Soru:
ABD’nin İNF’den çekilmesi ve bu anlaşmanın vakıasını açıklayabilir misiniz?

NATO ülkeleri ABD’yi desteklerken Almanya’nın Rusya’nın yanında yer alıp, Ukrayna’ya tavır alması ne anlama geliyor?

Cevap:

ABD’nin İNF’den çekilmesi meselesi; İNF (Kısa ve Orta Menzilli Nükleer Kuvvetler) antlaşması 08.12.1987’de Ronald Regan Başkanlığında ABD ile Mihail Gorbaçov liderliğinde eski Sovyet Birliği (Rusya) arasında Washington’da yapıldı. Kongre onayından sonra 01.06.1988’de antlaşma yürürlüğe girdi. İNF’nin içeriği ise, denizden fırlatılan füzeler dışında, karadan fırlatılan kısa ve orta menzilli balistik füzelerin yasaklanması ve her devletin sahip olacağı sayıları sınırlandırmaktır. Söz konusu füzeler; Kısa menzilli: 500 ile 1000 km, orta menzilli ise : 1000 ile 5500 km mesafede etkili füzelerdir. Balistik füzeler, yay şeklinde fırlatılır ve bu şekilde hedefi imha eder.
ABD beş seneye kadar Sovyetler Birliği ile Balistik füzelerini sınırlandırmak üzere 1972’de Salt-1 anlaşmasını imzaladı. Bu şekilde denizaltıdan fırlatılan Balistik füzeleri üretmeyi dondurdu. Tekrar aralarında 1979’da Salt-2 anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre taraflar sadece 2400 füzeye sahip olacaktır. Fakat ABD’de Kongre bunu onaylamadı, bu nedenle anlaşma yürürlüğe girmedi. Sovyetler Birliği Nükleer Başlıklı Balistik füzeleri Avrupa başkentlerine doğru yönlendirmeye başlayınca 1987’de İNF’yi imzalamaya ikna oldu.
1991’de ABD Rusya ile Start-1 anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşma gereği 5000 km’den fazla uzun menzilli Balistik füzelerin sayısını taraflar %30’a indirecektir. Bu anlaşmanın süresi Aralık 2009’da bitti. Bu iki devlet 1993’de tekrar Start-2 anlaşmasını imzaladı. Bu anlaşmanın gereği saldırmak üzere hazırlanan stratejik silahların sayısını sınırlandırmaktır. Yine 2002’de bunun gibi Moskova anlaşması olarak anılan bir anlaşma imzalandı.
INF anlaşması imzalanınca Sovyetler Birliği daha dağılmamıştı. ABD bunu hesaba katıyor, onu yıpratmak için her türlü oyunu yapıyordu. Bu nedenle Yıldız Savaşı hikâyesini çıkartmıştı. Oysa bu savaş sadece Hollywood filmlerinde gösteriliyordu. Televizyonlar ve gazetelerde konuşmacıların ve yazarların dillerinde ve hayallerinde dolaşıyordu. Ama Sovyetler Birliği bu durumdan rahatsızlandı ve bu savaşa hazırlanıp füzelerini geliştirmeye teşebbüs etti. Ancak başaramadı. Boşuna bunun için çok para harcadı ve ekonomisini ciddi şekilde yıprattı.
2010’da yeni bir anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ABD Başkanı Obama ile Rusya’nın eski Başkanı Medvedev arasında yapılmıştı. Bu anlaşmanın şartı ise nükleer silah başlıklarını 1550 adetle sınırlandırmaktı. ABD Başkanı Trump 28.01.2017’de Rusya Başkanı Putin ile yaptığı telefon görüşmesinde 2021’de süresi biten Yeni Start anlaşmasını uzatmayacağını bildirdi.
02.02.2019’da ABD Başkanı Trump altı aya kadar İNF anlaşmasını askıya aldığını ilan etti. Ayrıca Rusya ABD’nin isteklerine uymazsa bu anlaşmadan tamamen çekilmekle tehdit etti. Trump şöyle iddia etti: “ABD bu anlaşmaya 30 seneden fazla uydu. Rusya buna uymadığından dolayı bu anlaşmanın maddelerine bağlı kalmayacağız”. ABD Dışişleri Bakanı Pompeu şöyle açıklamada bulundu: “Silahları kontrol altına almak için Rusya ile yeni görüşmelere girmeye hazırız.” NATO bu kararı hemen destekledi. Zira NATO ABD’nin güdümünde yürümektedir.
ABD Rusya’nın nükleer çalışmalarını sınırlandırmak istiyor. NATO’nun açıkladığı gibi Rusya ise kıtalararası 9M729 adlı füzeleri geliştirmek üzere gizlice denemeler yapıyor.
ABD geçmişte İngiltere’nin eski üsluplarını Sovyetler Birliğine karşı kullanmaya çalıştı. Misal olarak; 1939’larda İngiltere (Büyük Britanya) Fransa’ya karşı bir hile yaptı; İngiltere Fransa’nın silahlanma hususunda kendi seviyesine ulaştığını görünce silahları azaltma ve sınırlandırma konusunda onunla anlaşması yaptı. Bu şekilde Fransa’yı oyuna getirerek kandırdı. Fransa yeni silah geliştirmeye yönelmedi ve silahını azaltmaya başladı. İngiltere’nin tuzağına düştü. Oysa İngiltere bu anlaşmaya uymadı. Bu yolla İngiltere Fransa’nın Almanya ile dengelenmesini istedi. Ama Hitler döneminde Almanya uymadı ve Fransa’yı geçip Britanya’nın seviyesine ulaşınca Avrupa memleketlerini işgal etmeye başladı. O zaman Britanya Hitler Almanya’sına karşı ikinci cihan savaşını çıkarttı. Fransa silahını geliştirmediği ve hatta azalttığından dolayı Almanya kolayca Fransa’yı mağlup edip işgal etmişti.
ABD artık faydalanmadığı veyahut karşı tarafın daha fazla istifade ettiği anlaşmaları bozuyor ve tekrar kendi lehine yeni anlaşma yapmak istiyor.
Misal NAFTA anlaşması; ABD-Kanada-Meksika Serbest Ticaret Anlaşmasını bozdu ve tekrar buna benzer bir anlaşmayı Meksika ile ayrıca yaptı. Ondan sonra Kanada ile onun benzeri ayrı bir anlaşma yaptı. Bu şekilde Meksika ve Kanada’nın birbirlerinden istifade etmelerini engelledi. Böylelikle ABD bunlarla ayrı ayrı anlaşma yaparak, kendine fayda sağlamak istemektedir. Bu ikisinden her birisiyle istediği şekilde ticaret yapabilir, şartlar koşabilir, böylece ikisine tahakküm edebilir.
ABD 2008’de başında patlayan mali krizden hala kurtulamadı. Bu nedenle ekonomik sorunları hayli büyüktür. Bundan dolayıdır ki, ABD yeni silah geliştirme konusunda zorlanmaktadır. Oysa Savunma bütçesi 720 milyar dolardan fazladır. Bunun yanı sıra Çin Nükleer Başlıklı Uzun Menzilli Balistik füzeler geliştiriyor. Bu nedenle ABD’yi bu hususta zor durumda bırakıyor. Yeniden Rusya ve Çin’le de anlaşmak istiyor. Bu alanda bu iki devletin gücü ABD’nin gücünü aşmaktadır. ABD kendi zaafını örtüp, kendisi çok zor bir durumda olmasına rağmen Rusya’yı tehdit etmektedir. Eğer Rusya ve Çin uyanık olurlarsa onu dinlemez ve kendi silahlarını geliştirmeye devam ederler. Şu durumda ABD onlara hiçbir şey yapamayacaktır. Onlarla bir savaşa girmeye cesaret edemez, zira böyle bir durumda kendisi de mahvolur.
Fakat Rusya hemen yumuşadı ve diğerlerini de kapsayacak yeni anlaşma yapmaya hazır olduğunu ilan etti. 07.02.2019’da Rusya Dışişleri Bakanı yardımcısı Sergey Ryabkov şöyle açıkladı: “Soğuk savaştan kalan Nükleer anlaşma yerine ve başka ülkeleri de kapsayacak yeni Nükleer anlaşmasını imzalamak üzere daha kapsamlı olması için ABD’den yeni önerileri bekliyoruz. ABD şu ana kadar yeni bir öneri sunmadı”. (Reuters 07.02.2019)
Rusya’nın işaret ettiği başka ülkelerden maksadı ise Çin’dir. Zira Çin uzun menzilli nükleer başlıklı füzeleri geliştirmektedir ve bu hususta önemli mesafe kat etti.
Bunlar çekişmeye başlayıp aralarında anlaşmazlık olup, birbirlerine girerlerse Müslümanlar istifade edebilirler. Bunlar birbirleriyle meşgul olurken ve Müslümanlara karşı birleşmedikleri zaman Müslümanlar Râşidi Hilafet Devletini kurmak ve güçlendirmek için daha büyük imkân ve fırsat bulacaklardır. Allah’ın izniyle Râşidi Hilafet Devleti kurulursa o şerli güçler birbirleriyle meşgul olduklarından dolayı ona karşı birleşemezler.

Almanya’nın Rusya’nın yanında yer alıp, Ukrayna’ya tavır alması meselesine gelince;

ABD Ukrayna’yı kendi nüfuz sahasına dahil etmeye ve böylelikle hem Rusya hem Avrupa’ya karşı kullanmak istiyor. Rusya’yı bununla devamlı meşgul etmek ve ona karşı gerginlik bölgesi haline getirmek istiyor. Aynı anda Avrupa’ya karşı kullanacaktır. Bu nedenle ABD Ukrayna’yı NATO’ya almak için çalışıyor. Bu şekilde Rusya sınırları karşısında ve onun Başkenti Moskova’ya yakın bir yerde konaklamış olur. Onu kendi tehdidi altına alır. Savaş olması halinde Moskova’yı vurmak ve işgal etmek kolay olacaktır.
2015’te ABD ile Almanya arasında Ukrayna hususunda çekişme başladı. Zira ABD Ukrayna’nın Rusya ile Avrupa arasında gerginlik noktası olmasını planlamıştı. Birbirleriyle savaştırmak istedi, kendisi bu şekilde iki tarafı zaafa uğratabilir ve Avrupa üzerindeki egemenliğini pekiştirebilecekti. Avrupa ve özellikle Almanya’nın Rusya’daki ticaretine ve yatırımlarına darbe indirme yoluyla Avrupa ABD’nin mallarına daha muhtaç olmasını sağlayabilir. Almanya’nın evrensel büyük devlet olmasını da engellemiş olacaktır. Zira Almanya buna yönelik çalışma ve plan yapmaktadır.
Almanya ABD’nin hedeflerini idrak etmiş olmalı ki, ABD Ukrayna’yı gelişmiş silahlarla silahlandırmak isteyince Almanya buna karşı çıktı. Hatta 06-09/2/2015’te Münih’te yapılan Uluslararası Güvenlik Konferansında bu hususta Almanya ile ABD çekişmişlerdi. Savunma Bakanları birbirlerine karşılıklı olarak sataşmışlardı. Aynı anda ve o esnada bunu engellemek için Almanya Başbakanı Merkel, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande’yi yanına çekip Rusya Devlet başkanı Putin’le Ukrayna hakkında anlaşmak için Beyaz Rusya’nın başkenti Minsk’e gitti. Bu üç lider ile Ukrayna Cumhurbaşkanı Poroşenko 06.02.2015’te bir anlaşma imzaladı. Buna Minsk anlaşması adı verildi. Bu anlaşma gereğince 15.02.2015’ten itibaren Ukrayna’nın doğusunda ateşkes yürürlüğe girecek ve iki gün sonra ağır silahlar bölgeden çekilecektir. Tampon bölgesinin kurulmasına da izin verilecektir. Bu bölge, cephe hattının iki tarafında 70 km genişletilecektir. Ancak Kırım konusunda bir kelime dahi konuşmadılar. Almanya’nın umurunda değildir. Maksatları ABD’nin planını bozmaktır. Zira kendilerini ilgilendiren husus sırf kendi çıkarlarını sağlamaktır. Almanya ABD’ye meydan okuyarak ondan yeşil ışık almadan Ukrayna hususunda Rusya ile yaptığı anlaşmayı bildirmek üzere Merkel 08.02.2015’te Washington’a uçup, ABD Başkanı Obama’yı bu anlaşmadan haberdar etti. Ukrayna hususunda konuşmak için değil, sırf bu anlaşmayı yaptığını bildirmek ve bilgilendirmek maksadıyla onunla görüştü. Almanya’nın böyle davranması istisnadır, bu ABD’ye bir meydan okumadır. Bunun manası Almanya evrensel büyük devlet olmaya doğru gidiyor demektir. Zira büyük devlet olmanın işreti dünyada birinci devlete meydan okumak, onunla her konuda çekişmek, her yerde sıkıştırmak, onu birincilik makamından kaydırmak ve düşürmek için çalışmaktır.
Bundan dolayı Ukrayna hususunda Almanya ile ABD arasında ihtilaf vardır. Almanya ticaretini Rusya ile geliştiriyor ve ekonomik ilişkilerini pekiştiriyor. Mesela en son anlaşma, Ukrayna dışından ve Baltık Denizinin altından geçecek Rusya’dan Almanya’ya kadar uzanan ikinci Doğal Gaz hattını (Kuzey Akım 2 projesi) tesis etmesidir. ABD buna sert şekilde karşı çıktı.
12.07.2018’de Brüksel’de NATO zirvesinde ABD Başkanı Trump Almanya’ya çatarken Almanya’yı şöyle itham etti: “Almanya Rusya’nın egemenliği altına tam şekilde girdi ve enerji sağlamak için Rusya’ya milyarlarca dolar ödemektedir. Almanya Rusya’yı zenginleştiriyor, onun rehinesi oldu” (DW 12.07.2018).
ABD Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinin Rusya’dan değil kendisinden gaz almasını istedi, fakat onlar bunu kabul etmediler. Çünkü hem pahalı hem ABD’ye bağımlı olmak istemiyorlar hem de Rusya ile savaş çıkmasını engellemek ve onun pazarının kendi malları için açık kalması için Rusya ile anlaşmak istiyorlar. Ukrayna meselesi bu kapsamdadır.
Bu nedenle Almanya çıkarını düşünüyor. ABD’de yalnız çıkarını düşünüyor. Bu demokrat laik kapitalistler böyledir. Ne kadar da aynı fikre sahip olurlarsa olsunlar, çıkar hususunda birbirlerini tanımaz menfaatperesttirler. Bundan dolayı aralarında büyük savaşlar oldu. En son 2. Dünya savaşı idi, onlarca milyon insan öldürüldü, memleketleri yıkıldı. Bunlar hep çıkar ve egemenlik için çatışırlar. Şu anda birbirlerine karşı ekonomik savaşı ilan ettiler. Bütün dünya bunların yüzünden bedbaht oldu, insanların çoğu fakirleşti. Zenginler ise asla doymazlar, dünya servetlerinin çoğunu zenginler ellerinde tutuyorlar. Birkaç zengin milyarlar değerinde servetleri ile dünya servetinin yarısından fazlasını ellerinde tutuyor. Milyarlarca insanı ya fakir ya mahrum ya da sıkıntılı bırakıyorlar.
İşte İslam’dan başka bir sistem dünyayı ve insanları bu bataklıktan kurtaramaz. Müslümanlar hem kendilerini hem diğer insanları kurtarmak için Râşidi Hilafet devletini kurmak için çalışmalıdırlar. Ümmetten on binlerce samimi genç bu çalışmayı zaten sürdürüyorlar. Diğer Müslümanlar da bunlara katılmalı veya desteklemelidir ki bu yapılan hayırlı çalışmada biran evvel gerçekleşsin. Nitekim bu onlara İslam’ın yüklediği büyük bir farzdır.

Esad Mansur