Suudi Rejim tarafından Kaşıkçı’nın öldürülmesi üzerine,

Sadece Kaşıkçı mıdır?!
Böyle devlet gerçek devlet midir?!

Suudi Arabistan (Saudiye) çelişkili tutumlar ortaya koydu ; önce böyle bir kişi konsolosluğa girmedi dedi….
Ondan sonra konsolosluklarına girdiğini kabul ettiler.. ama çıktığını iddia ettiler..
Ve sonunda17 günden sonra 19.10.2018 onu öldürdüklerini itiraf ettiler..
ABD yönetimi Suudi Kralı ve onun oğlu olan veliahdını korumaya çalışıyor..
ABD Başkanı Trump “Eğer Saudiye’ye ambargo koysak ABD kendi kendini cezalandırmış olur.. milyarlarca doları kaybederiz.. Suudiye’ye satacağımız 110 milyar dolar değerindeki ticareti kaybederiz.. 600 bin kişi işinden olur..” şeklindeki açıklamalarla düşündüğü şeyin insanlık değil, para ve kendi menfaati olduğunu ilan etti.
Erdoğan Kralla hep temas etti.. onu ve onun oğlu olan veliahdını korumaya çalıştı.. O da insanlık değil Türkiye’nin çıkarlarını düşünüyor.. ABD ile alakasını pekiştirmeye çalışıyor..
Suudi Arabistan (Saudiye) insanların iskeletleri üzerine kuruldu..
18. asrın sonlarına doğru Suudilerin dedesi Muhammed bin Saud İngilizler ile irtibat kurarak Osmanlı Devletine başkaldırdı. Çeteleriyle beraber Irak ve Şam’a doğru yürüdü çok insanı öldürdüler, çok kadınlara tecavüz ettiler ve çok yeri yıktılar. Osmanlı Devleti o isyanı bastırdı, Kuveyt’e sürgün edildiler.
20’inci asrın başlangıcında tekrar İngilizler onları harekete geçirdi, 1. Cihan savaşının şartlarını istismar edip bunların babası Abdülaziz bin Saud ve çetelerini silahlandılar, Saudiler ve çeteleri hep Müslümanları katletmeye çalıştılar, kadınlarına da tecavüz ettiler, bunların direk komutanı İngiliz istihbarat şefi olan Juon Vilbi idi. Kendine Hacı Abdullah lakabı verdi. 1932’ye kadar Hicaz ve Necid bölgelerindeki Müslüman kabilelerini yenebildiler. Zira Osmanlı Devletini yıkıp Hilafeti kaldırabildiler, bu kabilelere yardım edecek bir devlet kalmadı.
İngilizlerden sonra Amerika Saudiye’ye girdi, eski Kralı Fahd’i kendi tarafına çekebildi. Ondan sonra şimdiki Kral Salman ve onun oğlunu satın alabildi. Şu anda Amerika’nın himayesinde cinayetler işliyorlar, baskı uyguluyorlar halkı eziyorlar. Ayrıca Saudiye’yi tam laik devlet haline getirmeye çalışıyorlar. ABD ve Türkiye bu eğilimi destekliyor.
Trump 2015’ten bu güne kadar hep şunu tekrarladı: ABD’nin himayesi olmasın Saudiye iki hafta içinde yıkılır diyor. Bu himayenin karşılığını ödeyin diyor onlara. Onlar da ödüyorlar. İşte bu şekilde ABD ajanlarını horluyor ve alçaltıyor.
Aynen Traump’ın papaz Brunson olayında Türkiye’yi ve Erdoğan’ı alçalttığı gibidir. Ve nihayet Türkiye onu teslim etti. Bahane “yargı bağımsız!” açıklaması oldu. Oysa Erdoğan daha önce hayır teslim etmeyeceğiz diyerek, “o papaz terör örgütleriyle işbirliği yapıyor” suçlamasında bulunarak, “cezasını görecektir” diyordu. Trump teslim edin deyince Erdoğan şaşırdı. Ondan sonra onu teslim etti.
Bu devletler halklarını ezdiği gibi aldatmaya çalışırlar.
Saudiye gibi Türkiye’de bir çok suçsuz vatandaşını tutukluyor ve eziyor. Müslümanları zalimce yargılıyor. sadece fikri ve siyasi mücadele yaptıkları, Rabbimiz Allah ve onun hakimiyetini istiyoruz dedikleri için iftar yaparken evlerinden kaçırıyor ve onları 15 sene hapis cezasına çarptıtıyor.100 kişiden fazla onun gibi kişileri arıyor, toplam 600 den fazla hapis cezası veriyor. Zulümle ve zalim yargı sistemiyle yapıyor, ama teröristlerle işbirliği yapan bir papaz “yargı bağımsız” diyerek serbest bırakılıyor..! Bu devletin yöneticileri ve yargıçları Allahtan korkmuyorlar mı? Ahirete inanmıyorlar mı? Orada büyük mahkeme var ve Allah karşısına çıkacaklarını düşünülmüyorlar mı? Onlar o kadar gaflette midirler?
Ürdün devleti aynı şeyi yapıyor, sadece fikri ve siyasi mücadele yaptıkları, Rabbimiz Allah ve onun hakimiyetini istiyoruz dedikleri için bir çok kişiyi evlerinden kaçırıyor ve onları ağır hapis cezasına çarptırıyor. En son Ürdün uyruklu Avusturalya’da ikamet eden ve İslam için çalışan İsmail Vahvah adlı davet adamı akrabalarını ziyaret etmeye gelirken hemen Amman havaalanında tutukladı ve aylardır mahkemesiz cezaevinde yatırıyor.
Darbeci Sisi liderliğinde Mısır rejimi ABD tarafından hep destek alıyor, yüzlerce kişiyi meydanlarda öldürüyor, on binlerce kişiyi tutukluyor, birçok kişiyi idam cezasını çaptırıyor.
Suriye ise herkese malumdur, yedi senedir halkını eziyor, Rusya, ABD, İran ve Türkiye yardımıyla yüzbinlerce Müslümanı öldürdü. 55 bin kişiden fazla işkence altında cezaevlerinde öldürdü, resimleri yayınlandı, ama kimse ilgilenmedi. Hala en az 200 bin kişi tutuklu bulunuyor.
Pakistan sadece fikri ve siyasi mücadele yaptıkları, Rabbimiz Allah ve onun hakimiyetini istiyoruz dedikleri için bir çok kişiyi çocuklarının arasından kaçırıyor ve onlara ağır hapis cezası veriyor. Naveed Butt gibi dava adamını kaçırdılar ve nerede olduğu aradan geçen yıllara rağmen belli değildir.
Tunus, Irak, İran ve sair İslam ülkelerindeki rejimler aynı icraatları uyguluyorlar ve Müslüman halkları eziyorlar.
ABD bizzat kendisi Irak’a ve Afganistan’ı işgal ederken milyonlarca Müslümanı öldürürken bir çok kimseyi değişik yerlerden kaçırıp Abu Garip, Begram, Guatanamo ve başka gizli ceza evlerine attı, ezidi ve alçalttı. Mahkemesiz olarak 17 seneden beri bir çok kişi hala en kötü şartlarda Guatanamo cezaevinde tutuluyor..
Bu devletler beraber işbirliği yapıyor, halklarını aldatıyor, vatandaşlarını kaçırıyorlar, onlara işkence çektiriyorlar. Mahkemesiz veya zalim yargılamayla birçok kimseye ya ağır hapis cezası veriyor ya idam cezası veriyor veya faili meçhul cinayetlerle veyahut değişik yollarla öldürüyorlar. Sadece fikri ve siyasi mücadele yaptıkları, Rabbimiz Allah ve onun hakimiyetini istiyoruz dedikleri için bir çok kişiyi evlerinden kaçırıyor ve onları ağır hapis cezasına çarptırıyor. Beyyine (delilsiz) şahitsiz, iftiralarla ve zalim yargılamalarla ağır ceza veriyorlar. Birçok yerde açık ve şeffaf mahkeme olmadan cezalandırıyorlar. ABD kendisi yaptığı gibi çıkarları için bu rejimleri destekliyor.
Bütün bu devletler emniyet ve istihbarat organlarına dayanıyor, bu organların elemanlarını insanları ezmek için serbest bırakıyorlar, kaçırıyorlar, işkence çektiriyorlar ve öldürüyorlar. Rejim adamları kendilerini halklarından korumak için bu organlara başvuruyorlar. Zulüm, fesat ve yolsuzluk yaptıklarından dolayı halklarından korkuyorlar. Dertleri halka hizmet etmek ve bütün ihtiyaçlarını temin etmek değil yalnız iktidarlarını korumak, devam ettirmektir ve düşmesini engellemektir.
Oysa İslam ve Onun yöneticileri bunlardan ne kadar da farklıdır. Koskoca İslam tarihi birçok yaşanmışlıkla dolu. Raşidi Halife Ömer (r.a) bekçisiz bir ağaç altında yatıyordu. Kimse ondan şikâyet etmiyordu, herkese hakkını verdi. İran kralı Kisra’nın elçisi Halife’ye bir mektup vermek üzere gelince onu aradı, bekçisiz bir ağaç altında yattığını görünce şaşırıp kaldı ve şöyle dedi: “ adaletli oldun, bu nedenle emniyetli oldun, bu nedenle rahatça yattın”. Oysa Kisra , saraylarında duvarlar arkasında ve birçok bekçinin kıskacı altında kendini korumaya çalışıyordu. Çünkü onun sistemi şu anda mevcut olan sistemler gibi idi.
Şu sözü diyen de Raşidi Halife Ömer (r.a): “Ey Ömer vay sana! Irak’ta bir katır veya koyun düşse Ömer ondan sorulacaktır. Niçin ona yol yapmadın?”.
Şu sözü diyen de Raşidi Halife Ömer (r.a): “Bildiğime göre sizin üzerinize en hayırlı olanınızı tayin etsem, ona adaletle hükmet desem görevimi yapmış olur muyum? Etrafındakiler: evet dediler. Ömer hayır, taki bu görevli kişinin emrettiğim şekilde görevini yapıp yapmadığına baktıktan sonra..” dedi. Ömer(r.a) Mesuliyetten kaçmıyor, suçu başka memura atmıyor, yargı bağımsızdır diyerek kaçmıyor, başkaları kurban olarak kullanmıyor ve bir kimsenin arkasına saklanmıyor. Halkına karşı istihbarat ve casusluk yapmıyor, herkesin karşısına dikilip hakkı söylüyordu ve hakkını alıyordu.
Şu sözü diyen de Raşidi Halife Ömer (r.a): “Otorite güçlü oldukça İslam güçlü olur. Fakat otoritenin gücü kılıcı vurarak öldürmek veya sırtları kırbaçlamakla değildir. Onun gücü hakkı sahiplerine vermek ve adaleti uygulamaktır”.
O Allah’ın kitabına ve Resulullah’ın sünnetine ve şu sözü diyen birinci Raşidi Halife Ebu Bekir (r.a)ın yolunu izlediği için böyle oldu: “ Allaha ve Resulüne itaat ettiğim müddetçe bana itaat edin. Allaha ve Resulüne muhalefet ettiğim zaman bana itaat etmeyin”.
Bunların sistemi zalim ve fasit demokratik laik sistem değildi, sırf vahye dayalı İslami sistemdi.
İşte Müslümanlar bu gün böyle sisteme ve böyle yöneticilere muhtaçtırlar.


Esad Mansur