İtiraz:

Simdi bununla ilgili bir kaç ayet yada hadis zikredecek olursak;
Mezarlıkta Kur’an’ı Kerim Okunur mu? Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:
فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى “Kuşkusuz ki sen ölülere işittiremezsin!..” Neml 80 ve Rûm 52 süreleri وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ Sen, kabirlerdekilere işittirici değilsin!” Fâtır 22 لِيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ “(Bu Kur’an) Diri olanı uyarsın ve kâfirler üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.” Yâsîn 70
Ayette geçtiği gibi Kur’an’ı Kerim, ölüler için değil, diriler için indirilmiştir!

Buna cevap:
فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى
“Kuşkusuz ki sen ölülere işittiremezsin!..”Neml 80

Bu ayet gerçek ölülerle ilgili değildir. Burada mecazı mana vardır. Hakkı dinlemek istemeyen kafirlere hitaptır. Ayetlerin siyakına ve kime hitap edildiğine bakın:
اِنَّ هٰذَا الۡقُرۡاٰنَ يَقُصُّ عَلٰى بَنِىۡۤ اِسۡرَآءِيۡلَ اَكۡثَرَ الَّذِىۡ هُمۡ فِيۡهِ يَخۡتَلِفُوۡنَ‏ ﴿۷۶﴾ وَاِنَّهٗ لَهُدًى وَّرَحۡمَةٌ لِّلۡمُؤۡمِنِيۡنَ‏ ﴿۷۷﴾ اِنَّ رَبَّكَ يَقۡضِىۡ بَيۡنَهُمۡ بِحُكۡمِهٖ‌ۚ وَهُوَ الۡعَزِيۡزُالۡعَلِيۡمُ‌ۚ‏ ﴿۷۸﴾ فَتَوَكَّلۡ عَلَى اللّٰهِ‌ؕ اِنَّكَ عَلَى الۡحَـقِّ الۡمُبِيۡنِ‏ ﴿۷۹﴾ اِنَّكَ لَا تُسۡمِعُ الۡمَوۡتٰى وَلَا تُسۡمِعُ الصُّمَّ الدُّعَآءَ اِذَا وَلَّوۡا مُدۡبِرِيۡنَ‏ ﴿۸۰﴾ وَمَاۤ اَنۡتَ بِهٰدِى الۡعُمۡىِ عَنۡ ضَلٰلَتِهِمۡ‌ؕ اِنۡ تُسۡمِعُ اِلَّا مَنۡ يُّؤۡمِنُ بِاٰيٰتِنَا فَهُمۡ مُّسۡلِمُوۡنَ‏ ﴿۸۱﴾
“şüphesiz ki bu Kuran İsrailoğullarına hakkında ayrılığa düştüklerinin çoğunu anlatmaktadır. Şüphesizi ki o (Kuran) müminler için bir hidayet ve bir rahmettir. Rabbin onların arasında hükmünü verecektir. İzzet ve ilim sahibi O’dur. Öyleyse Allah’a tevekkül et. Sen hak üzerindesin. Sen ölülere duyuramazsın, arkasını dönüp gittikleri zaman sağır insanlara da çağrıyı duyuramazsın. Sen körleri sapıklıklarından doğru yola çıkaramasın. Sen anacak ayetlerimize inananlara duyurursun. İşte Müslüman olanlar bunlardır” (Neml 76-80)

Bunun gibi Rum suresinde şöyle geçti:
فَاِنَّكَ لَا تُسۡمِعُ الۡمَوۡتٰى وَلَا تُسۡمِعُ الصُّمَّ الدُّعَآءَ اِذَا وَلَّوا مُدۡبِرِيۡنَ‏ وَمَاۤ اَنۡتَ بِهٰدِ الۡعُمۡىِ عَنۡ ضَلٰلَتِهِمۡ‌ؕ اِنۡ تُسۡمِعُ اِلَّا مَنۡ يُّؤۡمِنُ بِاٰيٰتِنَا فَهُمۡ مُّسۡلِمُوۡنَ
“Sen ölülere duyuramasın, arkasını dönüp gittikleri zaman sağır insanlara da çağrıyı duyuramazsın. Sen körleri sapıklıklarından doğru yola çıkaramazsın. Sen anacak ayetlerimize inananlara duyurursun. İşte Müslüman olanlar bunlardır” (Rum 52-53)

Burada ölü, sağır ve kör olan kimseler kimlerdir?! Gerçekten bunlar ölü, sağır ve kör müdür? Hayır! Hidayeti istemeyenlerdir. Burada mecazı mana vardır. Arapların dilinde örfi manada bir kimse aktif değilse, canlı değilse, bir şey anlamıyorsa ona ölü derler. Yine bir kimse bir şey anlamıyorsa veya anlamak istemiyorsa veya inat ediyorsa bu kişi sağır veya kör derler. Hakkı dinlemez, hakikati görmez.
Öbür ayette aynıdır:
وَمَاۤ اَنۡتَ بِمُسۡمِعٍ مَّنۡ فِى الۡقُبُوۡرِ‏
Sen, kabirlerdekilere işittirici değilsin (Fatır 22)

Bu bir ayetin bir kısmıdır, bu ayetin siyakına bakarsanız mecazı olduğunu idrak edersiniz:
وَمَا يَسۡتَوِى الۡاَعۡمٰى وَالۡبَصِيۡرُ ۙ‏ ﴿۱۹﴾ وَلَا الظُّلُمٰتُ وَلَا النُّوۡرُۙ‏ ﴿۲۰﴾ وَلَا الظِّلُّ وَلَا الۡحَـرُوۡرُۚ‏ ﴿۲۱﴾ وَمَا يَسۡتَوِى الۡاَحۡيَآءُ وَلَا الۡاَمۡوَاتُ ؕ اِنَّ اللّٰهَ يُسۡمِعُ مَنۡ يَّشَآءُ ۚ وَمَاۤ اَنۡتَ بِمُسۡمِعٍ مَّنۡ فِى الۡقُبُوۡرِ‏ ﴿۲۲﴾ اِنۡ اَنۡتَ اِلَّا نَذِيۡرٌ‏ ﴿۲۳﴾
“ Körle gören bir değildir (19) Karanlıkla aydınlık ta (20) gölge ile sıcaklık ta (21) Ölüler ile diriler de bir değildir. Şüphesiz ki Allah istediğine işittirir. Sen, kabirlerdekilere işittirici değilsin (22) sen ancak bir uyarıcısın(23) (Fatır 19-23)

Gerçek kabirde bulunan ölüler hakkında konuşmuyor. Hayatta bulunanlar hakkı dinlemediklerinden ve kâfirlikleri üzerinde ısrarlı kaldıkları için onlar ölüdürler, duymazlar. Bu mecazı manadır. Arapçada örfi manada bir kimse hakkı dinlemiyorsa sanki mezardadır, kabirdedir. Araplar kabirde olanların işittiklerini bilmedikleri için bu terimi kullandılar.
Mecazı manada ve örfi manada ölü işitmez, anlamaz ve düşünmez. Diri olanlar işitir, anlar ve düşünür. Bu kafirlere sert bir çatma ve bir aşağılamadır. Onlar kördürler, işitmezler, ölüdürler. Oysa normal onlar görüyorlar ve işitiyorlar ve diridirler. Ama mecazı ve örfi manada öyle değiller.
Yine Yasin suresinde geçen şu ayet aynı kabildendir:
لِّيُنۡذِرَمَنۡ كَانَ حَيًّا وَّيَحِقَّ الۡقَوۡلُ عَلَى الۡكٰفِرِيۡنَ‏ ﴿۷۰﴾
“Diri olanı uyarsın ve kâfirler üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.”(Yâsîn 70)

İşitmeyen ve görmeyen kimseler ölüdürler. Ancak diri olan uyarıyı kabul eder.
Burada gerçek manada diri olanları uyarmak için bu Kuran geldi, ölü olanlar için değildir. Muhatap ve mükellef olan diri olanlardır. Hayatta geçek manada yaşayanlardır. Uyarılırsa ve inanmazlarsa onlara azap hak olur. Gerçek manada ölü olanlar uyarılmaz. Kuran onları uyarmak için gelmedi.
Fakat ölülere Kuranın okunmasıyla ilgili Resulullahın emri uyarmak için değildir, onlara bir rahmet indirmek içindir, azabı hafifletir. Bu gayıpla ilgili bir tasdiktir.
Allah (cc) kitabı olan Kuranı şöyle vasıflandırdı: müminler için bir rahmet, bir şifa, bir müjde, bir hayat, bir sekinet, huzurdur ve mutluluktur. Sırf okunması bile bir ibadettir. Her harf için bir sevap vardır. Onu anlamaya çalışmak ve onu düşünmekte çok sevap vardır. Onu uygulamak ve ona davet etmekte daha fazla sevap vardır. Onun devletini kurmak daha daha sevaplıdır. İnsanın, toplumun, devletin ve dünyanın her sorununu çözer. Bu âlemlere bir rahmettir.
Bu ayetler kabirde veya ölülere Kuran okunmasıyla hiç çelişmiyor. Ölülere Kuran okunmasını yasaklamıyor. Bununla hiç alakası yoktur. O ayetler Kuranı dinleyip düşünmek istemeyen kafirlere çatıyor. Onlar ölü, kör ve sağırdır. Hayatta değiller, kabirdedirler. Bakara suresinde 6. Ayette ve Yasin suresi 10. Ayette geçtiği gibi “onları uyarsan uyarmasan birdir, inanmazlar”. Çünkü ölüler gibidirler.
Münafikun suresi 4. Ayette Allah (cc) münafıkları duvara yaslanmış tahtalara benzetti. Bunun manası kafaları hiç çalışmıyor demektir. Araf suresi 176. Ayette Allah’ın ayetlerini terk edip heva ve hevesine uyan kimseleri köpeklere benzetti. Yine Araf suresinde 179. Ayette cehenneme gidecek kâfirleri şöyle vasıflandırdı: “Akılları var ama düşünmezler, gözleri var ama görmezler, kulakları var ama işitmezler, onlar hayvanlar gibidirler, daha doğrusu daha aşağıdırlar”.

Öte yandan gerçek ölülerin işittiklerine dair hadisler vardır. Resulullah (sav) Bedir savaşında öldürülen kafir kimselere isimleriyle seslenince Ömer r.a şöyle dedi : Ya Resulullah sen ancak ruhsuz birer cesetlerle konuşuyorsun? Resulullah (sav) şöyle buyurdu: “Muhammed’in canını elinde tutana yemin ederim ki söylediğimi siz onlardan daha fazla işitmiyorsunuz (onlar sizden daha fazla işitiyorlar)”. (Buharı ve Müslim)
Yine ölülere telkin etmekle ilgili hadisler varır. (Buharı, Müslim)
Bu gayp ile ilgili hadislerdir. Bunları kabul ederiz ve uygularız.
Bakara suresinde 154. Ayette ve Al-i İmran suresinde 169. Ayette Allah c.c Allah uğrunda öldürülen kimselerin, şehitlerin ölü olmadıkları ve canlı olduklarını bize bildirdi. Bu nasıl olur diye sorulursa Gayıpla ilgilidir, inanırız ve Allah uğrunda şahit olmaya çalışırız deriz.

Esad Mansur