-35-

İyiliği yapmayıp diğerlerinin iyilik yapmaya çağırılması:

أتأمرون الناس بالبر وتنسون أنفسكم وأنتم تتلون الكتاب أفلا تعقلون

“(Ey bilginler!) Sizler Kitab’ı (Tevrat’ı) okuduğunuz
(gerçekleri bildiğiniz) halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?” (Bakara 44)

İsrail oğulları özellikle alimleri ve hahamları kitabı (Tevrat’ı) iyi öğrendiler, fakat hiç uygulamadılar. Bu nedenle, Allahu Teala Cuma suresinde 5. ayette, Tevrat kendilerine taşıtılınca onu taşımadılar, bunların misali kitapları taşıyan eşeklerdir dedi. Çünkü Tevrat’ı uygulamadılar.
İsrail oğulları Maide sûresi 78-79. ayetlerinde lanetlenmiştir. Zira onlar yapılan münker/haram işleri nehyetmemişlerdir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem‘e bu ayetler hakkında şöyle soruldu; “Onlardan hiç biri münkerden nehyetmiyor muydu? Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem; “Evet vardı, fakat nehyedenler o münkeri işleyenlerle beraber oturup, yiyorlardı ve içiyorlardı.” diye cevap verdi. Bu nedenle nehyedenler münkeri işleyenleri hem nehyedecekler, hem de on¬lardan uzak kalacaklardır. Bizi uyaran birçok ayet geçti. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem de bizi uyaran birçok hadis söyledi. Şu var ki, Allah’u Teala bize İsrail oğullarının yaptıkları İşlerden ve düştükleri halden birçok örnek gösterdi. Bunun nedeni ise aynı duruma düşmememiz içindir. Çünkü onlar bizim gibi beşer idiler. Bizde beşeriz aynı duruma düşebiliriz. Hatta Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem birçok hadiste İsrail oğullarının düştükleri duruma düşeceğimizi haber verdi ve bu durum gerçek¬leşti. Bu hadislerden biri şudur: “Sizden öncekilerin yollarını karış karış ve arşın arşın olarak izleyeceksiniz. Onlar kertenkelenin deliğine girerlerse sizde gireceksiniz, onlardan birisi kadınıyla sokakta cima yaparsa sizde bunun aynısını yapacaksınız.’’ Resulullah’a soruldu: “Onlar Yahudiler ve Hristiyanlar mı?” Resulullah; “Onlardan başka kim olabilir?’’ cevap verdi. (Buharı, Muslim ve el Hakim)
Bunlardan bir çok alim, hoca, bilgisi az veya çok olanlar bazen İslam’a davet ederler veya bir takım münkerlerden nehyederler, fakat onlar söylediklerini yapmazlar. Misal olarak kendilerinin İslam’a bağlı olduklarını söylerler, fakat küfür veya Allah’ın indirdikleriyle hükmetmeyen rejimlerle değiştirmek için hiç hareket etmezler. Onlara neden hareket etmiyorsunuz diye sorduğumuzda şöyle derler; biz zayıf müminiz imanın en zayıf derecesindeyiz, sadece kalbimizle onlara buğuz ediyoruz derler. Oysa kalbiyle onları buğuz eden kimse o rejimlerin koruyucu memuru olamaz. Onlar ise bu kafir ve münkerlerin kaynağı olan rejimlerde görevli olurlar ve bu rejimlerin münkerlerine dokunmaktan korkarlar, ancak fertlerin işledikleri münkerlere bazen değinirler.

-36-
Sabretmek, namaz kılmak ve dua etmek yoluyla güç elde etmek:

Allah Celle Celaluhu İsrailoğulları’nı ve bütün in¬sanları şunlara davet ediyor.

واستعينوا بالصبر والصلاة وانها لكبيرة إلا على الخاشعين.(45) الذين يظنون أنهم ملاقوا ربهم وانهم إليه راجعون
“Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin. Şüphesiz o (sabır ve namaz), Allah’tan korkudan dolayı kalbi ürperenler dışında herkese zor ve ağır gelen bir ibadettir.
Onlar, kesinlikle Rablerine kavuşacaklarını ve O’na döneceklerini düşünen ve bunu kabullenen kimselerdir.” (Bakara 45-46)

Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ciddi bir durum oldu¬ğunda hemen namaza duruyordu. Namazda insan, Rab’ıyla irtibatı hatırlar, Rabin’den güç bekler. Çünkü biliyor ki er veya geç Allah’a kavuşacak ve ona dönecektir. Bundan dolayı Müslüman; öyleyse niye sıkıntıya uğrayayım, niye sabırsızlanayım, başıma gelecek şey gelir ondan kaçamam, bu nedenle sabretmem gerekir şeklinde düşünür. Namaza kalkmak ağır bir şeydir, fakat huşulu olan ve takvalı olanlar namaza hemen kalkarlar, onu büyük ve ağır bir şey olarak görmezler. Cihadı ve zalimlere meydan okumayı bile büyük saymazlar.
Zayıf olanlar derler ki daha doğru dürüst namaz kılamıyoruz, cihada mı gideceğiz, zalim rejimlerle ve yöneticilerle mi mücadele edeceğiz. Bunlar kendileri için pek büyük ve ağır şeylerdir. Ama gerçek iman edenler, Allah’tan korkanlar ve Rab’leriyle er geç kavuşacaklarını bilenler ise namazdan daha bü-yük işler yapmaya kalkışırlar. Onların azimkarlıkları ve hikmetleri büyüktür. Onlar güçlü müminlerdir ve sabırlıdırlar. Başlarına ne gelirse ona tahammül ederler. Eziyet ve işkence görseler, hapse atılsalar ve öldürülseler bile başları dik kalır, gevşeklik göstermezler. Nitekim büyük amelleri yapabilmek için insanlardan ve güçlerinden hiç korkmamak ve yalnız Allah’tan korkmak, bütün eziyetlere ve meşakkatlere karşı sabretmek gerekir. Allah’ı ve ahireti düşünenler insanlardan korkmazlar, sabırlı ve dayanıklı olurlar ve ölüme kadar davalarında sebatlılık gösterirler. Zira er geç, şöyle ve böyle öleceklerine tam inanıyorlar. En güçlü olanın Allah olduğuna inandıkları için sürekli ona başvururlar ve yalnız ondan yardım isterler.