– 23 –
Allah’a oğul isnat etmek
Teslis akidesi,
Allah’a ortak koşmak,
Allah’ın vahdaniyeti,
İsa ve Meryem’in hakikati,
Fayda ve zarar sağlayan husus,
Aşırılık ve aşırı olanlar,
Sapıklık ve saptıranlar
Mücadele metodu
لَقَدۡ كَفَرَ الَّذِيۡنَ قَالُوۡۤا اِنَّ اللّٰهَ هُوَ الۡمَسِيۡحُ ابۡنُ مَرۡيَمَ ؕ وَقَالَ الۡمَسِيۡحُ يٰبَنِىۡۤ اِسۡرَآءِيۡلَ اعۡبُدُوا اللّٰهَ رَبِّىۡ وَرَبَّكُمۡ ؕ اِنَّهٗ مَنۡ يُّشۡرِكۡ بِاللّٰهِ فَقَدۡ حَرَّمَ اللّٰهُ عَلَيۡهِ الۡجَـنَّةَ وَمَاۡوٰٮهُ النَّارُ ؕ وَمَا لِلظّٰلِمِيۡنَ مِنۡ اَنۡصَارٍ ﴿۷۲﴾ لَـقَدۡ كَفَرَ الَّذِيۡنَ قَالُوۡۤا اِنَّ اللّٰهَ ثَالِثُ ثَلٰثَةٍ ۘ وَمَا مِنۡ اِلٰهٍ اِلَّاۤ اِلٰـهٌ وَّاحِدٌ ؕ وَاِنۡ لَّمۡ يَنۡتَهُوۡا عَمَّا يَقُوۡلُوۡنَ لَيَمَسَّنَّ الَّذِيۡنَ كَفَرُوۡا مِنۡهُمۡ عَذَابٌ اَلِيۡمٌ ﴿۷۳﴾ اَفَلَا يَتُوۡبُوۡنَ اِلَى اللّٰهِ وَيَسۡتَغۡفِرُوۡنَهٗؕ وَاللّٰهُ غَفُوۡرٌ رَّحِيۡمٌ ﴿۷۴﴾ مَا الۡمَسِيۡحُ ابۡنُ مَرۡيَمَ اِلَّا رَسُوۡلٌۚ قَدۡ خَلَتۡ مِنۡ قَبۡلِهِ الرُّسُلُؕ وَاُمُّهٗ صِدِّيۡقَةٌ ؕ كَانَا يَاۡكُلٰنِ الطَّعَامَؕ اُنْظُرۡ كَيۡفَ نُبَيِّنُ لَهُمُ الۡاٰيٰتِ ثُمَّ انْظُرۡ اَ نّٰى يُؤۡفَكُوۡنَ ﴿۷۵﴾ قُلۡ اَ تَعۡبُدُوۡنَ مِنۡ دُوۡنِ اللّٰهِ مَا لَا يَمۡلِكُ لَـكُمۡ ضَرًّا وَّلَا نَفۡعًا ؕ وَاللّٰهُ هُوَ السَّمِيۡعُ الۡعَلِيۡمُ ﴿۷۶﴾ قُلۡ يٰۤـاَهۡلَ الۡـكِتٰبِ لَا تَغۡلُوۡا فِىۡ دِيۡـنِكُمۡ غَيۡرَ الۡحَـقِّ وَلَا تَتَّبِعُوۡۤا اَهۡوَآءَ قَوۡمٍ قَدۡ ضَلُّوۡا مِنۡ قَبۡلُ وَاَضَلُّوۡا كَثِيۡرًا وَّضَلُّوۡا عَنۡ سَوَآءِ السَّبِيۡلِ ﴿۷۷﴾
“Muhakkak ki, Meryem oğlu Mesih (İsa) Allah’tır diyenler kâfir oldular. Oysa Mesih şöyle dedi: Ey İsrail oğulları benim rabbim ve sizin rabbiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a ortak koşarsa şüphesizki Allah ona cenneti haram kıldı ve onun varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin yardımcıları yoktur (olmıyacaktır). (72)
Muhakkak ki, Allah üçün üçünçüsüdür diyenler kâfir oldular. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer dediklerinden vazgeçmezlerse muhakkak ki onlardan kâfir olanlara acılı azap dokunacaktır (73)
Allah’a tövbe etmez ve O’nadan mağfiret dilemezler mi? hâlbuki Allah mağfiret ve rehmet sahibidir (74)
Gerçek odur ki, Meryem oğlu Mesih ancak bir Resuldür, ondan önce nice resuller gelip geçmiştir. Annesi ise sadık bir kadındır. İkisi yemek yiyorlardı. Bir bak, onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz, bir daha bak, nasıl (Allah’a) iftira atıyorlar? (75)
Deki, Allah dışında size ne zarar ne de fayda temin edemiyenlere nasıl tapıyorsunuz?! Oysa Allah işiten ve bilendir (76)
Deki, ey kitap ehli? Hak dışında dininizde aşırıya gitmeyin. Daha önce kendileri sapmış, çoklarını saptımış ve doğru yoldan tam sapmış olanların heva ve heveslerine tabi olmayın”(77)
Bir kısım hırıstiyanlar Meryem oğlu Mesih (İsa) Allahtır dediler. Bunlar kesin olarak kâfirdir. Zira Mesih yaratılmış olan Meryem adlı bir kadının oğludur. Topraktan yaratılmıştır. Nasıl bir ilah olur? İlah’sa nasıl bir kadının oğlu olur? Akla sığmayan ve gerçeğe hiç uymayan bir şey nasıl söylenir? Ancak bir kimse bir fantazi, bir hayali şey uydurur aklı kıt olan insanlara inandırmaya veya ufak çocuklara anlatmaya çalışır? Hinduların ilahlarıyla hayali masallarına ve saçma inançalarına benzer. Onlar Ram veya Krişna ve benzer kişileri ilah olarak gösterip onlar hakkında uydurulmuş olan hayali masallara inanırlar.
Bir misyoner Hrıstiyanla tartışırken nasıl Mesih Allah’ın ta kendisidir dersiniz diye sorduğumda; Allah her şeye kadir değil mi? Meryem’in rahmine girdi, Meryem onu doğurdu, bir insan olarak yaşadı! Böyle saçmalayınca peki niçin Allah böyle yapar? diye Sorduğumda; kıyamet günü insanlar biz insanız, zayıfız, dayanamayız, ondan dolayı günah işleriz deyince onlara ben de insan oldum, dayandım günah işlemedim, hatta beni haça gererek öldürdüler şeklinde saçmalayınca; sizde delilik vardır, Allah insanlara ve onların ibadetlerine hiç mutaç değildir, böyle akla uymayan hayali ve saçma bir şey uyduruyorsunuz. Aklını biraz çalıştıran kimse bunu kabul etmez. Allah her şeye kadirdir kaidesinden çıkarak Allah’a yakışmıyan şeyi nasıl uydurup saçmalıyorsunuz?! Allah her şeyden daha üstün, yücedir, münezehtir. Böyle şeylerden vazgeçin, akli selim kimse bunu asla kabul etmez dedim.
Hisettiğimiz şeylere baktık, insan, kâinat ve hayatı derin düşündük ve etraflıca, aydın olarak düşündük her şeyin muhtaç, aciz, eksik ve sınırlı olduğunu gördük. Hiç bir şey kendi kendini yaratamadığı gibi diğerlerini de yaratamaz, kendini yaratacak bir güce muhtaçtır, her şeyde muhtaçtır, kendisine hâkim olan dairede bir takım şeylere ve sistemlere mahkûmdur, ona göre zorunlu şekilde yürür.
En üstün varlık insandır, yoktan hiç bir şey yaratamaz. Yaratılmış olan eşyaların kanunlarını ve özelliklerini keşfeder ve kullanmaya çalışır. Her yıldız ve gezegen bir kanuna göre yürür, buna mahkümdur, o kanundan çıkamaz. Bunları kim var etti, onlara kim kanun koydu ve buna göre yürümeye kim zorladı? İnsanı bir su damlasından başlayıp böyle mükemmel bir varlık haline getiren kimdir? Organları; kalbi, mideyi ve akcieğeri vb. Gözleri ve görebilme özelliği, kulakaları ve işitebilme özelliğini, burunu ve koklayabilme özelliğini, dili ve bununla tat alabilme ve konuşabilme özelliğini ve sair şeyleri kim verdi. Derin ve aydın şekilde düşünen kimse hiç bir şeye benzemeyen bir yaratıcının var olduğuna inanır. Böyle inanalar Hrıstiyanların veya hinduların saçmalıklarını Kabul etmez. Yahudilerin de Uzeyir Allah’ın oğludur diyerek, Allah’ı bir insana benzetip Yakup’la sabaha kadar güreş yaptığına ve ona karşı yenildiğine dair saçmalıklarına inanmaz. Allah sadece İsrailoğullarının ilahıdır, diğer insanları İsrailoğullarına hizmet etmek için birer hayvan olarak yarattı demeleri, bu zihniyetle yola çıkarak Gazze’ye vahişce saldırırken Filistinliler beşeri hayavanlardır, onları öldüreceğiz, diyerek böylece yüzbinlerce Müslümanı katletti ve sakat bıraktılar, ölüme kadar işkence çektirdiler, aç bıraktılar, evleri, okulları, hastaneleri ve her şeyleri yıktılar. Amerika, Avrupa ve sair dünya devletlerinden destek gördüler, Arap ve İslam dünyasında var olan sistemler ve yöneticilerden destek gördüler. Bu durum Allah diğer insanları İsrailoğularına hizmet etsin diye birer hayavan olarak yarattı inançalrını pekiştirdi.
İşte insanlar akıllarını kullanmazlarsa ve sağ selim fıtrata uymazlarsa sapar ve başkalarını da saptırırlar.
Allah İsa’yı babasız yaratınca sapık olanlar onun hakkında hikâyeler uydurmaya başladılar. Oysa Allah kim doğru şekilde inanır, kim sapar diye insanları denemk üzere İsa’yı babasız yarattı ve Rasul olarak seçip İsarailoğularına gönderdi.
Oysa Al-i İmran suresi 59. Ayette İsa’nın yaratılışı Âdem’in yaratılışına benzer, onu topraktan yarattı. Hem de Âdem babasız ve annesiz yaratıldı. Kimse onu ilah saymadı. Öyleyse İsa bir ilahtir veya Allah’ın ta kendisidir diye nasıl söylenir?!
Meryem suresi 30. Ayette İsa veya diğer ismi ile Mesih doğar doğmaz onlara şöyle seslendi: Ben Allahım kuluyum, bana kitap verdi ve beni bir peygamber olarak seçti.
Allah’ın hikmeti neyse, bilemeyiz, gösterilmedi; İsa as. İle ilgili her husus baştan sonuna kadar birer mucizelerdir: babasız yaratılışı, doğuşu, bebek iken konuşması, Al-i İmran suresi 49. ayet ve Maide suresi 110. ayette bildirildiği üzere Allah’ın izniyle çamurdan bir kuş yapıp ona ruh üflemesi, kör olanları ve alacalı olanları şifaya kavuşturması ve ölüleri diriltmesi, ondan sonra dünyadan ayrılmasıdır.
Bu ayette, Maide suresi 72. ayette geçtiği gibi, Al-i İmran suresi 51 ve Meryem suresi 36. Ayette İsa “benim rabbim ve sizin rabbiniz Allahtır. Bu nedenle yalnız O’na kulluk edin. Doğru yol budur” dedi.
İsa Allah’ın ta kendisidir ve üçün üçünçüsü diyenler kafirdir, müşriktir. Bunlara cennet haram oldu, cennete hiç girmezler, onların yeri cehennemdir.
“Kim Allah’a ortak koşarsa şüphesizki Allah ona cenneti haram kıldı ve onun varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin yardımcıları yoktur (olmıyacaktır)”.
Zira Lokman suresi 13. Ayette Allah şirki en büyük zulüm olarak niteledi. Çünkü yaratıcı olan Allah’a yarattıklarını eş ve ortak kılmak en büyük haksızlıktır, en büyük iftiradır. Allah nitelediklerinden münezzehtir, üstündür. Sanki değerli bir insanı bir haşerata, bir sineğe benzetmek veya o sinek o değerli insanın ortağı kılmak gibidir, Kabul edilebilir mi? ikisi yaratılmış olmasına rağmen böyle eşitleme Kabul edilmez. Nasıl yaratılmış olan şey onu yaratan Allaha ortak kılınır?! En büyük zulüm ve haksızlık budur.
Bu zalimler kıyamet günü Allah dışında bir dost ve yardımcı bulamıyacaklar. Allah onlara hiç yardım etmeyecek ve hiç bir kimse de onlara yardım edemez. Dünyada ölüm onları yakalayacak, başlarına azap olarak nice musibetler gelecektir hiç bir kimse onları ölümden ve dünya azabından kurtaramaz.
Nisa suresi 156. Ayette geçtiği gibi İsrailoğullarından kâfir olan yahudiler Meryem’e zina iftirası uydurup İsa’ya da veled-i zina gibi büyük bir iftira attılar. Allah kahretsin nasıl öyle iftira uydurdular?!
Bir kısım Hrıstiyanlar İsa Allah’ın oğludur derken Allah üçün üçünçüsüdür diyenler çıktılar. Baba, oğul ve ruhulkudüs diye Teslisi çıkarttılar. Bu üç birdir, ayanı anda üçtür! Nasıl üç şey bir olur ve aynı anda üç kalır?! Akla sığmayan hayali bir fantazi uydurdular.
Ben onlardan Londra’da Teologiden mezun olan bir kişiyle tartışırken nasıl böyel şey olabilir dediğim zaman, bana nasıl vucüt üç şeyden oluşur: baş, gövde ve ayaklardır, Allah böyledir; Baba, oğul ve ruhulkudüs. Dedimki eğer üç şey aynı cinstense onları bir vucüt olarak oluşutabilirsiniz. Fakat ayrı cinslerden olursa aynı cins bir vucüt olamaz. Bir demir parçası, bir taş ve bir elma tek bir vucüt olabilir mi? Allah hiç bir şeye benzemez, İsa topraktan ve Ruhulkudüs olan Cebrail nurdan yaratıldı. Hiç bir şeye benzemeyen yaratıcı Allah ile topraktan yaratılan insan ile nurdan yaratılan melek tek bir vucüt olabilir mi? akla girer mi? vakiaya uygun mudur?
Bu kişi durdu, hiç bir kelime dahi söyleyemeden bana küsüp benden uzak durdu ve konuşmadı, bir hafta düşündü, sonra bana Kuran’ın İnglizcesini temin et, onu okuyacağım dedi. Çünkü arapça bilmiyordu. Ondan sonra gideceği yere gitti, bir daha görüşemedik. Başka bir Hrıstiyanla tartıştıktan sonra, İslam’a girmeyi düşünüyorum dedi. Bir Alman hırstiyan tamam müslüman oldum bana İslamı öğret dedi. Buna benzer akli tatışmalar olunca insan şartlı ve mutassıp olamazsa düşünürse hemen hayali fantazi olan akaitleri batıl akaitleri terk edip İslama girer.
Memlekette bir Hristiyan hem ev komşumuz ve hem de ilkokuldan liseye kadar sınıf arkadaşımla tartışıyordum, İsa’ya nasıl Allah’ın oğlu denilir? diye Sordum. Gitti papaza sordu, şu cevabı getirdi: arapçada nasıl (kelime bint-ul şefetyin) kelime iki dudağın kızıdır deniliyor, bizde böyle İsa Allahın oğludur deriz. Dedim ki gerçeği söylemedi. Çünkü onu gerçekten Allahın oğlu olarak sayarlar. Bu arkadaş müslüman oldu ve ona namazı öğrettim.
Akıl Allah’ın vahdaniyetini ve tekliğini gerektirir, gerçek te budur. Bir insan ilah olamaz, fakat sapık olan hırstıyanlar böyle akla uymayan şeyleri uydurup düşünmeyi yasakladılar. Çünkü insan düşünürse onların akaitlerinin saçma olduğunu idrak eder. Bu nedenle Avrupa’da onlar kilisenin otoritesinden kurtulunca çok kimse düşünmeye başladı, fakat tepki olarak büyük kesimi inkârcılığa kaydılar. Bu asırda İslam’ın bir devleti olmadığından ve İslam aleyhine büyük propaganda yürütüldüğünden dolayı Hrıstiyan âleminde İslam’a, Rasulüne, Kuran’a ve Müslümanlara kin, buğuz ve düşmanlık haddi aştı. İnsanlar İslam’ı düşünmesin ve Kabul etmesinler diye bu propagandaları yaparlar.
Hilafet devleti eskisi gibi daveti taşıyınca ve fetihler gerçekleştirince Hrıstiyanları düşünmeye sevk eder, eskiden Şam diyarı, Irak, Mısır, Anadolu’daki Hrstiyanların hemen hemen hepsi Müslüman oldu, Balkanlar’da çok Hrıstiyan Müslüman oldu. Allah’ın izniyle Hilafet tekrar kurulunca Batıda çok insan İslam’a girecektir.
Allah İsa’yı ilahlaştıranları elim azapla ve cehennemle tehdit ettikten sonra onlara fırsat tanıdığını bildirerek “Allah’a tövbe etmez ve O’nadan mağfiret dilemez mi? Diye buyururken kendisinin mağfiret ve rahmet sahibi olduğunu hatırlatıyor. Eğer dediklerinden ve yaptıklarından vazgeçip Allahın tekliğine inanır ve dediklerinden Allah’a özür dileyip ondan bağışlama isterlerse Allah onların tövbesini kabul eder ve azaptan kurtarır. Bu şekilde kendisine karşı rahmet göstermiş olur. Zira kendisi mağfiret ve rahmet sahibidir. Kim tövbe ederse ve ondan af dilerse onu bağışlar ve azaptan kurtarır. Bu nedenle onlar Allah’a tövbe etmek ve mağfiret dilemek istemezler? Allahın mağfiret ve rehmetini istemezler mi? derken rehmetine azabı mı tercih ederler? ne oluyor bunlara? O kadar mı akılsızlar? Akide hususunda ne kadar akılsızlık yapmışlarsa bu konuda da akılsızlık yaparlar! Hrıstiyanlığı terk edip Müslümanlığı Kabul edenler Allah’ın mağfiretine ve rahmetine nail oldular.
Allah Hrıstiyanların dediklerini ve akaitlerini gösterirken ve çürütürken kendisinin tekliğini ve rabliğini vurgularken İsa as.’ın gerçeğini açıkladı ve şöyle açıklamaya devam etti “Meryem oğlu Mesih ancak bir rasuldür, ondan önce nice rasuller gelip geçmiştir”. Kendisinden önce gelen Musa, İbrahim, Nuh ve sair rasul ve nebiler gibi bir rasul ve nebidir. Resullük ve peygamberlik hususunda kendisinden öncekilerinden hiç bir farkı yoktur. Ancak Resullar kendilerine verilen mucizeler hususunda birbirlerinden üstündür.
“O Rasullerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bir kısmı ile konuşmuş, bazılarını da derece derece yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa’ya açık mucizeler verdik ve onu Ruhu’l-Kudüs ile güçlendirdik.” ( Bakara 253)
Musa’nın üstünlüğü Allah’ın kendisiyle direk konuşmasıdır. İsa’nın üstünlüğü yukarıda saydığımız mucizeleri ve bunlardan da Ruhu’l-Kudüs ile güçlendirilmesidir. En güçlü ve en üstün meleklerden olan Cebrail ve diğer adı ile Ruhu’l-Kudüsle desteklenmesidir. Ondan dolayı kimse ona zarar veremiyordu, gösterdiği mucizelerde bu üstün melek ona destek veriyordu.
İsra suresi 55. Ayette “Bir kısım nebileri diğerinden üstün kıldık”. Diye buyurarak örnek olarak “Davut’a zabur’u verdik” diye gösterildi.
Muhammed SallAllahu Aleyhi ve Sellem’in üstünlüğü son nebi ve resul olması, hem de bütün insanlara bir resul, risaletinin tam ve kâmil olması ve kıyamet gününe kadar sürmesi, ümmetinin en kalabalık ümmet olması, bir gecede Mekke’deki Mescid-i Haram’dan Küdüs’teki Mescid-i aksaya isra edilmesi, orada bütün nebilere imamlık yapması, göklere çıkıp değişik mucizeler görmesi ve dönmesi, başka mucizelerin onun vasıtasıyla gerçekleşmesi ve gayiple, gelecekle ilgili Allah’tan birçok haber alıp ümmetine tebliğ etmesidir.
Yine Allah İsa ile ilgili gerçekleri izah ederken “Annesi ise sadık bir kadındır” dedi. Meryem sadık, iffetli, ibadete düşkün ve imanı güçlü olan bir kadındır. İlah ta değildir. Nitekim Maide suresi 116. Ayette geçtiği gibi bir grup hırıstiyan onu oğlu İsa ile beraber birer ilah olarak saydı. Hatta bu asırda Allah’a taparken Meryem’i katarlar, kendilerini O’na ulaştırır, Meryem’den medet ve yardım isterler. Dua ederken Meryem’i bir vesile ve vasıta kılarlar. Bu şekilde Meryem’i ilahlaştırmış olurlar.
Meryem ve oğlu İsa “İkisi yemek yiyorlardı” şeklinde açıklarken onların birer insan olduklarını vurgulamak istedi. Yemek yiyen helaya gider, ihtiyacını giderir. O zaman İsa ve Meryem’i hiç insanüstü yapmayın, ikiside sizin gibi birer insandır, haşa ilah olamazlar. Onlara tapınılmaz, onlardan medet ve yardım istenmez. Bu şirktir. Medet ve yardım sırf Allah’tan istenir. İnsanlar aciztir. Onlar fayda ve zarar sağlayamazlar.
Allah kendi Rasulüne “Bir bak, onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz, bir daha bak, nasıl (Allah’a) iftira atıyorlar?” diye hitap ederken bize de hitap etmektedir. Bir bakın Hrıstiyanlar nasıl Allah’a iftira attılar ve nasıl biz bunları çürüttük ve gerçeği gösterdik, siz de hiç bir insanı ilahlaştırmayın, onu fayda ve zarar temin eden biri saymayın.
Onların itikat ve düşüncelerini çürütürken “Deki, Allah dışında size ne zarar ne de fayda temin edemeyenlere nasıl tapıyorsunuz?! Oysa Allah işiten ve bilendir”. Burada İsa ve Meryem birer ilah olmadıklarıdan dolayı size ne fayda ne zarar temin edemezler. Öyleyse onlardan medet ve yardım istemeyin. Sadece Allahtan isteyin, O dualarınızı işitir ve isteklerinizi bilir. Ama İsa ve Meryem dualarınızı iştitmezler ve isteklerinizi bilmezler.
İsa ve Meryem’den medet, yardım, fayda ve def-i zarar istenince onlara bir tapma olur. Müslümanlar dikkatli olmalıdır, bir insanı gavs-i azam (büyük yardımcı), evliya veya üstün meziyetli sayıp ondan medet, yardım, fayda ve def-i zarar istemesi bu kişiye tapma sayılır, Hrıstiyanların düştükleri şirke düşmüş olur. Oysa Bakara suresi 186. Ayette Allah kullarının sadece kendisinden direk istemelerini emretmiştir. Kendisi dua edilince her kula çok yakındır, duasını işitir ve icabet eder. Yeterki kullar sadece kendisine iman etsin, kulluk etsin ve emirlerine icabet edip uysunlar ve nehiylerinden vazgeçsinler.
Allah Araf suresi 188. Ayette ve Yunus suresi 49. ayette en üstün insan Muhammed Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’e hitap ederken insanlara deki kendime ne fayda ne zarar sağlıyamam. Ancak Allah istese bana fayda sağlar veya zararı dokundurur veya onu def eder, uzaklaştırır. Ben müminlere sadece bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim. Onlara bir fayda sağlamak veya bir zararı def etmek için gönderilmedim. Bu iş, sadece Allah’a aittir, bana veya size fayda veya zarar sağlar.
Ena’m suresi 17. Ayette ve Yunus suresi 107. Ayette “ sana bir zarar dokunursa sadece Allah onu giderir. Eğer sana fayda verecekse hiç bir kimse onu engellemez. İşte kullarına istediğine (fayada veya zararı) dokundurur. Sadec Allah her şeye kadirdir. Sadece ve sadece O’ndan istenir. Kimse imanıyla şirki karıştırmasın. Müslüman Ena’m suresi 82. Ayette geçtiği gibi şirkle imanını karıştırmayan müminlerden olmaya çalışmalıdır. Gerçek hidayetli olan budur ve kendisine emniyet vardır. Ancak bu şekilde cehenneme atılmaktan emin olur.
Allah Rasulüne “Deki, ey kitap ehli? Hak dışında dininizde aşırıya gitmeyin. Daha önce kendileri sapmış, çoklarını saptırmış ve doğru yoldan tam sapmış olanların heva ve heveslerine tabi olmayın” diye hitap ederken, biz ehl-i kitaba, aşırıya gitmeyin diye söyliyeceğiz, hem de onlar gibi olmıyacağız. Başka ifadeyle onların inançlarını çürütmeye çalışacağız ve onlara İslam davetini taşıyacağız. Dinlerarası diyalog komplosuna düşmiyeceğiz. Zira diyalogcular Hristiyanlarla ve Yahudilerle belli noktalarda birleşmeye çalışırlar, onların batıl ve küfür inançalrını çürütmeye çalışmaz ve onları İslam’a çağırmazlar. Kâfirlerin tuzağına düşerler.
Mesih hakkında söyledikleri aşırıya gitmek sayılır. Onu Allah’ın ta kendisi veya Allahın oğlu veyahut Meryem ilahtır diiye vasfetmek tapınmadır ve hepsi aşırıya gitmektür. Heva ve heveslerine göre inançlar ve gerçek dışı fikir uyduranlar sapmış olur, bunlar diğerlerini de saptırmış olurlar. Doğru yoldan sapanlardır. Her kim Allah’ın dinine ters bir şey söylerse veya Allah’ın gösterdiği sınırları aşarsa aşırıya gitmiş sayılır. Yahudiler, Hristiyanlar, değişik din sahipleri, laikler, demokratlar, komünistler, sosyalistler ve İslam akaitlerine ve fikirlerine ters fikirler söyleyenler veya kanunlar çıkaranların hepsi aşırıya gitmiş olurlar.
Allah birçok ayette çizdiği sınırlarını aşanları uyardı. Bunlar ise akide, fikir ve şeri hükümlerle ilgilidir. Bakara suresi 187. Ayet oruçla ve itikafla, Bakara suresi 229. Ayet boşanmakla, Nisa suresi 13. Ayet Mirasla, Nisa suresi 14. Ayet Allah ve Rasulüne isyan etmekle, Mucadele suresi 4. Ayet zihar keffaretiyle, Talak suresi 1. Ayet boşanmak ve iddetle ilgili hükümler gösterirken Allah’ın sınırları bunlardır, bu sınırları aşmayın derken aşanları azapla tehdit etmiştir.
İşte Allah’ın ve Resulünün emir ve nehiylerine uymıyanlar aşırı gidenler ve sapık olanlardır. Doğru yoldan ayrılmış olurlar ve diğerlerini saptırmaya çalışırlar.
Allah’ın ve Rasulünün emir ve nehiylerine uyanlar doğru yoldadırlar, adalet sahibidirler, aşırı olanlar değillerdir. Zalime hakkı söyleyen ve küfür rejimini reddeden aşırı değildir. Tersine zalime susan ve küfür rejimine uyan veya katılanlar aşırıdırlar, doğru yoldan sapmışlar ve başkalarını saptırmaya çalışırlar.
Allah kâfirlerin dedikleri ve küfür akaitlarını gösterir, çürütür ve gerçeği de açıklar. Bu nedenle biz bu metodu kullanmalıyız. Kâfirlerin dedikleri ve küfür akaitlerini ve sair fikirlerini teşhir edip çürütmemiz gerekir, aynı anda gerçeği açıklamamız gerekir. Bu fikri ve siyasi mücalaenin metodundan bir parçadır. Bunu yapmayan teşkilat veya hizip İslam’ın metoduna tabi sayılmaz, kusurludur, günahkar olur.