GEREKSİZ SORULAR:
-74-
Müslümanların İsrailoğulları gibi gereksiz soru sormaktan nehyedilmesi:
أم تريدون أن تسألوا رسولكم كما سئل موسى من قبل، ومن يتبدل الكفر بالإيمان فقد ضل سواء السبيل
“Yoksa siz de (ey Müslümanlar), daha önce Musa’ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur.” (Bakara 108)
Allah’u Teala bazı sorular sormaktan nehyediyor. İsrailoğulları’nın, Musa Aleyhisselam’a sordukları sorular gibi. Bu tür sorular beş çeşittir:
1-Fuzuli ve değersiz sorular: Misal; daha önce bu Bakara suresinde 67-71. Ayetlerde anlattığımız gibi ineği kesme meselesidir. Musa Aleyhisselam İsrailoğulları’na, Allah Celle Celaluhu ineğin kesilmesini emrediyor deyince; onlar bu inek nedir? Küçük mü, büyük mü? Rengi nedir? Çifte koşuldu mu? Vb. sorular sordular.
2-Akıl dışı sorular: Misal: Allah’ı bize açıkça gösterir misin? Diye Musa Aleyhisselam’a sordular.
3-Doğru olmayan batılla ilgili sorular: Misal: Bize bir put yapar mısın, diye Musa Aleyhisselam’a sordular. Bize, niye Talut’u bir kral olarak Allah tayin etti? Vb. sorular.
4-İstek ve arzularla ilgili sorular: Misal: Bize gökten yemek indirtir misin? Bu yemekten sonra (Men ve Selva) yerine yetiştirecekleri; bakla, sarımsak, mercimek vs. türden yemek ve yiyeceklerin temin edilmesini sordular. Yine, köylerinin birbirlerinden uzak olmasını istediler.
5-Mükellefiyetlerle ilgili sorular: Misal: Savaşın kendilerine farz olmasına dair sorular yönelttiler. Savaş onlara farz kılınınca ‘’niye farz kılındı’’ diye sordular.
Doğru ve yerinde olan sorular: Eğer bir meselenin hükmü veya onun hakkında hüküm anlaşılmamışsa, bir gerçeğin öğrenilmesi isteniyorsa veyahut bir olay hakkında fikir bilinmek isteniyorsa bu ve buna benzer sorular sorulur sormakta bir beis yoktur.
Bir Müslümanın başında yara vardı, yıkanmak istiyordu, fakat zehirlenmekten çekiniyordu. Sahabelere bu durumla ilgili soru sordu ama sahabelerden bir cevap alamadı. Adam yıkandı ve zehirlenip öldü. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem bu durumdan haberdar olunca şöyle dedi:
“Niye (bana) sormadı? Hasta olanın şifası soru sormaktır. O yara üzerine bez kordu ve üzerine mest ederdi (o yeri yıkamaya gerek yoktu).” Dedi. (Ebu Davut, İbni Maceh ve Dar-ı Kıtni)
İşte bu çeşit sorular sorulur. İnsan dinini öğrenmek, fıkıhı öğrenmek, fikirlerin netliğe kavuşmasını sağlamak, hayatla ve ilimle ilgili bilgi edinmekle ilgili hususlarda soru sorması gerekir. Fakat ilk beş çeşitle ilgili soru sormak doğru değildir. Bazı soruları da sormak haram veya küfre götürür. Allah’ı görmeyi istemek veya Allah’ın emrine itiraz ederek sormak veya Allah’ın emrini yaptım, benim başıma şu musibet geldi diye sorarak isyan etmek maazallah küfre götürür.
Mükellefiyetlerle ilgili soru sormakta doğru değildir. Eğer Allah Müslümanları bir hükümle mükellef veya sorumlu tutarsa o hükmü daha ağır hala gelmesine sebep olabilecek soruları sormak doğru değildir. Misal olarak; Bir adam Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e “her sene mi hac yapacağız?” diye sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem yüzünü ondan çevirdi. Adam tekrar sordu. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem yüzünü yine adamdan çevirdi. Bu adam bir daha sordu. Resulullah kızarak şöyle dedi:
“Evet deseydim hiç biriniz yapmayacaktınız. Sizi hangi şey üzerinde bıraktıysam orada durun. Sizden öncekileri helaka düşüren durum onların çok soru sormaları ve peygamberleri üzerinde ihtilafa düşmeleridir. Eğer size bir emir verirsem onu gücünüz yettiği kadar yerine getirin.” (Buhari, Müslim)
Başka rivayette şöyle dedi: “Müslümanlar içinde, Müslümanlara karşı en büyük cürüm işleyen kimse odur ki, haram kılınmamış olan bir şey hakkında soru sorar da bu suali sebebiyle o şey haram kılınıverir.” (Buhari, Müslim)
Bu nedenle Allah’u Teala bir ayette;
ياأيها الذين آمنوا لا تسألوا عن أشياء إن تبد لكم تسؤكم وإن تسألوا عنها حين ينزل القرآن تبد لكم، عفا الله عنها، والله غفور حليم
“Ey iman edenler! Açıklanırsa hoşunuza gitmeyecek olan şeyleri sormayın. Eğer Kur’an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açıklanmadığına göre) Allah onları affetmiştir. (Siz sorup da başınıza iş çıkarmayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.” (Mâide 101)
Bunun manası; Kur’an’da bir şeyin hükmü belli olmadan ondan sorup, ondan sonra hüküm nazil olursa siz zorda kalırsınız. Fakat sormadan Kur’an’da onun hükmü indirilirse size açıklanır. Bunun manası sıkılmazsınız veya o hüküm sizi sıkıntıya sokmaz. Çünkü Allah; insanların kendi kendilerine temin ettikleri rahmetten onlara daha fazla rahmet sağlar. İnsanlar savaş için heyecanlı olurlar ancak uzun süren savaşlarda böyle değildir. Her sene hac yapmak istiyorlar, hacca giden kimse oradayken her sene hacc yapacağım der, fakat zaman geçince arzusu değişir.
Abdullah bin Amr bin El-As her gün oruç tutmak istedi; Resulullah; “Ayda üç gün yeter.” Deyince, Abdullah; “Daha fazla tutabilirim.” Dedi. Resulullah; “Her hafta pazartesi ve Perşembe tut.” Dedi. Abdullah; “Daha fazla tutabilirim.” Deyince Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem: “Davud Aleyhisselam’ın orucunu tut dedi; Bir gün tutarsın bir gün bozarsın.” Abdullah böyle tutmaya başladı. Zaman geçip yaşlanmaya başlayınca, pişmanlığını dile getirdi ve “Keşke Resulullahın sözünü dinleseydim, her ayda üç gün veya haftada iki gün tutmakla ilgili nasihatini kabul etseydim.” Dedi. Allah insanın maslahatını ve gücünü insanın kendisinden şüphesiz daha iyi bilir.
Doğrusu olan mükellefiyetle ilgili hükmü daha hafif hale getirmek için soru sormak veya şikâyet gibi bir harekette bulunmaktır. Misal olarak; orucun gecelerinde yatsıdan sonra eşlerin cinsel ilişki kurmaları yasaktı. Bazı sahabeler bu duruma dayanamayıp Resulullah’a bu yasağı bozduklarını söyleyerek pişmanlıklarını göstererek şikayette bulundular. Allahu Teala bu yasağı nesh eden Bakara suresindeki 187. Ayeti indirdi. Böylece Müslümanların şikayetleri üzerine bu hüküm indi. Sanki bu şikâyet hükmü hafifletmek için bir soru şeklindedir.
Boş, değersiz ve fuzuli sorular sormak ciddi insanlara yakışmaz, şöyleki; İsrailoğulları; “Kehf ehlinin sayısı kaç?” diye sordular. Israrla soruyorlar ve cevap vermeye çalışıyorlardı ki, Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem onlara cevap versin. Allah’u Teala Resulüne onlara cevap verme dedi. Çünkü önemli olan onların sayısı değil, onların kıssasından alınacak ders ve ibrettir. (Kehf suresi 22)
Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şunlardan nehyettiğini Buhari ve Müslim rivayet ettiler; “(Filan) dedi ve şöyle veya böyle denildi, parayı boşuna harcamaktan ve çok soru sormaktan.”
Parayı/malı tamamen boşuna harcamak, falan şöyle dedi veya böyle dedi gibi sözler ve boş sorulan sorular nehyedildi. Bu üç husus mekruhtur. Ama haramda para harcamak israf olur, bu ise haramdır. Dedi-demedi gıybet olursa haram olur. Gıybet; kişinin sevmediği bir şeyi kişinin arkasından diğerlerine söylemektir.
Bu ayette; “Musa’ya sorulduğu gibi sormak istiyorsunuz ve devamında kim imanı küfre değiştirirse, doğru yoldan sapmış olur.” Bunun manası inadına, akıl dışı veya yalanlayarak soru sormaktan nehiy vardır. Allah’ı bize açıkça gösterir misin? Melekleri önümüze indirir misin? Allah bunu veya şunu yapabilir mi? Diye sormak doğru yoldan sapmaktır. Değersiz soru sormak, arzularla ilgili soru sormak haram değilse de doğru değildir.