Soru:
1- Kur’an’ı Kerimi doğru okumak, doğru öğrenmek ve doğru öğretmenin Şer’i hükmü
Nedir?
2- Kur’an’ı Kerimi Kur’an dili Arapça dan başka dillerle okumak mümkün mü? Bunun Şer’i hükmünü açıklarmısınız?
Cevap:
AllahSubhânehu ve Teâlâ ilk surelerden biri olan Müzemmil suresi 1-4 ayetlerinde Rasulüne hitap ederek şöyle buyurdu:
يٰۤاَيُّهَا الۡمُزَّمِّلُۙ‏ ﴿۱﴾ قُمِ الَّيۡلَ اِلَّا قَلِيۡلًا ۙ‏ ﴿۲﴾ نِّصۡفَهٗۤ اَوِ انْقُصۡ مِنۡهُ قَلِيۡلًا ۙ‏ ﴿۳﴾ اَوۡزِدۡ عَلَيۡهِ وَرَتِّلِ الۡقُرۡاٰنَ تَرۡتِيۡلًا ؕ‏
“Ey örtüsüne bürünen! Gecede kalk namaz kıl ancak azı haricinde. Gecenin yarısını namazla ihya et veya yarısından az kıl veya yarısından fazla kıl ve Kur’an’ı tam hakkıyla oku”.
Bu ayetlerde gecede bolca nafile namaz kılmayı, bununla beraber Kur’anı okumayı emrediyor. Bu, ayetler İslam’ın ilk yıllarında nazil olmuştur. Müslümanlar bu emri hemen yerine getirmeye başladılar. Bu nedenle AllahSubhânehu ve Teâlâ bu surenin son ayetinde şöyle buyurdu:
اِنَّ رَبَّكَ يَعۡلَمُ اَنَّكَ تَقُوۡمُ اَدۡنىٰ مِنۡ ثُلُثَىِ الَّيۡلِ وَ نِصۡفَهٗ وَثُلُثَهٗ وَطَآٮِٕفَةٌ مِّنَ الَّذِيۡنَ مَعَكَ‌ؕ وَاللّٰهُ يُقَدِّرُ الَّيۡلَ وَالنَّهَارَ‌ؕ عَلِمَ اَنۡ لَّنۡ تُحۡصُوۡهُ فَتَابَ عَلَيۡكُمۡ‌ فَاقۡرَءُوۡا مَا تَيَسَّرَ مِنَ الۡقُرۡاٰنِ‌ؕ عَلِمَ اَنۡ سَيَكُوۡنُ مِنۡكُمۡ مَّرۡضٰى ‌ۙوَاٰخَرُوۡنَ يَضۡرِبُوۡنَ فِى الۡاَرۡضِ يَبۡتَغُوۡنَ مِنۡ فَضۡل اللّٰهِ‌ۙ وَاٰخَرُوۡنَ يُقَاتِلُوۡنَ فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ فَاقۡرَءُوۡا مَا تَيَسَّرَ مِنۡهُ‌ ۙ وَاَقِيۡمُواالصَّلٰوةَ وَاٰتُواالزَّكٰوةَ وَاَقۡرِضُوا اللّٰهَ قَرۡضًا حَسَنًا‌ ؕ وَمَا تُقَدِّمُوۡالِاَنۡفُسِكُمۡ مِّنۡ خَيۡرٍ تَجِدُوۡهُ عِنۡدَ اللّٰهِ هُوَ خَيۡرًا وَّاَعۡظَمَ اَجۡرًا‌ ؕ وَاسۡتَغۡفِرُوااللّٰهَ ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ غَفُوۡرٌ رَّحِيۡمٌ﴿۲۰﴾
“Şüphesiz ki Rabbin sen ve seninle beraber olanlardan bir grup kimselerin gecenin üçte ikisinden daha az veya yarısı veyahut üçte birisi kadar namaz kıldığınızı biliyor. Oysa Allah gece ve gündüzü takdir eder, bunu yapamayacağınızı biliyor, bu nedenle sizi bağışladı. Ama kolayınıza ne kadar gelirse Kur’an’dan okuyun. Sizden hasta kimseler olacak, başkaları rızkını temin etmek için yeryüzünde yürüyecekler, başkaları da Allah uğrunda savaşacaklar. Öyleyse kolayınıza ne kadar gelirse ondan (Kur’an’dan) okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah’a güzel borç (sadaka) verin. Ne hayır işlerseniz Allah yanında onun karşılığını ve daha güzel karşılık görürsünüz. Allahtan mağfireti dileyin. Şüphesiz ki Allah mağfiret ve merhamet sahibidir”. (Müzzemmil 20)
Bu ayetlerden anlaşılıyor ki Kur’an okumak gece namazı veya teheccüt yerine de geçiyor. Bu şekilde Kur’an okumak sünnettir ve büyük sevabı vardır.
Ankebut suresi 45. ayette AllahSubhânehu ve Teâlâ Resulüne daveti yüklenmeyi emretmektedir. Bu ise Kur’an’dan ne nazil olursa onu insanlara bildirmesidir. AllahSubhânehu ve Teâlâ şöyle buyurdu:
اُتۡلُ مَاۤ اُوۡحِىَ اِلَيۡكَ مِنَ الۡكِتٰبِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ ‌ؕ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنۡهٰى عَنِ الۡفَحۡشَآءِ وَالۡمُنۡكَرِ‌ؕ وَلَذِكۡرُاللّٰهِ اَكۡبَرُ ‌ؕ وَاللّٰهُ يَعۡلَمُ مَا تَصۡنَعُوۡنَ‏
“Kitap’tan sana ne vahyedildiyse onu oku, namazı kıl. Şüphesiz ki namaz fuhuş, çirkinlik ve kötülüğü nehyeder. Muhakkak ki Allah’ı anmak en büyük şeydir. Allah ne yaptığınızı biliyor”.
Daveti yüklenmenin elzemlerinden ise insanlara Kur’an’dan delil göstermektir. Çünkü gaye Allah’ın sözünü yükseltmektir. Davet işi namaz haricinde olduğu için ayeti mealden göstermekte caizdir. Fakat aslını okumak daha efdal ve daha tesirlidir.
Neml suresinde 91. Ve 92. ayette şöyle buyurdu:
اِنَّمَاۤ اُمِرۡتُ اَنۡ اَعۡبُدَ رَبَّ هٰذِهِ الۡبَلۡدَةِ الَّذِىۡ حَرَّمَهَا وَلَهٗ كُلُّ شَىۡءٍ‌ وَّاُمِرۡتُ اَنۡ اَكُوۡنَ مِنَ الۡمُسۡلِمِيۡنَۙ‏ ﴿۹۱﴾ وَاَنۡ اَتۡلُوَاالۡقُرۡاٰنَ‌ۚ فَمَنِ اهۡتَدٰى فَاِنَّمَا يَهۡتَدِىۡ لِنَفۡسِهٖ‌ۚ وَمَنۡ ضَلَّ فَقُلۡ اِنَّمَاۤ اَنَا مِنَ الۡمُنۡذِرِيۡنَ‏ ﴿۹۲﴾
“Ancak içinde bir canlıyı öldürülmesini haram kılınan bu belde (Mekke)nin Rabbına kulluk etmekle emrolundum. Her şey ona (Allah’a) aittir. Müslümanlardan olmakla emredildim. Kur’anı okumakla da emredildim. Kim hidayete gelirse kendi lehine hidayetli olur. (Bunun karşılığını alır) kim dalaletli olursa (saparsa) ona deki ben uyarıcılardan bir uyarıcıyım”.
Bu ayet daveti yüklenmekle ilgilidir. Daveti yüklenmek; Allah’a kulluk etmek, sadece ona ibadet etmek, onun emrine uymak, onun hükmü ve kanunlarını uygulamaktır. Bu davet elbette beşerin, demokrasinin ve laik rejimin kanunları değildir. Müslümanlığı yaşamak ve savunmak ve sadece onunla övünmektir. Fussilet suresinde 33. ayette bu gösterildi: En güzel söz ve iş yapan kimse ise; Allaha davet eden, salih amel işleyen ve ben Müslümanlardanım diyen kimsedir.
Kur’an’dan maksat; Kur’anı okumak, insanlara inandırmak, Allah’ın kendilerine emirlerini ve nehiylerini göstermektir. Zira bu Kur’an sırf okumak için değildir. Daha doğrusu onu uygulamak, hâkim kılmak, onun devletini ve sistemini ikame etmektir.
اَفَلَا يَتَدَبَّرُوۡنَ الۡقُرۡاٰنَ اَمۡ عَلٰى قُلُوۡبٍ اَقۡفَالُهَا‏ اِنَّ الَّذِيۡنَ ارۡتَدُّوۡاعَلٰٓى اَدۡبَارِهِمۡ مِّنۡۢ بَعۡدِ مَا تَبَيَّنَ لَهُمُ الۡهُدَى‌ۙ الشَّيۡطٰنُ سَوَّلَ لَهُمۡ وَاَمۡلٰى لَهُمۡ‏ ذٰلِكَ بِاَنَّهُمۡ قَالُوۡا لِلَّذِيۡنَ كَرِهُوۡا مَا نَزَّلَ اللّٰهُ سَنُطِيۡعُكُمۡ فِىۡ بَعۡضِ الۡاَمۡرِ وَاللّٰهُ يَعۡلَمُ اِسۡرَارَهُمۡ‏
“Kur’anı inceleyip düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerine kilit mi vuruldu? Hidayet kendilerine gösterildikten sonra sırt çevirenler şeytan onlara vesvese yaptı ve emir verdi (onun vesvese ve emrine uydular). Zira Allah’ın indirdiklerini kerih görenlere şöyle dediler: bazı hususlarda size uyacağız. Oysa Allah gizlediklerini biliyor”. (Muhammed 24-26)
Burada gösterdiğimiz ayetlerde AllahSubhânehu ve Teâlâ Kur’anı uygulamak için onun okunmasını ve incelenmesini emrediyor, bunu yapmayanları zemmediyor. Buna uymayan ve onu uygulamayan kimseler şeytana uyarak, Kur’an’dan nefret edenlerle iş birliği yaptılar. Günümüzde ki gibi İslam dünyasındaki yöneticiler, Kur’an’dan nefret eden Amerika, Britanya, Rusya ve sair kafir devletlere uymaktadırlar.
Kamer suresinde geçen 17. 22. 32. ve 40. ayetler Allah’ın emirlerine ve nehiylerine uymayan eski kavimlerin akıbetini düşünüp, aynı hataya düşmemeleri için Müslümanları şöyle uyardı:
وَلَقَدۡ يَسَّرۡنَا الۡقُرۡاٰنَ لِلذِّكۡرِفَهَلۡ مِنۡ مُّدَّكِرٍ
“Kur’anı düşünmek için kolay hale getirdik, düşünen yok mu”.
Bunun manası; Kur’an uygulamak için indirildi. Yalnız bir roman gibi okumak değildir. Haşa! Kur’an roman değildir. Allah’ın sözüdür, kanunudur, anayasadır. Nitekim Müslümanların devleti olan Hilafetin anayasası Kur’an ve Sünnete dayalıdır. Bütün kanunları bu iki kaynaktan alır. Zira bunlar Allah’ın vahyidir.
Bu şekilde Kur’anı okumaktan maksat onu inceleyip uygulamak, insanlara anlatmak, inandırmak ve devletin anayasasının temelini kılmaktır. Yoksa yalnız güzel sesle okumak ve yalnız sevap elde etmek değildir. Evet bunun için de Kur’an okunur. Ancak günümüzdeki gibi yalnız güzel sesle ve bir güzel şekilde okumak ve ezberlemek için yarış yapmak değildir. Nitekim kasıtlı olarak birçok devlet ve kuruluş bunu yapıyor. Fakat hiç Kur’anı uygulamıyor ve onun uygulamasına davet etmiyor. Aksine Kur’anı uygulamaya ve devleti olan Hilafet devletini kurmaya çağıranları hapse atıyorlar.
Kur’anı ibadet olarak okumak ta vardır: namazda okumak farzdır, namaz dışında vakit buldukça okumak ise sünnettir:
Yukarıda Müzzemmil suresinde gösterildiği gibi namaz dışında Kur’anı okumak bir ibadettir. Müslüman okudukça sevap kazanır. Fatır suresinde 29. ayette AllahSubhânehu ve Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
اِنَّ الَّذِيۡنَ يَتۡلُوۡنَ كِتٰبَ اللّٰهِ وَاَقَامُوا الصَّلٰوةَ وَاَنۡفَقُوۡا مِمَّا رَزَقۡنٰهُمۡ سِرًّا وَّعَلَانِيَةً يَّرۡجُوۡنَ تِجَارَةً لَّنۡ تَبُوۡرَۙ‏ ﴿۲۹﴾
“Allah’ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar, zekâtı verenler, kendilerine verdiğimiz rızktan gizlice ve aşikâr (Allah’ın uğrunda) harcayanlar hiçbir zaman zarar görmeyen ticaret yapıyorlar”. İşte en karlı ticaret budur. Farz olan namaz dışında sevap almak maksadıyla Kur’anı okurlar, farz olan zekât dışında Allah’ın uğrunda sadaka olarak harcarlar.
RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Kim Kur’an’dan bir harf okursa bir sevabı vardır. Bu sevap on defa katlanır” (Tirmizi)
Buna benzer çok sahih hadis vardır. Günümüzde birçok yönetici ve idareciler Kur’anı okuyor, fakat hiçbiri onu uygulamıyorlar. Küfür kanunları uyguluyorlar, biz demokratız, laik ve demokratik devletin kanunları uyguluyoruz derler! Bunların hiç sevabı yoktur, tersine Kur’an Kıyamet günü onlar aleyhine şahit olarak gelir, Allah onları lanetler.
İbadet maksadıyla Kur’anı başka dille okumak caiz değildir. Zira Allah’ın sözleri Arapça ile indirildi. RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem Kur’an’dan her harf okununca sevabı var deyince Arapça harfleri kast etmektedir. Kur’an meali ise Kur’an değildir. O bir açıklamadır. Değişik dillerle açıklanıyor, ifade tarzı ise beşeridir. Meali yazan kimse kendi üslubunu kullanıyor, kendi sözleriyle Kur’anı açıklamaya çalışıyor. Ayrıca çok içtihadı meseleler vardır, bu nedenle Kur’an için değişik meallerle kitaplar yazılıyor. Bunları yazanlar insanlardır. Ama Kur’an kelimeleri Allah’ın kelamı ve sözleridir. Bu nedenle Kur’an kutsal ve yücedir. Müslüman Rabbinin sözlerini okursa ona ibadet etmiş olur. Ama manalar ve meali insanların açıklamasıdır ve sözleridir. Bundan dolayı meal kutsal ve yüce değildir.
AllahSubhânehu ve Teâlâ kitabı hakkında şöyle dedi:
اِنَّهٗ لَـقُرۡاٰنٌ كَرِيۡمٌۙ‏ ﴿۷۷﴾ فِىۡ كِتٰبٍ مَّكۡنُوۡنٍۙ‏ ﴿۷۸﴾ لَّا يَمَسُّهٗۤ اِلَّا الۡمُطَهَّرُوۡنَؕ‏ ﴿۷۹﴾ تَنۡزِيۡلٌ مِّنۡ رَّبِّ الۡعٰلَمِيۡنَ‏ ﴿۸۰﴾
“Şüphesiz ki bu kerim (değerli) Kur’an’dır. Saklı kitapta korunmaktadır. Ancak taharetli (abdestli) olanlar ona dokunur. Alemlerin Rabbinden indirilmiştir”. (Vakıa 77-80)
Burada Arapçasını kastetmiştir. Zira şöyle buyurdu:
اِنَّاۤ اَنۡزَلۡنٰهُ قُرۡءٰنًا عَرَبِيًّا لَّعَلَّكُمۡ تَعۡقِلُوۡنَ‏ ﴿۲﴾
“Muhakkak ki biz bu Kur’anı Arapça olarak indirdik. Umulur ki düşünüp anlarsınız” (Yusuf 2)
تَنۡزِيۡلٌ مِّنَ الرَّحۡمٰنِ الرَّحِيۡمِ‌ۚ‏ ﴿۲﴾ كِتٰبٌ فُصِّلَتۡ اٰيٰتُهٗ قُرۡاٰنًا عَرَبِيًّا لِّقَوۡمٍ يَّعۡلَمُوۡنَۙ‏ ﴿۳﴾
“Rahman ve Rahim olan Allah tarından indirildi. Bilen insanlar için Arapça olarak ayetleri açıklanan bir kitaptır”. (Fussilet 2-3)
وَاتۡلُ مَاۤ اُوۡحِىَ اِلَيۡكَ مِنۡ كِتَابِ رَبِّكَ ‌ؕ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمٰتِهٖ‌ۚ وَلَنۡ تَجِدَ مِنۡ دُوۡنِهٖ مُلۡتَحَدًا‏﴿۲۷﴾
“Rabbinin kitabında sana vahyedilenleri oku. Onu kelimeleri değiştiremez. Ondan başka bir sığınak bulamasın”. (Kehf 27)
Onun sözleri değiştirilemez. Ama Kur’an’ın manalarını tercüme etmeye çalışan kimse kendi sözlerini kullanıyor, Allah’ın ayetleri için zayıf veya hatalı içtihatlar da yazabilir. Ondan dolayı Allah’ın kelamı sadece ve sadece Arapça ile nazil olan Kur’an’dır. Bunu okuyan sevap kazanır, onu uygulayan daha fazla sevap kazanır, ona çağıran ve kafirlere, onların fikirlerine ve sistemlerine karşı onunla mücadele eden ise en büyük sevabı kazanır. Nitekim AllahSubhânehu ve Teâlâ şöyle emretti: فَلَا تُطِعِ الۡكٰفِرِيۡنَ وَ جَاهِدۡهُمۡ بِهٖ جِهَادًا كَبِيۡرًا‏ ﴿۵۲﴾
“Hiç kafirlere uyma. Bu Kur’an’la onlara karşı büyük cihad, mücadele sürdür” (Furkan 52)
Güzel sesle ve tecvitle okumak ise sünnettir:
Yukarıda gösterdiğimiz gibi Müzzemmil suresinde hakkıyla oku emri geldi. Bunun manası harfleri güzel şekilde çıkartmak ve okuma hükümlerine riayet etmektir.
RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Kur’anı güzel seslerinizle süsleyin, okuyun” (Buharı, İbni Habban, Elhakim, İbni hanbel, Ebu Davut). Bu farz değildir, sünnettir. Çünkü ibadetle ilgili kesin olmayan bir emir sünnet olur, farz olmaz.
Kur’anı öğretmek te çok sevaplı bir iştir. RasulullahSallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: “Sizin en hayırlı olanınız Kur’anı öğrenen ve öğretendir” (Buhari) ayrıca şöyle de buyurdu: “Bir ayet dahi öğrenirseniz onu tebliğ edin, diğerlere anlatın” (Buhari)
Burada Kur’anı öğrenmek; sırf ilim elde etmek değil, onu diğerlerine götürmek, anlatmak ve uygulamaya davet etmek içindir.
Özetle; Yukarıdaki delilere binaen Kur’anı anlamak, onu uygulamak ve ona çağırmak her Müslümana farzdır. Kur’anı namazda okumak ta farzdır. Namaz dışında onu okumak sünnettir. Güzel şekilde ve tecvit ahkamına göre okumak sünnettir. Sati şekilde maksatsız meali okumakta sevap yoktur. Sadece Kur’anı anlamak ve onu uygulamak için meali ve tefsiri okumakta sevap vardır. Yani harflerin okunmasının sevabı yoktur. Kur’an öğrenmenin büyük sevabı vardır. Zira Müslümanın Allah’ın hükümlerini öğrenmesi farzdır. Daveti taşımak ta farzdır. Öyleyse her Müslüman Kur’an’ın tefsirini öğrenmeli ve daveti yüklenmelidir.

Esad Mansur