– 28 –

Avla imtihan etmek

Mülk edinme ile geliştirmek arasındaki fark

İhramda iken kara avının yasağı

Hacca ve umreye etkisi

Bunun keffareti

Tekrarlayanların cezası

Münkeri nehyetmeyenin cezası

Deniz avı mubahlığı

يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا لَيَبۡلُوَنَّكُمُ اللّٰهُ بِشَىۡءٍ مِّنَ الصَّيۡدِ تَنَالُـهٗۤ اَيۡدِيۡكُمۡ وَرِمَاحُكُمۡ لِيَـعۡلَمَ اللّٰهُ مَنۡ يَّخَافُهٗ بِالۡـغَيۡبِ‌ ۚ فَمَنِ اعۡتَدٰى بَعۡدَ ذٰلِكَ فَلَهٗ عَذَابٌ اَلِيۡمٌ‏ ﴿۹۴﴾  يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡا لَا تَقۡتُلُوا الصَّيۡدَ وَاَنۡـتُمۡ حُرُمٌ‌ ؕ وَمَنۡ قَتَلَهٗ مِنۡكُمۡ مُّتَعَمِّدًا فَجَزَآءٌ مِّثۡلُ مَا قَتَلَ مِنَ النَّعَمِ يَحۡكُمُ بِهٖ ذَوَا عَدۡلٍ مِّنۡكُمۡ هَدۡيًاۢ بٰلِغَ الۡـكَعۡبَةِ اَوۡ كَفَّارَةٌ طَعَامُ مَسٰكِيۡنَ اَوۡ عَدۡلُ ذٰلِكَ صِيَامًا لِّيَذُوۡقَ وَبَالَ اَمۡرِهٖ‌ ؕ عَفَا اللّٰهُ عَمَّا سَلَفَ‌ ؕ وَمَنۡ عَادَ فَيَنۡتَقِمُ اللّٰهُ مِنۡهُ‌ ؕ وَاللّٰهُ عَزِيۡزٌ ذُو انْتِقَامٍ‏ ﴿۹۵﴾  اُحِلَّ لَـكُمۡ صَيۡدُ الۡبَحۡرِ وَطَعَامُهٗ مَتَاعًا لَّـكُمۡ وَلِلسَّيَّارَةِ‌ ۚ وَحُرِّمَ عَلَيۡكُمۡ صَيۡدُ الۡبَـرِّ مَا دُمۡتُمۡ حُرُمًا‌ ؕ وَاتَّقُوا اللّٰهَ الَّذِىۡۤ اِلَيۡهِ تُحۡشَرُوۡنَ‏ ﴿۹۶﴾ 

“Ey İman edenler! Allah, görmediği halde kendisinden korkanları ortaya çıkarmak için muhakkak ki ellerinizle ve oklarınızla avlanacağınız bir şeyle sizi imtihan edecektir. Bundan sonra kim haram sınırlarını aşarsa onun için elim azap vardır (94)

Ey İman edenler! ihramlı iken av hayvanlarını öldürmeyin. Sizden ki onu kasıtlı olarak öldürürse onun cezası kendinizden iki adil kimsenin kararıyla Kâbe’ye ulaştırarak onun değeri kadar enam’dan bir hayvanı kurban etmektir veya kefaret olarak miskinleri doyurmak veya ona denk gelecek oruç tutmaktır. Böylece yaptığı işin vebalini tatsın. Bundan önce buna benzer iş yapan kimseyi Allah afetti. Kim bu suçu işlemeye dönerse Allah ondan intikam alır. Oysa Allah izzet sahibidir, intikam alandır. (95)

Deniz hayvanlarını avlamak ve yemek hem sizin hem yolcuların faydalanması için helal kılındı. İhramda olduğunuz müddetçe karada avlanmak size haram kılınmıştır. Huzurunda toplanacağınız Allahtan korkun” (96) 

Bu ayetlerden önceki ayetlerde “içki, kumar, dikili taş, heykeller ve fal okları” ile ilgili her husus yasaklanmıştır. Bundan sonra avlanmakla ilgili yasaklık açıklanmıştır.

Ayette “muhakkak ki ellerinizle ve oklarınızla avlanacağınız bir şeyle sizi imtihan edecektir”. Buradaki imtihan etmenin veya denemenin manası ise mükellef etmektir. Emir ve nehiy gösterince, buna kim uyacak kim uymayacak ortaya çıkarmak maksadıyla mükellef veya sorumlu tutar. Bu nedenle ayette “Allah, görmediği halde kendisinden korkanları ortaya çıkarmak için” ifadesi geçti. Bu yasaklık menfaat ve zarardan dolayı değildir, sırf Allah’tan korkan, takva sahibi ile kendisinden korkmayan fasık ve zalimleri birbirinden ayırıp göstermek istenmiştir. Zira müminler fayda ve zarardan dolayı şeri hükme uymazlar. Sırf Allah’ın emri olduğu için uyarlar O’nun azabından sakınır ve O’nun rızasını dilerler. Oysa avlanmada zarar yoktur, fayda vardır. İnsan bir hayvanı avlayınca bir mal sahibi olur; onu yer, satar, hediye eder vs. miras gibi bedava bir mal elde etmiş olur. Böylece avlanmak mülk edinmenin sebeplerinden sayıldı. Alışveriş olmadan, hiç mülk sahibi olmadan bir mal elde ederse, baştan bir mal mülk edinirse mülk edinme sebebi sayılır. İnsan bir mal sahibi olduktan sonra onunla ticaret, ziraat ve sanayi ile ilgili bir iş yapıp kazanırsa buna malı geliştirme sebepleri, büyütme veya çoğaltma yolları denilir.

“İslam’da Ekonomik Sistem” kitabında mülk edinmenin sebeplerini sayarken avlanma da bir sebep olarak sayıldı. Allah diğer mülk edinme sebepleriyle ilgili hükümler gösterirken avlanmakla ilgili hükümlerde göstermektedir.

Baştan malı elde etmeye mülk edinme sebebi denilir. Mal elde edildikten sonra malı çoğaltmaya çalışmaya ise malı geliştirmek sebepleri denilir.

İki konuyla ilgili de şeri hükümler vardır. Mümin kimse Allah’tan korktuğu, O’nun rızasını istediği için de bu hükümlere uyar. Yasaklama sınırını aşanlara, haram helale riayet etmeyenlere elim azap vardır. Bunun manası bunlar Allahtan korkmazlar.

Misal olarak; kumar, faiz ve içki gibi işler yaparak malı geliştirmek haram kılınmıştır. Malı geliştirmenin haram yolları da denilir.

İnsanlar ya elleriyle elde ederler ya da oklarıyla elde ederler. Oklar ise bir araçtır. Her hangi bir araçla avlama olabilir. Sadece okla değildir. O asırda av genellikle okla oluyordu. Ondan dolayı bundan söz etti. Yine eğitilmiş hayvanla da av oluyordu. Maide suresi 4. Ayette bunu açıkladı: “Allah’ın size öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiğiniz yırtıcı hayvanların sizin için yakaladıklarını yiyin ve üzerine Allah’ın ismini zikredin (besmele çekerek yiyin). Allah’tan korkun”.

Bu asırda av tüfeği gibi araçlar vardır. Bu da ok ve eğitilmiş yırtıcı hayvan gibidir. Av için kullanılabilir, hükümler ona intibak eder.

 “İhramlı iken av hayvanlarını öldürmeyin” yasaklığı getirmiştir. Ondan sonraki ayette de mümin hac veya umre yapmak üzere ihramlı olursa kara hayvanları avlayamaz, deniz avı yapmak helaldir, balık yakalayabilir.

  Zira Maide suresi 1. Ayette ihramlı iken avlanmayı helal etmemek şartıyla” ifadesiyle de ihramlının avlanması haram kılınmıştır. Maide suresi 2. Ayette “İhramdan çıktığınız zaman avlanın” müsaadesi geldi. Sadece ihramlı iken av yasaklanmıştır. Fakat detaylar gösterilmemiştir. Maide suresi 96. Ayette karada avlanmanın yasak, deniz avının helal olduğu açıklamaları getirildi.

Peki, eğer karada av yaparsa haccı veya umresi bozulur mu? Cevabı; hayır, bozulmaz, bunun kefareti vardır. Şöyledir:

“Sizden kim onu kasıtlı olarak öldürürse onun cezası kendinizden iki adil kimsenin kararıyla Kâbe’ye ulaştırarak onun değeri kadar enam’dan bir hayvanı kurban etmektir veya kefaret olarak miskinleri doyurmak veya ona denk gelecek oruç tutmaktır”.

Bu ayette şöyle hükümler açıklanır:

  1. Kefarette üç seçenek vardır. Birini yaparsa günahı gider.
  2. Onun değerinde yalnız enam’dan bir kurban kesilecektir.Enam suresinde 142- 144 arasındaki ayetlerde Enam hayvanlarından söz edilip onların koyun, keçi, deve ve inek oldukları açıklanmıştır. Kurbanlık ancak bunlardan olur. Bu dört hayvandan birinin değerinde kurban kesilmelidir. Parayla değeri biçilir, o parayla enamdan bir hayvan satın alınır ve kesilir.
  3.  Avladığı hayvanın değeri iki adil, bilirkişi tarafından biçilir ve karar alınır. Hilafet devleti olunca kargaşayı menetmek ve düzenleme babından resmi adil bilirkişiler tayin edebilir, bu halde hacılar onlara başvurur. 2. Raşidi Halife Ömer ra. döneminde böyle olay olunca kendisiyle birlikte Abdurrahman bin Auf’u seçip avının değerini biçip karar aldı. Bir bedevi “bak, Halife kendi kararıyla yetinmiyor, bir kişiyi daha seçiyor!” deyince Ömer işitti. Ona Maide suresini okudun mu diye sorunca hayır dedi. Ömer: Maide suresini okusaydın bunu söylemezdin ve sana ceza verirdim. Bu ikinci kişiyi tanıyor musun? Dedi.  Bedevi hayır, deyince Ömer bu kişi; Abdurrahman bin Auf’tur”.  Adil değerli bir kişiyi seçtiğini göstermek istedi.   
  4. Kasıtlı öldürürse kefaret vardır. Yani, av maksadıyla öldürürse kefaret vardır. Eğer av maksadıyla öldürmezse, hatayla öldürürse veya başka maksatla öldürürse; onun eziyetinden korunmaya çalışırken kasıtsız öldürürse, o hayvan kendisine saldırıp uzaklaştırmaya çalışırken öldürürse kefareti yoktur.
  5. Kurban Kâbe’ye ulaştırılacaktır. Kâbe’nin değerini bildirmek maksadıyla böyle açıklanmıştır. Etrafında uygun bir yerde kesilir.
  6. Kurban kesmek istemiyorsa, onun değerinde bir kaç miskin yedirilir. Miskin hiç malı olmayan kimsedir. Fakir ise temel ihtiyacı olan yiyecek, giyim ve meskenin masrafını karşılayamayan kimsedir. Malı vardır, ama bu ihtiyaçları karşılayamıyor. Bu nedenle önce miskin aranır yedirilir, bulunmazsa fakir yedirilir.
  7. Eğer daha önceki iki seçenekten birini yapmak istemiyorsa “ona denk gelecek oruç tutmaktır”. Avladığı hayvanın değeri hesaplanır. Kaç miskini yedirir. Her miskinin günlük yedirilmesine karşı bir gün tutar.

“Böylece yaptığı işin vebalini tatsın”. Bu şekilde cezayı görmüş olsun, aynı anda günahı silinir. Vebal ise bir şeyin kötü neticesidir. Yaptığı kötülüğün karşılığını görmektir.

“Bundan önce buna benzer işi yapan kimseyi Allah afetti”. Bu ayet nazil olmadan önce kim ihramlı iken karada av yapmışsa affedildi, kefareti yoktur. Zira bu hüküm yoktu, bu nedenle insan sorumlu tutulmaz. Zira Allah hüküm indirmeden kimseye ceza vermez. Resul göndermeden de insanları mükellef tutmadığı gibi sorumlu tutmaz ve cezalandırmaz.

Hatayla, kasıtsız veya unutarak bir şey yaparsa veyahut ikrahla, zorla yatırılırsa onu cezalandırmaz. İşte böylece Allah’ın adaleti tecelli eder.

“Kim bu suçu işlemeye dönerse Allah ondan intikam alır. Oysa Allah izzet sahibidir, intikam alandır”. Bu ifade, şiddetli bir tehdit içerir. Kimse bunu yapmasın. Allah’ın yasaklarını ihlal etmeye çalışmasın, Allah’tan korksun.

Buradaki Allah’ın intikamı o kişiye kefareti ödetmesidir ve ceza verilmesidir. Eğer ihramlı iken avlanırsa bu kefareti yerine getirecektir. Önünde bu üç seçenek vardır. Ama hep tekrar tekrar yaparsa kefaretle beraber tazir cezası ile cezalandırılır. Hilafet devletinde hâkim bunu takdir eder, ona 10 celdeyle beraber bir kaç ay hapis cezası verebilir.  

Allah’ın yasaklarını ve sınırlarını korumak için İslam devletinin bulunması elzemdir, daha doğrusu en büyük farzdır. Çünkü bir kısım insanlar Allahtan korkmazlar. Bu nedenle toplumun temizliğini korumak için Allah’tan korkma meselesini yaymakla beraber Müslümanlar birbirlerini münkerden neyhedecek, birbirlerine marufu gösterecekler ve birbirlerini Allah’tan korkutacaklar. Aynı anda İslam devletinin varlığı İslam’ı uygulama metodudur. Allahtan korkmayanları cezalandırır, münkeri nehyetmeyeni de cezalandırır. Çünkü münkeri işleyenleri engellemek için Müslümanların müdahalesi gerekir, onlara farzdır.

“İslam’da Ukubat Nizamı” kitabında “tazirin diğer çeşitleri” adı altında 3. Bentte şöyle geçti; “kendini veya diğerlerini tehlikeye sokmadan münkeri nehyetmeye kimin gücü varsa açık bir yerde münkeri işleyen kimseyi görürse onu gerektiği şekilde nehyetmezse veya onu münkeri işlemeye serbest bırakırsa celd etmekle beraber 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılır”. 

İslam’a zıt olan demokratik laik devlet ise münkeri nehyedenleri cezalandırır ve münkeri işlemeye teşvik eder, işleyenleri himaye eder. İçinde zina işlenen genel evler, içki içilen meyhaneler, faiz işiyle iştigal eden bankalar, kumar işi yapılan gazino, loto ve benzeri haram yerleri ve işleri ve işleyenleri korur. Çünkü dini hayattan ve devletten ayırdı, herkese özgürlük verdi. Herkes hürdür, kimse kimseye karışmasın, bir kişi kötülük işleyene müdahale ederse, onu bu kötülükten nehyederse ve kötülük işleyen şikâyet ederse bu küfür devleti münkeri nehyeden kişiyi cezalandırır. Lut kavminin devleti gibidir, her haramı serbest kıldı. Lut a.s kavminin yaptıkları kötülüklerden ve özellikle eşcinsellikten nehyederken onu cezalandırmaya ve sürgün etmeye kalkıştılar. Allah onları yerin dibine batırıp cezalandırdı ve Lut a.s’ı kurtardı.

Münkeri işleyen kavim ve devleti Allah değişik musibetlerle cezalandırır. Bir gün bu devlet yok olacaktır ve temiz bir nesil yetişecektir. Münkeri nehyedenler kurtulur ve zaferi elde ederler.

“Deniz hayvanlarını avlamak ve yemek hem sizin hem yolcuların faydalanması için helal kılındı. İhramda olduğunuz müddetçe karada avlanmak size haram kılınmıştır. Huzurunda toplanacağınız Allah’tan korkun”.

Her zamanda deniz avı helal olduğu gibi ihramlı ikende helaldir. Denizde yaşayan her canlıyı avlamak ve yemek helaldir. Aynı anda karada ikamet edenler ve gemiyle yolculuk yapanlara da helaldir. Zira Sahabeler Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e “ Biz denizde yolculuk yapıyoruz, az su taşıyoruz. Eğer bundan abdest alsak susuz kalırız. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz?  Diye Sorunca onlara şöyle buyurmuştur:

“هُوَ الطَّهُورُ مَاؤُهُ الْحِلُّ مَيْتَتُهُ”

 “Deniz suyu temiz, ölüsü helaldir.” (Ebu Davut, Nesai,İbni Hanbel, İbni Mace).

Aynı anda Allah ayetle bu hükmü tekit etmiştir. Denizde yolculuk yapanlar denizden su alıp abdest alabilir ve çıkanı yiyebilirler.

Deniz avı herkese ve her halde helal kılınırken ihramlı olduğu müddetçe kara hayvanlarını avlamanın haram olduğu vurgulanmıştır. 

Allah tekrar müminlere takvayı hatırlatıyor, kendisinden korkmalarını istiyor, bu ise, emir ve nehiylerine riayet etmeleriyle gerçekleşiyor. Zira kıyamet gününde kendisi önünde toplanıp hesap verecekler.

İşte Allah’ın korkusu pek önemlidir. Zira azabı pek çetindir. Eğer insan Allahtan korkmazsa her günahı işlemeye yönelir.

İman edenlere bunu hatırlatır. İman etmeyenlerde Allah korkusu diye bir şey yoktur. Ancak iman edenlere imanı hatırlatmak fayda verir, Allah’ın emir ve nehiylerine uyarlar. İmanı olmayan kimse ancak asadan korkar, Halife Ömer’in kırbaçlarıyla caydırılır.

“وَّذَكِّرۡ فَاِنَّ الذِّكۡرٰى تَنۡفَعُ الۡمُؤۡمِنِيۡنَ”‏

“Hatırlat, muhakkak ki hatırlatma müminlere yarar” (Zariyat 55)