İnsanların Dikkatini Gerçeklerden Uzaklaştırmak İçin Yanıltma ve Duygusal Manipülasyon!

Bazı uydu kanallarının karşımıza çıkardığı analistler ve stratejistler şöyle diyorlar: Gazze’deki direniş tugayları, direnmeye muktedirdirler… Düşmana darbeler indirmeye muktedirdirler… Sıfır mesafeden cesur operasyonlar gerçekleştiriyorlar… Düşman kuvvetlerine karşı koydular ve onları geri çekilmeye zorladılar… Düşman kuvvetlerine falan eksende veya filan caddede karşı koydular ve onun saflarında ağır kayıplar verdirdiler… Daha fazla direnişçi toplamaya muktedirdirler… kendi füzelerini geliştirebiliyorlar… ve daha başkasını yapabiliyorlar.

Hakeza bazı uydu kanallarının karşımıza çıkardığı analistler ve strateji uzmanları, Gazze Şeridi’ndeki kahramanca direniş operasyonlarını övüyorlar ve sanki işler yolunda gidiyormuş gibi, düşmanı yenmek, onun ilerlemesini durdurmak ve ona galip gelmek yeterliymiş ve başka bir şeye ihtiyacı yokmuş gibi onun haberlerini yayıyorlar; böylece sanki direniş çok iyi gidiyormuş ve farzı kifayeyi tamamen yerine getiriyormuş gibi bir imaj sergiliyorlar!

Ancak ne analistler ne haberleri aktaran muhabirler, direnişçilerin ve mücahitlerin, silaha, teçhizata ve daha fazla eğitimli savaşçı ve askerlere ihtiyaç duyduklarından bahsetmediler. Dolayısıyla direnişi öven haber ve analizler, direnişin ihtiyaç duyduğu en önemli şey olan silahların temini ve direnişi destekleyecek kuvvetlerin gönderilmesi konusuna değinilmeden sunuluyor. Sanki bunun hakkında konuşmak caiz olmayan kırmızı çizgiymiş, sadece direnişin gösterdiği kahramanlık övülerek dikkatler başka yöne çekilmeliymiş ve mücahitlere silah ve kuvvetler sağlanmasını ya da orduların harekete geçirilmesini talep etmek caiz değilmiş gibi.

Bu, kendisiyle insanları saptırdıkları, duygularını okşadıkları ve onları kendisiyle uyuşturdukları bir tür saptırma ve anestezidir. Hatta direniş örgütleri ve tugaylarındaki sorumlular bile silah, birlik veya ordu temin edilmesi talebinde bulunmuyorlar! Sanki onların bu konuda konuşmaları yasaklanmış ve şayet bu konuda konuşurlarsa bu uyduların kendi haberlerini yayınlamayacağı ve uydu ülkelerin, liderlerinin bu uydularda bulunmasına veya bu uydulardan geçmesine dahi izin vermeyeceği tehdidi altındalarmış gibi!

Bu arada düşman Başbakan Netanyahu kuvvetlerini güçlendirmekte, vahşi saldırılarını, yıkımlarını ve öldürmelerini artırmakta, daha fazla savunmasız çocuğu, kadını ve adamları öldürmek için Amerika’dan daha fazla nitelikli silah göndermesini talep etmekte ve Amerika onun talebini karşılamaktadır ki 13/08/2024 tarihinde düşmana göndermeyi kabul ettiği son anlaşma yaklaşık 20 milyar Dolardır. Aynı şekilde Yahudi varlığına silah ve paralı asker sağlayan Avrupa ülkeleri de vardır.

Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri Yahudi varlığına her türlü silahı sağladıkları ve aynı zamanda kendileri düşmanın yanında çatışmaya fiilen dahil oldukları halde bölge ülkelerinin, canlarını, namuslarını ve evlerini savunanlara herhangi bir silah parçası dahi sağlamalarını engelliyorlar ve bunu bir suç ve çatışmanın kapsamını genişletmek olarak kabul ediyorlar. Hatta Yahudi varlığı, birtakım odakları Mısır’dan Gazze Şeridi’ne tüneller aracılığıyla silah ve mühimmat kaçırmakla suçladı; bunun üzerine Mısır rejimi, Mısır Devlet Enformasyon Servisi (SIS) Başkanı Diaa Rashwan lisanı üzerinden bunu reddetti ve Mısır’ın 14 kilometre boyunca yer üstünde 6 metre yüksekliğinde ve yer altında 6 metre derinliğinde 3 duvar inşa ettiğini, bunu beton bir duvarla güçlendirdiğini ve 1500’den fazla tüneli yok ettiğini kanıtladı! Mısır rejimini, Yahudi varlığının sınır bölgesini, yani sözde Philadelphia eksenini işgal etmesi konusunda uyardı.

Buna rağmen Yahudi varlığı, Mısır rejiminin söylediklerine güvenmedi ve Gazze Şeridi ile Mısır arasındaki bir sınır olan 14 kilometre uzunluğundaki Philadelphi (Selahaddin) eksenini işgal etti ve bu korkak rejimin uyarılarına hiç itibar etmedi; çünkü Yahudi varlığı, Mısır rejiminde zerre kadar cesaret olsaydı bu duvarları inşa etmeyeceğini ve Yahudi varlığına cevap vermek ve bu varlığın güvenliğini korumak için bu tünelleri yıkmayacağını çok iyi biliyor. Şayet Mısır rejiminde azıcık bile cesaret olsaydı, açlıktan ve bir damla su bile bulamamaktan dolayı zarar gören Gazze halkından olan kardeşlerini terk etmezdi. Şayet Mısır rejiminde azıcık bile cesaret olsaydı, düşmanın Gazze halkını öldürmesi için onları korumasız bırakmaz ve daha ilk günden orduyu harekete geçirirdi. İşte bu nedenle düşman harekete geçti, Mısır rejimine meydan okudu, korkaklığını ve alçaklığını test etti, eksenleri ve koridorları işgal etti ve Mısır sınırını kontrol altına aldı.

Yahudilerin Gazze’ye yönelik saldırısının başlangıcında, Reuters da dahil olmak üzere haber ajansları, 16 Kasım 2023 tarihinde İran’dan iki ve Hamas’tan bir yetkiliye dayandırdıkları haberlerinde, İran’ın Dini Lideri Ali Hamaney’in 5 Kasım 2023 tarihinde Tahran’a yaptığı ziyaret sırasında Hamas Siyasi Bürosu Başkanı İsmail Haniye’den, “İran’a ve onun Lübnan’daki güçlü müttefiki Hizbullah grubuna tüm güçleriyle “İsrail’e” karşı savaşa katılmaya aleni olarak çağrıda bulunan Filistin hareketi içindeki sesleri susturmak” için çalışmayı talep ettiğini aktardılar. Dolayısıyla İran ve yandaşlarının yapacağı en fazla şey, insanları direnişi desteklediklerine inandırmak için oraya buraya füze fırlatmak olacaktır!

İki gün boyunca Karabağ’a ve Libya’ya gönderdiği gibi Filistin’e de asker gönderme ihtimali olduğunu söyleyerek insanların duygularını okşayan Erdoğan, bu açıklamasından iki gün sonra geri adım atarak Gazze’deki soykırımı durdurmak için insanlık koalisyonu adında hayali bir koalisyon kurulması gerektiğini söyleyerek insanları kandırdı!

Bu da ortada herhangi bir haberin, herhangi bir analizin, herhangi bir yetkilinin ve liderin ağzından veya herhangi bir medya organının, savaşçılara silah, teçhizat ve savaşçı sağlanılması ve orduların harekete geçirilmesi talebinde bulunmaması, aksine düşmanla açıkça işbirliği içinde ve Amerika’nın savaşın kapsamını genişletmemek adı altında onların müdahale etmeme politikasını uygulama konusunda kahraman direniş operasyonlarını övmekle yetinme yönünde planlı bir politikanın olduğunu teyit etmektedir; böylece bu, kötü niyetli bir şekilde insanlara iyi bir şeymiş gibi gösteriliyor, insanlar da bununla etkileşime giriyor ve sahadaki acı gerçeğe yani savaşın eşit olmadığı gerçeğine aldırış etmeden bu haber ve analizleri duymak için can atıyorlar; nitekim düşman, tanklar, uçaklar ve 2000 Amerikan libresi (yaklaşık olarak 900 kilo gram) ağırlığındaki devasa mühimmatlar da dahil olmak üzere tüm silahlarla donatılıp Amerika ve bazı Avrupa ülkeleri tarafından ona tüm silahlar ve paralı askerler tedarik edilirken direnişçi savaşçılar, mütevazi silahlarla düşmana direniyorlar; bu yüzden onların ülkeleri yıkılmış, halkları aç kalmış, bir içim sudan mahrum bırakılmışlar, defalarca yerlerinden edilmişler, evleri, okulları ve hastaneleri başlarına yıkılmış, hatta şehit sayısı 40 binin üzerine, yaralı sayısı 90 binin üzerine, kayıpların sayısı ise -ki onlar da şehit sayılır- 10 binin üzerine ulaşmıştır; bu arada düşman sadece yüzlerce askerini kaybetmiş, evleri, hastaneleri ve okulları yıkılmamış ve düşmana her yerden, hatta Ürdün, BAE, Bahreyn, Fas, Türkiye ve Azerbaycan’dan bile temiz su, yiyecek, meyve ve tüm enerji kaynakları gelmektedir!

Bakın işte düşman Batı Şeria’ya yöneldi ve Gazze’de yaptığını orada da rahatlıkla yapmaya başladı; yine Gazze tarzı haberler yapılmakta, analizler ve yetkililerin açıklamaları yayınlanmaktadır!

Yeter artık bu kadar saptırma ve aldatma; bu ümmetin içindeki her bir samimi kişinin, harekete geçmesi ve soykırıma maruz kalan Filistin halkını desteklemek, dahası onu özgürleştirmek ve kâfir Batı’nın ümmetlerinin kalbine diktiği mikrobu yok etmek için orduların harekete geçmesini talep etmesi gerekir. Ayrıca ajan rejimler ve onların sorumluları düşene ve Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafeti kurmak için bilinçli ve muhlis siyasi bir liderlik gelene kadar onlar üzerinde baskıyı artırmaları gerekir.

Esad Mansur