SÜNNET KUR’AN GİBİ VAHİYDİR VE TEŞRÎDE KAYNAKTIR
Niçin Amerika ve İngiltere Bu Kaynağa karşı Savaş Açtılar?
Kâfirler ve münafıklar Kur’an’ı değiştiremediler, Müslümanların ona inançlarını sarsamadılar. Ancak onu açıklayan Sünnet’e dokunmaya başladılar; “Bu vahiy değildir! Muhammed’in şahsi görüşüdür! Müslümanlar arasında ihtilafa yol açar! Aşırılığa sebep olur!” gibi iftiralar atmaya başladılar. Manayı saptırmak için Arapçaya ve Sünnet’e aykırı bir şekilde tefsir etmeye başladılar. Zaten Sünnet’i inkâr edince heva ve heveslerine göre Kur’an’ı tefsir etmek ve açıklamak için inkâr ediyorlar. Arap dünyasında kendilerine Kuraniyyun (Kur’ancılar) adı vermeye başladılar. Oysa onlar Kur’ancı değiller, Kur’an’ı yalanlıyorlar. Çünkü Kur’an Rasul’ün vahiy olduğunu söylüyor ve Rasul’e itaat etmeyi farz kılıyor.
وَالنَّجْمِ إِذَا هَوَى مَا ضَلَّ صَاحِبُكُمْ وَمَا غَوَى وَمَا يَنطِقُ عَنِ الْهَوَى إِنْ هُوَ إِلَّا وَحْيٌ يُوحَى
“Battığı zaman yıldıza andolsun ki arkadaşınız (Muhammed) sapmadı ve batıla inanmadı. O arzusuna göre konuşmaz, konuştuğu şey ancak kendisine vahyedilen bir vahiydir.”[1]
مَّنْ يُطِعِ الرَّسُولَ فَقَدْ أَطَاعَ اللّهَ
“Kim Rasul’e itaat ederse Allah’a itaat emiş olur.”[2]
Bu sebeple kâfirler kendi müsteşrikleri ve ajanları vasıtasıyla sinsi yollar izleyerek İslâm’la savaşıyorlar. Böylece Sünnet’i yani hadis-i şerifi inkâr eden sapık grupları üretmeye başladılar. Nitekim onlar İslâm’a ve Müslümanlara karşı her taraftan saldırıyorlar. Askerî, fikrî, siyasi ve ekonomik savaş açtılar. Memleketlerimizi işgal ediyorlar, tahrip ediyorlar ve bölüyorlar, İslâm’la ve İslâm’ı hâkim kılmaya davet edenlere karşı savaşan küfür olan laik rejimleri kurdular. İşte Sünnet’e saldırı İslâm’a saldırıdan ve kâfirlerin şu anda İslâm’a ve Müslümanlara karşı yürüttükleri amansız hamleden bir parçadır. Zira dinin bir esasına saldırıyorlar, onu sarsmaya çalışıyorlar. Sünnet’i yani Rasul’ü bir kenara atıp inkâr ederler ve yalnız Kur’an bize yeter derler. Allah bunları uyardı:
إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِاللّهِ وَرُسُلِهِ وَيُرِيدُونَ أَن يُفَرِّقُواْ بَيْنَ اللّهِ وَرُسُلِهِ وَيقُولُونَ نُؤْمِنُ بِبَعْضٍ وَنَكْفُرُ بِبَعْضٍ وَيُرِيدُونَ أَن يَتَّخِذُواْ بَيْنَ ذَلِكَ سَبِيلاً أُوْلَئِكَ هُمُ الْكَافِرُونَ حَقًّا وَأَعْتَدْنَا لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُّهِينًا
“Allah’ın ve Rasullerinin hakikatlerini örtenler, Allah ile Rasulleri arasını ayırmak isteyenler, bir kısmına inanırız bir kısmını inkâr ederiz diyenler, bunların arasında bir yol edinmek isteyenler, işte onlar gerçek kâfirdirler. Kâfirlere alçaltıcı azabı hazırladık.”[3]
Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem 1400 sene önce Allah’tan haber alarak Sünnet’i inkâr edecek kimselerin ortaya çıkacağı haberini vererek onlardan bizi sakındırdı. Şöyle ki:
يوشك أن يقعد الرجل متكئا على أريكته يحدث بحديث من حديثي فيقول بيننا وبينكم كتاب الله فما وجدنا فيه حلالا استحللناه، وما وجدنا فيه من حرام حرمناه، ألا ما حرم رسول الله مثل ما حرم الله
“Neredeyse öyle bir hâl olacak ki; bir adam bir yere yaslanarak hadislerimden söz ederek şöyle der: Bizim ile sizin aramızda Allah’ın Kitabı vardır; onda ne helal bulursak onu helal kılarız ve ne haram bulursak onu haram kılarız! Oysa Allah nasıl haram kıldıysa Allah’ın Rasulü de haramlar kıldı.”[4]
İşte kâfir ve münafıklar Allah’ın hak dinini temelinden bombalamak için hamlelerini hızlandırarak Sünnet’e saldırmaya yönelik çalışmalarını yoğunlaştırıyorlar. Her memlekette Kur’ancı bir grup çıkartıp onlara her türlü destek sunmaya başladılar. Bunların maksatları Kur’an’ı kaldırmak ve İslâm’ı yok etmeye çalışmak oldu.
Mesela Mısır’daki Kuraniyyun (Kur’ancılar) sözcüsü Osman Muhammed Ali şöyle açıkladı: “Sünneti kaldırmakla eskiden günah sayılan, sabit şey olarak itibar edilen ve tam teslimiyetle kabul edilen hususlar, zaten hepsi birer iddiadır. Artık bunlar tartışılır, tekrar araştırılır hâle getirilir; kötülükleri ortaya çıkartılır, ifşa edilir, bunların adamları (âlimleri) de teşhir edilir. Böylece bunların hatasından ders alırız, İslâm ile Müslümanlar arasında ayrım yaparız, Kur’an’daki ile Müslümanların uyguladıklarını birbirinden ayırırız. Böylece hak yanında nasıl duracağımız öğreniriz, velev ki Sahabeler, Tabiin ve Fakihler gibi görünüşte iyi kimseler olarak saydığımız adamlar hesabı aleyhine olsa bile bu çalışma yapılmalıdır.”[5]
Bu grubun başkanı Ahmed Subhi Mansur 2010 yılında ilk konferanslarını Amerikan’ın desteğiyle Geogia eyaleti Atlanta şehrinde düzenlediler. Onunla beraber bir takım liberaller de “Kâfir Müslümanlar” ve “Kur’an’ı tenkit etmek” adlı konferanslar düzenlediler. Bunun manası Sünnet’i inkâr ettikten sonra Kur’an’ı tenkit etmeye başlamaktı. Zira Kaddafi’nin yaptığı gibi Sünnet’i inkâr ettikten sonra Kur’an’la oynanmaya başlandı. İşte Sünnet’i inkâr edenler nihayet Kur’an’a dokunmaya başlarlar.
Eskiden beri yani İngiltere en büyük devlet olduğu zamanlardan beri Sünnet’le savaşıyordu. Sünnet olmadan Kur’an anlaşılmaz ve uygulanamaz. Sünnet olmazsa Kur’an ayetlerine türlü türlü yorumlar yapılır ve onun gerçek manası üzerine kolayca oynanır. İşte İngiltere bu düşünce ile Sünnet’le savaşmaya başladı. Bunun için Hindistan’ı sömürürken Kadiyani gibi gruplar çıkarttı, kendisine bağlı olan Kaddafi gibi adamları çıkarttı. Yine Anglikan Kilisesini ve Montgamry Watt gibi müsteşrikleri bu konuda çalıştırdı. Bugün Amerika bu savaşın liderliğini eline almış ve onu sürdürüyor. Bu nedenle Kongre tarafından beslenen Rand araştırma merkezi 2004 yılında Hadis’le Savaş adı altında bir dosya hazırladı ve İslâm’la savaşmak için değişik tavsiyelerde bulundu. Güya İslâm’ı düzeltmek istiyorlar! Bunun için hadisle uğraşmanın gerekli olduğunu vurguladılar. Zira Kur’an değil pek tehlikeli kaynak Sünnet’le savaşmak gerektiğini söylediler. Buhari hakkında şüpheler getirip, çelişkili hadisleri Müslümanlar arasına yaymayı gerekli gördüler. Böylece Müslümanların hadislere güveni sarsılır dediler. Hatta hadisin İslâm’a ne kadar tehdit içerdiğini söyledikleri gibi hadisi İslâmi bir kaynak olmaktan hemen kaldırmak gerekir ve yalnız Kur’an’ı bir kaynak ve merci göstertmek gerekir, dediler.
Görüldüğü üzere Kur’an’a inanmayanlar kurdukları tuzaklarla İslâm’la savaşmak için İslâm’da reform yapmak adı altında bin bir şekilde tavsiyelerde bulunuyorlar!
Buna göre kim hadis-i şerifi veya Sünnet’i inkâr edip yalnız Kur’an’la yetinelim derse bu kâfirlerle ya direkt ya da endirekt ajanı ve İslâm düşmanlarıyla işbirliği anlamına gelir.
Allah Subhanehû ve Teâlâ dinini insanlara tebliğ etmek ve uygulamak için insanlardan Rasuller seçti. İslâm’ı tebliğ etmek için ve nasıl uygulanacağı konusunda daMuhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i seçti. O’na dini vahyetti ve Kur’an’ı uygulamada O’nu örnek edinmemizi emretti.[6]
Allah Subhanehû ve Teâlâ dinini Rasul’ün kalbine indirdi. Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem bu vahyin bir kısmına Kur’an diyordu; hem söz hem mana Allah’tan olduğunu gösteriyordu. Diğer bir kısmı Sünnet’tir diyordu ve mana Allah’tan, söz veya fiilin kendisinden olduğunu söylüyordu. Bu Kur’an’dır, bu Sünnet’tir diye kendisi söylüyordu. Din kendisine vahyedildi. Eğer vahyin bir kısmı inkâr edilirse diğer kısmı da kolayca inkâr edilir. O’na güvendiğimiz için biz Kur’an’a inandık. Kendisi iki çeşit söz söylüyordu, nasıl Muhammed’in Rasul olduğuna inanan bir insan O’nun bir dediğini kabul edip diğer dediğini ret ederim diyebilir? Rasul olmasaydı bu Kur’an benim sözlerimdir derdi, zira insanda içgüdüden bir görünüşte kendini üstün göstermek vardır ve bundan dolayı kim güzel bir şey söylerse veya yazarsa veyahut yaparsa kendisinin yaptığını gösterir ve savunur.
İnsanlar arasında bilinen Rasul’ün bir elçi olduğudur. Herhangi bir elçi kendisini gönderen hakkında yalan uydurmaz, yoksa onu gönderen azleder. Elçi, bir tarafa gönderince kendisini gönderen kimsenin sözlerini açıklar. Bu sebeple Allah Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’i risaleti (mesajı) olan Kur’an’la gönderince insanlara açıklamaya emretti. Zira Kur’an genel hatlar ve ifadelerle geçti, detayları fazla izah etmedi. O nedenle kâfirler Kur’an’la yetinelim diyorlar, çünkü onun detayları, açıklamaları ve uygulama keyfiyetini Sünnet’te geçmektedir.
Eğer Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’e denilirse; sana inandık, tamam bu Kur’an Allah’tan ama bu Sünnet Allah’tan değil, sana inanmıyoruz! Aklen böyle bir şey olur mu?! Bir kişiye hem inanıp hem yalanlarsın?! İşte Sünnet’e inanmayan hem Muhammed’i yalanlarken aynı zamanda hem de Allah’ı yalanlamış ve dolayısıyla bu kimse apaçık kâfir olur.
Allah Celle Celâlehû Sünnet’in kendisinden bir vahiy ve kendi kitabı için bir açıklama olduğunu bildirdi. Bu hususla ilgili bir hayli ayet indirdi. Birçok ayette Rasulü’nden söz ediyor! Hem kendisine hem Rasulüne tabi olmamızı ve itaat etmemiz kesin ifade ve mana ile de emrediyor.
فَإِن تَنَازَعْتُمْ فِي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ إِلَى اللّهِ وَالرَّسُولِ إِن كُنتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ
“Eğer Allah’a ve ahirete inanıyorsanız bir hususta çekiştiğiniz zaman onu Allah’a (Kur’an) ve Rasulüne (Sünnet’e) götürün.”[7]
Fakat münafıklar bunu kabul etmezler, Allah onları ifşa ederek şöyle buyurdu:
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ تَعَالَوْاْ إِلَى مَا أَنزَلَ اللّهُ وَإِلَى الرَّسُولِ رَأَيْتَ الْمُنَافِقِينَ يَصُدُّونَ عَنكَ صُدُودًا
“(Muhakeme olunmak için) eğer kendilerine Allah’ın indirdiğine ve Rasul’e gelin denilirse, Münafıkların senden (Rasul’den) yüz çevirdiklerini görürsün.”[8]
Bu nedenle Allah Celle Celâlehû kitabını açıklayacak ve uygulayacak Rasul’e uymanın çok elzem ve dinden bir parça olduğunu pekiştirerek birçok ayet indirdi. Bunlardan biri:
وَمَا آتَاكُمُ الرَّسُولُ فَخُذُوهُ وَمَا نَهَاكُمْ عَنْهُ فَانتَهُوا
“Rasul size neyi getirirse alın ve neyden nehy ederse onu terk edin.”[9] Sünnet’in Kur’an’ı açıklayan bir kaynak olduğunu da gösterdi:
وَأَنزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
“Sana bu zikri (Kur’an’ı) indirdik ki insanlara indirileni açıklayasın. Umulur ki düşünürler.”[10]
Böylece Kur’an’ın ayetleri genellikle mücmel, mutlak ve umumi ifadelerle nazil oldu, Rasul SallAllahu Aleyhi ve Sellem bunların detayları, kayıtları ve tahsislerini gösterdi. Fer’i hususları da Kur’an’daki aslına ilhak etti. Kur’an’da hiç geçmeyen konuları da gösterdi. Bazı ayetleri de tefsir etti. Gaybi konuları da gösterdi[11]. Yine gaybi konulardan kıyamet gününe kadar ümmetin hâllerini bildirdi. Bunlardan Nübüvvet metodu üzerine Râşidî Hilâfet Devleti’ni samimi Müslümanların tekrar kuracaklarını Allah’tan haber alarak müjdeledi.
Sünnet ile ilgili daha detaylı bilgileri Sünnet Kur’an gibi Tefekkür, Siyaset ve Teşrî için Kaynaktır isimli kitapçıkta bulabilirsiniz.
[1] Necm Suresi 1-4
[2] Nisa Suresi 80
[3] Nisa Suresi 150-151
[4] El Fetih-il Kebir ve Tirmizi
[5] Kuraniyyun sitesi
[6] Ahzab Suresi 21
[7] Nisa Suresi 59
[8] Nisa Suresi 61
[9] Haşr Suresi 7
[10] Nahl Suresi 44
[11] Cin Suresi 26-27
Esad Mansur