GÜMRÜK BİRLİĞİNİN TEHLİKELİ BOYUTLARI VE ONUN HAKKINDA İSLÀM’IN GÖRÜŞÜ
  Laik Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Gümrük Birliğine girmek için can atmaktadır. 6 Şubatta T.C. dışişleri bakanı bu konunun tartışıldığı Brüksel oturumuna katıldı. Avrupalıların öne sürdüğü şartları kabul etti. Yunanistan, Türkiye’nin üyeliğini onaylayacağını bildirdi. Fakat Kıbrıs için daha fazla taviz koparmak amacıyla veto hakkını kullanabileceğini belirtti. Yunanistan 8 Martta yapılacak kesin onaylamaya kadar ne kadar taviz kopartırsa kârdır diye düşünmektedir. Yunanistan dâhil olmak üzere Avrupalıların istedikleri şey, Kıbrıs Rum yönetimini AET veya Avrupa Topluluğuna sokmaktır. Bu durum Kıbrıs’taki İngiliz nüfuzunu korur. Nitekim adada İngilizlere ait iki önemli üs vardır. Amerika, Kıbrıs’ta İngilizleri sökmek için ta 1950’lerden beri olaylar tertiplemektedir. Son zamanlarda Clinton’un zafiyetinden istifade ederek, İngilizler Ortadoğu bölgesinde canlanmaya başladılar. Kendine bağlı ajanları da harekete geçmiş durumdadır. İngiltere’nin Ortadoğu’daki çıkarları ve ajanlarını koruyabilmesi için Kıbrıs önemli bir üstür. Amerika’nın da Türkiye, İspanya, İtalya, Uzak Doğu ve Okyanusta birçok üsleri vardır. Bütün bu üslerin Ortadoğu, Körfez bölgesi ve Kuzey Afrika için çok önemli olduklarını İkinci Körfez Savaşında gördük. Türkiye’yi Ortadoğu kapsamında düşünüyorlar. Bazen de Yakındoğu olarak da tarif ediyorlar. Buna göre Amerika’nın Ortadoğu’nun kalbinde üsleri bulunmaktadır. Şimdilerde de Körfez bölgesinde üsleri oluşmuştur. Kıbrıs’ı da Ortadoğu bölgesi içinde düşünüyorlar. İsrail ise Batı dünyasının en mühim üslerindendir. Bu şekilde Amerika dâhil olmak üzere Batı dünyası İslâm dünyası içinde ve etrafında tam olarak mevzilendiler. Müslümanlardan herhangi bir hareket olursa hemen herhangi bir üs veya bütün üsleri kullanarak bu hareketi vurmak için hazırladılar. Bunun yanı sıra, bu yolla bölge üzerindeki sömürülerinin devamını da sağlamış olurlar. Türkiye Cumhuriyeti başbakanı, Kuzey Kıbrıs’ı Türkiye’ye ilhak edebileceğine dair bir tehdit ortaya attı. Türkiye Cumhuriyeti başbakanının Amerika’ya bağlı olduğu bilinmektedir. Bu durum Kıbrıs meselesini daha fazla kompleksleştirir. Bütün bunlar Kıbrıs üzerinde Amerikan ve İngiliz çatışmasının devam edeceğinin birer işaretleridir. Bu açıdan Türkiye’nin Gümrük Birliğine girmesi konusunun siyasî boyutları vardır. Amerika, bu birliğe Türkiye’nin girmesini istemektedir. Çünkü kendine aşırı bağlılığı olan bu ülkenin Avrupa içinde olması, Amerika’nın Avrupa’daki etkisini artırır. Diğer yandan Avrupa da, Türkiye’nin Gümrüğüne girmesini istemektedir. Çünkü kendisi için çok önemli bir pazar konumundadır. Şu anda İngiltere, Almanya ve Fransa’nın Türkiye’de 730 adet şirketi bulunmaktadır. Bu şirketlerin Türkiye’de 16 milyar Dolarlık yatırımları vardır. Bu yatırımların meyvelerini de yemektedirler. Özelleştirme konusunu IMF’nin arzusu kadar Avrupa da arzulamaktadır. Bu nedenle Avrupa şirketleri, özelleştirilen yerleri satın almak için hazırlanacaklardır. Türkiye’nin, Gümrük Birliğine girmesi durumunda ise bu şirketlerin kârları kat kat artacaktır. Zira gümrük ödemeden Türkiye’ye mal ithal edebilecekleri gibi ihracatta da gümrük ödemeyerek ucuz maliyetli ürünlere sahip olacaklardır. Amerika şirketleri de Avrupa şirketlerine karşı rekabet yapmaktadır. Özelleştirilen kurumları satın almak için Avrupa şirketleriyle yarışacaklardır. Özelleştirme konusu, Gümrük Birliğine girmek için bir adım idi. 60 milyar Dolar değerindeki kamu kuruluşlarını almak için Avrupa ve Amerika şirketleri birbirleri ile yarışacaklardır. Böylece sömürgeci devletlerin şirketleri Türkiye ekonomisine tamamen hâkim olacaktır. Bu durum sömürgecilere hem kâr sağlamakta, hem egemenlik sağlamakta ve aynı zamanda da Türkiye’nin kendi öz varlıkları kapsamında kalkınmasını engelleyecektir. Böylece hiç bir zaman Türkiye’de sanayi devrimi olmayacaktır. Sürekli yabancı şirketler ve onların yatırımlarına mahkûm kalacaktır. Türkiye, ne Avrupa ve ne de Amerika da rekabet yapamaz. Zira sanayisi o güçte değildir. Ancak domates, soğan ve patateslerle rekabete girebilir ki gerek Avrupa ve gerekse Amerika’da tarım ürünleri hem düşük maliyetlidir ve hem de çoktur. Bu nedenle Türkiye’nin mallarının Avrupa’ya gümrüksüz girmesinin pek önemi yoktur. Çünkü küçük bir dilime sahiptir. Bu açıdan bakıldığı zaman Türkiye, her yönüyle zararlı çıkacaktır. Görünüşte piyasada çok mal bulunması veya bolluk olması Batının lehine bir durum olacaktır. Böylece halkın perişanlığı devam edecek, işsizlik azalmayıp tersine artacaktır. Zira Batılılar daha çok kazanabilmek için kendi teknik ve uzmanlarını kullanacaklardır. Üretimde az işçiye ihtiyaç duymaktadırlar. Bu nedenle Avrupa’da işsizlik oranı yükselecektir. Avrupa’da üretim tamamen otomatizasyon yapılabilir ve çok işçi işten çıkartılabilir. Ancak uzmanları, bu yolu sosyal dengeler açısından tercih etmemektedirler. Sosyal patlamaların kapitalist rejimleri tehdit edip devirmesinden endişe etmektedirler. Bu nedenle Türkiye’nin sevinecek bir durumu yoktur. Tersine durumu daha da kötüye gidecektir. Geçen yıl Almanya’da 7 milyon fakirin var olduğu açıklanmıştı. Önceki sene ise Amerika’da 36 milyon insanın fakir olduğu açıklanmıştı. Diğer Avrupa devletlerinde de aynı durum mevcutken, bu sömürgeci devletler Türkiye’nin fakirlerini mi kurtaracaklar?! Gümrük Birliğine girmenin birçok tehlikeli boyutunu teşhis ettikten sonra bu konu hakkındaki İslâm’ın hükmüne gelelim: 1- Gümrük Birliği ekonomiyle olduğu kadar siyasetle de ilgili bir konudur. Bu nedenle Avrupa’nın egemenliği altına girmek kesinlikle haramdır. Çünkü bu vesile ile Avrupa Türkiye üzerine tahakküm ederek kendi siyasetleri gereği yürüyecektir. Allah’u Teâlâ şöyle buyurdu: “Allah müminler üzerine kâfirler için herhangi bir yol (otorite) kabul etmez.” (Nisa : 141) 2- Türkiye’nin kâfirlerle dostluğunu pekiştirir. Kâfirlerin kıymetlerini, değerlerini artırır, yapılan anlaşmalarla onların Müslümanlar üzerindeki egemenliklerini kuvvetlendirir. Allah’u Teâlâ şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları dost ve yardımcı olarak ittihaz etmeyin. Onlar ancak birbirlerinin dost ve yardımcılarıdır. Kim onları dost ve yardımcı etmişse onlardan olur. Allah zalimleri hidayete erdirmez” (Maide : 51) Bu nedenle Türkiye’yi Gümrük Birliğine alma konusunu batılılar tartışırken, siyasî İslâm’a (onların zalimce tabirlerine göre fundamentalizme) karşı kalkan olarak kullanacaklarını bildirdiler. Aynı anda Müslümanların İslâm Devleti kurma teşebbüslerine karşı Batılı devletler Türkiye vasıtasıyla mücadele edeceklerini bildirmektedirler. 3- Rum işgali altında bulunan ve İslâm toprakları olan Kıbrıs’ı tamamen Batıya satmış olmaktadırlar. Belki ileride Kuzey Kıbrıs’ın Avrupa’ya katılma özleminden dolayı Rumlarla bir fedakârlığı kabul etmesini sağlar. Hâlbuki bütün Kıbrıs Müslümanlara aittir. Bütün Kıbrıs’ı Rumların egemenliğinden kurtarmak farzdır. 4- Dış ticaret, dış siyasetten bir parçadır. Bu nedenle devletin kontrolü altında kalır. Her mal giremediği gibi her mal da çıkamaz. Bir takım haram maddelerin ticareti yapılmaz. Stratejik maddeler dışarı çıkamaz. Çünkü düşmanı güçlendirir. Bu nedenle malların kontrolsüz olarak ihracat ve ithalatı haramdır. Resulüllah (S.A.S) ve Raşidî halifeler ve diğer halifelerin dönemlerinde de dış ticaret İslâm Devletinin kontrolü altında kaldı. Nitekim Körfezde, Bosna’da olduğu gibi Avrupa ve Amerika bizimle savaşıyorlar. Fiilî savaşın olmadığı zamanlarda ekonomik, siyasî ve kültürel savaşı sürdürüyorlar. İslâm’da, fiilî savaş olunca düşmanla her türlü ilişkileri keseriz. Fiilî savaş olmadığı zamanlarda çok tedbirler alırız. Bize göz diken kâfir devletlere kapıları açamayız. Bu nedenle gümrüksüz ve kontrolsüz malların giriş ve çıkışları İslâm’a aykırıdır. Dış ticareti düşmanlara ve bize göz diken devletlere karşı bir silah olarak kullanmalıyız. Onları tehdit edebilir ve tavizler koparabiliriz. 5- Gümrük Birliği anlaşması, yabancı şirketlerin nüfuzunu artıracaktır. Bu nedenle kâfirler ve sömürgecilerin bizim üzerimizdeki tahakkümleri ve nüfuzları artar. Bizim geleceğimizle oynar, bağımsızlığımızı yok eder. Türkiye, tamamen bir müstemleke olur. Başını kaldırmak isterse hemen işgal ederler veya kendilerine bağlı daha samimi idarecileri getirirler. İngilizler 1600’lerde Hindistan’a şirketler vasıtasıyla girdiler. Sonra orayı işgal ettiler. Bu nedenle Türkiye fiilî işgale maruz kalacaktır. Bundan dolayı Gümrük Birliği anlaşması büyük haram ve ihanettir. 6- Memleketin yerli ekonomisini vurup kendi malları ile piyasaya hâkim olacaklar. Bu durum memleket ekonomisine büyük zarar getirir. “İslâm’da Müslümanlara zarar vermek haramdır.” (Buhari) 7- Memleketin kalkınmasını ve sanayi devriminin gerçekleşmesini engelleyecektir. Zira yabancı şirket ve mallar memlekete hâkim olacaktır. Bu şirketler, fabrikalar kurup üretimi yönlendirirler. Her şey kendi ellerinde olur. Memleket ve halk bunlardan hiç fayda görmezler. Üstelik bu şirketlere bağlı kalırlar, bağımsız düşünemez ve bağımsız hareket edemezler. Bu şirketlerin var olması ile tüm yerli sanayi felç olur. Çünkü fikir, bilgi ve imkânlar hep yabancıdır. Hâlbuki Müslümanların kalkınmasını ve sanayi devrimini gerçekleştirmesi farzdır. Bu alanda kâfirlerin tesirinde kalmak haramdır. 8- Dış ticaret, dış siyasetten bir parça olması nedeniyle Avrupa’ya ve Dünyaya karşı İslâm davetini yüklenmek için kullanılır. Amacımız kâr elde etmek değil, İslâm davetini kâfirlerin dünyalarına götürmektir. Bu nedenle kâfirlerin kültürlerine boyun eğilmez. Türkiye, Batıya uyduğu için Batı kültür ve ahlâkı bizi daha fazla kuşatacaktır. Şu anda bu durum var olmasına rağmen bu anlaşmayla birlikte daha da artacaktır. 9- İslâm’ın düşüncesi Türkiye’de İslâm devleti kurup diğer Müslüman memleketlerle birleşmektir. Veya bir başka yerde kurulan İslâm Devleti ile birleşmektir. Bir kısım veya bütün Müslüman memleketler, İslâm’a dayalı bir şekilde birleşirlerse her alanda olacağı gibi ekonomik olarak da güçlü olacak ve Avrupa ve Amerika’yı fethetmek için hareket edeceklerdir. 10- Hayatta var oluşunun hedefi ne olursa olsun zengin olmak değildir. Hedefimiz Allah’a kulluk ederek İslâmî bir hayat yaşamak ve bütün dünyaya İslâm davasını götürmektir. Bunun yolu da İslâm Devletidir. Müslüman; dinini, ırzını, dünya malıyla satmaz. Mutluluk ise Allah’ın rızasını kazanmaktır. 11- İslâm’da gümrüğün hükmü şöyledir: Müslümanlardan gümrük alınması haramdır. Çünkü Resulüllah (S.A.S) şöyle buyurdu: “Gümrük alan Cennete girmez.” Ancak Müslümanların dışında, diğer devletlerin tebasından olan tacirlerden anlaşmaya göre gümrük alınabilir. Bizimle savaş halinde olan devletlerin tebasından olan tüccarların malları helâl olur. Bizimle fiilî savaş halinde olmayıp bize göz diken sömürgeci devletlerle dikkatli bir şekilde ticarî anlaşmalar yapılır. Onlara İslâm davetini götürme imkânını düşünürüz. Aynı şekilde ilerde onlarla savaş çıkma ihtimali üzerinde de düşünürüz. Avrupa tarih boyunca bize göz dikti ve saldırdı. Halen Müslümanlarla savaş halindedir. Bosna’da olduğu gibi Irak’a karşı bütün Avrupa, Amerika ile birlikte hareket ettiler. Güneydoğuda Türkiye’nin bölünmesini istiyorlar. Ayrıca İslâm’ı isteyenlere karşı savaşıyorlar. Cezayir bunun için bir örnektir. Bu nedenle Avrupa topluluğuna girmek haramdır. Nitekim Resulüllah (S.A.S) şöyle buyurdu: “İnsanlar La ilahe illallah Muhammedun Resulüllah deyinceye kadar savaşmakla emrolundum. Bunu söylerlerse mal ve canlarını benden korumuş olurlar. Ancak (bu iki şahadetin) hakkıyla (mallarından ve canlarından) alırım.” (Buhari) Bu sebeple Amerika ve Avrupa gibi sömürgeci devletlerin birliklerine ve kurumlarına katılıp orada erimek ve yok olmak caiz değildir. Onlar hükmen harbî durumundadırlar. Onlardan her an darbe gelebilir. Nitekim bu Gümrük Birliğine girmek bize büyük darbe indirir. Memleket tamamen Avrupa’ya satılmış olur. Onunla birlikte (yavrusu) da satılmış olur. Avrupa insan hakları bahanesi ile her şeye karışacaktır. Memleketin kaderi onların ellerinde olacaktır. Bu büyük bir ihanettir. Aynı anda büyük bir haramdır. Mevcut laik sistem bu ihanetin mesuliyetini üzerinde taşımaktadır. Fakat Müslümanlar da bu sisteme karşı susarlarsa, boyunlarını bükerlerse onlar da bu mesuliyeti taşırlar.  

Esad Mansur