Soru:


Altınla ilgili açıklamanızda kafama takılan bir soru var.
İslâm iktisat nizamında da geçtiği üzere, hadiste belirtilen 6 şey borç alınıp verilirken neden veresiye faiz oluyor? Veresiye ne demek? Veresiye ile borç arasındaki fark nedir? Veresiye faiz olduğuna göre, kişi hep bu ürünleri borçla işlem yapar. Peki, o zaman, veresiye niçin özel olarak faiz olduğu belirtilmiştir?

Cevap:


Veresiye, bir şeyin parasının ileride ödenmesidir. Veresiye, borç anlamında da kullanılabilir.
Borç, belli bir zamanda ödenmek üzere bir kimseye para vermek veya mal satmaktır. Kredi anlamına gelir. Ancak İslam’da kredi veya borç faizsiz olmalıdır. Kâfirlerde ise bu işlemler genellikle faizlidir.

Buna göre, veresiye veya borçla altın ve gümüş alışverişi yapmak haramdır.

Faiz iki çeşittir:

  1. Nesîe (erteleme yoluyla faiz)
  2. Fadl (fazlalık yoluyla faiz)

Bir kimse borçlanırsa ve borcundan fazla ödemesi istenirse bu faiz olur.
Bir mal alırsa ve “İlerde parasını ödeyeceğim” derse, satıcı da “Öyleyse fazlasıyla ödeyeceksin” derse, bu da faiz olur.

Bankaların faizle kredi vermesi ya da birçok mağazanın yaptığı gibi faizli satışlar büyük haramdır.
Buna nesîe faizi denir. İleriki bir zamanda borcu fazlasıyla ödeme şartı içeren işlemdir. Bu, büyük bir haramdır.

Taksitle satış ise farklıdır. Bir kişi bir malı taksitle alırsa ve fiyat yüksek olsa bile bu, belli ve sabit bir fiyat üzerinden yapılan bir anlaşmadır. Her ay bir taksit öder; bu caizdir. Ancak, “İleride fiyat değişmeyecek, üzerine ek gelmeyecek; taksitler geç ödense bile ek yapılmayacak” şartı aranmazsa, bu işlem faizli olur.

Fadl faizi ile ilgili şöyle bir açıklama yapabiliriz:

Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

” بيعوا الذهب بالفضة يدا بيد”

“Altın ve gümüşü elden ele (peşin) satın.”
(Tirmizî)

Müslim’in, Ebû Saîd el-Hudrî’den tahricine göre Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

“الذَّهَبُ بِالذَّهَبِ وَالْفِضَّةُ بِالْفِضَّةِ وَالْبُرُّ بِالْبُرِّ وَالشَّعِيرُ بِالشَّعِيرِ وَالتَّمْرُ بِالتَّمْرِ وَالْمِلْحُ بِالْمِلْحِ مِثْلًا بِمِثْلٍ يَدًا بِيَدٍ فَمَنْ زَادَ أَوْ اسْتَزَادَ فَقَدْ أَرْبَى الْآخِذُ وَالْمُعْطِي فِيهِ سَوَاءٌ “

“Altın altınla, gümüş gümüşle, buğday buğdayla, arpa arpa ile, hurma hurma ile ve tuz tuzla misli misline ve elden ele (peşin olarak) alınıp verilir. Her kim bunları artırır veya artırılmasını isterse faiz yapmış olur; bu hususta alan da veren de aynı durumdadır.”

Dârakutnî’nin Ali Radiyallahu Anh’tan tahriç ettiği hadiste Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

وَالدِّرْهَمُ بِالدِّرْهَمِ لَا فَضْلَ بَيْنَهُمَا مَنْ كَانَتْ لَهُ حَاجَةٌ بِوَرِقٍ فَلْيَصْرِفْهَا بِذَهَبٍ وَإِنْ كَانَتْ لَهُ حَاجَةٌ بِذَهَبٍ فَلْيَصْرِفْهَا بِوَرِقٍ وَالصَّرْفُ هَاءَ وَهَاءَ

“Aralarında fazlalık olmadan dinar dinarla, dirhem dirhemle (değiştirilebilir). Gümüşe ihtiyacı olan bir kimse altınını gümüşle, altına ihtiyacı olan da gümüşünü altınla elden ele peşin olarak değiştirsin.”
(Dârakutnî)

Bir başka misal: Bir ton iyi buğdaya karşılık iki ton kötü buğday vermek faize girer. Buna fadl faizi denilir.

Bu nedenle Bilâl Radiyallahu Anh, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e güzel hurma ikram ettiğinde, Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem:

[من أين لك هذا]

 “Bu hurmayı nereden aldın?” diye sordu. Bilâl Radiyallahu Anh şöyle cevap verdi:
“Bende iki ölçek kötü hurma vardı, bir ölçek iyi hurmayla değiştirdim.” Bunun üzerine Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu:

“أوه، أوه! عين الربا، عين الربا، لا تفعل، ولكن إذا أردت أن تفعل فبع التمر ببيع آخر ثم   اشتره”

“Eyvah! Eyvah! Bu faizin ta kendisidir, bu faizin aynısıdır. Bunu asla yapma! Eğer yapmak istiyorsan hurmayı başka bir şeyle sat, sonra o (iyi) hurmayı satın al.”
(Buhârî)

Hurma, bu hadiste geçen altı sınıftan biri olduğu için bu tür bir mübadele faizli olur. Ancak bu altı cinsin dışındaki mallarda hâlihazırda böyle bir mübadele faizli sayılmaz.

Başka bir ifadeyle, bu altı cins arasında aynı cinsten takas yapıldığında herhangi bir fark olmamalıdır. Ancak altın ile gümüş, altın ile buğday, arpa ile tuz, hurma ile gümüş gibi çapraz cinsler arasında fark olabilir.

Eğer bir kişi altını başka altınla satacak veya alacaksa, gram gramına eşit veya parça parça eşit olmalıdır. Hadiste geçen diğer sınıflar için de aynı hüküm geçerlidir.

Örneğin bir kişi kuyumcuya: “Sana bu iki bileziği veriyorum, bana şu güzel bileziği ver,” derse bu faiz olur.

Doğru olan ya:

  1. Eşit olacak, bileziğe bilezik verilecek
    veya
  2. İki ayrı anlaşma yapılacaktır:
  • Güzel bileziğin fiyatı belirlenir ve satın alınır. Bu bir anlaşmadır. Mal ve para hemen teslim edilir.
  • Sonra diğer iki bilezik için ikinci bir anlaşma yapılır, onların fiyatı belirlenir ve bu işlem de mal ve para teslimiyle tamamlanır.

Bu altı cinsin dışındaki mallarda ise fazlalıkla takas caizdir.
Mesela:

  • Bir kilo iyi domatese karşılık iki kilo kötü domates,
  • Bir iyi ineğe karşılık iki cılız inek,
  • Bir Mercedes arabasına karşılık iki Ford arabası verilmesi gibi takaslar faiz sayılmaz.

Esad Mansur