-57-
Asrımızda parlamento veya millet meclislerinde kanun çıkaranların durumu…
“Yahudi ve Hıristiyanlar, Hahamları ve rahipleri kendilerine helali haram, haramı da helal kılınca onları rab edinmiş oldular! Böylece Allah’ın misakını bozmuş oldular.
Bu asırda parlamento veya millet meclislerindekiler kanun çıkartınca haham ve rahipler gibi kendilerini birer rab ilan etmiş sayılmaz mı? Kim bunlara inanarak uyarsa onları birer rab edinmiş olmaz mı?”
Allah’ın misakı:
وإذ أخذنا ميثاق بني إسرائيل لا تعبدون إلا الله وبالوالدين إحسانا وذي القربى واليتامى والمساكين وقولوا للناس حسنا وأقيموا الصلاة وآتوا الزكاة ثم توليتم إلا قليلا منكم وأنتم معرضون
“Vaktiyle biz, İsrailoğulları’ndan: ‘Yalnızca Allah’a kulluk edeceksiniz, ana-babaya, yakın akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz diye söz almış ve insanlara güzel söz söyleyin, namazı kılın, zekâtı verin’ diye de emretmiştik. Sonunda azınız müstesna, yüz çevirerek dönüp gittiniz.” (Bakara 83)
Allah-u Teala, Tevbe suresinde İsrailoğulları’ndan aldığı sözü hatırlatarak:
“…Halbu ki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O’ndan başka ilah yoktur.” (Tevbe 31)
Fakat onlar bu ahdi bozdular:
“Yahudiler, Uzeyr Allah’ın oğludur, Hristiyanlar da İsa Allah’ın oğlu dediler.” (Tevbe 30)
Buyurarak, Yahudilerin şirklerini de göstermiş oldu. Ayrıca Tevbe suresinde 31. Ayeti Kerimesinde, hahamlarını birer Rab edindikleri beyan edilmektedir:
“(Yahudiler) Allah’ı bırakıp bilginlerini (hahamlarını); (Hristiyanlar) da rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh’i (İsa’yı) birer rabb edindiler.” (Tevbe 31)
Udey bin Hatem daha İslam’la müşerref olmazdan önceki döneminde Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’e Tevbe suresinde geçen bu ayete itiraz ederek şöyle dedi:
-“Yahudiler ve Hıristiyanlar, hahamlarına ve rahiplerine kulluk etmediler.” Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem ona dedi ki;
-“Hahamları ve rahipleri onlara (Yahudi ve Hıristiyanlara) helali haram, haramı da helal kılmadılar mı?” Udey bin Hatem ise; “evet” dedi. Ardından Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem şöyle dedi:
-“İşte onlara kulluk etmek ve onları Rab edinmek budur. Bunlara uyanlar ise bunlara kulluk etmiş olurlar.” (Tirmizi, Beyhakı ve Tabaranı)
Bundan dolayıdır ki, şayet birisi; haramı helal, helali de haram kılarsa, kendisini Rab ve mabut (tapınan) addetmiş olur. Parlamento veya millet meclislerindekiler kanun çıkartınca kendilerini haham ve rahipler gibi birer rab saymış olurlar ve kim onlara inanırsa onları birer rab edinmiş olur ve böylece Yahudiler ve Hristiyanlar gibi olurlar. Nitekim Avrupalılar kilisenin egemenliğini devirip yerine demokrasi olan halkın hâkimiyetini getirdiler ve bunu parlamento veya millet meclisinin egemenliği şeklinde göstererek uyguladılar. Küçük bir grup dışında, İsrailoğulları Allah’tan başkasına kulluk etmiş oldular. Bunlardan Hz. Muhammed’in dönemine kim yetişmişse (Yahudilerden) sıyrılıp Müslüman oldu.
Ayrıca, ana ve babaya, akrabalara, yetimlere, miskinlere iyilik yapmalarını yüce Allah Celle Celaluhu onlardan talep etmişti. Onlar ise bu emr-i ilahiyi de yerine getirmediler. Şu anda da Yahudiler, Batı hadaratını benimsemiş bir halktır. Tamâmen kapitalist ve maddeci oldular. Ne ana-babayı, nede akrabaları tanırlar. Yalnızca mal ve parayı tanırlar. Yetimler ve miskinler, onların hayatlarından tamamen silinmiş, onları hiç tanımaz hale gelmişlerdir. Kur’an-ı Kerim’de onların dünyayı, malı ve mülkü aşırı derecede sevdikleri beyan edilmiştir. Ayrıca Yahudiler, Allah’ı cimrilikle itham ettiler (Maide 64). Oysa kendileri tam cimridirler. Allah’ı fakirlikle de itham edip, kendilerinin zengin olduklarını söylediler (Âli İmran 181). Çünkü Allah Celle Celaluhu onları kendi uğrunda harcamaya davet etti ve kim Allah uğrunda harcarsa Allah kendisine kat kat iade edecektir diye buyurdu. Bu neden ile Allah’ın fakir ve muhtaç olduğuna dair iftirada bulundular. Bu sebeple ne yetimlere, ne de miskinlere yardım ederler. Malı ve dünyayı sevdikleri için cimri oldular. Oysa kendilerine rızk veren Allah’tır. Bu gerçeği hatırlamak istemiyorlar ve reddediyorlar. Kazandıkları zaman Allah vermedi, biz becerikli olduğumuz için kazandık derler. Onlardan biri olan Karun, böyle demişti ve Allah onu yerin dibine batırmıştı.
Allah’u Teala insanları imtihan etmek için bir kısmına bolca rızk verir ve bu rızktan başkalarına vermelerini ister. Cimri olup olmayacakları noktasında insanları imtihan eder. Allah Celle Celaluhu Yahudilere çok mal vermişti. Fakat onlar cimri olduklarından, Allah uğrunda ana-babaya, akrabalara, yetimlere ve miskinlere vermediler. İnsanlara hayırlı bir şey söylemezler ve zenginliklerinden ve safahatlarından başka bir şey anlatmazlar.
Hayr (iyilik) söylemek ise; Allah’ın emirlerini anlatmak, insanlara Allah’ı ve dini sevdirmek, ma’rufu emretmek, kötülükten nehyetmek, hakkı söylemek ve güzel nasihatlerde bulunmaktır. İsrailoğulları bunu yapmadılar. Bugün de, hep Allah’ın emirlerinin tersini yapıyorlar. Fitne çıkartıp, fesadı ve bozgunculuğu yayıyorlar. Fuhuş ve kötülüğü körüklüyorlar. Daha önce de, Yüce Allah Celle Celaluhu Bakara suresinin 27. Ayetinde Yahudilerin yaptıkları fesadı ve bozgunculuğu göstermiştir. Birçok ayette bunların hep kötülükleri açıklanmaktadır. Ayrıca, bugün Filistin ve Lübnan’da yaptıkları kötülükler herkesçe görülmektedir. Fuhuş ve kötülükleri sinema ve medyanın değişik araçları yolu ile saçıyorlar. Hollywood bunun en güzel örneğini teşkil etmektedir. Dünyada faizi yayan yine onlardır. Avrupa kapitalizmi benimseyinceye kadar faiz yasaktı. Yahudiler bunu gizlice yapıyorlardı. Ondan sonra Avrupalılara faizi kabul ettirebildiler. Şimdi ise Müslümanlara dahi kabul ettirebildiler. Namaz kılmakla emrolunmuşlardı. Allah’ın Musa Aleyhisselam’e indirdiği şeriatta, namaz farz kılmıştır. Namazın kılınış keyfiyetinde rüku ve sücut vardır. İsra ve Miraç hadisesinde Musa Aleyhisselam, Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi Ve Sellem’in namaz sayılarını azaltılmasını, yüce Allah’tan talep etmesini ona öğütlemişti. Meryem Aleyhisselam, İsrailoğulları’ndan bir mümine bakire kız idi. Âli-İmran suresinin 37. Ayetinde Meryem Aleyhisselam Mihrapta (kendine mescit olarak tahsis ettiği odadaki mihrapta) namaz kıldığını açıklıyor. Fakat Yahudiler namazlarını değiştirdiler. Artık rükû ve sücut yapmazlar. Hıristiyanlar gibi koltuklarda otururlar ve dua ederler. Onlara Zekat farz kılınmıştı, fakat onlar zekatı hiç vermezler. Çünkü onlar gerçekten cimridirler. Bu yüzden Allah’ın emirlerinden yüz çevirip vazgeçtiler. Allah’u Teala, Nisa suresinin 36. Ayetinde bizleri de bu emirlere benzer, hatta daha fazla sorumluluklarla yükümlü tutmuştur. İslam ümmeti, daha hayırlı olup, bu emirleri yerine getirdi. İslam devletinin bulunmamasına ve İslam’la kafirlerin savaşmasına rağmen, milyonlarca Müslüman bu emirleri yerine getirmeye çalışmaktadır. Bu emirleri, Hilâfet devleti olunca, daha güzel ve düzenli bir şekilde uygulayacaktır. Zira buna riayet etmeyen Müslüman bunları uygulamaya zorlayacaktır. Aksi takdirde ceza görecektir.