-123-
Vasiyet:
Vasiyet hükmü neshedildi mi? Mirasçılara vasiyet edilir mi? Bir kimse vefaat dince malına karşı nasıl davranılır?
كُتِبَ عَلَيْكُمْ إِذَا حَضَرَ أَحَدَكُمْ الْمَوْتُ إِنْ تَرَكَ خَيْرًا الْوَصِيَّةُ لِلْوَالِدَيْنِ وَالْأَقْرَبِينَ بِالْمَعْرُوفِ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ. فَمَنْ بَدَّلَهُ بَعْدَمَا سَمِعَهُ فَإِنَّمَا إِثْمُهُ عَلَى الَّذِينَ يُبَدِّلُونَهُ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ. فَمَنْ خَافَ مِنْ مُوصٍ جَنَفًا أَوْ إِثْمًا فَأَصْلَحَ بَيْنَهُمْ فَلَا إِثْمَ عَلَيْهِ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ.
“Birinize ölüm geldiği zaman, eğer bir mal bırakacaksa anaya, babaya, yakınlara uygun bir biçimde vasiyet etmek Allah’tan korkanlar üzerine bir borçtur.
Her kim bunu işittikten ve kabullendikten sonra vasiyeti değiştirirse, günahı onu değiştirenleredir. Şüphesiz Allah (her şeyi) işitir ve (her şeyi) bilir.
Her kim, vasiyet edenin haksızlığa yahut günaha meyletmesinden endişe eder de (alâkalıların) aralarını bulursa kendisine günah yoktur. Şüphesiz Allah çok bağışlayan hem de esirgeyendir.”(Bakara 180-181-182)
Nisa süresinde mirasla ilgili ayetler nazil olmadan önce vasiyet vardı. İnsan vefat etmeden önce babasına, annesine ve akrabalarına malını taksim etmekle ilgili vasiyet ediyordu. Mirasla ilgili ayetler nazil olunca, bu ayetlerin hükmü nesh edilmiş oldu. Mirasla ilgili ayetler:
يُوصِيكُمْ اللَّهُ فِي أَوْلَادِكُمْ لِلذَّكَرِ مِثْلُ حَظِّ الْأُنثَيَيْنِ فَإِنْ كُنَّ نِسَاءً فَوْقَ اثْنَتَيْنِ فَلَهُنَّ ثُلُثَا مَا تَرَكَ وَإِنْ كَانَتْ وَاحِدَةً فَلَهَا النِّصْفُ وَلِأَبَوَيْهِ لِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ مِمَّا تَرَكَ إِنْ كَانَ لَهُ وَلَدٌ فَإِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُ وَلَدٌ وَوَرِثَهُ أَبَوَاهُ فَلِأُمِّهِ الثُّلُثُ فَإِنْ كَانَ لَهُ إِخْوَةٌ فَلِأُمِّهِ السُّدُسُ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِي بِهَا أَوْ دَيْنٍ آبَاؤُكُمْ وَأَبْنَاؤُكُمْ لَا تَدْرُونَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ لَكُمْ نَفْعًا فَرِيضَةً مِنْ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ كَانَ عَلِيمًا حَكِيمًا (11)وَلَكُمْ نِصْفُ مَا تَرَكَ أَزْوَاجُكُمْ إِنْ لَمْ يَكُنْ لَهُنَّ وَلَدٌ فَإِنْ كَانَ لَهُنَّ وَلَدٌ فَلَكُمْ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْنَ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ يُوصِينَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَلَهُنَّ الرُّبُعُ مِمَّا تَرَكْتُمْ إِنْ لَمْ يَكُنْ لَكُمْوَلَدٌ فَإِنْ كَانَ لَكُمْ وَلَدٌ فَلَهُنَّ الثُّمُنُ مِمَّا تَرَكْتُمْ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍ تُوصُونَ بِهَا أَوْ دَيْنٍ وَإِنْ كَانَ رَجُلٌ يُورَثُ كَلَالَةً أَوْ امْرَأَةٌ وَلَهُ أَخٌ أَوْ أُخْتٌ فَلِكُلِّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا السُّدُسُ فَإِنْ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْ ذَلِكَ فَهُمْ شُرَكَاءُ فِي الثُّلُثِ مِنْ بَعْدِ وَصِيَّةٍيُوصَى بِهَا أَوْ دَيْنٍ غَيْرَ مُضَارٍّ وَصِيَّةً مِنْ اللَّهِ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَلِيمٌ
“Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Çocuklar) ikiden fazla kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Ölenin çocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer çocuğu yok da ana-babası ona vâris olmuş ise, anasına üçte bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (düşer. Bütün bu paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
Yapacakları vasiyetten ve borçtan sonra eşlerinizin, eğer çocukları yoksa bıraktıklarının yarısı sizindir. Çocukları varsa bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Çocuğunuz yoksa sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, ana babası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı mirasçılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kız kardeşi varsa, her birine altıda bir düşer. Bundan fazla iseler üçte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borçtan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah’tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir, halîmdir.”(Nisa 11-12)
Bu ayetler mirasçıların ve herkesin hakkını belirtmiştir. Hadis-i Şerif’ler bu ayetlerin detaylarını beyan etmiştir. Artık, mirasçılara vasiyetname konusu kalktı. Bunlar dışında artık vasiyet hükmü geldi. Müslüman vefat edince; malı ve serveti şöyle taksim edilir:
a-Ölü yanındaki rehinler ve emanetler sahiplerine verilir. Vefat eden bir şey satın alıp ödememişse satıcıya iade edilir.
b-Vefat edenin kefeni ve defin masrafı malından ayrılır.
c-Allah’ın borcu ödenir; vefat edenin zekatı vermemişse veya kefareti veyahut adağı varsa önce bunlar ödenir.
d-İnsanlara ait olan borçları ödenir.
e-Vasiyeti varsa verilir. Malın üçte birisinden fazla vasiyet yoktur; Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem;” الثلث، والثلث كثير”
“Vasiyet ancak üçte biridir ve bu çoktur.” (Buhari) diye buyurmuştur.
f-Mirasla ilgili ayetler ve hadislere göre mirasçılara mirastan kalan dağıtılır. (Nisa 11-12)
Nesh edilen mirasla ilgili ayetleri okuruz, okunmasından sevap kazanırız. Fakat hükümlerini uygulayamayız. Uygulanması caiz değildir. Evet, Nisa süresindeki mirasla ilgili ayetler nazil olmadan önce ebeveyne ve akrabalara takvalılara bilinen şekilde vasiyet etmek hak idi; farz idi. Bunu dinlemek istemeyen kimseler günahkâr idi. Oysa Allah herkesin her dediğini işitiyor ve her yaptığından haberdardır. Bu nedenle, insan Allah’tan korkmalıdır, takvalı olmalıdır. Bu vasiyet insafla ve zulümsüz şekilde edilmelidir. Çünkü insan belli nispetle vasiyetini dağıtmıyordu veya ayarlamıyordu. Kendi insafına bırakılıyordu. O sebeple, marufla vasiyet edilmeli diye Allah’ın emri gelmiştir. Bunun işitilmesi istenmiştir. Onu değiştirmemek için çalışmakla ilgili Allah’ın emri gelmiştir. Eğer insan vasiyet edenden bir haksızlık veya zulmün hasıl olduğu görürse düzeltmek için sulha çağırır. Vasiyet eden ile kendisine vasiyet edilen kimseler arasında sulh yapılmaya davet edilir. Kendisine vasiyet edilen kimse sulha çağırınca günah işlemez. Bu sulh veya vasiyeti düzeltme işi vasiyeti değiştirmek veya Allah’ın hükmünü değiştirmek demek değildir.
Allah-u Teâla bu ayetin hükmünden daha güzel hüküm içeren mirasla ilgili ayetler indirdi. Her mirasçının ne kadar alacağı belirlendi. Miras bırakan kimsenin insafına artık bırakılmıyor. Vefat eden kimsenin mirasa hiç müdahalesi yoktur. Vefat edince miras ahkâmına göre malı zorla dağıtılır. Ancak vasiyeti kendi görüşüne bırakılır ama malının üçte birisinden fazla vasiyet edemez. Bu vasiyet mirasçılara olmaz. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:
” إن الله أعطى كل ذي حق حقه، فلا وصية لوارث”
“Allah her kimseye mirastan hakkını verdi. Artık mirasçıya vasiyet edilmez.” (Ebu Davut, Nisai, Tirmizi)
Ancak mirasçılar kabul ederlerse bir mirasçıya vasiyet kabul edilir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle buyurdu:
” لا تجوز وصية لوارث إلا أن يشاء الورثة”
“ mirasçıya vasiyet caiz değildir, ancak mirasçılar isterlerse (kabul ederlerse müstesnadır”. (Buharı ve El hafız)
Mirası bırakan kimse vefat etmeden önce mirasçıların gönüllerini alarak birine miras üzerinde bir vasiyet gösterirse ve diğerleri razı olurlarsa caiz olur. Misal olarak, bazen belli kardeşler zengin olurlar, onlardan bir kardeş fakir olur, fazla malı ve gücü yoktur, daha işe girememiş, evlenememiş, daha tahsil yapıyor..vs, bu nedenle baba buna mirastan alacağı haktan ziyade vasiyet ederek bir şey verilmesi ister, diğer kardeşler razı olurlarsa bu vasiyet geçerli olur.
Allah-u Teâla, bir ayeti nesh edince ondan daha güzel hüküm içeren veya onun gibi bir ayet (Bakara 106) getireceğini söyleyince, ne kadar sadıktır! Sadık olan, Allah’ın ta kendisidir. Fakat bu ayetler incelenince gerçek; Allah’ın üstün olan sadıklığı tecelli olur. Çünkü önceki ayetlerde mirasın dağıtılması vefat edecek kimsenin insafına bırakılıyordu. Ama bu ayet nesh edilince, yerine Nisa süresinde mirasla ilgili ayetler nazil olunca adalet ister istemez gerçekleşmeye başladı. İnsan adaletli veya insaflı olamıyor. Sevgisine veya nefretine göre hareket edebilir. Hatta aklını üstün zekâyla kullansa bile tam doğruya isabet edemez. Bu nedenle Allah’tan Şeriatın gelmesine, insan muhtaç oldu. Ancak Şeriata uyunca adaletli olur. Şeriata uymazsa zalim olur. Bunu vakıada görüyoruz. Bütün İslami olmayan ve küfür sistemlerine ve devletlerine, yöneticilere ve normal insanlara, BM’lere ve dünya kanunlarına göz atın. Ne kadar zulmün var olduğunu idrak edersiniz. Kesinlikle, şu anda hiçbir yerde adalet yoktur. Herkes, her devlet ve her kuruluş kendi lehine ve çıkarına göre hüküm vermeye çalışır.
Bu asırda miras üzerinde hemen hemen bütün akrabalar birbirine girmişler ve kavga etmektedirler. Ama Allah’ın izniyle İslam Hilafet devleti olunca bütün ihtilafları kaldırmak ve hükümleri adaletle uygulamak, herkesin hakkını elde etmesini sağlamak üzere miras ve vasiyet işlerini kontrol eder ve güder.
Esad Mansur