-55-
Yöneticilerden korktukları için ayetleri tevil edenlerin akıbeti !!!!!

Para karşılığında Kitabı değiştirmek ve İnsanları aldatmak:

ومنهم أميون لا يعلمون الكتاب إلا أماني وإن هم إلا يظنون.(78) فويل للذين يكتبون الكتاب بأيديهم ثم يقولون هذا من عند الله ليشتروا به ثمنا قليلا، فويل لهم مما كتبت أيديهم وويل لهم مما يكسبون.
“İçlerinde bir takım ümmîler vardır ki, Kitab’ı (Tevrat’ı) bilmezler. Bütün bildikleri kulaktan dolma şeylerdir. Onlar sadece zan ve tahminde bulunuyorlar.
Elleriyle (bir) kitap yazıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için “Bu Allah katındandır” diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! Ve kazandıklarından ötürü vay haline onların!” (Bakara 78-79)
Allah-u Teala, bu ayetlerde İsrailoğulları’ndan iki sınıf gösterdi. Birinci sınıf; ümmî olan, okumayı ve yazmayı bilmeyenlerdir. İkinci sınıf ise Kitabı (Tevrat’ı) bilenler, ümmî olmayanlar.
Birinci sınıf; bunlar ümmî olduklarından dolayı kuruntulara sahip olup, tahmini olarak hareket etmektedirler. Okuma ve yazmayı bilmedikleri için de, kitapta “şöyle ya da böyle buyrulmaktadır” şeklinde ayetleri yorumlayıp, tahmini olarak hareket ettiklerinden büyük bir gaflet içerisinde bulunmaktadırlar. Ve hiç bir şeyden emin olmamakla birlikte zanni düşünmektedirler. Bu insanlar, Allah Celle Celaluhu tarafından kötülendi. Allah Celle Celaluhu onları bize anlatırken, onlar gibi olmamamız yönünde bizleri uyarmaktadır.
Zira ilk zamanlarda Müslümanların ve sahabelerin çoğu ümmî idiler. Ancak, bu ümmî Müslümanlar, İsrailoğulları’nın ümmîleri gibi değillerdi. İşte, Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem Efendimizin ümmetinin en hayırlı ümmet olduğuna ve İsrailoğulları’ndan daha üstün olduğuna dair bu bir delildir. Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem dönemindeki Müslümanlar ve özellikle sahabeler yalnız Allah’ın ayetlerini ve Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in dediğini Resullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’den ders alarak öğrendiler ve iyice kavrayıp birer alim ve müctehid oldular. Aynı anda bunları uyguladılar ve insanlara taşıdılar. Nitekim Kur’an’ı titizlikle toplayarak, hadisleri de tam şekilde zapt ettiler.
Bu hususta hiç zanna tâbi olmadılar. Kur’an’ı olduğu gibi ezberlediler, kâğıtlar ve deriler üzerine yazdılar. Hadisleri de dikkatlice ezberlediler, topladılar ve sayfalar üzerine yazdılar. Onlar taassup içerisinde bulunmadıkları için Kur’an ve Hadisle oynamadılar. Ayrıca çıkarlarını düşünmediler, heva ve heveslerine de uymadılar. Bir insan mutaassıp olur heva ve hevesine uyar veya çıkarını düşünürse veyahut şartlı olursa dininde ve fikrinde oynamaya başlar. Mutaassıp kişiler kuruntulara sahip olurlar. Heva ve hevesine uyanlar ise, zanna göre hareket ederler, çıkarlarını düşünerek hep tevil yoluna giderler. Oysa insan kendi heva ve hevesine göre dini ve esaslarını tevil edemez. Dini heva ve hevesine göre tevil eden bu insanlarda akide ve ideoloji yerleşik değildir.
Diğer kısım (kitabı, okumayı ve yazmayı bilen kimseler) ise, değeri düşük olan dünya metaı (dünyada insanın hoşuna giden her şey) karşısında kitabı değiştiriyorlar. Ve de birinci kısım gibi “bunlar kitapta yer almaktadır” diyerek bilinçli bir şekilde yalan uydururlar. Bunlar daha tehlikeli oldukları için Allah’u Teala tarafından onlara ağır tehditler geldi. Üç defa bu ayette onlara tehdit geldi.
Birinci tehdit; “Kitabı elleriyle yazıp bu Allah’tan dedikleri ve onun karşısında fiyat aradıkları içindir.” Burada, sözler geniş zaman şeklinde geçmiştir. Her kim bunu böyle yaparsa aynı tehdite mazhar olur.
İkinci tehdit; geçmiş zaman şeklinde gelmiştir. Arapçasında ‘yazdıklarına’ yani yazıp bu yazıdan geçtiler şeklindedir.
Üçüncü tehdit; şimdiki ve geniş zaman şeklinde geçti. Bu ayetin kapsamlığına delalettir; İsrailoğulları’nı ve diğerlerini içerir. Zira her asırda bu tür insanlar çıkar. İsrailoğulları’nın hahamları Tevrat’ı elleriyle değiştirip yazdılar. Kur’an’ı Kerim buna başka ayetlerde değinmiştir. Onlar dünya metaı ve malı karşısında dinlerini değiştirdiler. Onlar ne kadar alçaktırlar! Bu asırda onlara benzer alim denilen ve Müslümanlardan sayılan kişiler vardır. Yöneticilerden korktukları için ayetleri ve hadisleri tevil etmeye başladılar. Kendi dünyalarını, hayatlarını ve mallarını korumak uğrunda bunları yapmaktadırlar. Yöneticiler onlara çok para vererek yüksek makama tayin ederler. Bunun karşısında hakkı söylemezler veya hak olan ayetleri ve hadisleri başka manalara çekerek tevil ederler.
İslam dünyasında mevcut olan devletçiklerin müftülerinden bir kısmı bu işi yapmaktadırlar. Bu ayette geçen üç tehdit onları kapsamakta ve her defasında “vay” şeklinde tehdit geçmiştir. “Vay”ın manası, “bunlara helak olsun’’ anlamındadır. Böylesi kişilere cehennem vardır. Nitekim “Vay” cehennemde bir vadinin adıdır. İster “helak olasın” manasında geçsin veya “cehennemde bir vadiye atılasın” manasında geçsin, netice olarak aynıdır.