Ümmet ve Gazze: Yahudi Vahşeti ve Küstahlığı ile Yöneticilerin Zilleti Arasında
Yahudi liderler Amerika’ya nasıl meydan okuyorlar, bölge yöneticileri ise nasıl boyun eğiyorlar?
Yahudi liderler bağımsız, bölge yöneticileri ise uşak sayılırlar mı?!
Neden Yahudi liderler kardeşlerinin öldürülmesinin intikamını alırken ve Müslümanlara meydan okurken yöneticileri bundan etkilenmiyor?
Yahudi varlığının Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir 1 Ocak 2024’te şunları söyledi: “Gazzelilerin göçünü teşvik edecek bir çözümün teşvik edilmesi zorunludur.” Bakan bununla da yetinmeyip tüm kabalığı ve küstahlığı ile sözlerine şunları ekledi: “Bu çözüm doğru, adil, ahlaki ve insanidir.” Amerika onun bu sözlerine itiraz ettiğinde ise tüm küstahlığı ve kibri ile defalarca meydan okudu. 2 Ocak tarihinde X hesabında şunları yazdı: “Biz Amerikan bayrağındaki herhangi bir yıldız değiliz. ABD bizim en iyi dostumuzdur. Ancak her şeyden önce İsrail devletinin çıkarına olanı yapacağız. Yüzbinlerce kişinin Gazze’den göçü, bölge sakinlerinin evlerine dönmelerine ve güvenlik içinde yaşamalarına olanak tanıyacak ve İsrail ordusu askerlerini koruyacaktır.”,
Aynı şekilde Yahudi Maliye Bakanı Bezalel Smotrich de şunları söyledi: “Filistinlilerin Gazze’den çıkmaları burada yeni Yahudi yerleşimlerinin inşa edilmesinin önündeki yolu açacaktır.”
Amerika ise Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Matthew Miller aracılığıyla yaptığı açıklamada şunları söyledi. “ABD, İsrailli Bakanlar Bezalel Smotrich ve Itamar Ben Gvir’in Filistinlilerin Gazze dışına çıkartılması çağrısında bulunan son açıklamalarını reddediyor.”
3 Ocak 2024’teThe Times of İsrael, mini kabinedeki üst düzey bir kaynağın şu sözlerini aktardı: “İsrail, Gazze Şeridi’nden göçmen kabul etmek için Kongo ve diğer ülkelerle görüşmelerde bulunuyor. Kongo göçmen almaya hazır ve diğer ülkelerle de görüşme halindeyiz.”
Başbakan Netanyahu, “Gazze halkının gönüllü göçünü teşvik etme fikrini incelemek üzere bir çalışma grubu oluşturma sözü vermişti. “Yahudi medyası, Aksa Tufanı’nın ardından Gazze’ye yönelik saldırının başlamasından bir hafta sonra, “İstihbarat Bakanlığı’nın Gazze sakinlerinin tamamen nakledilmesinin uygulanmasını tavsiye ettiğini” bildirdi.
Gazete, 3 Şubat 2024’te Knesset’te Yahudi İstihbarat Bakanı Gila Gamliel’in şu sözlerini aktardı: “Savaşın sonunda Hamas’ın yönetimi çökecek ve kesinlikle belediye yetkilileri kalmayacak. Sivil halk insani yardıma bağımlı olacak, çalışma imkânları olmayacak. Gazze’deki tarım arazilerinin yüzde 60’ı güvenli tampon bölgeleri olacak.”
Likud Partisi temsilcisi Moşe Saada, 3 Ocak 2024’te Kanal 14’e verdiği röportajda Gazze halkının yok edilmesi çağrısında bulunarak, herkesin bir Filistin devleti kurulmasına karşı olduğunu ifade ederek şunları söyledi: “Ayrıca onları yok etmenin çok basit bir iş olduğu da netleşti. Zira bugün nereye giderseniz gidin, onları yok edin diyorlar. Devlet Savcılığında birlikte görev yaptığım yoldaşlarım, hatta sol kibbutzlarda bile herkes bana ey Moşe, herkes onların yok edilmesini istiyor diyorlar. Bu temsilciye uyarılar yapıldıktan ve hukuk görevlileri onu pratikte bir halkın yok edilmesi çağrısında bulunduğuna ve bunun savaş suçları kategorisine girdiğine dair uyardıktan sonra, o geri adım attı, sözlerinden çark ederek “yalnızca Hamas’ı kastettiğini” söyledi.
3 Ocak 2024’te Yahudi istihbaratı (Mossad) başkanı David Barnea, Filistin’deki Mücahidlerin annelerini tehdit ederek şunları söyledi: “Her anne 7 Ekim olaylarıyla alakası bulunan her evladının öldürüleceğini bilmelidir.”(JewishWalla web sitesi) Kırılan kibrinin ve gururun intikamını almak için Yahudi varlığının erkekleri öldürmeden önce çocukları ve kadınları öldürmeyi hedeflediği unutulmamalıdır. Zira Mücahidler Yahudileri rehin alıp esirlerle takas etmek için saldırdığında, yaklaşık 1.200 Yahudi’yi öldürmüş ve 254 kişiyi de esir almıştı.
Yahudi varlığı, Amerika ve Batı’nın desteği ve çevredeki rejimlerin ve İslam dünyasındaki tüm rejimlerin sessizliği sayesinde savunmasız insanlara karşı koşulsuz bir cesaret buldu.Nitekim Türkiye, Emirlikler, Bahreyn, Ürdün ve Fas gibi Yahudi varlığı ile ilişkilerini normalleştiren rejimler, Yahudi varlığıyla ilişkilerini kesmemiş ve bu varlıkla ticaretini sürdürmüşlerdir.Böylece hem savaşın hem de çocuklara, kadınlara, savunmasız erkeklere yönelik katliamların devamına güçlü destek sağlanmıştır.
Yahudi önce Gazze halkının ardından da Batı Şeria halkının göç ettirilmesini düşünüyor. Kendilerinin güvende olacaklarını ve Filistin’i kurtarmak için hiçbir kimsenin harekete geçmeyeceğini sanıyorlar. Her bir Müslümanın Filistin’i toprağı olarak gördüğünü ve Filistin’i kurtarmak için savaşmaya hazır olduğunu ve bu günlerin geleceğini unutuyorlar. Çünkü onların düşünceleri vakıa ile sınırlı olup şu an için batı tarafından desteklendikleri, ümmetin ise uşak rejimler tarafından kelepçeye vurulduğu için kendilerini güçlü görüyorlar. Bu durumun farkında olan Amerika, bu türden açıklamaların yapılmasını istemiyor. Altmış yıldır boş yere iki devletli çözüm için çabalıyor.
İki devletli çözüm kesinlikle gerçekleşmeyecektir. Yahudi de bunu hem sözü hem de fiili ile reddetmiştir. Ancak Amerika sanki ortada bir çözüm varmış, onu uygulamaya çalışıyormuş görüntüsünü vererek isminin baki kalmasına çalışıyor. Çünkü çözümleri uygulayacak olması halinde hiçbir şey yapamayacak ve iş karmaşık bir hal alacaktır. Buna boyun eğen bölge yöneticileri de sıkıntıya düşeceklerdir. Bu nedenle onlar Amerika’nın kendilerine iki devletli çözümü uygulamasını beklediklerini söyleyerek başarısızlıklarını gerekçelendiriyorlar. Aksi halde hilâfet ve cihaddan başka bir çözüm kalmayacaktır.
Yahudi varlığı şımarık, asi bir çocuk gibi davranır, babasına isyan eder, her şeyi ondan ister fakat ona hiçbir şey vermek istemez, sadece kendisi için çalışır. İslâm dünyasındaki yöneticiler gibi değildir. Amerika ise Yahudi varlığını, bölgedeki ana ve önemli aracı olarak görüyor. Ümmetin kalkınmasını ve vahdetini engellemek, bölgedeki kukla devletlerin kendisinden yardım ister halde kalmalarını ve aracı olan Yahudi varlığından korumasını sağlaması ve kendisinin de bölge üzerinde hâkimiyet kurabilmesi için Yahudi varlığının orada kalabilmesi için her türlü desteği ve gücü sağlıyor.
Amerika, Yahudilerin Filistin’de yaptığı katliamları ve sebep oldukları yıkımları umursamıyor, çıkarlarına zarar vermedikçe kılını bile kıpırdatmıyor. Tıpkı Afganistan’da ve Irak’ta yaptıklarında olduğu gibi. Onun için önemli olan, şımarık Yahudi varlığının nafile iki devletli çözüm projesine uymasıdır. En azından bunu reddetmeden daha önce yalan söyledikleri gibi yalandan uygulayacağız diyorlar ve böylece bölgenin efendisi kalıyorlar. Böylece kendi varlıkları kuruluyor ve bölge halkı, Filistinlilerin sorununu çözdüğüne inandırılıyor ve bölge yöneticileri de bundan memnun olarak Allah’a ve müminlere “Barışla kurtarın!” diyerek yalan söylüyorlar. Savaş hususunda Allah müminlere yeter.
Şımarık çocuğu kendisine karşı direndiğinde kendisine itaat edinceye kadar ona baskı uyguluyor. Bu nedenle Amerika, 1 Ocak 2024’te, uçak gemisi Gerald Ford ve beraberindeki gemilerin Orta Doğu bölgesinden Amerika’nın Virginia eyaletindeki ikametgâhına çekildiğini duyurdu. 8 Ekim 2023’te Mescid-i Aksa Tufanı Harekâtı’nın ardından Gazze açıklarında Doğu Akdeniz’e getirmişti. Bu hareketiyle Amerika, Yahudi varlığına onları desteklediğini ve hatta kendi yörüngesi ve onun altında dönen İran’a bağlı ve bazı füzeler atanlardan izin verdiği durumlar dışında, Gazze halkını desteklemek için harekete geçebilecek her türlü gücü korkuttuğunu göstermek istiyordu. Ancak Amerika Yahudilere vermiş olduğu desteği, yardımları ve korumayı çekince onları korku bürüdü ve direnemediler. Kendilerini güvende hissetmiyorlar, ancak insanların yardımıyla güvende olabilirler. Allah insanların onlara olan desteğini kesti.
Bu deniz gücünün çekilmesiyle Amerika, Yahudi varlığı üzerindeki baskıyı sürdürmek suretiyle Yahudi varlığının başlatmış olduğu hamlenin süresinin dolduğunu görmesini ve bunu durdurmasını istedi. Böylelikle de hem içeride hem de dışarıda sıkıntıya düştü. Amerika, Yahudi varlığını durdurmak ve Amerikan yönetimine karşı çıkıp cumhuriyetçilerle anlaşan Netenyahu hükümetinin düşmesini istiyor. Şayet savaş durmaz ve hükümet devam ederse bu durum Netenyahu hükümetinin hesabına yazılacaktır. Amerika, Yahudi varlığının Gazze’de yaptığı katliamlar ve yarattığı yıkımın ardından, savaşa hiçbir tarafın müdahale etmeyeceğinin garantisini verdi. Ancak Yahudi Müslümanların kanına doymadı, çocukların ve suçsuzların öldürülmesinde övündü.
Aynı şekilde Yahudiler Amerika’dan Apaçi helikopteri talep ettiğinde Amerika onları vermeyi reddetti ve bu da onlar üzerinde bir tür baskı oluşturdu.
ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Stratejik İletişim Koordinatörü John Kirby’nin 3 Ocak 2024’te Washington’da düzenlediği basın toplantısında yaptığı şu açıklama da baskılar arasında yer alıyor: “İsrail ordusu, Hamas’ın İsrail halkına yönelttiği tehdide karşı koyabilecek kapasitededir. Ancak inancını yok edebilecek mi? Bir bütün olarak yok etme ihtimali var mı? Büyük bir ihtimalle hayır. Askeri operasyonlar ideolojileri ortadan kaldıramaz. Hamas’ın Gazze Şeridi’nde hala büyük yetenekleri olduğunu söyledi. Askeri saldırının ideolojisini ortadan kaldıracağına inanmıyoruz ve Hamas’ın var olmaya devam edeceği fikrini kabul ediyoruz.” İşte bu ifadeler Bu, savaşı durdurana ve Amerikan çözümünü uygulamaya başlayana kadar Yahudi varlığını korkutmak ve cesaretini kırmak içindir.
Amerika, Hamas’ın, ümmetin düşüncesini ifade eden ümmet içindeki hareketlerden biri olduğunun farkındadır. Yeryüzünde Yahudi varlığının Filistin işgalini kabul eden bir Müslüman yoktur. Tüm Müslümanlar Filistin’in kurtarılması gerektiğine inanıyorlar. Müslümanların başındaki kukla yöneticiler ve uzantıları ise az bir topluluk olup Müslümanlar tarafından dışlanmaktadırlar. Amerikalı yetkili bu açıklamasıyla Yahudi varlığından savaşı durdurmasını istiyor ve onlara Hamas hareketini ortadan kaldırmayacağınızı, onun birçok üyesini etkisiz hale getirebilmenizin sizin için yeterli olduğunu şu sözleriyle ifade ediyor. “İsrail ordusu çok sayıda Hamas liderini, üyesini ve altyapısını etkisiz hale getirmeyi başardı ve bu da hareketin komuta ve kontrol kabiliyetini etkiledi.” Şöyle dedi: “İsrail, güvenliğine ve halkına yönelik her türlü tehdidi ortadan kaldırma hakkına sahiptir.” “Böylece Filistin’de yasadışı bir varlık olan Yahudi varlığına öldürme, yok etme ve hayatta kalma hakkı tanıdı. Ona, Amerika’da yaptıkları gibi, bu toprakların meşru yerli halkını ortadan kaldırma hakkını verdi.
İslâm topraklarının, bölgenin yöneticileri neden bu haldedir. Sessizlikleri ve korkaklıkları, karşılarında cesur insanlar olsa da Yahudi varlığını yapamayacakları şeyleri yapmaya cesaretlendiriyor. Bunlar hangi cins insandırlar? Onları nereye koyacağız, insaf edeceğiz? Dinlerinden vazgeçmekle insanlıklarını kaybettiler de dinlerini ve halklarını korumak için herhangi bir şeyleri kalmadı mı? Arap olanlar, İslâm kardeşliğini kaybettikleri gibi Arap kardeşliklerini de kaybettiler ve Müslümanlıklarına anca münafıklar olarak mı döndüler? Amerika’ya ve Avrupa’ya bu derece kul köle olup bu aşırılığa, bu katliama ve kanın akıtılmasına karşı hareket edemeyecek hale mi geldiler? Damarlarındaki kan hiç mi kaynamıyor? Ahireti bırakıp dünyaya mı razı oldular?
Bunlar karşısında ümmet nerede? Neden onları yok edip parçalamıyorlar? Omuzlarındaki rütbelere bakıp bunlar yüksek rütbe sahibi kimseler densin diye Rahat bir hayata razı olan ordu komutanları nerede? İçinizde Şam’ı fethettikten sonra saraylarda yaşamayı reddedip içerisinde bir hasır, bir ibrik asılı bir kılıç önünde de savaşa hazır bir at bulunan bir çadırda yaşamayı tercih eden Ebû Ubeyde (Allah ondan razı olsun) gibi komutanlar yok mu? Raşid halîfe Ömer (Allah ondan razı olsun) ona, diğer insanların aldığını sen neden almıyor ve onlar gibi bir evde yaşamıyorsun diye sorduğunda şöyle demişti: Bu çadır bana ahireti hatırlatıyor. Bunun üzerine Ömer ona, sen gerçek kardeşsin demişti. Son halifeye kadar durum böyleydi. Halife ve ordu komutanı, zahid, abit mücahid insanlar cinsinden olup tek derdi ahiret olmalıdır. Onlar bunun için hazırlandılar, Allah yolunda cihad etmekten ve Allah yolunda değerli şehitler olmaktan başka dertleri yoktu. Bir çocuğun veya bir kadının feryadından etkileniyorlar, acı duyuyorlar ve onların intikamını alıyorlardı. Halklarının karnını doyururken kendileri bir ekmek parçasıyla yetiniyorlardı. Halklarını evlerde ve saraylarda ikamet ettirirken kendileri çadırlarda uyuyorlardı.
Hatta hilafeti zorla ele geçirip zalim olanlar dahi Müslümanlara yapılanların intikamını alıyorlar ve fetihler gerçekleştiriyorlardı. Muaviye ve oğlu Yezid, Bizans hâkimiyeti altında bulunan Anadolu topraklarını fethederek İstanbul surlarına vardılar. Ebu Eyyub el-Ensari, bizansa en yakın bir yere defnedilmesini vasiyet etti. Vefat ettiğinde Müslümanlar Bizans sınırlarına en yakın yere taşıdılar ve onu oraya defnettiler. Bizanslılar onu kabrinden çıkarıp atmak istediklerinde Yezid onlara Şayet ona dokunursanız Şam’daki tüm kiliselerinizi yıkarım, demişti. Bunun üzerine Bizanslılar korktular ve kralları Şam’daki kiliselerinin yıkılmaması amacıyla kabrine kimsenin dokunmaması için nöbetçi koydular. Onlar da yönetici idiler, devlet adamıydılar ve söylediklerini de yapıyorlardı.
Müslümanlar, liderleri ve komutanları izzetli kimselerdi. Hatta onlardan zalim olanlar dahi izzetli kimseler olup Müslümanları görüp gözetiyorlar ve hiçbir kimsenin onlara dokunmasına razı olmuyorlardı. Şimdi bu ümmete ne oldu? Ne oldu da bu yöneticiler bu ümmetin cinsinden kimseler değiller ve kendilerini onlardan bir parça saymıyorlar? Mümin kimse mümin kardeşlerinin zillete düşmesine razı olmaz, ancak izzeti olmasını kabul eder. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurdu:
المُسْلِمُ أَخُو المُسْلِمِ، لَا يَخُونُهُ وَلَا يَكْذِبُهُ وَلَا يَخْذُلُهُ
“Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona ihanet etmez, onu yalanlamaz ve onu yalnız bırakmaz.” (Tirmizî sahih isnad ile)
Ömer’imiz Allah ondan razı olsun şöyle diyor:
إِنَّا كُنَّا أَذَلَّ قَوْمٍ فَأَعَزَّنَا اللَّهُ بِالْإِسْلَامِ فَمَهْمَا نَطْلُبُ الْعِزَّةَ بِغَيْرِ مَا أَعَزَّنَا اللَّهُ بِهِ أَذَلَّنَا اللَّهُ
“Biz zelil bir topluluk idik Allah bizi İslâm ile izzetlendirdi. Allah’ın bizi izzetndirdiğinin dışında bir izzet istediğimiz zaman Allah bizi zelil kılar”..”
Öyleyse artık izzet binanızı, nübüvvet metodu üzeri Raşidi Hilafeti inşa edin. Zayıflarınıza yardım edin, çocukların, kadınların, güçsüz erkeklerin katili olan düşmanlarınızdan intikam alın. Mukarreb melekler nezdinde hatırlanacağınız bir gün için Allah’ı gözetin.
Esat Mansur