Soru:

Bizim Allah ihtiyacımız varken Allah’a nasıl yardım ederiz?

Cevap:

Allah şöyle buyurdu:

وَلَيَنۡصُرَنَّ اللّٰهُ مَنۡ يَّنۡصُرُهٗ ؕ اِنَّ اللّٰهَ لَقَوِىٌّ عَزِيۡزٌ‏

“ And olsun ki! Şüphe olmasın! Muhakkak ki; Allah Kendisine nusret edene, nusret edecektir. Şüphesiz ki Allah kuvvetlidir ve izzet sahibidir” (Hac 40)

يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اِنۡ تَـنۡصُرُوا اللّٰهَ يَنۡصُرۡكُمۡ وَيُثَبِّتۡ اَقۡدَامَكُمۡ‏

“ Ey İman edenler! Allah’a nusret edersiniz Allah’ta size nusret eder ve ayaklarınızı sabit kılar” (Muhammed 7)

لَـقَدۡ اَرۡسَلۡنَا رُسُلَنَا بِالۡبَيِّنٰتِ وَاَنۡزَلۡنَا مَعَهُمُ الۡكِتٰبَ وَالۡمِيۡزَانَ لِيَقُوۡمَ النَّاسُ بِالۡقِسۡطِ‌ۚ وَاَنۡزَلۡنَا الۡحَـدِيۡدَ فِيۡهِ بَاۡسٌ شَدِيۡدٌ وَّمَنَافِعُ لِلنَّاسِ وَلِيَـعۡلَمَ اللّٰهُ مَنۡ يَّنۡصُرُهٗ وَ رُسُلَهٗ بِالۡغَيۡبِ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ قَوِىٌّ عَزِيۡزٌ‏

“ Beyyinelerle Rasullerimizi gönderdik. Onlarla beraber kitabı ve mizanı indirdik ki insanlar hak ve adaletle kaim olsun. Demiri de indirdik ki, onda büyük kuvvet ve insanlar için faydalar vardır. Böylece Allah Kendi’sine ve Rasullerine görmeden nusret edenleri bilsin. Şüphesiz ki Allah kavidir, azizdir” (Hadid 25)

Ayetlerde  ” نَصَرَ” “nasere” fiili geçti: nusret etti, yardım etti, zafer verdi ve sahip çıktı manalarını taşır.

Allah’a nusret etmek, yardım etmek ve sahip çıkmanın manası; O’nu inkâr edenler, şirk koşanlar veya indirdiği kitapları ve gönderdiği rasulleri reddedenlere karşı gelmek, mücadele vermek ve onlarla savaşmaktır. Aynı anda bu kâfirlerin otorite ve hâkimiyetlerini aşağıya indirip Allah’ın hâkimiyetini yükseltmek ve İslam otoritesini tesis etmektir. Allah’ın dinine sahip çıkmaktır.
Eğer Müslümanlar Allah’ın dinine sahip çıkarsa, onu uygularsa ve hâkim kılmaya çalışırsa, Allah’a yardım etmiş olurlar. Bu durumda Allah kesinlikleonlara yardım eder ve zaferi sağlar.
Yukarıda Hac suresi 40. ayette Allah وَلَيَنۡصُرَنَّ “nesere” kelimesine hem yeminhem de iki tekit(pekiştirme) ekledi. Kelimenin başındaki “vav” harfi yemin içindir, ondan sonraki “lam” harfi bir tekit içindir, kelimenin sonundaki “nun” harfi de ikinci tekittir.
Bu şekilde müminlerin Allah’ın yardımı ve zaferi hakkında en ufak bir şüpheleri kalmasın. Ama bir şart koştu: مَنۡ  “kim”, aynı anda şart manasındadır. Yemin olsun ve şüphe olmasın, kim Allah’a yardım ederse, Allah da muhakkak ona yardım edecektir.
Bu ayet ondan önceki metin ve ayetlere bağlıdır: Rabbimiz Allah’tır dedikleri için diyarlarından haksızca çıkarılanlarla ilgilidir; Mekke’de mücadele edenlerdir. Onlar küfür rejimine karşı “Rabbimiz Allah’tır” dediler. Biz sizin inançlarınızı, fikirlerinizi ve sistemlerinizi reddediyoruz. Rabbimiz Allah’tır, sadece O’ndan geleni kabul ederiz, O rabbimizdir: ancak O’ndan gelen yasaları kabul ederiz. Zira rabbin bir manası teşri edici, yasa koyucudur. Tevbe suresi 31. ayette Yahudilere ve Hristiyanlara çatarken, onların kendi hahamlarınıve rahiplerini birer rabedindiklerini söyledi. Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem bunun manasını açıklamıştır: Allah’ın indirdiği kitaba göre değil, kendi çıkarlarına göre helal ve haram kıldılar. Bugün laik demokratik sistemde parlamenterler aynı şeyi yapıyorlar. Çıkarlarına göre helali ve haramı belirliyorlar. Nitekim her haram olanı helal kıldılar.
Mekke’deyken Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve sahabeler “Rabbimiz Allah’tır” diyerek Kureyş’in sistemine karşı çıktıkları gibi, onlarakatılmayı reddettiler ve Allah’ın hâkimiyeti üzerinde ısrarlı kaldılar. Ayrıca onlar birçok zulme ve büyük eziyetlere maruz kaldılar. Ama sabrettiler ve sebatgösterdiler, hiçbir taviz göstermediler. Bundan sonra Allah’ın yardımı onlara yetişti. Zira hemen yardım ve zafer gelmez; müminler imtihan edilecektir. Davalarında ve mücadelelerinde sebat gösterirlerse, Allah’ın yardımı ve zaferi gelir.

Bundan sonraki ayet bu müminlerin sıfatlarını izah etti:

Yeryüzünde kendilerine otorite verilince namazı ikame eder, zekâtı verir, marufu emreder ve münkeri nehyederler.
Dinin en bariz hususu namazı ikame etmektir. Bunun manası, dini uygulamaktır. İslam’la yönetmek anlamına gelir; bir kinayedir. Nitekim Mekke’deyken namaz kılıyorlardı. Öyleyse, kendilerine otorite verilince namazı ikame etmenin manası, İslam’ı hâkim kılmak ve uygulamaktır.Başta namazdır; kılmayanlara ceza verirler.

Zekâtı verirler. Oysa zekâtı toplayan ve dağıtan İslam devletidir. Halife Ebu Bekir (r.a.), Tevbe suresi 60. ayette geçtiği gibi, sekiz sınıfa dağıtmak üzerezekâtı devlete vermeyenlerle savaştı.

Marufu emreder ve münkeri nehyederler; Allah’ın emirlerini uygulayan ve nehiylerinden vazgeçiren bir devlet kurarlar. Şimdiki laik devlet başlıca münkerdir, münkerlerin kaynağıdır;her harama müsaade verdi. Allah’ın bir emri, bir hükmü ya da bir haddini dahi uygulamaz.

Allah’ın yardımıyla Medine’de İslam devletini kurmakla Allah onlara otorite verince hemen namazı kıldırdılar, zekâtı toplayıp dağıttılar, Allah’ın emirlerini uyguladılar ve nehyettiğini yasakladılar.
Gerçekten bunlar Allah’a yardım etmiş oldular. Bu nedenle Allah’ın yardımını hak ettiler ve böylece otoriteye sahip olup İslam devletini kurdular.

Muhammed suresi 7. ayette Allah müminlere sesleniyor; mümin oldukları halde onlara şart koşuyor: Eğer Allah’a yardım ederseniz, Allah size yardım eder ve sebat verir. Mümin oldukları halde sadece imanlarıyla yetinip otururlarsa,Allah’ın hâkimiyetini yükseltmek için mücadele etmezlerse ve cihad etmezlerse Allah onlara yardım etmeyecektir.

Şimdiki gibi küfür sistemi altında zillet içinde yaşarlar, ahirette de azap görürler. Zira büyük bir farzı terk ettiler.

يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اِنۡ تَـنۡصُرُوا اللّٰهَ يَنۡصُرۡكُمۡ وَيُثَبِّتۡ اَقۡدَامَكُمۡ‏

“ Ey İman edenler! Allah’a nusret verirseniz, yardım edersiniz Allah size nusret verir, yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar” (Muhammed 7)

Bu ayet Medine’ye hicret edilirken yolda nazil oldu. Mekke’de fikrî ve siyasi mücadele merhalesi bittikten sonra Rasulullah SallAllahu Aleyhi ve Sellem ve sahabeler devleti kurmaya giderken silahlı mücadele emri geldi, cihad farz kılındı.
Muhammed Suresi 4. ayette cihad emri geldi: “Eğer kâfirlerle karşılaşırsanız boyunlarını vurun.” 5. ve 6. ayetlerde ise cihad edenleri överek cennetle müjdeledi.

Sanki Allah şöyle sesleniyor: Siz Mekke’deyken nasıl davanızda sebat gösterdiniz ve “Rabbimiz Allah’tır” diyerek Allah’a yardım ettiniz, şimdi savaş meydanında kâfirlerle savaşırsanız Allah’a yardım etmiş olursunuz. Buna mukabil Allah size yardım edecek, zafer verecek ve sebatlık bahşedecektir.

Diğer ayetlerde geniş şekilde izah ettiği gibi savaşlarda çok zayiatınız olacaktır, bir kısmınız şehit olacaktır. Fakat korkmadan Allah için savaşırsanız, melekleri göndereceğiz; size sebatlık verirken kâfirlerin kalplerine korku salacaktır.

Allah kuvvetlidir, her şeye kadirdir. İnsanları yaratan ve öldüren O’dur, onlara imkân ve güç veren O’dur. Kimsenin yardımına muhtaç değildir.Fakat kendi dinini müminlerin elleriyle hâkim kılmak ister ve kâfirlere müminlerin elleriyle azap vermek ister. Tövbe Suresi 14. ayette, müminlerin kâfirlere karşı savaşmalarını emrederken “Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onlara azap versin” dedi.

Şu anda kâfirler Gazze’de Müslümanlara katliam yaparken Allah bu kâfirleri yok etmiyor! Çünkü iki milyar Müslüman vardır, bunların kalkıp kardeşlerine yardım etmesini istiyor. O zaman müminlere yardım eder ve zafer verir.Bu iki milyar Müslüman içerisinden cihada gücü yetenlergitmezlerse, onlara azap hazırladı. Tevbe Suresi 39. ayette onları uyardı: “Cihad etmezseniz Allah size azap verecektir.”

Şimdi devletler engelliyor?! Öyleyse bu devletleri değiştirmeye çalışmak farz oldu. Zaten küfrü uyguladıkları için değiştirmek gerekir. Şimdi yeni bir şer’i gerekçe olarak Gazze’de ve diğer Filistin topraklarında kâfirler tarafından ezilen Müslümanlara yardım etmek farzdır. Bu farzın edasını engelleyen rejimlerdir. Müslümanlar, İslam dünyasındaki rejimleri değiştirmeye ve yerine Allah’a ve her tarafta ezilen müminlere yardım edecek Hilafet Devleti’ni kurmaya çalışmazlarsa, büyük bir günah işlemiş olurlar.

Esad Mansur