Soru:

İnsanların Allah’ın haram ve helallerine neden haramdır. Neden helaldir diye sorma yetkisi var mıdır?

Açıklama:

Örnek: Bir insan Allah (cc) domuzu bu sebepten haram kılmıştır diye bilir mi? Bu ölçüyü nasıl tutmamız gerekiyor?
Örnek Seyid Kutup ra. Nahl suresi: 115. ayeti tefsir ederken domuzun zararlarından yazmış. Burada kendi düşüncesi olmuş olmuyor mu?
Seyid Kutup tefsiri: Allah size sadece, leşi, kanı, domuz etini ve Allah’tan başkası adına boğazlanmış hayvanları yasakladı. Kim çaresiz kalır da başkasının payına el uzatmaksızın ve zorunluluk sınırını aşmaksızın bu yasak etlerden yerse, hiç kuşkusuz Allah affedicidir, merhametlidir.
Bunların haram kılınışlarının nedeni ya bedene ve duygulara zarar verdikleri içindir. Nitekim ölü eti, kan ve domuz eti bunlardandır. Ya da insanın ruhuna ve inancına birtakım zararlar verdiğindendir. Allah’tan başkası adına kesilen hayvanlar gibi: “Kim çaresiz kalır da başkasının payına el uzatmaksızın ve zorunluluk sınırını aşmaksızın bu yasak etlerden yerse, hiç kuşkusuz Allah affedicidir, merhametlidir. Bu din kolaydır, zor değil. Açlık ve susuzluk yüzünden ölüm veya hastalık tehlikesiyle yüz yüze geldiğini fark eden insan, ihtiyacını gidereceği kadar bu haram kılınan şeylerden yemekle günaha girmez………..
Cevap:
Eğer Allah ve resulü teşr’i sebebini gösterirse bu hükümde(علّة) illet vardır denilir. Şöyle ki eşyalarda; helal veya haram, amellerde; farz, mendup, haram, mekruh veya mübah’ın sebeplerini gösterirse bu hüküm (معلّل)illetlendirilmiş denilir.
Bu illet şer’i olmalıdır, akli olamaz. Ayette veya Hadiste veya İcmai Sahabede geçmelidir. Buna şer’i illet denilir. Akıl bir illeti uyduramaz.
Eğer illet varsa kıyas yapılır, buna Şer’i kıyas denilir. Misal olarak Allah (cc) şöyle buyurdu:
وَاَعِدُّوۡا لَهُمۡ مَّا اسۡتَطَعۡتُمۡ مِّنۡ قُوَّةٍ وَّمِنۡ رِّبَاطِ الۡخَـيۡلِ تُرۡهِبُوۡنَ بِهٖ عَدُوَّ اللّٰهِ وَعَدُوَّكُمۡ وَاٰخَرِيۡنَ مِنۡ دُوۡنِهِمۡ‌ ۚ لَا تَعۡلَمُوۡنَهُمُ‌ ۚ اَللّٰهُ يَعۡلَمُهُمۡ‌ؕ وَمَا تُـنۡفِقُوۡا مِنۡ شَىۡءٍ فِىۡ سَبِيۡلِ اللّٰهِ يُوَفَّ اِلَيۡكُمۡ وَاَنۡـتُمۡ لَا تُظۡلَمُوۡنَ
“Onlara karşı gücün yettiği kadar kuvvet ve savaşa mahsus olarak eğitilmiş atları hazırlayın ki bununla Allah’ın düşmanları, sizin düşmanlarınız, Allah’ın bilip sizin bilmediğiniz düşmanları korkutasınız. Allah uğrunda ne harcarsanız hiç bir haksızlık yapılmadan size geri ödenir, (Allahtan karşılığını alırsınız)”. (Enfal 60)
Bu ayette illet, teşri’in sebebi vardır; “düşmanları korkutasınız” Niye Müslümanlar güçleri kadar kuvvet ve savaşa mahsus olarak eğitilmiş atları hazırlamakla emredilip kendilerine farz kılındı? Sebep: düşmanları korkutmaktır. Öyleyse düşmanları korkutacak bir güç hazırlamaktır. Bu asırda atlar düşmanı korkutmaz! Müslümanlar düşmanı korkutacak silahı hazırlamalılar, yapmazlarsa günahkar olurlar. Bu farzın illeti düşmanları korkutmaktır.
Başka misal: Allah (cc) şöyle buyurdu:
مَاۤ اَفَآءَ اللّٰهُ عَلٰى رَسُوۡلِهٖ مِنۡ اَهۡلِ الۡقُرٰى فَلِلّٰهِ وَلِلرَّسُوۡلِ وَلِذِى الۡقُرۡبٰى وَالۡيَتٰمٰى وَالۡمَسٰكِيۡنِ وَابۡنِ السَّبِيۡلِۙ كَىۡ لَا يَكُوۡنَ دُوۡلَةًۢ بَيۡنَ الۡاَغۡنِيَآءِ مِنۡكُمۡ‌ ؕ وَمَاۤ اٰتٰٮكُمُ الرَّسُوۡلُ فَخُذُوْهُ وَ مَا َنَهٰٮكُمۡ عَنۡهُ فَانْتَهُوۡا‌ ۚ وَاتَّقُوا اللّٰهَ ‌ؕ اِنَّ اللّٰهَ شَدِيۡدُ الۡعِقَابِ‌ۘ‏ ﴿۷﴾
“ Allah (fethedilen) memleketlerin ahalisinin Resulüne verdiği fey’ (savaşsız ganimetler) içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan mallar olmasın diye Allah’a, Resulüne; onun akrabalarına, yetimlere, miskinlere (yoksullara) ve yolda (parasız) kalmışlara aittir. Resul size ne verdiyse (emir verirse) onu alın uygulayın, neyi nehyettiyse onu terk edin. Allahtan korkun, şüphesiz Allah şiddetli azaba sahiptir”. (Haşr 7)

Burada şu illet vardır: “mallar içinizden yalnız zenginler arasında dolaşmasın” Ganimetler bütün Müslümanlara aittir. Ama devletin ihtiyacı varsa, fakirler de varsa zenginlere verilmez. Oysa bu mallarda her Müslümanın hakkı vardır. Fakat zengin daha zengin olmasın ve fakirler fakir olarak kalmasınlar ganimetler ve benzeri olan kamu mülkiyetine dâhil olan her mal bu şekilde dağıtılır.
Ayette geçen Allah ve Resulünden maksat Allah’ın ve resulünün hükmünü uygulayan İslam devletidir. Resulullah’ın akrabaları ise kendilerine zekat ve sadaka haramdır. Onların fakirlerine ganimetten verilir.
Buradaki illet ise toplumda iktisadi dengeyi sağlamaktır, herkesin eline mal geçsin, herkes zengin olsun fakir kalmasın.
Bunun için ganimet gibi bütün kamu mülkiyetine dâhil olan mallar, petrol, gaz ve madenler gibi malların geliri önce devletin ihtiyaçlarını karşılamak için ve fakirlere verilir. Böylece devlet ümmetten vergi toplamaz, onlara bedava her hizmeti sunar, ayrıca hiç fakir kalmaz. Bu şekilde İslam adaleti tecelli eder.
Sorduğunuz şu ayet-i kerime ise;
اِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيۡكُمُ الۡمَيۡتَةَ وَ الدَّمَ وَلَحۡمَ الۡخِنۡزِيۡرِ وَمَاۤ اُهِلَّ لِغَيۡرِ اللّٰهِ بِهٖ‌ۚ فَمَنِ اضۡطُرَّ غَيۡرَ بَاغٍ وَّلَا عَادٍ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُوۡرٌ رَّحِيۡمٌ‏
“Size ancak, leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına boğazlanmış hayvanlar haram kılındı, yasakladı. Kim çaresiz kalır da başkasının payına el uzatmaksızın ve zorunluluk sınırını aşmaksızın bu yasak etlerden yerse, hiç kuşkusuz Allah affedicidir, merhametlidir”. ( Nehl 115)

Bu ayette illet yoktur. Allah (cc) bunları, ayette geçenleri yasakladı? Hiç sebep göstermedi. Öyleyse illet yoktur. O zaman kıyas olamaz, başka şeyler bunlara kıyas edilmez. Bu nedenle yiyecekler ve içilecekler illetlendirilmiş değildir. Yiyecekler ve içileceklerde bir şey haram kılınmışsa veya helal kılınmışsa böyle kabul ederiz, bu Allah’ın hükmüdür. Nitekim sebep gösterilmedi.
Allah şu ruhsatı verdi; Müslüman helal yiyecek ve içecek bulamazsa, çaresiz kalırsa başkasının payına el uzatmaksızın ve zorunluluk sınırını aşmaksızın bu yasak etlerden yiyebilir veya kan içebilir. Bu bir illet değildir. Bu bir ruhsattır. Bu ruhsatın sebebi gösterilmedi. Fakat burada şeri bir hedef anlaşılır, insanın hayatını sürdürmektir. Buna hikmet denilir.
Şeri illet ile şeri hikmet arasında fark vardır.
Şeri illet teşri’in sebebidir, bunun için şeri hüküm kılınmıştır, kıyas ta yapılır, buna şeri kıyas denilir.
Şeri hikmet ile, belli bir neticenin gelmesi istenir.
Misal olarak, Allah (cc) şöyle buyurdu:
اُتۡلُ مَاۤ اُوۡحِىَ اِلَيۡكَ مِنَ الۡكِتٰبِ وَاَقِمِ الصَّلٰوةَ ‌ؕ اِنَّ الصَّلٰوةَ تَنۡهٰى عَنِ الۡفَحۡشَآءِ وَالۡمُنۡكَرِ‌ؕ وَلَذِكۡرُاللّٰهِ اَكۡبَرُ ‌ؕ وَاللّٰهُ يَعۡلَمُ مَا تَصۡنَعُوۡنَ
“ Sana vahyedilen Kitabı oku, namazı kıl. Şüphesiz ki namaz kötülük ve münkeri nehyeder. Elbette Allah’ın zikri (Kitabı ve ona bağlanmak) daha büyüktür. Allah yaptıklarınızı bilir”. (Ankebut 45)
“Şüphesiz ki namaz kötülük ve münkeri nehyeder” bu ifade namazın illeti değildir, namaz bunun için farz kılınmadı, ama namazın kılınmasından beklenen neticedir, Müslümanın haram şeylerden uzak durmasıdır. Buna şeri hikmet denilir. Burada şeri kıyas söz konusu değildir. Zira şeri illet yoktur. Bu illet olsaydı namaz insanı kötülükten ve münkerden nehyediyorsa, alıkoyuyorsa kılınır, alıkoymuyorsa nehyetmiyorsa namaz kılınmaz.
Müslüman kötülük ve münkeri yapsa bile namaz kılmalıdır. Kötülük ve münker işlerse günahı vardır, fakat namaz farzı üzerinden düşmez.
Başka bir hususta var; bir hüküm vakıada uygulanırken neticelerini düşünmektir. Bu şeri illet değil şeri hikmet de değildir. Bunalar bağlayıcı değildir. Müslüman bunları keşfetmeye çalışırsa bir sakınca yoktur.
Seyid Kutup gibi müfessirler ayetlerin siyaklarından Allah İsrail oğulları kendisine isyan ettiklerinden dolayı onlara ceza olarak bir takım şeyleri haram kıldı ve zorlukları getirdi. Müslümanlar Allaha itaat ettiklerinde bunları mübah kıldı, kolaylık sağladı. Allaha isyan eden İsrail oğulları ile itaat eden Müslümanlar arasında mukayese yaptılar.
Domuz eti zararlı olduğu için haram kılındığına dair bir illet yoktur, hikmet te yoktur. Ancak bazı âlimler bunun vakıasını incelemeye başladılar, bir takım zararları gördüler. Fakat bu bağlayıcı değildir.
Dünyanın çoğunluğu domuz yiyor, zarar görmüyorlar. Fakat bizim için fayda ve zarara bakmadan haramsa haramdır, tartışmaksızın Allah’ın hükmüne teslim oluruz. Önemli olan Allaha kulluk etmektir. Allah (cc) İsrail oğullarına Cumartesi gününde çalışmayı yasaklayınca balıklar sadece o gün çokça gelmeye başladı, başka günlerde pek gelmiyordu, böylece bir menfaatte imtihan edildiler. Onlar dayanamadılar, Allah’a isyan ederek balıkları avlamak için bir hile yaptılar, bu nedenle Allah onları domuza ve maymuna çevirerek cezalandırdı.
İşte müfessir tefsir yaparken, ayetten anlamını çıkarmaya çalışır, illet varsa hükmün yasak olmasının sebebini söyleyebilir. Yoksa söyleyemez. Şeri hikmeti de gösterebilir. Hüküm vakıada uygulanırsa neticeler, faydalar ve zararları inceleyebilir, ama bu inceleme bağlayıcı değildir.
Biz şu ayetin gereği fayda ve zarara bakmadan Allah’ın ve Resulünün hükmüne sıkıntısız ve tam teslimiyetle uyarız:
فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤۡمِنُوۡنَ حَتّٰى يُحَكِّمُوۡكَ فِيۡمَا شَجَرَ بَيۡنَهُمۡ ثُمَّ لَا يَجِدُوۡا فِىۡۤ اَنۡفُسِهِمۡ حَرَجًا مِّمَّا قَضَيۡتَ وَيُسَلِّمُوۡا تَسۡلِيۡمًا‏
“ Hayır, Rabbına and olsun ki aralarında çıkan ihtilaflarda seni hakem kılmasalar, verdiğin hükme kendi içlerinde sıkıntı bulundurmadan tam teslimiyetle uymasalar mümin olmazlar” (Nisa 65)

Esad Mansur