İtiraz:

Bu hadisler, kabirler arasında Kur’an’ı Kerim okumanın mekruh olduğunu ifade etmektedir. İşte bundan dolayı Ebu Hanife, imam Malik ve benzeri âlimlerin cumhurunun benimsediği görüş, kabirlerin yanında Kur’an’ı Kerim okunmasının mekruh olduğu şeklindedir. Aynı zamanda bu, imam Ahmed bin Hanbel (ra)’in de görüşüdür. Ahmed bin Hanbel (ra)’e kabir yanında Kur’an’ı Kerim okunur mu? diye soruldu. Ahmed bin Hanbel (ra): –Hayır, kabirde Kur’an’ı Kerim okunmaz diye cevap verdi. Ebu Davud Mesail 158 Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (ra) şöyle dedi: “Şeyhu’l-İslam ibniTeymiye (aa) şunları söylemektedir: İmam Şafi (ra)’e göre kabirler arasında Kur’an’ı Kerim okumak bid’attır. İmam Malik (ra) ise şöyle demiştir: Ben, kabirlerde Kur’an’ı Kerim okuyan bir kimseyi bilmiyorum. Böylelikle biz, sahabelerin ve tabiînin mezarlıkta Kur’an’ı Kerim okumadığını anlıyoruz.” İktidau’s-Sırati’l-Mustakim Muhalefete Ashabi’l-Cahiym182 .

Buna cevap:

Daha önce âlimlerin görüşlerini şöyle gösterdik:
(Bu konuda âlimler arasında ihtilaf oldu, Maliki mezhebine göre mekruhtur.
Hanbeli âlimlerden olan Elmuğni kitabını yazan İbni Kudame şöyle yazdı: İmam İbni Hanbel önce bidat dedi, sonra İbni Ömer (ra)’dan bir rivayet duyunca bu görüşten vazgeçti. İbni Ömer şöyle dedi: “Müslüman defedilince yanında Bakara suresinin ilk ve son ayetleri okunur” (Beyhakı) İbni Kudame de şunu ekledi. “İbni Hanbel şöyle dedi: mezarda Kura’n’ın okunması kötü değildir. Mezarlara giderseniz, Kürsi ayetini ve üç defa İhlas suresini okuyun. Sonra şunu deyin: Allahım bunun faydasını (sevabını) mezarlardaki olanlara ait kıl”. Kitab-ul Maksad Elerşed kitabının sahibi İbni Hanbel talebesi olan Muhammed bin Ahmed Elmeruruzi de bu rivayeti aktardı. Ömer bin Hattap r.a “ bir kişi defnedilince başı yanında (baş tarafında) Fatiha ve Bakara suresinin son ayetlerinin okunmasını tavsiye etti”.
İmam Nevevi Ezkar kitabında şöyle söyled: “ İmam şafi ve arkadaşları ölü yanında Kura’ndan bir şeyin okunmasını mustehap (sevilen bir şey) olarak gördüler. Eğer Kura’n’ın tümünü okurlarsa güzel olur”. Yine Zubeydi, İhya-ul Ulumu’nun kitabını şerh ederken şunu dedi: “mezara ziyaret eden kimsenin Kuran’dan bir şey okuması mustehaptır. Ondan sonra ölü için dua etsin”.
Fakat bu okumanın sevabı ölünün defterinde yazılıp yazılmadığı ihtilaf oldu. Bir rivayete göre İmam Şafi yazılmaz dedi. Başka rivayete göre yazılır dedi. Talebeleri ise yazılır dediler. İmam İbni Hanbel yazılır dedi. İmam Nevevi şöyle aktardı:” İmam şafi ve cumur -ul ulama (alimlerin çoğu) Kuran okunmasının sevabı ölüye erişmez”.
Elfıkhulekber kitabında Hanafi mezhebine mensup olan Molla Ali Kari şöyle dedi: “ Ebu Hanife ve Malik ve bir rivayete göre Ahmed İbni hanbel de mezarlarda Kuran okunmasını mekruh olduğunu gördüler. Çünkü sünnette delili geçmedi”.
Maliki mezhebinin alimlerinden Ahmed Edridir “ Şerh-ul Elkebir” kitabında “ Mutehrun (sonra gelen) alimler ölü üzerine Kuran okunmasını kötü görmediler. Bunun sevabı, onun için dua edilmesi ve mağfiret dilemesi ona erişir dediler”.
İşte; İbni Hanbel İbni Ömer’in rivayet ettiği o hadisi duyunca fikrini değiştirdi. Niye gösterdiğiniz yazıda bu husus gösterilmedi. İmam Şafi’den iki rivayet vardır, niye gösterilmedi?! Fikrini değiştirdiğini niye belirtmedi? Sizin gösterdiğiniz yazıyı yazan kimse ne kadar hakkani, dürüst ve samimi acaba? Yazıyı yazan gerçeğin yarısını gösteriyor öbür yarısını göstermiyor! Çünkü maksadı bu konuyu derin araştırmak ve doğru görüşe varmak değildir, gerçeğin yarısını saklasa da kendi görüşünü dayatmak istiyor! En tehlikeli şey budur. Biz bütün delileri ve görüşleri gösteririz, neyi tercih ettiğimizi gösteririz, okuyan kimseyi aldatmayız, o da düşünsün ve tercih etsin.

İtiraz:

“Ölüye kuran okumak trafik kazası geçirmiş birinin mezarında trafik kurallarını okumaya benzer ” .

Buna Cevap:

Bu söz bu konuya intibak etmez, söylenemez, yanlıştır, mesele akli değildir. Gayıp ile ilgilidir. Bu delilleri kabul ederiz ve amel ederiz, ama aklımız bunları almayabilir. Kâfirler kemik ve toprak olduktan sonra nasıl canlı olacaklarını, dirileceklerini Resulullahla alay ederek ve inkâr ederek ona çok defa sordular! Bu konu akıllarına girmedi. Bu şekilde dirilişe ve ahirete inanmadılar. Bununla ilgili çok ayet vardır. Bu ayetlerden biri Yasin suresinde 78-79. Ayettir:
وَضَرَبَ لَـنَا مَثَلًا وَّ نَسِىَ خَلۡقَهٗ‌ ؕ قَالَ مَنۡ يُّحۡىِ الۡعِظَامَ وَهِىَ رَمِيۡمٌ‏ ﴿۷۸﴾ قُلۡ يُحۡيِيۡهَا الَّذِىۡۤ اَنۡشَاَهَاۤ اَوَّلَ مَرَّةٍ‌ ؕ وَهُوَ بِكُلِّ خَلۡقٍ عَلِيۡمُ ۙ‏ ﴿۷۹﴾
“ Kendi yaratılışını unutarak bize bir örnek göstererek şöyle dedi: bu çürümüş kemikleri kim diriltir. Ona deki, ilk defa onu yaratan tekrar onu diriltir. O her yaratılıştan haberdardır”.
İşte aklımız almasa da sahih delilde geçtikçe gaybi meselelere inanırız. Delili ve delaleti kesin olursa akide olarak kabul ederiz. Delili zannı ise tasdik ederiz ve gereğince yaparız.
Ancak delili ve delaleti kesin olursa akide olur, haber ahad olursa veya delalet kesin değilse akide olmaz, tasdik olur, onunla amel ederiz, dediğimiz zaman ne kadar haklıyız ve doğru söylüyoruz.
Son olarak Resulullah (sav)’in dua ettiği gibi dua ederiz: “Allahım cehennem azabından, kabir azabından, deccal mesih fitnesinden, hayat ve ölüm fitnesinden sana sığınırım”. ( Müslim Ebu Hureyre ve İbni Abbas yoluyla bu rivayeti aktardı).