Venezüella’da neler oluyor? Amerika’nın onunla ilgisi nedir? Bizi niye ilgilendirir?
Venezüella Parlamentosunun Başkanı Juan Guaıdo 23.1.2019’da kendini Devlet Başkanı ilan etti ve destekleyicileri önünde Başkanlık yemini etti. Ordu hemen bunu reddetti, devlet kuruluşlarına, demokrasiye ve anayasaya aykırı olduğunu ve Maduro’nun Devlet Başkanlığını desteklediğini bildirdi. Keza Yüksek Mahkemede aynı bildiriyi yaptı.
Hemen ABD Devlet Başkanı Trump kalkıp Guaıdo’nun memleketinin geçici devlet başkanı olduğunu tanıdı. ABD Dış işleri Bakanı Pompeo ise Guaıdo’yu korumayı isteyerek kendisine Venezeula işleri için bir temsilci tayin etti. Yine ABD Madura’ya karşı Guaıdo’yu desteklemek üzere BM’lere bağlı Güvenlik Konseyinde devletlerarası bir karar çıkartmak için 26.1.2019’da bir karar tasarısı sundu. Rusya ve Çin bu konuyu reddettiler, Guaıdo’nun yaptığını otoriteye zorla el koyma ve dış müdahale olarak saydılar.
Maduro ABD ile diplomatik ilişkilerini kestiğini ilan etti. Bölgede 11 devlet ve Amerika Devletler Örgütü Başkanı Guaıdo’yu desteklediler. Avrupa ise 8 gün içerisinde yeni seçim yapılmazsa Guaıdo’yu tanıyacağını ilan etti.
BM’ler ise durumun daha fazla gergin olmaması ve kontrol dışına çıkmaması noktasında uyarı yaparak taraflar arasında hemen görüşmelerin yapılması çağrısında bulundu. Guaıdo’nun yaptığı hareketi ise kınamadı. Bunun manası içerik olarak Guaıdo’nun hareketini tanımış oldu demektir.
Bütün bu hareket ve tutumlardan Venezüella’da iç kargaşa ve bölünmeyi meydana getirdiği gibi dış müdahalelerde meydana geldi özellikle ABD tarafından. Oysa ABD Latin Amerika’da nüfuz ve egemenlik sahibidir, onu kendi arka bahçesi olarak saymaktadır. ABD Venezüella’nın petrolünün %39 ‘unu ithal ediyor, eğer buna ambargo koyarsa Venezüella için büyük bir felaket olur. Fakat ABD’de zarar görür, çünkü petrol fiyatları çokça tırmanacaktır. Bu nedenle ABD bunu koymayabilir. Ama ona bazı müeyyideler uyguladı, mesele Venezüella’nın altınını satın almaktan vazgeçti. Venezüella’nın gelirinin %90’ı petroldendir. Varil fiyatı 100 Dolara ulaşınca Venezüella açısından iyi oldu, ama petrol fiyatları düşünce bundan en fazla zarar gören ülke oldu. Onun parasının değeri aşırı şekilde düştü, enflasyon %147000 değerine kadar tırmandı. Böylece eşyaların ve özellikle gıda maddelerin fiyatları çok pahalandı. Bu nedenle muhalefet parlamento seçimlerinde parlamentonun %65’ini kazandı ve bundan dolayı iktidar partisi zor duruma düştü. BM’ler’in raporlarına göre 3 milyon insan ülke dışına göç etti. İşte Venezüella’nın ekonomisi çok zayıftır ve ABD’nin tasallutu ve tahakkümü altında bulunmaktadır.
Madoru 2013’te Chavez ölünce devlet başkanlığına geçti. 20.5.2018 ‘de tekrar seçildi. ABD onun seçimde kalpazanlık yaptığını iddia etti. 5.8.2018’de suikast teşebbüsüne uğradığı gibi ordu içinde bazı subaylar tarafından bir isyanla karşılaşmıştı. Chevez’in siyasetini izliyor; Venezüella üzerinde ABD’nin egemenliğini kaldırmak veya hafifletmek için çalışıyor. Oysa bütün Latin Amerika ABD’nin egemenliği ve nüfuzu altında bulunmaktadır. Bu nedenle ABD bu kıtanın kurtuluşunu engelliyor. 2002’de Chavez’e karşı bir darbe teşebbüsü tertip etmişti, fakat Chavez tekrar yönetime dönebildi. ABD 2004’te Haiti Başbakanı Arstred’i devirtti. Böylece ABD Latin Amerika kıtasında darbe yaptırma üslubunu kullandı, yanı sıra direk askeri müdahale ve işgal üslubunu kullandı, böylece Meksika’ya saldırmıştı ve yarısını işgal edip kendisine katmıştı.
ABD 1823 senesindeki Monroe doktrininden beri Latin Amerikayı kendi nufüzü altında aldı, Avrupa’nın Kuzey ve Güney Amerika kıtalarına müdahelesini yasakladı. Her hangi bir devlet oraya müdahale ederse kendisine karşı müdahale etmiş olur. Böylece Latin Amerika yalnız ABD’nin nüfuz bölgesi oldu, istediği zaman müdahale eder, istediğini iktidara getirir istemediğini iktidardan düşürür ki hiç bir devlet kendisine itaatten ayrılmasın veya karşı gelmesin. Bu nedenle ABD Latin Amerika halkları nezdinde nefret edilen sömürgeci, zalim ve vahşi bir devlet olarak tanınmış oldu.
Bu nedenle Obama döneminde ABD bu halklarla barışmak, suretini ve imajını parlatmak için çalıştı. Böylece Venezüella ile ilişkisini tekrar kurdu ve ondan sonra Küba ile de ilişki kurdu. ABD Devlet Başkanın Yardımcısı Bayden Latin Amerika’nın bir kaç ülkesine ziyaret yaptı. 28.3.2009’da Şili’yi ziyaret ederken şöyle dedi: “ABD’nin emir verme zamanı sona erdi. ABD Latin Amerika’yla yardımlaşma ve diyalog kurmak istiyor”.
ABD oğul Bush döneminde 2003 senesinde Miami’de yapılan iki Amerika kıtasının konferansında aralarında serbest ticaret bölgesi anlaşmasının yapılmasını talep etti. Fakat yapamadı başarısız oldu. O zaman Chavez bu anlaşmanın sömürgeciliğin bir aracı olduğunu söylemiş ve ABD’yi Latin Amerika devletlerine bu serbest ticaret bölgesi anlaşmasını zorla kabul ettirmek istemekle itham etmişti. ABD burada istediğini elde edemeyerek konferans sona ermiş ve iki kıta arasındaki ilişkiler donmuştu.
ABD bir daha 2005 senesinde yapılan iki Amerika kıtası konferansında aralarında serbest ticaret bölgesi anlaşmasının yapılmasını talep etti. Fakat yine başaramadı.
ABD’nin Güney Amerika kıtasında onu serbest ticaret bölgesi haline getirip anlaşma adı altında ve halklarının rızasıyla bu bölgenin servetlerini çalmak ve kendi malları için açık Pazar haline getirmek istemekte. Böylece halkları kendi tasallutu ve nüfuzu altında fakir olarak geçinsinler. Böylece sömürgeci pençesinden hiç kurtulmasınlar. Aynı şeyi Meksika’da yapabildi.
Obama yönetimi “Dengeli Ortaklık” adı altında isim ve üslubu değiştirmekle bunu onlara kabul ettirmeye çalıştı. Trump gelince kendi kaba ve haşin üslubuyla açık şekilde o bölgeye Amerika’nın sömürgeciliğini kabul ettirmeye başladı. Her devlete açık şekilde müdahale etmeye yöneldi. Ajan veya dost veyahut müttefik olsa bile yöneticilerine açık şekilde saldırıyor ve alçaltıyor. Tamamen Meksika, Suudi Arabistan ve papaz Brunson hadisesinde Türkiye yöneticilerini alçalttığı gibidir. Böylece Venezüella’nın yöneticisi Madoru’ya saldırdı.
Madoru ise geri adım atarak şöyle açıklamada bulundu: “Ben ABD’ye karşı değilim, fakat sömürgeciliğe karşıyım, ABD’nin halkıyla alakayı kesmedim Trump yönetimiyle alakayı kestim. Petrol, patates, soğan ve tavuk gibi ürünleri ABD’ye satmaya hazırım”. Oysa 10.1.2019’da ikinci dönemini başlatmak üzere başkanlık yemini ederken şöyle demişti: “Bir devletin egemenliğiyle ve onun yörüngesinde yürüyen devletlerin var olmasıyla sömürgecilik sistemlerinin tahakkümü reddeden yeni dünya meydana geldi”. İşte Venezüella ABD’nin egemenliği altında bulunuyor, daha önce Chavez ve şimdiki Madoru bunu hafifletmek ve kendilerine saygı sağlamak ve dengeli muamele istiyorlar. Ama Madoru ordunun kendisini desteklemesine rağmen içeriden ve dışarıdan baskılar altında bulunmaktadır. Rusya ve Çin’in desteğinin Venezüella’nın içinde etkisi yoktur. Orada etkili olan ABD’dir, O’nun Başkanı Trump “bütün seçenekler açıktır” diyerek tehdit ediyor. Avrupa orada eski sömürgeci olduğu halde Monroe doktrininden sonra hiç etkisi kalmadı. Ancak Avrupa 8 gün içerisinde seçim olmazsa Guaıdo’yu Devlet Başkanı olarak tanıyacağına dair değişik yaklaşım olsun diye tutum edindi. Bu nedenle Madoru muhalefetle ve ABD ile diyalog kurmaya hazırım dedi. Yeni seçim yapılması ihtimali vardır.
Peki Venezüella ve Latin Amerika’nın halkları bizi niye ilgilendirir sorusuna cevaben; oradaki halklar fakirlik, sıkıntı ve sefalet çekiyor, şaşkınlık, gericilik ve bedbahtlık içinde kıvrılıyor. ABD’nin sömürgeciliğinin pençesinden kurtulamıyor, fasit ve bozuk rejimler tarafından yönetiliyor. Kendini kurtaracak fikre ve ideolojiye sahip değildir. Bu nedenle biz insanlara çıkartılmış en hayırlı ümmet olarak bu halkları ve bütün dünya halklarını sömürgecilik, zayıf halkları sömürgeci devletlerin tasallutundan ve bu devletlere bağlı olup fasit rejimlerinden kurtarma işini üstlenmeliyiz. ABD’nin düşüş zamanı yaklaştı. Nitekim ABD bütün dünya halkları tarafından nefret edilen ve çirkin siyasetiyle tanınmış bir ülke oldu. İşte bu kurtuluş ancak bizimle gerçekleşir. Zira biz kurtarıcı ve doğru olan ideoloji ve fikir sahibiyiz. Bu nedenle kurtuluşu İslam dünyasına taşıyacak Nübüvvet metodu üzerine Hilafet devletinin kurulması için adımlarımızı hızlandırmamız üzerimize bir hak oldu.
Esad Mansur