-52-
“Yahudi Varlığı Kimden Korkar?”
İsrailoğulları’nın katı kalplere sahip olmaları:
ثم قست قلوبكم من بعد ذلك فهي كالحجارة أو اشد قسوة، وإن من الحجارة لما يتفجر منه الانهار، وإن منها لما يشقق فيخرج منه الماء، وإن منها لما يهبط من خشية الله، وما الله بغافل عما تعملون.
“(Ne var ki) bunlardan sonra yine kalpleriniz katılaştı. Artık kalpleriniz taş gibi yahut daha da katıdır. Çünkü taşlardan öylesi var ki, içinden ırmaklar kaynar. Öylesi de var ki, çatlar da ondan su fışkırır. Taşlardan bir kısmı da Allah korkusuyla yukarıdan aşağı yuvarlanır. Allah yapmakta olduklarınızdan gafil değildir.”(Bakara 74)
Allah’u Teala İsrailoğulları’na bir çok mucize göstermesine rağmen inat etmeye ve isyan etmeye devam ettiler. Bu nedenle, Allah onları azarlıyor ve kötülüyor. Onların kalpleri katılaşlaştı, hiç yumuşamıyor. Allah’tan hiç korkmuyorlar, Allah’a huşu ile yaklaşmıyorlar. Onların nezdinde Allah’ın emirleri sanki herhangi bir insanın emri gibidir. Önlerinde kendilerini korkutan maddi bir güç görmezlerse hiç korkmazlar ve mütemadiyen kötülük gösterip, kibirlenerek azgınlık yaparlar. Allah’u Teala onların gerçeğini bize şöyle göstermiştir:
لأنتم أشد رهبة في صدورهم من الله، ذلك بأنهم قوم لا يفقهون.
“Onların (Yahudilerde) içlerinde size karşı duydukları korku, Allah’a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.”( Haşr 13)
Yani Allah’ın gücünü düşünmezler ve yalnız karşılarına çıkan güçten korkarlar. Bu sebeple Haşr suresinde 2. Ayette gösterildiği gibi kendilerini büyük ve güçlü hissediyorlardı. Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’le beraber bir grup mümin onların güçlü kalelerini kuşatınca korku kalplerine girdi ve teslim oldular. 1940’larda Filistin’de bütün dünya devletlerinin yardımıyla ve himayesiyle bir devlete sahip oldular ve güç elde ettiler. Bütün dünyaya kibirlilik taslayarak, Filistin’de büyük zulüm, azgınlık ve gaddarlık yaptılar ve yapmaktadırlar. Allah’ın izniyle yeniden Hilafet olan İslam Devleti kurulduğunda ve Halifenin önderliğinde Yahudi varlığının üzerine doğru Müslümanlar yürüdüğünde, bu korkak halkın çoğu Amerika ve Avrupa’ya kaçacak, kalanlar ise İslam Devletine teslim olacaktır. Allah’u Teala, bizi onlar gibi olmaktan şöyle sakındırmıştır:
ألم يأن للذين آمنوا أن تخشع قلوبهم لذكر الله وما نزل من الحق ولا يكونوا كالذين أوتوا الكتاب من قبل فطال عليهم الأمد فقست قلوبهم وكثير منهم فاسقون.
“İman edenlerin Allah’ı anma ve O’ndan inen hak olan Kur’an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.”(Hadid 16)
Mucizeler görüyorlar, fakat yumuşamıyorlar, tersine daha fazla katılaşıyor. Kalpleri taşlar gibidir veya daha katıdır. Ne vaaz, ne ayet, ne mucize ve nede delil etkiliyor. Türkiye’de bunu gördük, 1999’da Allah deprem verince, birçok insanın kalbi daha da katılaştı. Bu Allah’ın cezasıdır, Allah’tan korkun, bu küfür rejiminden, anayasadan ve kanunlardan vazgeçin, bu zalim icraatı bırakın, Amerika’yla, Avrupa’yla, Yahudi varlığıyla işbirliği yapmayın, İslam’a dönün, İslam hilafet devletini kurun ve Allah’ın şeriatını uygulayın denince, laik olan devlet ve onun sahipleri daha da sertleştiler. Hatta “bu deprem Allah’ın cezasıdır, İlahi bir ikazdır” diyenleri dahi hapse attılar.
Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Yahudilere ne kadar anlattı ve mucize gösterdi ise de, hiç inanmak istemediler. Hatta Maide suresinde 64. Ve 68. Ayetlerde onlara Allah’ın ayetleri okudukça azgınlığı ve kafirliği artıyordu. Resulullah’ı da öldürmek için teşebbüs ettiler. Daha önce Musa Aleyhisselam onlara ne kadar mucize gösterdiyse de onlar isyan ettiler. Bu sebeple taşlar gibi kalpleri sert oldu hatta daha serttir. Nedeni ise, bazı taşlar ve kayalardan pınarlar ve nehirler patlar, onlardan su fışkırır.
Su rahmeti karşısında taşlar ve kayalar çatlar. İnsanları, hayvanları ve bitkileri sulamak için suyun yeraltından ve dağlardan geçmesine müsaade ederler. Bu taşlar rahmet için yumuşarlar. Fakat İsrailoğulları ve benzerleri hiç yumuşamazlar, Allah’ın ayetlerini düşünmek veya dinlemek istemezler, o kadar katıdırlar. Bir dava adamı onlara ayeti hatırlatırsa ve Allah’ın azabından korkutursa sanki büyük cinayet işlemiş sayılır. Ve hemen hapsedilir. Bazı taşlar Allah’tan korkarak yukarıdan yuvarlanıp aşağıya düşüyor. Demek ki, bir kısım taşlar Allah’tan korkarak, Allah’a karşı yumuşayarak düşüyor. Buna ayetten dolayı inanırız, fakat aklen ispatlayamayız. Taşlar Allah’tan korkarak düşüyorsa, bu kafirler hiç Allah’tan korkmak istemezler mi?
Allah bizi İsrailoğulları gibi katı yürekli insan olmamamız için uyarıyor. Aynı anda, bizi bu Yahudilerden sakındırıyor. Onların iman etmeleri umulmaz. Çünkü onlar öyle değiller. Onlardan bir hayır beklenilmez. Ondan sonraki ayette bu hususa dikkatimizi çekiyor.