Siyasi İstismar ve Kürt Sorununun Çözümü Arasında; Abdullah Öcalan Meselesi

10 Ocak 2025’te Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, MHP lideri Devlet Bahçeli’yi evinde ziyaret etti. Yaklaşık 40 dakika süren bu görüşme, Abdullah Öcalan’ın serbest bırakılması konusundaki siyasi görüşmelerin devam ettiği bir dönemde gerçekleşti.

22 Ekim 2024’te Bahçeli, Abdullah Öcalan’ın TBMM’ye gelerek PKK’yı feshettiğini ilan etmesi karşılığında serbest bırakılmasını önerdi. Erdoğan, bu çağrıyı destekleyerek bunu tarihi bir fırsat olarak nitelendirdi. Ancak Erdoğan, bu önerinin Bahçeli’den gelmesini özellikle istemiş gibi görünüyor. Çünkü Bahçeli, 1998 Adana Mutabakatı’nın ardından Bülent Ecevit’in başbakanlığında kurulan koalisyon hükümetinin ortağı olduğu dönemde Öcalan’ın idam edilmesini savunuyordu. Adana Mutabakatı, Suriye’nin Öcalan’ı ve PKK üyelerini topraklarından çıkarmasını, eğitim kamplarını kapatmasını ve Türkiye’ye sızmalarını engellemesini sağlamıştı. Öcalan, Suriye’deyken ABD ile bağlantı kurmuş ve 1999 yılında Kenya’da yakalanarak Türk istihbaratına teslim edilmişti.

29 Aralık 2024’te, Kürt yanlısı bir parti olarak bilinen Halkların Eşitliği ve Demokrasi Partisi’nden bir heyet, 25 yıldır Marmara Denizi’ndeki İmralı Adası’nda tecrit altında tutulan Abdullah Öcalan’ı ziyaret etti. Bu ziyaret, Erdoğan hükümetinin izniyle gerçekleşti. Heyet, ziyaretin ardından Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş ve Bahçeli ile bir araya gelerek görüşmenin sonuçlarını paylaştı. Erdoğan ve Bahçeli’nin son görüşmesi de Öcalan’ın serbest bırakılması konusundaki nihai kararı vermek için yapıldı. Medyada, Öcalan’ı ziyaret eden heyetin kısa bir süre içinde tekrar ziyaret gerçekleştireceği ve bunun serbest bırakılma hazırlığı olabileceği iddia edildi.

Ancak Kürt sorununun çözümü, ABD yanlısı Türk yöneticilerin düşündüğünden daha karmaşık görünüyor. Daha önce PKK ile müzakere girişimlerinde bulunulmuş, ancak bu girişimler sonuçsuz kalmıştı. Zira PKK’nın Kandil Dağı’ndaki mevcut lider kadrosu, İngiltere’nin etkisi altındaki isimlerden oluşuyor. Bu kadro, İngiltere’nin Kürt sorununu yüzyılı aşkın bir süredir Müslümanları bölmek ve bölgedeki nüfuzunu korumak amacıyla kullandığı bir araç olarak devam ettiriyor. ABD de aynı amaç doğrultusunda bu politikayı sürdürüyor. İngiltere ve ABD arasındaki bu gizli rekabet, bölgedeki müttefikleri ve ajanlar aracılığıyla sürdürülüyor.

Öcalan’ın serbest bırakılıp silahlı mücadeleden vazgeçilmesi çağrısında bulunması halinde, PKK’nın silahlı mücadeleden tamamen vazgeçme olasılığı düşük. Ancak bu çağrı, Türkiye’deki Kürt seçmenler üzerinde etkili olabilir. Erdoğan, yeniden aday olabilmek için Kürt seçmenlerin desteğini kazanmaya çalışıyor. Anayasa, üçüncü kez aday olmasına izin vermese de Erdoğan, 2023 seçimlerinden sonra üçüncü dönemini, 2017’deki anayasa değişikliğinden önceki başkanlık dönemini saymayarak meşru gösterdi. 28 Kasım 2024’te baş hukuk danışmanı Mehmet Uçum, parlamentonun özel bir kararla Erdoğan’ın 7 Mayıs 2028 seçimlerine aday olabileceğini açıkladı. Bu açıklamalar, Bahçeli’nin Erdoğan’ı destekleyen açıklamalarıyla uyumlu görünüyor.

Kürt meselesi, sömürgeci güçlerin bölgedeki çıkarlarını korumak için kullandığı siyasi bir araçtır. Bu nedenle, Erdoğan ve Bahçeli’nin siyasi çıkarları doğrultusunda önerdiği çözümler geçici ve yüzeysel kalacaktır. Kürt sorununun kalıcı çözümü, bölgedeki ulus-devlet yapılarının İslam çatısı altında birleştirilmesiyle mümkündür. İslam, Türkleri, Kürtleri, Arapları ve Farsları asırlardır kardeşlik temelinde bir arada tutmuştur. Ulus-devlet anlayışı, bölgeyi parçalayarak sürekli bir çatışma ortamı yaratmıştır. Bu nedenle, Kürt sorununun kökten çözümü, İslam birliğine dayalı bir yaklaşımı gerektirir. Aksi takdirde, sorun çözümsüz kalacak ve bölge halkları sömürgeci güçlerin oyunlarına alet olmaya devam edecektir.

Esad Mansur