar, birbirlerine düşman olur, birbirilerine buğuz ederler, namaz ve Allah’ın zikrini unutturur. Bunlar birer illet değildir, hikmetlerdir, maksatlardır. Yasaklamaktan bir maksat da vardır: aranızda düşmanlık, buğuz ve kinin oluşmasını önlemek, namazı ve Allah’ın zikrini unutmamaktır, buna hikmet denilir, bu neticeler doğabilir veya doğmayabilir. Fakat doğmasa bile haramdır. Bizatihi haram kılındı.

Hikmet ise şeriatın maksadıdır, hedefidir. Gerçekleşebilir gerçekleşmeyebilir. Bir kişi az içki içerim veya az parayla kumar oynarım başkaları ile hiç sorunum olmaz derse veya yalnız ve geceleyin içerim sonra namaza giderim derse hepsi haramdır. Çünkü illetsiz, teşriin, yasaklamanın sebebi olmadan yasaklandı.

İlletli olsaydı, o zaman sebep zail olunca helal olurdu. Oysa öyle sorunlar meydan gelsin veya gelmesin içki ve kumar heykeller ve fal okları gibi birer haramlardır.

Müminlere hitap ettiği için onlara “Buna rağmen bunlardan vazgeçmiyor musunuz?” diye hitap etti. Bunun manası mümin kimse Allah bir şey yasaklamışsa, hemen müminliğinden dolayı bundan vazgeçer. İmanı tartışmadan ve sıkıntı duymadan Allah’a itaat eder. Hem de neticeleri kötü olacak şeyler gösterirse akıllı olan mümin hemen terk eder. Zira her haramın neticesi kötüdür; er geç bu kötü netice görülür. Zina, eşcinsellik, faiz, kadının açılması, cihadı terk etmek, Allah’ın sözünü yükseltmek için savaşmamak ve mücadele etmemek, namazı terk etmek, Allah’ın indirdikleriyle hükmetmemek vs. neticeleri kötüdür.

Bu nedenle Hilafet kaldırıldığı zamandan beri insanlar kötü ve bedbaht bir hayat yaşamaktadır. Toplumda fesat ve bozgunculuk yayıldı, insanlar arasındaki ilişkiler bozuldu, hatta aile düzeni bozuldu, huzur kalmadı. Çünkü Allah’ın hükümlerinden yüz çevrildi, laik demokratik sistem hürriyet ve özgürlüğü yaydı. Böylece Furkan suresi 43. ve Casiye suresi 23. Ayette geçtiği gibi birçok insan zevk ve isteklerini ilah edindi. Zevki ne isterse onu yapmaya çalışır, çıkarı neredeyse orada olur, Allah’ı, haramı ve helalı düşünmez. Böylece Taha suresi 124. Ayette geçtiği gibi bunlara sıkıntılı, bedbaht bir hayat hazırlandı.

Bu nedenle bu ayetlerden sonra Allah müminlere hitap ederek hem Kendisine hem de Rasulüne itaat etmeyi emretti: “Allah’a itaat edin, Rasule de itaat edin”.

Allah’a itaat etmek, Kuran’da geçen bütün haramlardan vazgeçmek. Bu ayette geçen heykel yapmak ve dikmek, fala bakmak, içki içmek ve kumar oynamak gibi haramlardan uzak durmaktır. Aynı anda bütün farzları eda etmek, yerine getirmektir. Çünkü içki ve kumar namazdan ve Allah’ın zikrinden alıkoyar. Allah’ın zikri ise O’nunla bağ kurmak, O’nu hep hatırlamak, ne emrettiğini ve nehyettiğini düşünmek ve yerine getirmektir. Hep O Subhanehu ve Teâlâ zihinlerimizde ve kalplerimizde canlı ve diri kalmalıdır

Resule itaat; sünnetine uymaktır. Zira sünnet gayri metluv vahiydir, fakat metluv (okunan) Kuran gibi nazil olmayan vahiydir. Mana Allahtan, söz ise Rasulullahtan. Sahih rivayetle gelen hadisle amel edilir. Bu şekilde Resule itaat edilmiş olur. Nitekim bu hususla ilgili birçok ayet geçti. “Sünnet .. Kuran gibi Kaynaktır” kitabımızda bunu detaylıca açıkladık.

İtaat etmemekten sakındırdı. “Ve sakının”: Allah’a ve Resulüne muhalefet etmekten sakının, uzak durun. Sakının! Allah ve Resulüne isyan etmeyin, itaat edin şeklinde açıklanır.

“Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Resulümüze düşen görev apaçık tebliğ etmektir”. Eğer itaat etmeseniz vebalı sizin üzerinizdedir, Rasule düşen görev size Allah’ın vahyini apaçık şekilde bildirmektir. Sonra uymazsınız cezayı hak etmiş olursunuz.

Bu nedenle, İslam kapalı sözlerle tebliğ edilmez, apaçık, net şekilde anlatılır. Bir hüküm dahi gizlemek haramdır. Bakara suresi 159. Ayet Kitapta Allah’ın indirdiği ayetleri ve gerçek manalarını gizleyenleri lanetledi. “Lanetleyenler onlara lanet eder” buyururken onları lanetlemeye çağırdı. Taki onlar tövbe edip açıklayıncaya kadar lanetlemeye çağırdı. Bakara suresi 174. Ayette para, maaş karşısında gizleyenlerin ise aldıkları paranın cehennemde karınlarında ateşe dönüşeceğini bildirmiştir. Allah onları muhatap almaz ve temize çıkarmaz. Onlara elim azap hazırladı.   

Allah iman edenleri itaatsizlikten sakındırırken azabından sakındırdı. Dünyada ise tebliğle Resullük sıfatıyla beraber devlet başkanı sıfatıyla Rasulullah’ın cezasından sakındırdı. İçki içene iki ayakkabıyla 40 defa vurulmasını emretmiştir (Tirmizi). 2. Raşidi Halife Ömer her ayakkabı vuruşu yerine bir kırbaç yapıp içki içenin 80 defa kırbaçla celde edilmesini emretti.

Aynı anda Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem içkiyle beraber onunla ilgili 10 şeyi yasakladı. Hadis-i şerifte şöyle geçti:

فقد لعن رسول الله صلى الله عليه وسلم الخمرة، ولعن معها عشرة: بائعها ومبتاعها والمشتراة له وعاصرها والمعصورة له وساقيها وشاربها وحاملها والمحمولة له وآكل ثمنها” (الترمذي)

Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem içkiyi lanetledi ve onunla on şeyi lanetledi: onu satan, kendi hesabına satılan, kendisine satın alınan, onu yapan, yaptıran, içiren, içen, taşıyan, kendisine taşıtılan ve fiyatını yiyen kimseleri lanetledi” (Tirmizi, İbni Hanbel, Ebu Davut, İbni Maceh)

İslam’daki “Ukubat Nizamı” kitabında ta’zir cezaları konusunda “Akla zarar veren fiiller” bölümünde;

 2. Bent: “İçkiyi satan, satın alan, sıkan, taşıyan veya buna sahip olan kimseler celd edilmekle beraber 5 seneye kadar hapis cezasına çarptırılır”. Ancak zimmiler dinlerinde serbest olduğundan dolayı müstesna kılınır.

4. Bent: “İçki yapılması için satın alındığını bildiği halde üzüm veya kuru üzüm gibi içki imalatında kullanılan bir maddeyi satan herkes ister doğrudan isterse aracı vasıtayla satmış olsun, 6 aydan 3 seneye kadar hapis cezasıyla beraber celd edilir”. Ancak zımmiler dinlerinde serbest olduğundan dolayı müstesna kılınır.

6. Bent:” Sarhoşluk veren maddeleri satmak için açık olsun gizli olsun bir yer açan kimse 5 seneye kadar hapis cezasıyla beraber celd edilir.

Ta’zir cezalarında aşikâr 10 celde vurulur. Ayakkabıyla veya sopayla veya kırbaçla vurulur.

Ancak zımmiler dinlerinde serbest olduğundan dolayı sadece aralarında satışı düzenlemek için belli icraat alınır. Mabetlerinde olabilir.

İşte Allah ve Resulünün emir ve nehiylerini uygulamak için iman ve takvayla birlikte devletin bulunması ve muhaliflere ceza verilmesi gerekir. İslam sadece eğitimle yetinmez. Zira İslam’da uygulama metodu ise; devlet, cihad, yargı sistemi ve ukubattır. Bunlarla İslam kaim ve hâkim olur, hüküm ve kanunları da güzel meyve verir.

İçki ve kumarla iştigal eden fertlerin cezaları böyledir. Bunlara müsaade eden rejimin ve yöneticilerinin cezası pek ağırdır: Buna küfür rejimi denilir, yöneticileri cehennemliktir, kat kat lanete uğrayanlardır. Zira haramı serbest bırakan sisteme küfür sistemi denilir. Bunun cezası da o sitemi kökünden sökmektir ve yöneticilerini ağır cezaya çarptırmaktır. Zira münkerin başı ve fesadın kaynağı bu sistem ve yöneticileridir. Kıyamet gününde Allah onlara cehennemde en ağır cezayı verecektir. Zira günah işleyen fertlerin günahlarını da taşıyacaklar. Fakat günah işleyenler tövbe etmezlerse liderleriyle beraber cehenneme atılacaklar.

İman edip salih amel yapanlar için, eğer gerçek iman edip salih amel yapar ve takva sahibi olurlarsa, ondan sonra da takva sahibi olurlarsa ve iman ederlerse, yine de takva sahibi olup iyilik yaparlarsa yedikleri şeyler yüzünden bir vebal yoktur. Zira Allah ihsan sahiplerini sever (93)

İçki, şarap yasaklanınca müminler daha önce içki içtiklerinden, kumar oynadıktan ve bunlarla ilgili iştigal edip yedikleri paralardan dolayı muaheze edileceklerden, sorumlu tutulacaklarından koktukları anlaşılmaktadır. Ayrıca rivayetlere göre içki ve kumar yasaklanmadan önce içki içen veya kumar oynayan ve bunlarla para kazanıp ölen mümin kardeşlerin hali hakkında sordular. Bu münasebetle bu ayet nazil oldu.

İçki ve kumar yasaklanmadan önce ölen müminler salih amel yapmış, takva sahibi olmuşsa ve iyilik yapmışlarsa, bu hal üzerinde, iman, salih amel, takva ve iyilik yapmak hali üzerinde vefat etmişlerse hiç günahları yoktur. Zira onlar ölmeden önce içki ve kumar yasak değildi, haram kılınmadı, suçlu değiller.

Yine yaşayanlar eğer içki ve kumarla ilgili her hususu terk etmişlerse, bunlardan tamamen uzak dururlarsa, iman, salih amel, takva işleri ve iyilik yapmaya ölüme kadar devam ederlerse onlara günah yoktur, muhsin kimseler sayılırlar. Allah’ın sevgisini kazanırlar. Allah bu ayette iman, salih amel ve takvayı tekrarladı, böylece bunların önemini vurguladı.

Ayette içtikleri değil, “yedikleri” ifadesi geçti. Çünkü bu ifade daha kapsamlıdır, yediklerine içme meselesi dâhil olduğu gibi para kazanma meselesi da dâhil olur. Yiyen kimse muhakkak içer. Para kazananlara da para yedi denilir. Hem de para yedi ifadesi olumsuz manada kullanıldı. Haksızca para kazandı manasındadır. Ayetlerde ve hadislerde Bakara suresi 275. ayet: faizi yiyen ve yediren, Bakara suresi 188. Ayet: haksızca para yiyen, Bakara suresi 174. Ayet Allah’ın ayetlerini saklama veya açıklamama karşısında para kazananlar ateş yiyenler, Nisa suresi 2. 7. ve 10. Ayette yetimin parasını yiyenlerden söz etti. 

İçki içenler ve içkiden para yiyenlerin durumu kötüdür. Yine kumar oynayan ve para kazananın durumu kötüdür. Bunlara müsaade eden, yerlerine ruhsat veren yöneticilerin vay haline! Ama bir Müslüman bu onlara karşı susarsa günahkâr olur.

Zira buna müsaade eden rejimi kaldırıp bunları yasaklayan, bunlarla ilgili cezaları uygulayan, Allah’a ve Resulüne itaat eden yöneticileri tayin etmek, Kuran ve Sünnetten çıkarılan anayasaya dayalı sistemi kurmak en büyük farzdır. Ayetler bunu gerektirir. Çünkü ayetler bütün müminlere hitap etmektedir, bunun manası toplumları ve devletleri temiz olmalıdır.