Filistin Devleti Kurulamayacaktır! Peki Neden?
Yahudi varlığının Başbakanı Naftali Bennett, 27/01/2022 günü şunları söyledi: “Ben başbakan olduğum sürece Oslo Anlaşması uygulanmayacak. Sağ cenahtanım ve pozisyonum değişmeyecek, hala Filistin devletinin kurulmasına karşı çıkıyor ve devletimizi savunuyorum.” (İsrail El Yevm Gazetesi)
Yahudiler, ahitleri, vaatleri ve sözleşmeleri bozmaya alışkındırlar. Zira Kur’an’ı Kerim birçok ayetlerinde buna işaret etmiştir. Nitekim onlar, yaratıcıları ile olan ahitlerini bile bozmuşlardır. O halde yaratıklarıyla olan anlaşmaları nasıl bozmasınlar ki?!
أَوَكُلَّمَا عَاهَدُواْ عَهْداً نَّبَذَهُ فَرِيقٌ مِّنْهُم بَلْ أَكْثَرُهُمْ لاَ يُؤْمِنُونَ
“Ne zaman onlar bir antlaşma yaptılarsa, yine kendilerinden bir grup onu bozmadı mı? Zaten onların çoğu iman etmez.” [Bakara 100]
Ayrıca onlar, Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile ahitlerini bozdukları gibi Avrupalıların ve Haçlıların katliamlarından ve Endülüs’teki Engizisyon mahkemelerinden kaçtıklarında kendilerini koruyan ve onları emniyet ve esenlik içinde zimmi olaraak kabul eden Hilafet Devleti ile olan anlaşmalarını da bozmuşlardır. Ayrıca onları İslam’a ve Müslümanlara karşı kullanmayı planlayan İngilizlerle birlikte Osmanlı Devleti’ne karşı komplo kurmuşlardır. Nitekim dünyanın dört bir köşesinden onları getirdiler ve İslam beldelerinin kalbinde Batı için ileri bir karakol olması amacıyla onlar için bir varlık oluşturdular. Eski İngiliz Başbakanı Churchill’in de belirttiği gibi bu bir Yahudi sevgisi değildir. Bilakis Haçlı Seferlerinde onları hezimete uğratan Müslümanlardan intikam almaktır. Ayrıca Amerika bu varlığı aynı amaç için benimsediği gibi Rusya ile birlikte tüm Batı ülkeleri de bu varlığı benimsemiştir.
Amerika, bölgede bir Yahudi varlığı kurmanın temel unsurlarından birinin, bu varlığın yanında görevi onu korumak olan bir Filistin devletinin kurulması olduğunu düşünmüştür. Bu yüzden girişimde bulunarak 1959’da Eisenhower döneminde iki devletli çözümü ortaya çıkarmıştır. Ama ardışık yönetimler bunu uygulayamamışlardır. Bunun üzerine 1993 yılında Oslo Anlaşması’nı benimsemiş ve bu anlaşmada Yahudi varlığı bir Filistin devletini tanımamıştır. Ancak Yahudilerin Filistin’in yaklaşık %78’ini gasp etmesini, kendisine güven ve barış içerisinde yaşama hakkı verilmesini, Filistin’i kurtarmak için silahlı eyleme terk edip bırakmayı ve kendisiyle savaşanlarla savaşmayı kabul etmesi nedeniyle Allah’a, Rasulü’ne ve müminlere ihanet eden Filistin Kurtuluş Örgütü tanımıştır. Bunun için Filistin halkıyla savaşmak anlamına gelen güvenlik koordinasyonunu taahhüt etmiştir. Nitekim bu meşum anlaşma, şu anda olduğu gibi Filistin halkının başına musallat olan özerk bir otoritenin kurulmasını şart koşmaktadır. Ama Trump dönemindeki Amerikan yönetimi sözde Yüzyılın Anlaşması’nı ortaya çıkardığında, iki devletli çözüm projesi düşmüştür. Biden geldiğinde Amerika’nın iki devletli çözüme geri döndüğünü duyurdu ancak Yahudilerin uygulanmasına engel teşkil eden birtakım engeller oluşturduğu için bunu uygulamanın zor olduğunu ilan etmiştir. Bu nedenle uygulanması ihtimali yoktur. Ayrıca Yahudi varlığının Başbakanı, bir Filistin devletinin kurulmasına karşı olduğunu, aynı zamanda özerk yönetimin kurulmasını sağlayan daha küçük bir anlaşma olan Oslo Anlaşmasının uygulanmasına karşı olduğunu açıklamıştır. Böylece iki devletli çözüm projesi, hain yöneticilerin Yahudilere karşı herhangi bir eylemde bulunmamalarını haklı çıkarmak için dikkatleri dağıttıkları ve örtbas ettikleri bir araç haline gelmiştir. Çünkü onlar, iki devletli çözümün uygulanmasını beklemektedirler! Bunun bir ihanet ve Yahudilerin Filistin topraklarının çoğunu gasp etmelerinin kabul edilmesi olduğu da bilinmektedir.
Filistin Kurtuluş Örgütü’nün liderlerinden ve Filistin otoritesinde bir yetkili olan Hüseyin eş-Şeyh gibi birisi gelmiş 28 Ocak 2022’de attığı bir twitte Yahudi varlığının Başbakanı’na yanıt vererek şöyle demiştir: “Filistin devletinin ayrılması ve kurulması, tarihsel bir kaçınılmazlık olup Bennett’in onayını beklemeyecektir.” Onun bu sözleri ise bir saçmalık ve hezeyandır. Zira Amerika Birleşik Devletleri, altmış yılı aşkın süredir birçok girişimde bulunmasına rağmen bir Filistin devleti kuramamıştır! Zaten Biden yönetimi bu zorluğun farkındadır ve bununla da ilgilenmemektedir. Zira onun şu andaki asıl kaygısı, siyasi, ekonomik ve toplumsal olarak kendi iç sorunlarıyla birlikte Rusya, Çin ve Avrupa’dır.
Örgütün liderleri ve otoritenin yetkilileri, her türlü samimiyet ve ihlastan yoksun kimselerdir. Zira onlar, bir Filistin devletinin olmayacağını, hatta özerk bir yönetimin bile uzak olduğunu yürekten bilmektedirler. Çünkü Yahudilerin ertelemelerini, dahası bunların hepsini reddettiklerini ve Amerika’nın da aciz kaldığını görmektedirler. Ancak abileri Abbas’ın dediği gibi “işgal çatısı” altında aşağılanmış kârlı çalışanlar olarak kalabilmek için sürekli bir Filistin devletinin kurulması çağrısında bulunma cüretini göstermektedirler. Şayet otorite içerisinde işgalciye hizmet etmek ve onun korunmasına göz kulak olmak için çalışanlardan değillerse, halkın parasını yağmalamak ve çalmak için başka bir yol bulamayacaklardır. Zira onların otoriteleri ve örgütleri, geçim kaynakları, dahası yağmalamak ve çalmak için bir araçtan ibarettir.
Allah Subhanehu İsra suresinde, büyük bir kuvvete sahip kullarını göndererek Yahudilerin en şiddetli azaba maruz kalacaklarını vaat etmiştir. Zira mukaddes topraklara geri döndüler, orada bozgunculuğu yaydılar ve bugünkü hallerinde olduğu gibi yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ayrıca Rasul Sallallahu Aleyhi ve Sellem Müslümanların Yahudileri öldüreceğini ve onları ortadan kaldıracaklarını müjdelemiştir.
Müminler, cihat dışında Filistin’in asla kurtarılamayacağını yakinen bilmektedirler. Dolayısıyla onlar, Allah’ın vaadi ve Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in müjdesinden dolayı Filistin’in kurtulacağından ve Yahudilerin ortadan kalkacağından emindirler. Bu ise ancak Nübüvvet Minhacı üzere Raşidi Hilafet Devleti’nin kurulmasıyla olacaktır. Zira Müslümanların Halifesi Beytu’l Makdis’e inecek ve Mescid-i Aksa’da namaz kılacaktır. Allah’ın Rasulü Sallallahu Aleyhi ve Sellem sahabelerinden birine şöyle diyerek hitap etmiştir:
يَا ابْنَ حَوَالَةَ، إِذَا رَأَيْتَ الْخِلَافَةَ قَدْ نَزَلَتْ أَرْضَ الْمُقَدَّسَةِ فَقَدْ دَنَتِ الزَّلَازِلُ وَالْبَلَابِلُ وَالْأُمُورُ الْعِظَامُ، وَالسَّاعَةُ يَوْمَئِذٍ أَقْرَبُ مِنَ النَّاسِ مِنْ يَدِي هَذِهِ مِنْ رَأْسِكَ
“Ey İbn Havale, Hilafet’in mukaddes topraklara intikal ettiğini gördüğün vakit sarsıntılar, bunalımlar ve önemli hadiseler yaklaşmış olacaktır. İşte o gün kıyamet (alâmetlerinin ortaya çıkması), insanlara, elimin senin başına olan yakınlığından daha yakın olacaktır.” [Ebu Davud]
Dolayısıyla bu, Hilafet’in İslam beldesinde olacağı ve ardından kıyamet kopuncaya kadar Hilafet’in son başkenti olması için merkezinin Beytul Makdis’e taşınacağı anlamına gelmektedir. Bunu teyit eden şey ise Allah’ın bunun sebeplerini hazırlamasıdır. Zira Allah bir şeye hükmederse, elbette onun sebeplerini hazırlar. Nitekim Allah lütfu ve rahmeti sayesinde müminler için Hizb-ut Tahrir ortaya çıkmıştır. Zira Hizb-ut Tahrir Hilafet fikrini benimsemiş olup gece gündüz onun için çalışmaktadır. Nitekim Hilafet için kamuoyu oluşmuş olup Allah’ın izniyle kurulmanın eşiğindedir.
Esad Mansur