Mursi’ye rahmet okunur mu?

17.6.2019’da mahkeme salonunda yargılanırken Mısır eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi yere düşünce ilk anda ilk yardım ve gerekli müdahale yapılmadı, 20 dakika sonra ancak ilk yardım geldi ve hastaneye kaldırılırken vefat etti. Burada Mısır devletinin kasıtlı ihmali vardır, onun ölüme terk edildiği anlaşılıyor. Bundan dolayı Mısır devleti suçludur, onun ölümünden sorumludur. Nitekim Mursi zaten hasta idi, gerekli tedavi kendisine sunulmuyordu. Bu da ayrı bir zulümdür.

Muhammed Mursi 6 senedir cezaevinde yatmaktadır ve sürekli mahkemeye çıkartılıyor. 3.7.2013’te General Sisi ona karşı darbe yapıp cezaevine atmıştı ve onun için meydanlarda protesto edenleri de ezip binlerce Müslümanı öldürdü. Sisi Orgeneral rütbesine Mursi tarafından terfi ettirilip Savunma Bakanı ve Ordu Başkanı olarak tayin edildi. Oysa Sisi Amerika’ya bağlı idi ve eski rejimin adamlarındandı. Mursi bunu biliyordu. Amerika’nın rızasını kazanmak istedi!

Muhammed Mursi seçimle gelen ilk Mısır Cumhurbaşkanı oldu. 29.6.2012’de seçilince anayasaya bağlı olacağına ve Cumhuriyet sistemini koruyacağına dair Allaha yemin etti. Amerika ve Yahudi Varlığı ile yapılan anlaşmalarına saygı göstereceğine ve bozmayacağına söz verdi, anayasayı değiştirmeyeceğine de söz verdi, böylece Amerika onu tanıdı.

Anayasada tadilat yaptı, fakat temel maddelerde değişiklik yapmadı, böylece 1971 yılında Enver Sedat tarafından atılan demokratik cumhuriyet sistemini olduğu gibi bıraktı. İslam’ı uygulamadı, oysa iktidara gelmeden önce kendisi ve onun Müslüman Kardeşler (İhvan) cemaati, “Çözüm İslam’dır” “ Alternatif İslam’dır” sloganları atıyorlardı ve iktidara gelince İslam’ı uygulayacaklarını söylüyorlardı. Ama sözlerini tutmadılar, ahitlerini bozdular. Oysa Meclis seçimi olunca Mısır halkı %75 oranında İslamcı olan Müslüman kardeşlerini temsil eden Adalet ve kalkınma Partisini , Selefi gurubunu temsil eden Nur Partisini ve Vasat partisini seçti. Halkın geri kalan %25 lik kısmı ise İslam’ı reddetmiyorlar, bu partileri istemiyorlar, başka partileri tercih ediyorlar. Misal olarak tasavvuf ve tarikatlar bu İslamcı partileri seçmediler, Hüsnü Mübarek istikametinde giden partileri seçtiler.

Cumhurbaşkanlılğı seçimi olunca 6 aday seçime girdi, halkın %52 sinin Mursi’yi desteklediği ilan edildi.

Bu nedenle İslam’ı uygulamak için büyük fırsat vardı, Mursi, onun cemaati ve selefiler bu fırsatı kaybettirdiler. Halk ezici çoğunlukla İslam sistemini istedi.

Amerika, Suudi Arabistan ve Türkiye onlarla temas ettiler, İslam’ın uygulanmasından onları caydırdılar. Hatta Suudi Arabistan’ın selefilere 25 milyon dolar verdiğine dair haberler yayıldı. Bu nedenle ondan sonra selefiler Sisi’nin darbesini desteklediler.

Mursi iktidara gelince hem İslam’ı uygulamadı hem de temizlik yapmadı; eski siyasi ve askeri kurumlarda temizlik yapmadı, ekonomi, emniyet, istihbarat ve medyada temizlik yapmadı. Tersine bütün kötü iş yapan kişileleri yerlerinde bıraktı ve kurduğu yeni hükümetin yarısını eski kötü siyasilerden oluşturdu. Bu şekilde eski rejimi yaşattı, oysa bunlara karşı bir devrim oldu, halk onları yolsuzlukla, fesat ve zalimlikle suçluyordu, onların düşmesini ve ortadan kaldırılmasını istiyordu.

Mursi ve hükümeti hiç bir sorunu çözemediği gibi sorunlar daha da fazla büyüdü ve halk ondan ve cemaatinden nefret etmeye başladı, istikrarsızlık ve kargaşa başladı. Amerika ondan vazgeçti ve askerle temas etti ve onlara Sisi’nin liderliğinde orduya darbe yaptırdı.
İşte İslam’ı uygulamamasının akıbeti budur. İslam’ı uygulasaydı, Allah ona yardım edecekti ve müminlerin onu desteklemesini sağlayacaktı.

Zira Allah (cc) şöyle buyurdu:
يٰۤـاَيُّهَا الَّذِيۡنَ اٰمَنُوۡۤا اِنۡ تَـنۡصُرُوا اللّٰهَ يَنۡصُرۡكُمۡ وَيُثَبِّتۡ اَقۡدَامَكُمۡ‏
“ Ey İman edenler! Allaha (onun dinine) yardım ederseniz Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit kılar” (Muhammed 7)

Mursi İslam’a inanıyordu, fakat Amerika, Suudi Arabistan ve Türkiye onu ve cemaatini ve partisini kandırdılar, İslam’ı uygulamaktan caydırdılar. Bu konuyla ilgili Amerika eski Cumhurbaşkanı Carter, Amerika eski dışişleri Bakanı Hilery Clinton ve o dönemde Mısır’da Amerika eski büyükelçisi Ann peterson’un temasları ve açıklamaları vardır.

Erdoğan Türkiye Başbakanı iken Mısır’ı ziyaret etti ve Mısır halkını laikliği uygulamaya çağırdı. Bu nedenle Mısır halkını kızdırdı, bazı Mısırlı âlimler onu küfürle itham ettiler. Mısırlı Dreem Televizyonunda 13.9.2013’te Erdoğan şöyle dedi: “Mısır halkına diyorum ki laiklikten endişe etmesin. Laik devlet dinsizliği yaymaz” ve “ Laik ilklerine dayalı bir anayasa çıkartmaya” Mısır halkını çağırdı. Şöyle dedi: “ Laik devlet medeni devletin temellerini yerleştirir, herkesin istediği dine inanmasını sağlar”. Şöyle de iddia etti “ ben laik değilim, Müslümanım, laik devletinin Başbakanıyım”. Şunu demek istiyordu: küfür sistemini uygulayan bir Müslümanım. Laikliğin küfür olduğunu içerik olarak tanımıştır. Yoksa niçin bunu söylemeye lüzum gördü. Fakat Müslümanım diyerek nasıl laikliğe çağırır? Hem de İslam sistemini isteyen Mısır halkını nasıl küfür olan laikliğe çağırır? Hem de şöyle yalan iddia da bulundu: “Çağdaş mefhumunda İslam laiklikle çelişmez”. Ondan sonra bununla çelişerek şöyle dedi: “Laiklik ateistler dâhil olmak üzere bütün inançlara eşit mesafede durur”. Eğer laiklik böyle ise İslam’la çeliştiği ortaya çıkar. İslam ile diğer inançlar bir değildir, İslam üstündür. İslam Devleti diğer inanç sahipleri üzerine İslam’ı uygular, onları zimmi sayar, bir Müslüman mürtet olursa ona tövbe ettirir ve İslam’a dönmese öldürür.

Erdoğan laiklik üzerinde ısrarını 27.4.2016’da şöyle pekiştirdi: “Meclis Başkanı İsmail Kahraman Türkiye’nin dini anayasaya muhtaç olduğunu söyleyince ancak kendi şahsi görüşünü açıklıyordur. Bu konu hakkında görüşüm biliniyor”. 2011’de Mısır’ı ziyaret ederken laikliği Müslüman Kardeşleri (İhvan) Cemaatine kabul ettirdiğini ve bu hususta bu cemaatin genel mürşidi olan Muhammed Bedii’yi ikna ettiğini söyledi. (Reuters)

Oysa laiklik dini hayattan ayırır ve laik sistem yönetim, ekonomi, eğitim, iç siyaset ve dış siyaset, evlilik ve ailevi hukuk ve sair konularda dinden uzak durur. Bu ise küfürdür. Tamamen İslam’a aykırıdır. Türkiye’de olduğu gibi Laik sistem İslam’a dayalı bir partinin kurulmasına bile müsaade etmez. Siyasi Partiler kanunu İslam’a dayalı veya Hilafeti hedef edinen bir partinin kurulmasını yasaklar. Ama din dışında her partinin kurulmasına müsaade eder.

Eğer bir yönetici İslam’a inandığını söyleyip te ters hükümleri uygularsa, Allah’ın indirdiklerine inandığını söyleyip Allah’ın hükümleriyle hükmetmese fasık ve zalim olur. Eğer küfür kanunlarına inanıyorsa, demokrasiye, laikliğe inanıyorsa ve İslam’ın geçmişte kaldığı ve bu asırda geçerli olmadığını söylerse kafir olur.

Allah (cc) şöyle buyurdu:
وَمَنۡ لَّمۡ يَحۡكُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡكٰفِرُوۡنَ‏
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmese kafirlerin ta kendileridir” (Maide 44)
وَمَنۡ لَّمۡ يَحۡكُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الظّٰلِمُوۡنَ‏
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmese zalimlerin ta kendileridir” (Maide 45)
وَمَنۡ لَّمۡ يَحۡكُمۡ بِمَاۤ اَنۡزَلَ اللّٰهُ فَاُولٰٓٮِٕكَ هُمُ الۡفٰسِقُوۡنَ
“Kim Allah’ın indirdikleriyle hükmetmese fasıkların ta kendileridir” (Maide 47)

Sahbe olan İbni Abbas r.a bu ayetleri açıklarken şöyle dedi: “Allah’ın indirdiklerini kim inkar ederse kafir olur, kim Allah’ın indirdiklerini inkar etmezse ve bunları uygulamazsa zalim ve fasık olur” ( İbni Kesir, İbni Cerir)

Mursi yönetici iken onun konuşmalarından ve hareketlerinden Allah’ın indirdiklerini inkâr etmediği anlaşılıyor. Tedriciliği savunuyordur ve bunun tuzağına düştü. İslam’ı uygulamamak için Amerika, Suudi Arabistan ve Türkiye tarafından kandırıldığına net deliler vardır.

Bu nedenle kâfir olduğunu söyleyemeyiz. Hem de 6 senedir mazlum olarak cezaevinde yatıyordu ve dinine bağlı olduğu anlaşılıyordu. Bu nedenle ona rahmet okunur. Müslümanlar onun ve kendi cemaatinin işledikleri hatadan ders almalılar, zalimlere dayanmaktan kaçınmalıdırlar. Tedricilik tuzağından sakınmalılar.

Avrupa’da ikamet eden Müslüman kardeşleri cemaatinin liderlerinden ve aynı anda Mursi’nin yakın arkadaşı olan biriyle bu konu konuşulunca cemaatinin hata işlediğini ve yukarıda anlatılan hususları tanıdığını söyledi. Ayrıca Hizb-ut Tahrir’in kendilerine İslam Anayasanın sunduğunu fakat bunu uygulamadıklarını itiraf etti. Hizb-ut Tahrir’in nasihatlerini almadılar; Eski siyasi, askeri, emniyet, istihbarat, ekonomi ve medya ortamlarını temizlemediklerini itiraf etti.
Buna rağmen diyebiliriz ki Allah Mursi’ye rahmet eylesin, ceza evinde yatan kardeşlerini kurtarsın, onları ve onların cemaatlerini demokratik ve laik kimseler ve güçlerin tesiri ve baskısı altından kurtarsın, onlara hidayet versin.

Esad Mansur