– 43 –
İsrailoğulları’nın kelime oyunu yapmaları:
وإذ قلنا إدخلوا هذه القرية فكلوا منها حيث شئتم رغدا وادخلوا الباب سجدا وقولوا حطة نغفر لكم خطاياكم وسنزيد المحسنيين
“(İsrailoğulları’na) Bu köye girin, orada bulunanlardan dilediğiniz şekilde bol bol yiyin, kapısından eğilerek girin, (girerken) “Hıtta!” (Yâ Rabbi bizi affet) deyin ki, sizin hatalarınızı bağışlayalım; zira biz, iyi davrananlara (karşılığını) fazlasıyla vereceğiz, demiştik.” (Bakara 58)
Bu ayette geçen köyün hangi köy olduğuna dair açıklama yoktur. Fakat burasının Kudüs olduğu tercih edilir. Çünkü İsrailoğulları kutsal toprağa (Filistin) girmekle emrolundular.
Ancak, İsrailoğulları korktular ve cihad etmek istemediler. Ve Musa Aleyhisselam’a dediler ki; “Sen Rab’ınla beraber git ve savaş biz burada oturacağız.” Bu şekilde Yahudiler yaşamayı, hayat ve malı tercih etmeye başladılar. Bundan dolayı da korkak oldular. Zira bunları tercih eden kimse korkak olur. Allah’u Teala, İsrailoğulları’nın kutsal toprağa ve Kudüs’e girmelerini isterken onlara bol rızk hazırladı ve günahlarının affı içinde secde etmelerini istedi. Allah onlardan işledikleri günahlardan dolayı kendisinden af dilemelerini istemiştir. Böylece Allah onların günahlarını affedecek ve sevaplarını artıracaktı. Fakat onlar tam tersini yaptılar.
فبدل الذين ظلموا قولا غير الذي قيل لهم فأنزلنا على الذين ظلموا رجزا من السماء بما كانوا يفسقون
“Fakat zalimler, kendilerine söylenenleri başka sözlerle değiştirdiler. Bunun üzerine biz, yapmakta oldukları kötülükler sebebiyle zalimlerin üzerine gökten acı bir azap indirdik.” (Bakara 59)
İsrailoğulları zulmedenlerden oldular, Allah’a isyan ettiler, mağfiret dilemediler, Allah’ın affını da talep etmediler. Başka mana veren sözler söylediler. Müfessirler İsrailoğulları’nın ayette geçen “Hitta” yerine “Hinta” dediklerini açıkladılar. “Hitta”nın manası affetmektir. “Hinta” ise buğdaydır. İşte, lafızlarla veya sözcüklerle oynamak nereye götürüyor! Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem döneminde de Yahudiler sözlerle oynadılar. Misal olarak; “Raina” sözünü başka manaya sarf ederek kötü manada kullandılar. Allah’u Teala, iki ayet indirip bu sözün kullanılmasını yasakladı. Bu asırda da Yahudiler, Hıristiyanlar ve diğer kafirler Müslümanların kafalarına başka manayı içeren sözcükler sokuyorlar, böylesi sözleri lanse ediyorlar. Misal olarak; Hilafet yerine cumhuriyet kelimelerini lanse ettikleri gibi. Müslümanlara bunların Hilafet manasını taşıdığını söylüyorlar. Bu şekilde Mustafa Kemal hilafeti (İslam devletini) yıkarken hilafeti ilga eden kanun çıkartıp şöyle dedi: “Hilafet, cumhuriyet ve hükümet manada ve mefhumda mündemiçtir.” Oysa Hilafet ile cumhuriyet arasında büyük fark vardır. Hilafet; İslam şeriatını uygulamak ve dünyaya İslamiyet’i götürmek üzere dünyadaki var olan bütün Müslümanlar için genel başkanlıktır. Cumhuriyet ise Yunancadan gelen Republık kelimesinin tercümesi olup cumhurun (çoğunluğun) hakimiyeti olur. 1878 Berlin konferansında Batılılar İslam devletini yıkmak için İslam dünyasına demokrasiyi soktular. Demokrasi “Şûra”dır denildi. Hala birçok Müslüman demokrasi “Şûra”dır diye anlıyor. Temel hürriyetleri İslam’daki hürlük (köleyi azad etmek) ile karıştırdılar. Şu anda insan hakları terimini Müslümanlara kabul ettirmek için çalışıyorlar. Batıya bağlı rejimler ve ajanları bunu yaymaya çalışıyorlar. Bazı saf Müslümanlarda bunu kabul edip buna çağırıyor.
Sözcüklerle oynamak mefhumlarla oynamaktır. Çünkü her kelime ve her sözcüğün manası vardır. Hitta, affetmek, hinta ise buğday demektir. Bu nedenle, Müslümanlar dikkatli olmalıdırlar, Yahudilerin düştükleri duruma düşmemelidirler. Yahudi ve Hıristiyanların yaydıkları sözcükler veya terimler hususunda dikkatli olmaları gerekir. Ayrıca İsrailoğulları kapıdan girerken secde etmediler, kibirlilik gösterdiler ve tam bir inatlık sergilediler. Başka hareketler yaparak Allah’ın emriyle alay ettiler. Bu nedenle Allah onları dünyada cezalandırdı onlara ağır azap indirdi. Çünkü fısk yaptılar, açık günah işlediler. Açık günah işleyenleri Allah birçok ayette uyardı ve dünyada azapla tehdit etti. Her asırda insanlar ve özellikle Müslümanlar Allah’ın azabından sakınsınlar. Bu nedenle, depremler, tayfunlar, iç savaşlar, fakirlik, sıkıntılar vs. üzerlerine her gün başka bir ceza indiriliyor. Allah, İslam ümmetinin üzerinden bütün bu belaları kaldırsın. Ancak sadece dua etmek yeterli değildir ve durumları değiştirmek için yol değildir. Yol ise Resullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ve sahabelerin verdikleri mücadele gibi bir mücadeleyle olur. Bu mücadele yapılırken dua etmek gerekir.
– 44 –
Musa’nın asasıyla taştan suyun fışkırması:
وإذ استسقى موسى لقومه فقلنا اضرب بعصاك الحجر فانفجرت منه اثناء عشرة عينا قد علم كل اناس مشربهم كلوا واشربوا من رزق الله ولا تعثوا في الارض مفسدين
“Musa kendi kavmi için Allahtan su istemişti de biz ona: Değneğinle taşa vur! Demiştik. Derhal (taştan) on iki pınar fışkırdı. Her bölük, içeceği kaynağı bildi. (Onlara) Allah’ın rızkından yiyin, için, sakın yeryüzünde bozgunculuk etmeyin, dedik.” (Bakara 60)
Allah’u Teala İsrailoğulları’na “menne” ve “selva” adlı yiyecekleri indirdi. Bundan sonra su istediler. Musa Aleyhisselam onlar için Allah’tan su istedi. Allah ona dedi ki; “Sen asanla (değneğinle) taşa vur.” Musa Aleyhisselam değneğiyle taşa vurunca taştan on iki göz açıldı. Her göz su pınarı oldu. İsrailoğulları on iki boy idiler. Yakub Aleyhisselam’ın ismi İsrail idi. On iki çocuğu vardı. Bu şekilde, İsrailoğulları on iki boy oldular. Allah’u Teala İsrailoğulları’na nimet veriyor ki, Allah’a daha fazla bağlansınlar, tam inansınlar ve şükretsinler. Allah’u Teala, onlara diyor ki; “Benim rızkımdan bol bol yiyin ve için, ne istemişseniz size verdim. Ama dikkatli olun, yeryüzünde fesatlık ve bozgunculuk yapmayın”. Allah’u Teala insanların tabiatını biliyor ve onun için onları uyarıyor. Âlak suresinde (6-7 ayetlerde) Allah Celle Celaluhu bunu açıkladı. İnsan zengin olunca azgın olur. Bu şekilde, her tür haramı işlemeye başlar ve diğer insanlara zulmetmeye yönelir. Zira kendini büyük görür, böylece kibirlenir ve diğerlerine tepeden bakmaya başlar. Ancak, takvalı müminler buna dikkat ederler. Hz. Osman ve Hz. Abdurrahman bin Avf zengin Müslümanlardan idiler, çok alçak gönüllü ve Allah uğrunda bol bol harcıyorlardı. Fakat İsrailoğulları zengin olunca şımardılar azdılar ve yeryüzünde bozgunculuk yaptılar. Hâla, onlar zengin olmak için çalışırlar ve zengin olunca fesatlık yaparlar. Bu nedenle, Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in sahabeleri Musa Aleyhisselam’’ın arkadaşlarından ve İsrailoğulları’ndan daha üstün idiler. Hiç şımarmadılar, zengin olanları bol bol Allah uğrunda harcıyorlardı, para ve mala önem vermediler. Zira para ve malı seven kimse cimri, kibirli ve hatta azgın olur.