Avrupa Türkiye’yi Kendi Birliğine Neden Aday Olarak Kabul Etti?

Avrupa kendi birliğine Türkiye’nin adaylığını kabul etmiştir. Bunun manası nedir? Ve neden? Türkiye’ye ne kazandırır? Avrupa’ya ne kazandırır? İki tarafa ne kaybettirir? Avrupa senelerce Türkiye’nin adaylığını hep reddedip bu gün neden kabul etti? Dünya siyasetini izleyen kimse, bunun sebebinin devletlerarası durum olduğunu görür. Nasıl mı?

Avrupa birliği ekonomide önemli başarılar gösterirken kendi siyasi birliğini ve askeri birliğini gerçekleştirmeye çalışıyor. Siyasi birliğinden hedef edindiği en büyük husus Amerika karşısında durup ona rakip olmak ve dünya siyasetinde büyük rol oynamaktır. Böylece, sömürgeciliği Amerika’yla paylaşmak ve eski sömürgeciliğini korumaktır.

Son günlerde Avrupa bunu göstermeye başladı.  Bu birlikte en pasif devlet İngiltere idi. Şimdi ise, İngiltere Avrupa ortak ordusunu kurmaya çağırdı. Oysa sadece Almanya ve Fransa buna çağırıyordu. Bu ordunun görevi hem Avrupa emniyetini korumak hem diğer devletlere müdahale etmektir. Bu NATO’yu istemediklerini de gösterir. Çünkü NATO’nun Amerika’nın egemenliğini korumak için olduğunu fark ediyorlar. Bu nedenle, Amerika NATO’yu genişletiyor. Doğu Avrupa devletlerini kapsatmaya çalışıyor. Böylece Amerika kendi nüfuzunu genişletir. Avrupa’nın NATO içinde kalmasını sağlar. Avrupa ise, kendi birliğinden siyasi amaçları gerçekleştirmek istiyor. Artık eskisi gibi Türkiye halkı Müslümandır, adetleri ve gelenekleri ayrıdır, onu entegre edemeyiz gibi endişeleri göstermiyorlar. Önemli olan siyasi ve ekonomik nüfuzudur. Önemli olan, Türkiye’yi Amerika’ya kaptırmamak ve Türkiye’de Avrupa’nın siyasi ve ekonomik nüfuzunu yerleştirmektir. Böylece, Avrupa daha güçlü olur. Türkiye Avrupa dışında kalırsa Avrupa için büyük zarar getirir. Hem Amerikan nüfuzu sağlar, hem Türkiye Avrupa için rahatsızlık unsuru olur. Misal olarak; Avrupa, Asyalı ve Müslüman olan ve stratejik olarak pek önemli olan Kıbrıs’ı elde etmek istiyor. Haçlı seferlerinde Avrupa Kıbrıs’ı işgal etmişti. Orada, dört yüz sene kaldı. İslam Devleti 1571’de Kıbrıs’ı tekrar kurtarabildi. Birinci Cihan savaşı esnasında İngiltere Kıbrıs’ı işgal ettiğini ilan etti. 1923’te Lozan antlaşmasında Mustafa Kemal ve İsmet İnönü Kıbrıs’ın İngilizlere ait olduğunu tanıdılar. İngiltere hala oradadır. İki üsse sahiptirler. Ayrıca, üsleri doğuya müdahale etmek için kullanıyor. Orta doğuda bütün telekomünikasyon konuşmalarını dinliyor. Başka ifadeyle casusluk yapıyor. Amerika oraya musallat oldu. Orayı kendi eline geçirmek için hep olaylar ve darbeler gerçekleştirdi. İngilizler orada yerleşmek ve orayı kâfir bir memleket haline çevirmek için Yunanlılardan ve diğer kâfirlerden oraya göç etmelerini teşvik ettiği gibi Müslümanların orayı terk edip başka Müslümanların oraya göç etmelerini engellemek için kurduğu Kıbrıs hükümetiyle birlikte çalıştı. Bundan edindiği amaç, Kıbrıs’ı tamamen kâfirlere ait kılmaktır. Bundan dolayı, Kıbrıs’ı Avrupa birliğine kabul edecekler. Fakat Kuzey Kıbrıs sorunu kaldıkça Avrupa rahatsız olamaz. Çünkü her an bu sorun çıkacaktır. Türkiye Avrupa birliğine alınmazsa Kuzey Kıbrıs güney Kıbrıs’a ilhak olunmaz. Şimdi ise Türkiye Avrupa birliği adaylığına kabul edilince Kuzey Kıbrıs ile güney Kıbrıs arasında bir tür birlik kurulacaktır. Ya federal veya konfederal olur. Bu şekilde, Kuzey Kıbrıs ve oradaki Müslümanlar kafir Yunanlıların yönetimi altına girecekler ve geçmişte olduğu gibi Müslümanları Rumların entegre etme operasyonu tekrar başlayacaktır.

Öte yandan, Kürt sorunu vardır. Avrupa Kürtleri korumaya çalışacaktır. Bunun nedeni Türkiye’ye Kürtleri baskı unsuru olarak kullanmaktır. Sevr Antlaşmasından beri Avrupa Kürtleri kullanmaktadır. Amerika’da Kürtlere ait bir devlet kurmak için mücadele etmektedir. Bu şekilde kendi nüfuzunu ve egemenliğini yerleştireceğini düşünmektedir. Avrupa Kürt unsurunu bir sorun olarak ele alıp ve bu şekilde onu kullanmaya ve istismar etmeye çalışacaktır. Onların bir devlet olmasının kendi çıkarlarına hizmet etmeyeceği kanaatindedir.

Bu nedenle Türkiye varlığı içinde Kürtlerin sorununa bakmaya çalışacaklardır. Böylece, Avrupa Türkiye’yi içine alırsa Kürt devletinin kurulmasını engelleyecektir. Kuzey Irak’ta Kürt devletinin kurulmasını da engelleyebilir. Bununla birlikte, Kürtlerin bir halk olmasını tanıyor ve onların millî kültürlerini korumaya çalışıyor. Aynı anda,  Öcalan gibi milliyetçi ve solcu Kürtlerle beraber, solcu Türklerin idamlarına karşıdır. Çünkü bu tür elemanlar İslam’la savaşmada büyük rol oynarlar. Bu nedenle, Türkiye Avrupa’nın isteğine binaen idam hükmünü kaldıracaktır. Diğer yandan Türkiye sanayi ülkesi olmadığına göre Avrupa için yeni bir pazar olur. Bu şekilde Avrupa karlı çıkar.

Öte yandan, Türkiye Ortadoğu’ya karşı önemli bir üs olarak Avrupa tarafından kullanılır. Avrupa kendi içine Türkiye’yi alınca entegre ettirmek ve kendi kültürünün tesiri altında tam şekilde tutup halk arasında İslami diriliş ve uyanışı engellemek için daha iyi çalışır. Misal olarak, 1952’de Türkiye’yi NATO’ya dâhil edince Türkiye üzerine tesiri artmıştır. Daha önce, 1856’da Avrupa Osmanlı devletini bünyesine alınca onun üzerinde etkisi arttı. Zira Avrupa 1600’lerde Müslümanların fetihlerine ve İslam’ın yayılışına karşı Hristiyan Avrupa devletleri ailesini kurmuştur. 1700’lerden sonra Osmanlı devleti cihadı terk edip gerilemeye başlayınca, 1800’de Avrupa İslam devletine karşı kurduğu bu ailenin adını devletlerarası ailesine çevirdi.  Osmanlı devletini iki şartla kabul etmiştir. Bu iki şartın birincisi Osmanlı devleti dış ilişkilerinde İslam hükümlerine göre hareket etmeyecek, ikincisi ise Avrupa devletlerinin kurallarını kabul edecektir. Ondan sonra, Avrupa’nın ve fikirlerinin tesiri daha fazla arttı. Bu hal Osmanlı devleti yıkılıncaya ve bu güne kadar devam etmiştir.

İşte, Türkiye Avrupa’ya girmek için onlarca sene Avrupa’ya yalvarış zilletini gösterdikten sonra Avrupa birliğine aday olarak sürecek? Üye olabilmek için süreç kaç sene devam edecek? Belli değildir. Bu süreç içinde Avrupa Türkiye’den istediği tavizi alacaktır.

Türkiye’nin hesapları hep ekonomiktir. Avrupa’ya götüreceği mesaj yoktur. Avrupa’nın kültürünü ve sistemini kabul etmiştir. Yalnızca düşündüğü şey maddi kazanç elde etmektir. Belki beş on kuruş kazanır, belki kazanamaz. Ama çok şey kaybedecektir. Fakat Türkiye yöneticileri bunu hissetmezler. Çünkü kendilerini Avrupa fikrine ve kültürüne bağladılar. Avrupa’nın kültürünü, fikrini ve nizamının izlerini yok etmeye çalışacakları tabii ki beklenemez.

Hâlbuki Türkiye Fransa ve İngiltere’ den daha kuvvetli ve zengin olabilir. Nüfuzu 70 milyondan fazladır. Fransa ve İngiltere’nin yüzölçümü = 543 000+241 000 = 784 bin km²’dir. İkisinin yüzölçümü Türkiye’nin yüzölçümü (719000 km²) kadardır. Türkiye’nin servetleri çoktur. Fakat Türkiye devleti fikir sahibi değildir. Avrupa fikrinin taklitçisidir. Bu nedenle, hiç kalkınamayacaktır. Kalkınma olabilmesi için ideolojik fikrin halk tarafından kabul edilmesi, hem de kavranması gerekir. Fikir hususunda devlet ile halk arasında fark ve tezat varsa devlet, halk başka fikirlerin taklitçisi olur ve hiç bir zaman kalkınma gerçekleşemez. Türkiye halkı ise Müslümandır, fakat İslam’ı kavramıyor.

Esad Mansur.